> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Başyazı > Ecel Gelmeden
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ecel Gelmeden  (Okunma Sayısı 1360 defa)
02 Haziran 2012, 14:48:15
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 02 Haziran 2012, 14:48:15 »



Ecel Gelmeden


Mübarek Erol
| Ocak 2012 | BAŞYAZI


Dünyada değişmeyen tek hakikat ölüm. Hepimiz faniyiz, belli bir zamana kadar ecelimiz var, vaktimiz geldiğinde bu hayatı terk edeceğiz. Cenab-ı Mevlâ müberra kitabımız Kur’an-ı Kerim’de buyuruyor:

“De ki: Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm muhakkak sizi bulacaktır. Sonra siz görüleni ve görülmeyen her şeyi bilen Allah’a döndürüleceksiniz. O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir.” (Cuma, 8)

İnsanoğlu dünyaya dalmaya meyillidir, onun süsüne aşırı derece bağlanır ve ölümü hatırlamaktan gafil olur. Hatta hatırlatıldığı zaman da hoşlanmayıp ondan kaçar, rahatsız olur. Oysa Fahr-i Kâinat Efendimiz s.a.v. şöyle buyurmuştur:

“Lezzetleri kesip atan ölümü çokça zikrediniz.” (Tirmizî; Nesaî; İbn Mâce)

Yani insan ölümü hatırladıkça dünya hayatının gelip geçici olduğunu bilir, ona göre davranır. Kulluğunu yapar, Allah’a isyan etmez. O’nun huzuruna varacağını, yaptıklarından hesaba çekileceğini idrak eder.

Ölümü hatırlamayanın zararı sadece kendisine değildir. Diğer insanlara da zarar verir. Tarihteki zalimlerin hepsi ölümden habersiz gibi davranmış, binlerce, yüzbinlerce insana zulmetmekten, hatta öldürmekten çekinmemiştir. Günümüzde de böyledir.

Mümin kimse ölümü hatırlamaktan korkmaz, kaçmaz. Nitekim Efendimiz s.a.v. “Ölüm müminin hediyesidir.” (Beyhakî; Hâkim) buyurmuştur. Rabbine kul olmuş, dünya imtihanını geçmiş kimse için ölüm elbette hediyedir. Bu yüzden Allah dostları ölümü vuslat, Allah’a kavuşma olarak bilmişlerdir. Çünkü ölüm, mümin için her anı türlü badirelerle dolu dünya hayatından kurtulmaktır.

İmam Gazalî rh.a. ölümü hatırda tutmanın en tesirli yolunu şöyle anlatıyor:

“Ölüm hatırlamanın en tesirli yolu, senden önce göçen akranlarını, emsallerini çokça anman, onların ölümlerini, yıkılıp toprak altına girdiklerini düşünmen; onların makam ve mevkilerindeki güzel şekillerini gözünün önüne getirmendir. Sonra toprağın onların güzel suretlerini nasıl çürüttüğünü düşünmen, kabirlerde azalarının nasıl birbirinden ayrıldığının hayale getirmen, kadınlarını dul, çocuklarını nasıl yetim bıraktıklarını, mallarını terk ettiklerini görmen, meclislerde boş kalan yerlerine ibretle bakmanla olur.

Bir insan, ölen birinin bütün hayat safhalarını ve hallerini düşünür: Nasıl neşelendiğini, koşuşturmalarını, hayata dair ümitlerini, ölümü hiç hatırlamadığını, dünyalık şeylere aldanışını, kuvvetine ve gençliğine güvenişini, gülüşmeye, oyun ve eğlenceye meyledişini, önünde duran ve çabucak geliveren ölümden nasıl habersiz olduğunu hayal eder. İşte bu düşüncelere dalan kimse nefsine bakar, kendisinin de onun gibi olduğunu görür.” (İhyâu Ulûmi’d-Dîn)

Hz. Ali r.a., Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v.’den şöyle rivayet etmektedir:

“Sizin için beni en çok korkutan şey nefsinizin isteklerine uymak ve uzun emeldir. Nefsin arzularına uymanız sizin Hakk’a ulaşmanızı engeller. Uzun emel ise dünya sevgisinden kaynaklanır.

Dikkat edin! Allah Tealâ dünyayı sevdiklerine de sevmediklerine de verir. Fakat bir kulunu sevdiği zaman ona imanı bahşeder. Dikkat edin! Bazı insanlar dinin, bazıları da dünyanın derdine düşerler. Sizler dinin derdine düşün, dünyanın kulu kölesi olmayın.

