๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Bidayetül Müctehid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 25 Ocak 2011, 17:05:48



Konu Başlığı: İddette olma engeli
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 25 Ocak 2011, 17:05:48
K- İddette Olma Engeli



Kadının iddeti -ister aybaşı, ister gebelik, ister aylar iddeti olsun- bitme­den evlenmesinin caiz olmadığında müttefik olan ulema, iddeti bitmeyen bir kadınla evlenip gerdeğe giren kimsenin şer'i durumu hakkında ihtilâf etmiş­lerdir. İmam Mâlik, Evzâî ve Leys b. Sa'd, «Birbirinden ayrılacaklar ve bir­birleriyle artık evlenemezler» demişlerdir. İmam Ebû Hanife, İmam Şâfıi ve Süfyan Sevrî, «Birbirinden ayrilacaklardır. Fakat kadının iddeti bittikten sonra -isterlerse- bir daha birbirleriyle evlenebilirler» demişlerdir.

Bu ihtilâfın sebebi, sahabinin sözü hüccet olur mu, olmaz mı diye ihtilâf etmeleridir. Zira İmam Mâlik'in İbn Şihâb tarikiyle Said b. el-Müsey-yeb ile Süleyman b. Yesar'dan getirdiği rivayete göre Hz. Ömer zamanında Raşid es-Sakafî isminde bir adam Tulayhatü'l-Esediyye adında bir kadınla, birinci kocasından iddeti daha bitmemişken evlenmiş ve Hz. Ömer (r.a.) bu­nu duyunca ikisini birbirinden ayırarak, «Hangi kadın daha iddeti bitmemiş­ken evlenirse, eğer evlendiği kimse henüz kendisiyle gerdeğe girmemişse, birbirinden ayrılacaklar ve kadının geri kalan iddeti bittikten sonra, evlendi­ği kimse onu isteyenlerden biri olabilir. Eğer kendisiyle gerdeğe girmişse yi­ne birbirinden ayrılmakla beraber, kadının geri kalan iddeti bitse bile artık, birbirleriyle evlenemezler» demiştir. Said b. el-Müseyyeb, Hz. Ömer'in «Kadınla gerdeğe girdiği için mehrini de ödemek zorundadır» dediğini de ilâve etmiştir.

Bu görüşü benimseyenler, «Bu adam, kadınla iddeti esnasında gerdeğe girdiği için kadının rahminde oluşan çocuğun eski ve yeni kocalarından han­gisinin olduğu hakkında şüpheye yol açtığından, karısıyla mülâane eden kimseye benzer» diyerek bir KIYAS-I ŞEBEH yapmışlardır. Zira karısıyla mülâane eden kimse de, karısının zina ettiğini yemini ile ileri sürdüğü için kadından doğan çocuğun kendisinin olup olmadığı hakkında şüphe uyandırmış olur. Halbuki bu, zayıf bir kıyas olup aslında ihtilâf edilmiştir. Hz. Ali ile îbn Mes'ud'dan da, Hz. Ömer'in bu görüşüne katılmadıkları rivayet olun­muştur. Asıl -kitap, sünnet ve icma'dan bir delil bulunmadıkça- kadının geri kalan iddeti bittikten sonra onunla tekrar evlenebilmesidir. Bir rivayete göre Hz. Ömer, kadının artık onunla evlenemeyeceğine ve kadının mehrinin Bey-tü'1-Mal'dan verilmesine hükmettikten sonra bunu duyan Hz. Ali (r.a.) yerin­de bulmamıştır. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a.) bu hükmünden dönerek kadı­nın mehrini kocasının vermesine ve eğer isterlerse birbirleriyle tekrar evle­nebileceklerine hükmetmiştir. Bunu da Süfyan Sevrî, Eş'as'dan; Eş'as, Şa'bî'den; Şa'bî de Mesruk'tan rivayet etmiştir.   ,

Kadının -kendisiyle gerdeğe girilmezse bile- yalnız evlenme akdiyle kocasına haram olduğu hakkındaki görüş ise zayıftır.

Hakkında Peygamber (s.a.s) Efendimiz'den mütevatir hadisler [138] bu­lunduğu için, esir alınan gebe kadına, doğum yapmadan cinsi yaklaşmanın haram olduğunda müttefik olan ulema, «Şayet ona yaklaşırsa karnındaki ço­cuk azadlanır mı, azadlanmaz mı?» diye ihtilâf etmişlerdir. Cumhur «Azad-lanmaz» demiştir.

Bu ihtilâfın sebebi, erkeğin suyu çocuğun yaradılışında bir etki ya­par mı, yapmaz mı diye ihtilâf etmeleridir. Zira «Yapar» diyecek olursak, bir yönden onun çocuğu olur, «yapmaz» desek, çocuğu olmaz. Rivayet olundu­ğuna göre Peygamber (s.a.s) Efendimiz,

«Onu kulağında ve gözünde suyu ile beslemişken nasıl köleleştirir? » [139]buyurmuştur.

Kadının üç talak ile boşanmış olma engeli de, «Boşanma bahsi»nde ge­lecektir. [140]


[138] Ebû Dâvûd, Nikâh, 6/45, no: 2157; Ahmcd, 3/87.

[139] Müslim, Nikâh, 16/23, no: 1441; Ebû Dâvûd, Nikâh, 6/45, no: 2156.

[140] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 2/471-472.