๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Bidayetül Müctehid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 19 Şubat 2011, 16:40:21



Konu Başlığı: Ariyet kitabı
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 19 Şubat 2011, 16:40:21
48. ARİYET (İğreti Alma) KİTABI


ARİYET: Başkasına iğreti olarak verilen şey demektir. Bu bahse ilişkin konuşmamız ARİYET'in rükün ve hükümleri hakkındadır. [1]

 

144. Ariyetin Rükünleri
 

Ariyet'in rükünleri -vermek, veren, alan verilen şey ve akit olmak üzere-beştir.

Ariyet vermek sünnet olup, iyi ve sevaplı bir davranıştır. Eskilerden ki­misi, ariyet vermemenin ağır bir günah olduğunu söylemiştir.

Abdullah b. Abbas ile Abdullah b. Mes'ûd (r.a.)'dan da, "Onlar, eğreti olarak basit şeyleri dahi vermezler" [2] âyeti kerimesini yorumlarken "Bu âyet-i kerimede, eğreti olarak vermeyenleri yerilen basit şeyler, -balta, bakraç, ip ve çömlek gibi- halkın birbirlerine eğreti olarak verdikleri şeylerdir» dedikleri rivayet olunmuştur.

Ariyet veren kimseye gelince: Vermek istediği şeyin ya sahibi ya da ki­racısı olması şarttır. Eğer ne sahibi, ne de kiracısı ise, onu başkasına ariyet olarak veremez.

En sıhhatli olan görüşe göre, bir kimsenin başkasından ariyet olarak al­dığı şeyi ariyet olarak vermesi caiz değildir.

Ariyet olarak verilen şeye gelince:

Fukahaya göre -ev, tarla, hayvan ve benzeri- menfaati, onu ariyet olarak isteyen kimseye mubah olan her şey ariyet olarak verilebilir. Bunun içindir ki, cariyeyi -onunla cinsî münasebette bulunmak üzere- herhangi bir kimse­ye ariyet olarak vermek caiz değildir. Cariyeyi başkasına, çalıştırmak için de ariyet olarak vermek mekruhtur. Meğer kendisine verilen kimse cariyenin mahremi olsun.

Ariyet verme akdi ise, ariyet sahibinin, herhangi bir kimsenin ariyeti kullanmasına izin verdiğini bildiren deyim demektir.

imam Şafiî ile îmam Ebû Hanife'ye göre ariyet verme akdi, feshi caiz olmayan akitlerden olmayıp her zaman bozulabilen bir akittir. Yani ariyetin sahibi istediği zaman ariyetini geri isteyebilir.

İmam Mâlik ise, kendisinden gelen meşhur rivayete göre, «Ariyeti alan kimse henüz onu hiç kullanmamışken sahibi onu geri isteyemez. Ariyeti alan kimse, eğer belli bir süreyi şart koşmuş ise şart koştuğu süreyi beklemesi, şart koşmamış ise, halk o tür ariyetler için ne kadar bekliyorsa o kadar müddet

beklemesi gerekir» demiştir.

Bu ihtilafın sebebi de, ariyet verme akdinde, feshi caiz olan ve olma­yan akitlerin ikisinde de benzerlik bulunmasıdır. [3]



[1] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 4/75.

[2] Mâûn, 107/7.

[3] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 4/77-78.