Dikkat edin! Dünya arkasını dönüp gitmektedir. Dikkat edin! Ahiret size doğru gelmektedir. İyi biliniz ki, sizler amelin olduğu fakat hesabın olmadığı bir dünyadasınız. İyi biliniz ki, sizler amelin olmadığı hesap gününe doğru yaklaşmaktasınız.” (Müttakî-i Hindî, Kenzü’l-Ummâl, nr. 44167; Zebîdî, İthâf, 14/36)

Ölümü ve ölümlü olduğumuzu bize en güzel hatırlatacak şey yine ölümdür. Bu yüzden kabirlerimizi ziyaret etmekle emrolunmuşuz. Kabirdekilere bakarak ibret almakla emrolunmuşuz. Ölüme dair gördüğümüz, duyduğumuz, yaşadığımız her şey bize -eğer ibret alırsak- sağlam bir ders verir.

Kişinin hiç ölmeyecek gibi düşünmesinin, hareket etmesinin iki sebebi vardır: Dünya sevgisi ve cahillik.

Dünyada devamlı kalabilmek arzusuna bağlı olarak insan sadece mal, evlat, ev, dost, binek ve benzeri şeyler üzerinde planlar kurar, hazırlık yapar. Kalbi hep bunlarla meşguldür. Ölümü hatırlamaktan gafil kalır, onun yakın olduğunu düşünmez. Böylece dünyada edindiği her şey aleyhine döner, hesap defterine günah olarak yazılır.

Oysa ahireti hatırlayan kişi malını, evladını, evini ve dostlarını ahiret azığına çevirir. Öncelikle biriktirdiği dünyalıkta Allah rızasına niyet eder. Malının hakkını ifa eder, evlatlarına hayırlı bir anne baba olur. Allah rızası ile hareket ettiği için evi cennetin köşklerinden bir köşk olur. Dostları hayır ve hasenatının artmasına vesile olur.

Bu halde olmayan kimse ise ne zaman ölüm aklına gelse, onun için hazırlık yapmak gerektiğini fark etse kendi kendine, “Daha gençsin, önünde çok uzun zaman var, vakti geldiğinde tövbe edersin” der. Yaşı biraz ilerlediğinde de “İhtiyarlayınca tövbe edersin” der. İhtiyarlık gelip çatınca ise “Bu evin inşaatını bitir, şu araziyi bakımlı hale getir, bu yolculuktan dön öyle, şu çocuğunu büyüt, evlendir, ev-bark sahibi yap” diye hep erteler.

Dünya sevgisi müzmin bir hastalıktır. Tek ilacı da ahiret gününe iman etmek, oradaki azabın büyüklüğüne ve sevabın çokluğuna inanmaktır. Kişi ne zaman bunlara yakînî bir imanla inanırsa dünya sevigisi ondan çıkar gider. Çünkü değeri büyük olan şeyleri istemek, kıymetsiz olan şeyleri kalpten silmek demektir.

Kul dünyanın basitliğini gördüğü, ahiretin de ihtişamının farkına vardığı zaman artık dünyaya tenezzül etmez. Doğudan batıya dünyanın bütün nimetleri kendisine verilse dahi dönüp bakmaz. Dünyadaki nasibinin azıcık bir şey olduğunu bilerek hareket eder.

Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v.’in bir nasihati ile bitirelim:

“Şu beş şeyden önce beş şeyin kıymetini bil:

• İhtiyarlığından önce gençliğinin,
• Hastalığından önce sıhhatinin,
• Fakirlikten önce zenginliğinin,
• Meşguliyetinden önce boş zamanlarının,
• Ölümünden önce hayatının.” (Hâkim, el-Müstedrek, 4/306)

Rabbimizin tevfik ve inayetiyle..

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ecel Gelmeden
« Posted on: 16 Nisan 2024, 10:39:06 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ecel Gelmeden rüya tabiri,Ecel Gelmeden mekke canlı, Ecel Gelmeden kabe canlı yayın, Ecel Gelmeden Üç boyutlu kuran oku Ecel Gelmeden kuran ı kerim, Ecel Gelmeden peygamber kıssaları,Ecel Gelmeden ilitam ders soruları, Ecel Gelmedenönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes