๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Bidayetül Müctehid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 22 Şubat 2011, 17:31:07



Konu Başlığı: Fazlalık ve ertelemenin caiz olmadığı şeyler
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 22 Şubat 2011, 17:31:07
1. Fazlalık ve Ertelemenin Caiz Olmadığı Şeyler



Ulema müttefiktirler ki: Ubade b. Samit'in «Peygamber (s.a.s) Efendimiz'den, ikisi eşit miktarda ve aynı zamanda hazır ve peşin olmadıkça, altı­nın altınla, gümüşün gümüşle, buğdayın buğdayla, arpanın arpa ile, hurmanın hurma ile ve tuzun tuz ile satılmasını yasaklayarak 'Kim diğerinden fazla verir veyahut fazla alırsa, o kimse riba işlemiş olur' buyurduğunu işit­tim» [15] mealindeki hadisinde sıralanan altı çeşit maldan birinin kendi cin­siyle satıldığı zaman, ne birinin diğerinden fazla olması ve ne de birinin vere­siye olması caiz değildir. Çünkü bu hadis birinin diğerinden fazla olmasının caiz olmadığında nasstır. Birinin veresiye olmasının caiz olmadığı da birçok hadislerle sabittir ki, en meşhurları Hz. Ömer'in, «Rasûlullah (s.a.s) buyur­du ki;

'Altını altınla satmak ribadır. Meğer ki taraflardan biri diğerine 'AV, o da öbürüne 'Ver' diyerek peşin alıp vereler. Buğdayı da buğdayla satmak ribadır. Meğer ki taraflar birbirlerine, 'Al', 'Ver' diyerek peşin alıp vereler. Hurmayı da hurmayla satmak ribadır. Meğer ki taraflar birbirlerine 'Al', 'Ver' diyerek peşin alıp vereler. Arpayı da arpayla satmak ribadır. Meğer ki taraflar birbirlerine 'Al', 'Ver' diyerek peşin alıp vereler» [16] mealindeki hadisidir. Ubade'nin hadisi, bu altı çeşit maldan birinin aynı cinsi ile satıldığı zaman ikisinin eşit miktarda olmalarının şart olduğunu, başka bir cins ile sa­tıldığı zaman ise, eşit miktarda olmalarının şart olmayıp peşin olmalarının şart olduğunu bildirmektedir. Çünkü sahih olan bazı rivayetlerine göre Pey­gamber (s.a.s) Efendimiz bu hadisin sonunda,

«Altını gümüşle -ikisi de peşin olmak şartı ile- istediğiniz şekilde satın. Buğdayı da arpa ile -ikisi de peşin olmak şartı ile- istediğiniz şekilde satın» [17] buyurmuştur.

Buğdayın arpa ile satılması halinden başka, bunların hepsinde müttefik olan fukaha, hadiste geçen bu altı çeşit malın dışında kalan mallar hakkında

