> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Ayın Konusu > Semerkanda Dair
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Semerkanda Dair  (Okunma Sayısı 1494 defa)
17 Eylül 2011, 07:47:30
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 17 Eylül 2011, 07:47:30 »



Semerkand'a Dair


Mayıs 2007 101.SAYI


Sabahattin AYDIN kaleme aldı, AYIN KONUSU bölümünde yayınlandı.

Semerkand’a dair hepimizin ayrı bir hikayesi var kuşkusuz. Uzun zaman oldu. Çok ele değdi, çok göze değdi Semerkand.

Dile kolay, 100 ay geride kalmış, 8 tam yıl, bu dokuzuncusu… Biz, bu 8 yılı en başından beri Semerkand’la iç içe yaşayanlar için, yani işin “mutfak” tarafındakiler için hiç şüphesiz hikaye daha yoğun, daha manalı. Bu bir ayrıcalık olarak görülebilir tabii. Fakat nimet ve külfet ilişkisi burada da geçerli.

Daha proje aşamasından beri bu derginin editörü olarak zaman zaman daha önceki iş hayatımı özlediğimi itiraf etmeliyim. Çünkü Semerkand Dergisi’ni hazırlamak,Semerkand’da bulunmak bir “iş”ten çok daha ötede bir durum oldu bizim için. “Bu tarz işler sevilmeden yapılmaz” gibi yavan bir genelleme ile açıklanmayacak kadar güçlü, yoğun, kuşatıcı bir ilişki doğdu, öyle devam etti. Bunun sebebi, okuyucularımızın büyük çoğunluğunun anlayacağı üzere, masumiyet, güzellik ve mükemmellik adına ne biliyorsak hepsini Semerkand’ın atıfl arı üzerinden düşünüyor olmak. O zaman gördüğünüz ufacık bir hata canınızı yakıyor, sıradan bir sorun bütün tadınızı kaçırıyor. İşte bu yüzden diyorum; bazen eski işimi özlüyorum.

Semerkand’la irtibatın söz konusu olduğu yerde meslekten, iş hayatından söz etmek hakikaten hayli sığ kalıyor. Buna başka bir isim bulmak lazım. Diyorum ki, bu olsa olsa bir gönül ilişkisidir. Böyle olduğunu teyit eden pek çok hatıra bir anda sökün ediyor şimdi bunları söylerken.

Semerkand daha bir proje olarak konuşulurken Ankara’da Kumrular sokaktaki ufacık daireye her Cuma o 10-15 kişilik grubu getiren şey başka ne olabilir? Onlar, o her biri başka bir işyerinden çıkıp gelen o güzel arkadaşlar en küçük bir menfaat için orada bulunuyor olsalardı, işler müesseseleştikten sonra peşini bırakmazlardı. İş yazma çizme aşamasına gelince görevlerinin tamamlandığını düşündüler ve bir daha gözükmediler. Semerkand’ın sessiz, isimsiz hizmet neferleri arasına katıldılar. Fakat onların adanmışlığı hep bu derginin damarlarında dolaştı. Nasıl da Hızır mizaçlı kardeşlerdi onlar…

1998 yılının yaz aylarıydı, bir akşam Feyzullah Bey eve gelip dergi projesini ilk anlattığında. Model olarak küçük yerel bir dergi vardı. Onun biraz daha hallicesi tahayyül ediliyordu. Ama buna razı olmak zordu. Odunun bile eğrisini dergâha yakıştıramayan hassasiyetin hâlâ yaşadığını bu kez bir başka sevdalılar grubu kanıtlayacaktı. Yine bir akşam çıkıp geldiler onlar, Adakale sokakta, yine küçük ama bacasından muhabbet tüten o ışıklı büroya…

Sevgili Atilla Pamirli… Bilgi ve tefekkür ve aksiyon ve istikamet ve muhabbet ve sanat ve ahlâk ve mizah ve daha nicesi birden nasıl bir araya gelirmiş, gösterdin. Sevgili Ümit Bursalı ve Akif Güler… Bu işin temel ilkelerini, hassasiyetlerini algılamada, yaptıklarımızın uygunluğunu tespitte sizin elinize kim su dökebilir? Sonra, bir kader ortaklığına dönüşen iş arkadaşlığı, her boşluğu doldurmak için çırpınan Zekai Şengün…Ve Sevgili Bülent, dünya ve ahiret kardeşim, gelişini unutamam, bir kış günü seni aramıza katana binlerce hamdü senalar… İşte bu hem mahareti hem muhabbeti dillere destan ekibe nasıl bir teşekkür kifayet eder?

