๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Başyazı => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 05 Ağustos 2011, 21:13:20



Konu Başlığı: Gereksiz şüpheyle yuvanızın huzurunu kaçırmayın
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 05 Ağustos 2011, 21:13:20
GEREKSİZ ŞÜPHE İLE YUVANIZIN HUZURUNU KAÇIRMAYIN

Nisan 2011 67.SAYI

İnsanoğlunun sahip olduğu pek çok özellik vardır. Bu özelliklerin kimisi takdire şayanken kimisi de terbiye edilmeyi bekleyen birer hastalık gibidir. İnsana zarar veren, kalbimizi ve bedenimizi kuşatan, huzurumuzu bozan bir takım huylarımızı terbiye edemezsek dünyada da ahirette de mutsuzluğa mahkum oluruz. İşte terbiye edilmeyi bekleyen bu huyların başında kıskançlık ve şüphe gelmektedir.

Kıskançlık; kendine ait olan alanı, özeli ve mahrem olanı koruma altına almaktır. Yani insanın kendine emanet edilen kimseyi –ailede eşler ve çocuklar da bu hükümdedir- şer’i ölçüde muhafaza etmesidir. Şüphe ise gereksiz vesveselere kapılarak kıskançlığı abartmak, huzuru kaçıracak ölçüde aslı olmayan hadiselerle zihni meşgul etmek ve bazen de karşımızdakini bu yersiz düşünceler ile mağdur etmektir.

KISKANÇLIĞIN DA ÖLÇÜSÜ OLMALIDIR

Kıskançlık hem erkeğin hem de kadının yaratılışında olan bir özelliktir. Lakin itidalli olduğu, ciddi ve haklı bir sebebe dayandığı takdirde makul olur. İnsanın yersiz vesveseler ile sevdiğini kıskanması esasında kıskançlık değil her iki taraf için de zulümdür. Zira kıskanan kimse zihnini meşgul eden yersiz şüphe ile gönlünü huzursuz ederken öte yandan da kıskandığı kimseye yaptığı baskı ile onu mutsuz etmektedir. Nitekim Allah Rasulü (s.a.v) bir hadisi şerifte; “Muhakkak ki yüce Allah bazı kıskançlıkları sever, bazı kıskançlıklara da buğz eder. Aynı şekilde bazı gurur ve kibri sever, bazılarına ise buğz eder. Sevdiği kıskançlık, kocanın bir şüphe neticesinde hanımını kıskanmasıdır. Sevmediği kıskançlık ise ortada herhangi bir şüphe ve leke olmadığı halde kocanın ailesini kıskanmasıdır…” buyurmuştur. Yani bir sebebe dayanan kıskançlık elbette normal ve fıtridir. Lakin ortada hiçbir şey yokken haddi aşıp yersiz şüphe ve kuruntulara kapılmak yüce Allah’ın sevmediği bir davranıştır.

Ayrıca unutmamamız gereken çok önemli bir husus da dinimizin bir insan hakkında hüküm vermek için koyduğu ölçüdür. Dinimiz hiç kimse hakkında zan, rüya, hayal yoluyla hüküm verilemeyeceğini açık bir şekilde bildirmiştir. İhtimal dahilinde olan bir olay netlik kazanmadıkça o olay hakkında “oldu” yahut “olmadı” diye hüküm veremeyiz. Neticesi olumsuz olan hadiseler bile abartılmadan, fitne çıkarmadan ele alınır. Dinimiz özellikle de namusla ilgili hususlarda daha da dikkatli olmamızı emretmiş, boş şüpheler ile hüküm vermeyi kesinlikle yasaklamıştır. Zira bizim hakkında hükmettiğimiz şey yanlış ise günahsız bir insana iftira atmanın yükünü de omuzlarımıza bindirmiş oluruz.

EŞLER BİRBİRİNE İTİMAT ETMELİDİR


Netice olarak ailede huzuru sağlamak huzursuzluktan çok daha kolaydır. Bunu gerçekleştirmek de eşlerin elindedir. Eşler karşılıklı olarak uyanık olur ve ölçüyü korursa sıkıntı yaşanmayacaktır. Fakat atılan her adım araştırılır, yerli yersiz kıskançlıklarla taraflar bunaltılırsa kavgalar da kaçınılmaz olacaktır. Örneğin bir koca eşinin her hal ve hareketinden bir mana çıkarıyorsa, her yaptığı davranışa vesvese ile yaklaşıyorsa, eşini sürekli takibe alıyorsa o kadın evin içerisinde mutlu olamayacaktır. Ya da tüm bunları kadın yapıyor, eşini sürekli sorguluyor, söylediği hiçbir şeye itimat etmiyorsa o erkek de evinde huzursuz olacaktır. İşte tüm bunlar düşünülmeli, gerçekten gerekli ve yerinde olan kıskançlık eşe hissettirilmelidir.

Unutulmamalıdır ki bir insan Allah’a ve ahirete iman ediyor, beş vakit namazını kılıyor, helali ve haramı bilerek kendini sakınıyorsa, eşine itaat ediyor, yuva emanetini koruma gayretine giriyorsa ondan şüphe etmeye gerek yoktur. İnsanoğlunun fıtratı elbette ki hata yapmaya ve günah işlemeye meyillidir. Lakin eşlerin bunlardan korunması için birbirinden şüphe etmesi değil, birlikte hareket etmesi, güzellikle ve itidalli bir kıskançlık ile birbirlerini hayra ve güzele teşvik etmesi gerekmektedir. Ancak bu şekilde yuvalarımız huzurlu, yaşantımız mutlu ve hayırlarla dolu olur.

M. Saki EROL