ihtilâf etmişlerdir. Zahirîlerin içinde bulunduğu bir cemaat, «Bu altı çeşit malların dışında kalan malların bir çeşidi kendi cinsiyle satıldığı zaman eşit miktarda olmaları şart değildir. Bu şart, ancak bu altı çeşit mala mahsustur» demişlerdir. Bunlar ayrıca, «Birinin veresiye olmaması şartı da -ister cinsler birbirleriyle, ister her bir cins kendi cinsiyle satılmış olsun- bu altı çeşit mala mahsustur» demişlerdir ki, bütün fukaha bunda, yani bu altı cins birbirleriyle satıldıkları zaman ikisinin de veresiye olmayışlarının şart olduğunda mütte­fiktirler. Ancak İbn Uleyye'den «Altın ve gümüşten başka, cinsler değişik ol­duğu zaman, birinin diğerinden fazla olması nasıl caiz ise, veresiye olarak birbirleriyle satılmaları da caizdir» dediği rivayet olunmuştur. Bunlar bu altı şey hakkında varid olan yasağı, kendisinden husus murad olan hâs kabilin­den, yani yasağın yalnız bu altı şeye has olduğu görüşünde bulunmuşlardır. İslâm ulemasının cumhuru ise, yasağın kendisinden umum murad olan hâs kabilinden olduğunda, yani yasağın yalnız bu altı şeye has olmayıp bu altı şeyle başka şeylere de işaret edildiğinde müttefiktirler. Mâliki mezhebinin ileri gelen uleması «Birbirleriyle satılan iki şeyin birbirinden fazla olmasının yasaklanma sebebi, her iki şeyin uzun zaman saklanabilen ve aynı zamanda ikisinin de aynı cinsten olmalarıdır» demişlerdir. Şu halde onlara göre riba yalnız hadiste geçen dört cins gıda maddesine mahsus olmayıp bu dört cinsin evsafında olan her çeşit gıda maddesinde vardır. Mâlikilerden kimisi de, «Gıda maddesi olmak şart değildir. Uzun zaman saklanabilmeleri ve aynı cinsten olmaları kâfidir» demişlerdir. Bunlara göre mutlaka saklanabilmele­ri de şart değildir. Ekseriyetle saklanabilirlerse yine ribaya tabidirler. Hatta kimisine göre nadiren saklanabilmeleri de kâfidir. Mâlikilere göre altın ve gümüşteki yasağın sebebi de, alım-satımm bu iki maddeyle yapıldığı ve bir mal ziyana uğratıldığı zaman bu iki maddeden biri ile mala değer biçildiği halde, bu iki maddeden biri kendi cinsiyle satıldığı zaman ikisinin de aynı cinsten olmalarıdır. Mâlikilerce "kasır sebeb" diye adlandırılan sebeb, işte budur. Çünük onlara göre bu vasıf, altın ve gümüşten başka bir şeyde yok­tur.

Mâlikilere göre, hadiste geçen dört çeşit gıda maddesinden biri kendi cinsiyle satıldığı zaman veresiye olarak satılmasının yasaklanma sebebi, bu dört maddenin hem gıda maddesi olmaları ve hem de uzun zaman saklanabilmeleridir. Yasağın sebebi, ikisinin aynı cinsten olmaları değildir. Bunun içindir ki, irirleriyle satılan gıda maddeleri eğer aynı cinsten olmazlarsa on­lara göre birbirinden fazla olması caizdir. Fakat veresiye olarak birbirleriyle satılmaları caiz değildir. Yine bunun içindir ki - onlara göre- eğer gıda mad­desi uzun zaman saklanamayan bir şey ise birbirleriyle satılan iki şey aynı cinsten de olsalar birbirinden fazla olarak birbirleriyle satılmaları caizdir. Fakat veresiye olarak birbirleriyle satılmalan caiz değildir Birbirinden fazla olarak birbirleriyle satılmalarının caiz olduğunun sebebi; uzun zaman saklanamayıslandır. Çünkü «Birbirleriyle satılan aynı cinsten iki şeyin eşit mik­tarda bulunmayışlarının haram olması için, uzun zaman saklanabilen şeyler­den olmaları gerekir» demişlerdir. Aynı cinsten iki gıda maddesinin birbirle­riyle veresiye olarak satılmasının caiz olmayışı da, ikisinin de hem gıda mad­desi, hem uzun zaman saklanabilen birer madde olmaları içindir. Halbuki biz yukarıda «Gıda maddelerinin birbirleriyle veresiye olarak satılmasının ya­saklanma sebebi -saklanabilsin saklananlasın- sadece gıda maddesi olmala­rıdır» demiştik.

Şâfiilere gelince: Onlara göre hadiste geçen dört çeşit gıda maddesin­den her birinin kendi cinsiyle satıldığı zaman birbirinden fazla olmasının ya­saklanma sebebi, hem gıda maddeleri, hem aynı cinsten olmalarıdır. Birbirleriyle veresiye olarak satılma yasağının sebebi de, -İmam Mâlik'in dediği gibi- cinsleri değişik de olsa, sadece gıda maddesi olmalarıdır.

Hanefilere gelince: Onlara göre hadiste geçen her birinin kendi cinsiyle satıldığı zaman, birbirinden fazla olmasının yasaklanma sebebi tek bir şey­dir ki o da, her iki şeyin'de aynı cinsten olmakla beraber, ölçülen veyahut tar­tılan şeylerden olmalarıdır. Ancak altın ile bakırın birbirleriyle satılmaları bundan müstesnadır. Çünkü bunların birbirleriyle veresiye olarak satılması­nın cevazında icma' vardır.

«Altın ile gümüşten her birinin kendi cinsiyle satıldığı zaman birinin di­ğerinden fazla olarak ve bir diğeriyle satıldığı zaman da veresiye olarak satıl­masının yasaklanma sebebi, alım-satımın bu iki madde ile yapıldığı ve bir mal ziyana uğratıldığı zaman bu iki maddeden biri ile değerlendirildiği için­dir» diyen îmam Mâlik'in bu görüşüne îmam Şafii de katılmıştır.

Hanefiler «Ölçülemeyecek kadar az olan bir yiyecek maddesi Ölçüye tabi değildir» demişlerdir. Altın ve gümüş paraların ahkâmı ise «Sarraflık» bahsinde gelecektir. Burada bizim gayemiz, mutlak ribanın sebebleri hak­kındaki fukahanın değişik görüşleriyle her bir fırkanın dayandığı delilleri tafsilatlı olarak anlatmaktır. Şu halde biz diyoruz ki:

Ribanm her iki çeşidini yalnız hadiste geçen bu altı maddeye münhasır görenler iki fırkaya aynimi şiardır. Bir fırka şeriatte kıyas yapmayı, yani nasslardan hükmün sebebini çıkarmayı caiz görmemişlerdir ki, bunlar Zahirilerdir. Bir fırka da her ne kadar kıyasa cevaz vermişlerse de burada Şebeh kıyasını kullanmamışlardır. Zira hadiste geçmeyen diğer mal çeşitlerini de hadiste geçen altı çeşit mala, illet (mânâ) kıyası ile değil, Şebeh Kıyası ile ilâve etmişlerdir. Ancak İbn Mâcişûn'dan, bunda, mal olma vasfına itibar ederek, «Riba, bir kimseye ait olan malın emeksiz olarak başkasına geçmesi­ni önlemek içindir» dediği naklolunmaktadır. Kadı Ebû Bekir Bakıllânîde burada ŞEBEH KIYASI'na imkân görmediği ve kendisince "Mânâ kıyası", "Şebeh kıyası"ndan daha kuvvetli olduğu için, "Mânâ kıyası"nı kullanarak kuru üzümü de hadiste geçen dört çeşit yiyecek maddesine ilhak etmiştir.

Şebeh kıyasını kullananlar da, her biri iki madde arasında gördüğü ben­zerliğe ayn ayn deliller getirmişlerdir.

Şâfîiler şöyle demişlerdir: " Erkek-kadın, hırsızlık yapan kimsenin ellerini kesin" âyet-i kerimesinde olduğu gibi, sıfatlı bir isme bir hüküm ve­rildiği zaman, o hükme o sıfatın sebeb olduğu anlaşılır. Nitekim mezkûr âyette el kesme hükmü hırsızlık yapan kimseye verildiği için, el kesme sebe­binin hırsızlık olduğu anlaşılmaktadır. Buradada öyledir: Çünkü Said b. Ab­dullah'tan rivayet olunduğuna göre Peygamber (s.a.s) Efendimiz,

 «Yiyecek maddesi aynı cinsten diğer yiye­cek maddesiyle satıldığı zaman eşit miktarda olmaları gerekir» [18] buyur­muştur. Zira bu hadiste -malumdur ki- eşit miktarda olma hükmü yiyecek maddelerine verildiği için yiyecek maddesi olmak bu hükme sebeb olmuş­tur».

