๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Başyazı => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 07 Haziran 2012, 16:13:25



Konu Başlığı: Dört Halife’nin İzindel
Gönderen: Zehibe üzerinde 07 Haziran 2012, 16:13:25
Dört Halife’nin İzinde


Mübarek Erol | Nisan 2012 | BAŞYAZI   


Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v., üsve-i hasene yani en güzel örnek olarak önümüzde dururken, O’nun yolunun dışındaki adımlarımız ömrümüzden heder ettiğimiz anlardır. İmanımızdan ibadetimize, sevgimizden nefretimize, kardeşliğimizden komşuluğumuza, ticaretimizden aile hayatımıza peşinden yürümemiz gereken rehber, Efendimiz s.a.v.’dir. O’nun adımlarını takip edenler Cenab-ı Hak tarafından övülmüş, nicesi insanlık semasının güzide yıldızları olarak isim ve hatıralarıyla çağlara kılavuzluk etmiştir.

Bu hususta en büyük onur elbette Ashab-ı Kiram efendilerimize aittir. Onlar Allah Rasulü s.a.v.’den devraldıkları ilim, irfan ve ahlâk sancağını büyük bir liyakat ve dirayetle taşıyarak vazifelerini ifa etmişlerdir.

Ashab-ı Kiram’ın her biri en üst seviyede hürmete layıktır. Fakat onları anarken hem tarihî rolleri bakımından hem de Efendimiz’e yakınlıkları sebebiyle Hulafa-i Raşidin’in ayrı bir yeri vardır. Her birinin ahlâkından, öne çıkan özelliklerinden ve birer idareci olarak icraatlarından hayatımıza devşireceğimiz önemli bulunur. Burada kısaca bu büyük zatları yad ederek bereketlenelim. Hulefa-i Raşidin’in birincisi, bütün sahabiler arasında derecesi en büyük olanı, Efendimiz s.a.v.’in mağara arkadaşı, kayın pederi Hz. Ebu Bekir r.a.’tır. O sadakatiyle, bağlılığıyla, teslimiyetiyle önderimizdir. Sıddîk’tır.

İkincisi, Efendimiz s.a.v.’in kayın pederi Hz. Ömer r.a.’tır. Adaletiyle, şaşmaz doğruluğu ve açık sözlülüğüyle rehberimizdir. Fârûk’tur.

Üçüncüsü, Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v.’in iki mübarek kızının eşi Hz. Osman r.a.’tır. Dillere destan hayâsı, yumuşak huyluluğu ile örneğimizdir. Zi’n-nûreyn’dir.

Dördüncüsü ise Efendimiz s.a.v.’in amcaoğlu ve damadı, Hz. Ali r.a.’tır. İlmiyle, olağanüstü cesaret ve kahramanlığıyla kılavuzumuzdur. Murtezâ’dır, Haydar’dır.

Cenab-ı Mevlâ cümlesinden razı olsun.

Alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz s.a.v.’in mübarek hayatını, sözlerini, tavırlarını öğrenip kendi dünyamıza kattıkça yolumuz istikamete erer, ufkumuz aydınlanır. Ashab-ı Kiram’a, onların sohbet ve menkıbelerine gönül dünyamızda yer açmak ise Sünnet-i Seniyye’yi anlama ve uygulamada işimizi kolaylaştırır, şevkimizi arttırır. Onların öne çıkan özellikleri bizi o hususta uyarır, hizada tutar.

Sadakat ve fedakârlıkta Hz. Ebu Bekir r.a. gibi, adaletli davranmada Hz. Ömer r.a. gibi, edep ve hayâda Hz. Osman r.a. gibi, yiğitlik ve ilimde Hz. Ali r.a. gibi olmak bütün müslümanlar için bir hedef, genç nesillere öğreteceği bir idealdir. Çocuklarımıza onların duruşunu, ahlâkını öğretirken kendimiz de bu hususta bir muhasebe yapmamız, nefsimizi sorguya çekmemiz gerekiyor.

Kendimize soralım: Hakk’a ve hayra, müstakim yola, sözümüze ve bizden sadakat bekleyenlere sadakatimiz nasıl? Sadık bir insan mıyız, yoksa ipimiz heva ve heveslerimizin, menfaat hesaplarımızın elinde mi? Ne kadar dürüst ve ne kadar adiliz? Güç ve imkanlarımızı ne ölçüde adaletten yana kullanıyoruz? Elimizde yetki geçince huy mu değiştiriyoruz, yumuşak huylu ve dost canlı kalabiliyor muyuz? Yüzü kızarabilen bir insan mıyız, hayâ sahibi miyiz? Bilgiye, ilme değer veriyor muyuz? Ve ne kadar yetkimizi, makamımızı, pozisyonumuzu bir kenara bırakıp doğru olana teslim oluyoruz?

Hulefa-i Raşidin’in hayatından iki misalle verelim.

İran toprakları tamamen fethedilmiştir. İran hükümdarı tacını tahtını bırakıp Fergana’ya kaçmıştır. Fetih haberi ve ganimetler Halife Hz. Ömer r.a.’a gelir. Halife mescidde minbere çıkar, fetih haberini veren mektup bir kere de cemaat huzurunda okunur. Ardından Hz. Ömer r.a. ayağa kalkarak şunları söyler:

“Dikkat edin! Allah, nasıl hareket edeceğinize bakmak için sizi onların toprağına, memleketine, mallarına ve evlatlarına vâris kıldı.

Dikkat edin! O ülkenin dün size çok uzak olan serhat şehirleri, bugün sizin şehirleriniz gibi oldu. Mecusîler ise uzak memleketlere dağıldılar. Allah emrini yerine getiren, vaadini tutan ve bu işin sonunu başına tabi kılandır.

Öyleyse O’nun emrini O’ndan sakınarak yerine getirin. Ki O da size olan ahdini yerine getirsin ve vaat ettiğini size versin.

O’nun emrini değiştirmeyin ve bozmayın! Yoksa sizi ortadan kaldırır ve yerinize başkalarını getirir. Zira ben bu ümmet hakkında başka bir yerden değil, sizin tarafınızdan gelecek şeylerden dolayı korkarım.”

Hz. Ali r.a. da Mısır’a vali olarak gönderdiği kişiye bir emirnâme yazmıştır. Emirnâmede şöyle der:

“Halktan uzun süre uzak kalmamaya dikkat et. Çünkü valinin halktan uzun süre uzak kalması yanlış kanaatlerin ortaya çıkmasına neden olur ve valinin işlerine hakimiyetini azaltır. Valinin halkla arasına perde çekmesi, perdenin arkasında ne olup bittiğini görememesine sebep olur. Böylece valinin gözünde büyük şeyler küçülür, küçük şüyler büyür. Güzel çirkinleşir, çirkin şeyler güzelleşir. Hak ile bâtıl birbirine karışır. Sonuçta vali de insandır. Habersiz olduğu işlerin aslını nasıl bilebilir? Doğruların üzerinde doğru olduklarını belirten bir işaret yok ki bakıp da anlasın. Eğer sen adaletli ve cömert biriysen, halkın istek ve şikayetlerinden kaçmana gerek yoktur.”

Dört Halife, Efendimiz s.a.v.’e harfiyyen uyarak örnek birer hayat yaşadılar, işte bu sebeple “Raşid” yani tam, olgun ve yol gösterici diye isimlendirildiler.

Hem dünya hem de ahiret hayatımız için onların mübarek siretlerinden öğreneceğimiz çok şey var.

Rabbimizin tevfik ve inayetiyle…