Konu Başlığı: İhdad kitabı Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 22 Ocak 2011, 17:48:12 25 İHDAD (Yas) KİTABI 96. İhdad'ın Niteliği ve Sonuçları İhdad, kadının, iddeti süresince -renkli elbiseler giymek, güzel kokular sürmek, sürme çekmek, el ve ayaklarında kına kullanmak gibi- her türlü süslenmeden sakınması demektir. Hasan Basrî'den başka bütün fukaha müttefiktirler ki, İhdad, kocası ölen, hür ve müslüman olan kadına vacibtir. Fakat boşanan veyahut hür ya da müslüman olan kadına da vacib olup olmadığında ve kadının ihdad ederken hangi şeylerden sakınması gerektiğinde ihtilâf etmişlerdir. İmam Mâlik «Kadın hür olduktan sonra -ister müslüman, ister gayr-i müslim* ister büyük, ister küçük olsun- ona ihdad vacibtir. Efendisi ölen cariyeye ise -ister efendisinden çocuk doğurmuş olsun, ister olmasın- ihdad vacib değildir» demiştir ki, bütün İslâm fukahası da buna katılır. Fakat İmam Mâlik'in tabilerinden İbn Nâfı1 ile Eşheb, İmam Mâlik'in gayr-i müslim olan kadın hakkındaki bu meşhur görüşüne katılmayıp ondan, gayr-i müslim olan kadına ihdad vacib olmadığı görüşünü nakl etmişlerdir ki, İmam Şafii de bu görüştedir. İmam Ebû Hanife de «İhdad, ne küçük, ne de gayr-i müslim olan kadına vacib değildir» demiştir. Bir cemaat da «Kocası ölen nikâhlı cariyeye ihdad gerekmez» demiştir ki, bu görüş, İmam Ebû Hanife'den de naklolunmuştur. Kadınlar arasında kendisine ihdad vacib olanlar hakkında meşhur olan ihtilâflar işte bunlardır. İddet yönünden hangi kadına ihdad vacib olduğu hakkındaki ihtilâfa gelince: İmam Mâlik «Ölüm iddetini bekleyen kadından başka hiçbir kadına ihdad vacib değildir», İmam Ebû Hanife ile Süfyan Sevrî de, «Kesin boşanma iddetini bekleyen kadına da ihdad vacibtir» demişlerdir. İmam Şafii ise «Boşanan kadına, ihdad etmesi iyi bir şey olmakla beraber vacib değildir» demiştir. İhdad eden kadının, hangi şeylerden sakınması gerektiğine gelince: Bütün fukahaya göre kadının, erkekleri celbeden her türlü süslenmeden sakınması gerekir. İmam Mâlik, siyah renkli elbisede sakınca görmemiştir. Fuka-hanm hepsi «Kadın zaruret anında gözlerine sürme çekebilir» demişlerdir. Ancak bunlardan kimisi, «Eğer kadına süs olmuyorsa» diye bir şart koşmuş ise de, kimisi bu şartı koşmamış, kimisi de «Geceleri çekebilir, gündüzleri siler» demiştir. Kısacası, bütün fukahamn bu konudaki görüşleri birbirine yakın olup erkekleri celbeden her türlü süslenmenin caiz olmadığı görüşü etrafında toplanmaktadırlar. Zira Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in muhterem eşi Ümmü Seleme'den gelen rivayete göre kadınlardan biri Peygamber (s.a.s) Efendimiz'e gelip, 'Ya Rasûlallah, kızımın kocası ölmüştür. Şimdi de kızımın gözleri ağrıyor. Sürme çekebilir mi?' diye sormuş ve Peygamber Efendimiz iki veyahut üç defa- 'Hayır' diye cevap verdikten sonra, «İddet, dört ay on gündür. Halbuki cahiliyyette birinizin kocası Öldüğünde tam biryılyas tuttuktan sonra yerden bir tezek parçasını kaldırıp atmasıyla iddeti biterdi» [1] demiştir. Ebû Muhammed «thdadın vücubunda bu hadis en kuvvetli bir dayanaktır. Ümmü Habibe babası öldüğü zaman güzel koku isteyip yanaklarına sürdükten sonra 'Vallahi benim güzel kokuya ihtiyacım yoktur. Eğer Rasûlullah (s.a.s)'tan; «Allah'a ve âhiret gününe inanan bir kadına, herhangi bir kimsesinin ölümü için üç geceden fazla yas tutması caizdeğildir. Ancak ölen kocası için dört ay on gün yas tutar» dediğini işitmiş olmasaydım sürmezdim' dedi» [2] mealindeki hadisi ile aynı mealde olan Zeyneb binti Cahş'in hadisi [3] ise, yas tutmanın caiz olmayışından birer istisna mahiyetinde oldukları için ihdadın vücubuna delil olamazlar. Çünkü caiz olmamaktan istisnalar, caiz olmayan şeyin vücubunu değil, cevazını ifade ederler» demiştir. (Kadı -İbn Rüşd- diyor ki): «Memnuiyyetten sonra gelen emirler, memnu' olan şeyin vücubunu mu, yoksa cevazını mı ifade eder?» diye kelamcılar arasında ihtilâf vardır. İhdadı müslüman kadına vacib görüp de gayr-i müslim kadına vacib görmeyenlerle, bu iki kadın arasında ayırım yapmayanların ihtilâf sebebi, ihdad sebebi aranmayan taabbüdi bir emir midir, yoksa kadınlarla erkeklerin birbirlerine meyletmelerini önlemek gayesine matuf bir hüküm müdür diye tereddüd etmeleridir. îhdadı taabbüdi bir emir görenler, onu gayr-i müslim kadınlara vacib görmemişlerdir. «Erkeklerle kadınların birbirlerine meyletmelerini önlemek maksadına yönelik bir hükümdür» diyenler ise, müslüman ile gayr-i müslim kadınlar arasında ayırım yapmamışlardır. Kadınların erkeklere değil, erkeklerin kadınlara meyletmelerini sakıncalı görenler de, «Küçük kadınlara ihdad gerekmez. Çünkü erkekler küçük kızlara meyletmezler» demişlerdir.îhdadı gayr-i müslim kadınlara vacib görmeyenlerin bir delili de, Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in, «Allah'a ve âhiret gününe inanan bir kadına, kocasından başka bir kimsenin Ölümü için yas tutması caiz değildir» hadisidir. Derler ki: Hadisin ihdad için iman vasfım şart koşması, ihdadın bir ibadet olduğunu göstermektedir. Cariye ile hür kadın arasında ayırım yapanlar da, «Çünkü ölüm iddeti -fukahamn ittifakıyla- iki şeyi gerektirmektedir: Biri, kadının ihdad etmesi, biri de evinde oturup çıkmamasıdır. Cariye hizmetçi olduğu için içerde oturup evden çikmamazhk edemez. Zira hizmet etmek zorundadır. Şu halde ölüm iddetinin gerektirdiği diğer vacib de cariyeden düşmektedir» demişlerdir. Efendisiyle kitabet akdini yapan cariyede ihtilâf etmelerinin sebebi de bu cariyenin ne tam hür, ne de tam cariye oluşudur. «Efendisi ölen cariyeye, ihdad vacib değildir» diyen cumhurun delili de, Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in yukarıda geçen «Allah'a ve âhiret gününe inanan bir kadına, kocasından başka bir kimsenin Ölümü için yas tutması caiz değildir» hadisidir. Zira bu hadisten DELİLÜ'L-HÎTAB YOLU ile, kocası bulunmayan kadına ihdad vacib olmadığı anlaşılmaktadır. Kocası ölen kadınla boşanan kadın arasında ayırım yapanlar da, hadisin zahirine dayanmışlardır. Bu iki kadın arasında ayırım yapmayanlar ise, ihdadın erkeklerle kadınların birbirlerine meyletmelerini önlemek gayesine yönelik bir hüküm olduğunu gözönünde bulundurmuşlardır. Zira erkeklerin, kocası ölen kadına, iddeti esnasında meyletmeleri nasıl sakıncalı ise boşanan kadına da iddeti esnasında meyletmeleri sakıncalıdır, Allah'a, bize verdiği nimetlere karşılık, hamd-ü senalar olsun. Burada boşanma bahsi sona ermiş bulunuyor. Bundan sonra -Allah izin verirse-alım-satımlar bahsi gelecektir, [4] [1] Buhârî, Talâk, 68/46, no: 5336; Müslim, Talâk, 18/9, no: 1488. [2] Buhârî, Talâk, 68/46, no: 5334; Müslim, Talâk, 18/9, no: 1486; Ebû Dâvûd, Talâk 7/43, no: 2299. [3] Buhârî, Talâk, 68/46, no: 5335; Müslim, no: 1487; Ebû Dâvûd, no: 2299. [4] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/143-145. |