๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Başyazı => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 18 Ağustos 2011, 18:34:47



Konu Başlığı: Ahlâk ve Fazilet Mücadelemiz
Gönderen: Zehibe üzerinde 18 Ağustos 2011, 18:34:47
Ahlâk ve Fazilet Mücadelemiz



Mayıs 2009 125.SAYI


Mübarek EROL kaleme aldı, BAŞYAZI bölümünde yayınlandı.

İnsan, tabiatı gereği bazı sorular sorar. Kendinin ve kâinatın neden ve niçin olduğunu, ileride nasıl ve ne olacağını çeşitli sorularla araştırır. Aslında her insanın başına musallat olan bu soruların tek cevabı mücella dinimiz İslâm’dadır.

Nitekim müslüman kimse imanı sayesinde kalbini gereksiz vesveseye sokan, istikamet üzere olmasını engelleyen hususlardan kurtulur. İmanına sahip çıktıkça, dinin emir ve yasaklarını yerine getirdikçe olduğu yeri sağlamlaştırır. İstikamet üzere olur.

Mümin kişi, doğruluğun, iyiliğin sadece mücella dinimiz İslâm’da olduğunun ve o yolda yürümekle insanlığa hayırlı işler yapılabileceğinin farkındadır. Bu yüzden asla dininden taviz vermez ve istikamet üzere olmakta ısrarcı davranır. Elinden geldiğince ve yapabildiğince de insanları hakikate sevk etmeye çabalar.

Fahr-i Kainat s.a.v. Efendimiz gönderiliş maksadını insan ahlâkını tamamlamak olarak ifade etmiştir. Buna göre dinimiz bir ahlâk dinidir ve dinimizin emrettiği şeyler de şüphesiz insan ahlâkını zirveye ulaştırmak içindir. Mümin kimse bu noktadan hareketle çalışıp çabalarsa, Allah yolunda ihsanda bulunanlardan sayılır.

Dinimizin ahlâk ilkeleri vardır. Bunlar, insanlarla iyi geçinmek, onlara iyi davranmak, çevredekilere yumuşak muamelede bulunmak, bol bol iyilik yapmak, selamı yaymak, hasta ziyaretinde bulunmak, müslüman cenazelerine katılmak, yaşlılara saygı göstermek, cömert davranmak, mert olmak, öfkeyi yenmek ve İslâm’ın haram kıldığı her türlü oyun, eğlence ve işten uzak durmak gibi insanın temiz fıtratına mütenasip hususlardır. Müminin ahlâkı bu merkez etrafında toplanır. Onun elinden, dilinden kimseye zarar gelmez. Gücü yettiğince de insanlara haksızlık yapılmasını engeller.

İslâm’ın en temel isteği adaletin ve iyiliğin dünyaya hakim olmasıdır. Nerde ve nasıl olursa olsun, hiçbir şekilde kötülüğe izin vermez. Saf ve temiz bir fıtrat üzerine yaratılmış olan insanın bu saflığını korumayı amaçlar. Kötülüğün yayılmaması uğrunda çaba gösterilmesini ister. Bu ise Allah’ın dininin üstün olmasıyla sağlanabilir. Yani hukukun, adaletin, iyiliğin, yardımlaşmanın, kin ve hasetten uzak durmanın yaygınlaşmasıyla sağlanabilir.

Bu yönüyle dinimiz, insanlar arası ilişkileri düzenleyen ve doğru yola koyan bir sistemdir. Öyleyse insan olarak yapmamız gereken şey, hayır üzere olmak ve şer işlerden sakınmaktır. Mümin daima helal sınırlar içinde durmalıdır. Fakat bu sınır içinde durmak kadar hayırlı işler için de gayret sarf etmelidir.   

Cenab-ı Mevlâmız şöyle buyurmaktadır: “Haydin öyleyse, hep hayırlara koşun, yarışın!” (Bakara, 148)

Bir başka ayet-i kerimede de; “Bizim uğrumuzda mücadele edenlere elbette muvaffakiyet yollarımızı gösteririz. Muhakkak ki Allah iyi davrananlarla beraberdir.” (Ankebut, 69) buyrulmuştur.

İkinci bin yılın yenileyicisi İmam Rabbanî k.s. de, Mektubât’ında, Allah yolunda gayret gösterenler için şunları söyler: “Acaba hangi nimet, iman ve yararlı iş üzere saç ağartmaktan daha faziletlidir! Nitekim Allah Rasulü s.a.v. de ‘Bir kimse, müslüman olarak saçını ağartırsa bağışlanır.’ demiştir.”

Allah yolunda çaba ve gayret göstermenin sınırı yoktur. Günümüzde bu noktada imkanlar daha da artmış durumda. Sağlam niyet ve sahih işlerle doğru yol üzere yürümeye devam etmemiz gerekir. Artan imkanları ve araçları hayra ve hakka vesile yapmalıyız. Ayrıca bu zamanda gayret içinde olanlar müjdelenmiştir.

Sahabe-i Kiram, İslâm’ın ilk günlerinden itibaren dinimiz uğrunda canıyla, malıyla çaba göstermiştir. Daha sonra gelenler bu uğurda fedakârlık yapmaya devam etmişlerdir. Yine canı ve malıyla İslâm’a hizmet edenler gibi, ilmiyle hizmet edenler de çoğalmıştır. Bu sayede dinimiz bid’atlardan korunmuş, hükümlerinin bozulmasının önüne geçilmiştir. Zaman içinde müslüman kuşaklar ellerinden geldiğince ortaya çıkan şer işlere karşı mücadele etmişlerdir.

Günümüzde ise toplumu temelden etkileyen, ahlâkî değerleri tepe taklak eden şer işler vardır. Güzel ahlâk küçümsenmekte, kötü olan işler ise iyi gibi sunulmaktadır. Bunlara karşı mücadele etmemiz lazımdır. Bu hem dinimizin gereğidir hem de yeni nesillere karşı vazifemizdir. Bizden öncekiler nasıl bize ahlâkî değerleri ulaştırmışlarsa, bizim de buna devam etmemiz ve uğurda çabalamamız gerekir.

Bugün en temel vazifelerimizden biri, ahlâksızlığın yayıldığı araçlarla karşı mücadeledir. Bunları yaparken ihlâs üzere olmak, dünyalık beklenti içinde olmamak gerekir. Daima niyetin, dilin, sözün ve yapılan işin doğru olması esastır.

Bu uğurda çabalayan Sahabe-i Güzin’i Cenab-ı Mevlâ şöyle müjdelemiştir: “Öyle bir ekin ki filizini çıkarmış, sonra da onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış da artık gövdesi üzerinde doğrulmuş. Öyle ki ekicilerin hoşuna gider, kâfirleri de öfkelendirir. İşte böylece Allah, onlar gibi iman edip makbul ve güzel işler yapanlara mağfiret ve büyük mükâfat hazırlamıştır.” (Fetih, 29)

Bugün bu onurlu mücadeleye ihlâsla, samimiyetle katılan herkesin bu büyük ilâhi müjdeden bir payı vardır. Bugünün gönül erleri hakka ve hayra adanmış bir ruhla güzel bir dünyanın inşası için çabalarken, bu zamanın sahabileri olma bahtiyarlığına erecektir.

Rabbimizin tevfik ve inayeti ile...