Mâlikiler ise -îmam Mâlik'in Muvatta'daki kavline göre- bir vasıf daha şart koşmuşlardır ki o vasıf da, yiyecek maddesinin uzun zaman saklanabil-mesidir. îmam Mâlik -Bağdatlı olan tabileri tarafından benimsenen ikinci kavline göre de- uzun zaman saklanabilmekten başka besleyici olma vasfını da şart koşmuştur. Mâlikiler «Eğer rıha* bütün yiyecek maddelerinde bulun­saydı Peygamber (s.a.s) Efendimiz buna işaret etmek için, hadiste sıralanan dört çeşit yiyecek maddesinden biri ile yetinecekti. Bu dön çeşidi sıralama­sından, her biri ile aynı vasfı taşıyan diğer yiyecek maddelerine işaret buyur­duğu anlaşılmaktadır. Bu vasıf da hepsinde bulunan uzun zaman saklanabil­meleri ve besleyici olmalan vasfıdır. Şu halde 'Buğday' ve 'Arpa' ile uzun zaman saklanabilen bütün tahıllara, 'Hurma' ile -şeker, bal ve kuru üzüm gi­bi- uzun zaman saklanabilen bütün tatlı maddelere, 'Tuz' ile de yemeklere tat ve lezzet katan bütün baharata işaret buyurulmuştur. Aynca akla şu da ge­lir: Riba, bir kimsenin kendi geçimini başkasının sırtından sağlamasına imkân vermemek için haram kılınmıştır. Geçimin muhtaç olduğu ana mad­deler ise, zahire olabilecek şeylerdir. Şu halde riba, yalnız bu maddelere

mahsustur» demişlerdir.

Hanefiler de «Ebû Said el-Hudrt ile başkalarının rivayetine göre Pey­gamber (s.a.s) Efendimiz, Hayber'deki Haraç memuruna,

'Bir şeyi o cinsten başka şeyle değiştirmek iste­diğinizde Ölçerek ve peşin olarak alıp verin' [19]buyurarak iki şeyin aynı cinsten olduğu zaman miktarlarının eşit olması gerektiğini, cinsleri değişik olduğu zaman ise, birbirinden fazla olmasında sakınca bulunmadığını bildirmistir. Bundan ise, cinslerinin aynı veya değişik oluşu, ribada nasıl etkili ise, ölçü ve tartının da etkili olduğu anlaşılmaktadır. Şu halde ölçü veya tartıya giren her madde ribaya tabidir» demişlerdir. Hanefîler bu hadisten başka, meşhur olmayan birtakım diğer hadislerle de ihticac etmişlerdir. Çünkü bu hadislerde ölçü ve tartının muteber olduğuna daha kuvvetli bir işaret vardır. Bu hadislerden biri, yukarıda geçen Ubade b. Samit'in altı cins eşyayı sırala­yan hadisidir. Çünkü meşhur olmayan rivayetlere göre bu hadiste,

  «Ölçülen ve tartılan her §ey bunlar gibidir» [20]ziyadesi vardır -ki sahih olduğu taktirde- bu hususta nasstır.

Kaldı ki mes'ele mantıkî yönden ele alındığı zaman, Hanefilerin riba için gösterdikleri sebebin -Allah bilir- sebeblerin en zahiri olduğu görülür. Zira şeriatın zahirinden anlaşılmaktadır ki riba, insanların birbirlerini fazla zarara sokmalarını önlemek ve alım-satımda adaletten ayrılmamalarını sağ­lamak için haram kılınmıştır. Alım-satımda adalet ise, verilen ve alman iki şeyin değer bakımından -hiç değilse- birbirine yakın olması şartına bağlıdır. Bunun içindir ki iki şeyin birbirine eşit olup olmadığının bilinmesi güç oldu­ğu zaman her biri ayrı ayrı para ile kıymetlendirilir. Tartılmayan ve ölçülme­yen şeylerin birbirleriyle satılmasında ise, adalet ancak aralarındaki değer oranını bilmekle olur. Meselâ birisi, bir atı bir takım elbise ile sattığı zaman, eğer o atın atlar arasındaki değeri elli dirhem ise, adalet o elbisenin de elbise­ler arasındaki değerinin elli dirhem olmasını gerektirir. Şayet elbisenin de­ğeri on dirhem ise, adalet gereği, o atın karşılığında aynı tip elbiseden beş ta­kım vermek gerekir. Ölçülen ve tartılan eşyada ise, ikisi aynı cinsten olduğu zaman -menfaatleri birbirinden pek uzak olmadığı ve birbirleriyle değiştiril­melerinde lüks ve israftan başka önemli bir zorunluk bulunmadığı için- adaletin gereği, ölçü veya tartıda eşit olmalarıdır. Zira birinin diğerinden fazla olması bu tür muamelelere baş vurulmasın diye- yasak edilmiştir. Çünkü ay­nı cinsten iki şeyin menfaatleri pek değişmemektedir. Alım-satım zorunluğu ise, ancak menfaatleri değişen eşyada olur. Şu halde ölçülen veya tartılan iki şey aynı cinsten olduğu zaman birbirleriyle satıldığında birinin diğerinden fazla olmasının yasak edilmesinin iki sebebi vardır. Biri adaleti sağlamak, diğeri de bu tür muamelelere mani olmaktır. Zira bu tür, lüks ve israf batan­dandır.

Altın ve gümüşteki yasağın sebebi ise, daha da açıktır..Zira bu iki nesne­den maksat, alım satımlarını yapıp da onlardan kâr sağlamak değildir. Bu iki nesneden maksat, sadece zaruri menfaatleri değişik olan şeyleri onlarla kıy­metlendirmektir.

imam Mâlik, Said b. el-Müseyyeb'ten ribanın sebebinde hem Ölçüyü ve hem de yiyecek maddesi olmayı şart koştuğunu rivayet etmiştir ki, bu çok güzel bir görüştür. Zira yaşamak her şeyden ziyade, yemeğe muhtaçlıktır. Şu halde yiyecek maddelerinde israfın önünü almak, diğer şeylere nazaran daha önemlidir. Tabiilerden kimisinden ribanın yalnız zekat düşen maddelere has olduğu, kimisinden de mal denilen her şeye şamil olduğu görüşü rivayet olunmuştur ki, İbn Mâcişûn buna katılır. [21]



[15] Müslim, Musâkât, 22/15, no: 1587; EbûDâvM, Buyu', 17/12, no: 3349.

[16] Buhârî, Buyu', 34/76, no: 2174; Müslim, Musâkât, 22/15, no: 1586; Ebû Dâvûd, Buyu' 17/12, no: 3348.

[17] Müslim, Musâkât, 22/15, no: 1587; Ahmed, 5/320.

 

[18] Müslim, Musâkât, 22/18, no: 1592; Ahmcd, 6/400.

[19] Buhârî, î'tisâm, 96/20, no: 7350; Müslim, Musâkât, 22/18, no: 1593.

[20] İbn Adî, el-Kâmil fi Duâfâi'r-Ricâl, 2/831; İbn Hazm, Muhaîlâ, 8/479; Bcyhâkî, 5/286.

 

[21] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/156-161.



Konu Başlığı: Ynt: Fazlalık ve ertelemenin caiz olmadığı şeyler
Gönderen: Ceren üzerinde 26 Kasım 2019, 17:09:24
Esselamu aleyküm.rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim...


Konu Başlığı: Ynt: Fazlalık ve ertelemenin caiz olmadığı şeyler
Gönderen: Züleyha üzerinde 27 Kasım 2019, 14:37:09
Çok güzel hazırlanmış ellerinize sağlık selam ve dua ile...


Konu Başlığı: Ynt: Fazlalık ve ertelemenin caiz olmadığı şeyler
Gönderen: Sevgi. üzerinde 11 Aralık 2019, 06:19:13
Aleyküm selâm. Rabbim bizleri herzaman rızasına uygun şekilde yaşıyan kullarından eylesin inşaAllah
Bilgiler için Allah razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Fazlalık ve ertelemenin caiz olmadığı şeyler
Gönderen: Es-Sabur üzerinde 11 Aralık 2019, 06:23:53
Malzemeler birbirine karşılık satılmaz ancak para karşılığında satmalıyız