Semerkand yepyeni bir damardı. Tarafı bilinen, fi kirleri zaten tedavülde olan isimler yerine yeni yazarlar bulmalıydık. Hep birlikte bir ateşi üfl emeli, yeni bir ocak yakmalıydık. Nefesimiz yetecek mi diye düşünürken katılıveren, el veren Dilaver Selvi, Mustafa Necm (Mehmet Işık), Arif Gezer, Faruk Gürbüz, Muzaff er Taşyürek, İbrahim Tozlu, Ali Kaya, Mustafa Bahadıroğlu ve diğer ilk kuşak yazarlarımız… Bugünkü kültürle irtibatı hayli incelmiş konulara yeni bir dille hayat vermek için birlikte çektiğimiz sancılar… Bütün bunlar ancak aşkla yapılabilirdi. Ve işlerin diğer kademelerinde yer alanlar; Ayhan Koçak, Mustafa Öztürk, İsmet Ağabey, Ersan ve diğer bütün dostlar da hep birlikte yüreklerini ortaya koydular.

Sonra, tanıtım dağıtım organizasyonları için şehirleri dolaşmaya başladığımızdahep birlikte bizimle aynı hayalin cazibesine kapılmış yüzlerce binlerce insan gördük. Onlar da gönülleriyle oradaydılar. Yoksa daha çıkmamış bir derginin 60 bin tirajı olabilir miydi? İnanamamıştık.1999’un Ocak ayında ilk sayıyı 40 bin basıp gönderdik. Fakat talep devam ediyordu. Emsali var mıdır bilmem, on gün içinde iki baskı daha yapıp 60 bine tamamladık.

Derginin ilk zamanlarında bir toplantıda, tanıtımlarda kullanmak üzere Semerkand’a bir slogan aramıştık. Dönüp dolaşıp “gönül dergisi” lafına takıldıydık o zaman. Yanılmıyorsam Atilla Pamirli’nin teklifiydi bu. Şimdi 8 yıl sonra 101’inci sayıda bunları yazarken bu derginin damarlarında dolaşan kanın ne olduğunu yeniden, bir kez daha fark ediyorum. Evet, bu bir gönül dergisi, bir muhabbet dergisi.

Derginin sorumluluk mevkiinde ismim geçiyor ama hiçbir zaman kendimi dergi adına teşekkür makamında görmedim. Ama teşekkür borcum var. Kendim için,bana kattıkları şeyler için. Bu muhabbet sofrasını kuranlar en başta olmak üzere birlikte diz kırıp oturduğumuz gönül dostlarına… İyi ki kader beni sizinle buluşturdu. Size minnettarım.

Semerkand Kaygıları

Dinî yayıncılık pek çok açıdan sorunlu bir alan olarak görülebilir. En başta, yayıncılığı bir sektör, yayınları bir tüketim unsuru olarak gören modern kültür içinde “istikamet” sorunundan söz etmek gerekir. Bu sorunun iki veçhesi vardır. Birincisi dinin ana kaynağına uygunluk, ikincisi samimiyet...

Kısaca meselenin bu iki yüzüne biraz daha yakından bakalım:

Dinî yayınların temel kaynaklara uygunluğu yeni bir sorun olarak görülmeyebilir aslında. Fakat modern tüketim oburluğu, aynı zamanda hızlı işleyen üretim çarkı demektir ve bu çark hızlanarak döndükçe yeterli birikime sahip olmayan, paraya ve şöhrete tutkun pek çok yazar da sürece katılmaktadır. Bu kişiler genellikle yazıp çizdikleri konularda ne yeterli birikime ne de yeterli fi kre sahiptirler. Yazdıkları metinler yayınlanır, çünkü sofraya sürekli yeni şeyler koymak gerekir. Sonuçta, üretilen dinî içerikli yayınların önemli bir bölümü temel İslâmî kriterlere göre yanlış ya da hatalıdır.

Bu noktada, edebî alanlarda olduğu gibi dinî yayıncılıkta bir eleştiri mekanizması arıyor insan. En azından yayın tanıtımlarının, ele aldığı kitaptaki sorunlara da işaret etmesi beklenir. Fakat ne yazık ki bizde tanıtım yazıları içeriden parametrelere göre değil, ticarî kaygılara göre kaleme alınmaktadır. Bunları yazanların önemli bir bölümü ehil de değildir zaten.

Bu yanlış ve hatalı yayınların, temel dinî eğitimini almayan, dini merkezî konumundan uzaklaştırmış, marjinalleştirmiş bu toplumda nelere mal olduğunu görmek zor değil.

Samimiyet konusuna gelince, yeterli bilgi birikimi ve tefekkür düzeyi mümin bir dil kurularak aktarılmadığında, dini yakınlaştırıcı olmaktan çok yabancılaştırıcı olmaktadır. Özellikle ilahiyatçıların bu konuya yeterli özeni göstermemeleri toplum üzerinde bir tür “oryantalist” etki yapmış, en temel İslâmî konularla müslüman halk arasında görülebilir bir mesafe doğmuştur. Bu noktada tasavvuf dilinin her çağda ve kültürde kendini yeniden üreten etkisini hatırlamak gerekir. Bu etkinin efsunu hiç şüphesiz dinin derunî tecrübesine yaslanan samimiyettir.

Semerkand Dergisi dinî bir yayın olarak, bilgi ve fi kir yetkinliğini iki kaynağa birden yaslanarak sağlamaya çalışıyor. Bir taraftan medrese geleneğinin sağladığı bilgi ve yaklaşım, diğer taraftan İslâmî referanslara bağlı çağdaş tefekkür… Bu ilk akla geleceği üzere bir sentez değil. Sadece pergelin bir ayağını sağlam bir merkeze koyarak geniş bir alanı ihata etme çabası. Biz Ehl-i Sünnet anlayışa tavizsiz bir bağlılıkla İslâm’ı bugünkü hayata taşımak istiyoruz.

Dinî yayıncılığın son derece önemli sorunlarından biri de dildir. Burada sadece anlatım biçimi değil kastettiğimiz. Elbette o da son derece önemli. Fakat temel bir “biçim” sorunundan söz ediyoruz.

Farzlar, vacipler, haramlar üzerinden konuşarak İslâm’ı anlatabilirisiniz. Buna kısaca “fıkıh dili” diyebiliriz. Her şey gibi bu dil de yerinde olmak şartıyla vazgeçilmez öneme sahiptir. İslâm’ı, doğrudan ayetler, hadisler ve alimlerin kavilleri şeklinde anlatabilirsiniz ki, bu da ilmî dildir. Erbabı tarafından yine erbabına yönelik olmalıdır. Aksi halde özellikle itikadî ve fıkhî konularda muhatapların kendilerine göre çıkaracağı hükümler, herkese göre başka bir din sonucunu doğurur ki, bu gerçekten bir felakettir. Bir de dinin meselelerini çeşitli bilimsel verilerle de destekleyerek mantıkî izahlar şeklinde sunabilirsiniz ki, o zaman kelâmî/entelektüel bir dil kullanmış olursunuz. Bu da yerinde olmak şartıyla son derece gerekli bir dildir.

Dil konusunun dinî yayıncılıkta bir sorun haline gelmesinin temel sebebi, farklı anlayış mertebelerine göre uygun dilin seçilmemesidir. Özellikle halka dönük dinî yayıncılık bu konuda son derece titiz olmak zorundadır.


Peki, 150 binlik satış adediyle gerçek bir “kitle dergisi” olan Semerkand nasıl bir dil tercih etmelidir? Eminim bütün dinî dergiler bu soruyu kendilerine sorup bir cevap da veriyorlardır. Biz ise bir ilke olarak tasavvufî dili uygun buluyoruz. Elbette yukarıda sıraladığımız diğer dilleri göz ardı etmeden.

Tasavvufî dil nedir? Bu soru, teknik anlamda konuşulması gereken, üzerinde pek çok çalışma yapılabilecek bir alanı işaret eder. Burada kısaca şu kadarını söyleyelim: Tasavvufî dil muhatabına odaklanarak konuşur. Onun bilgi ve kültürü,yaşama biçimi, algı ve anlayışı üzerinden bir söylem kurar. Köylüye harmandan ormandan örnek verir...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Semerkanda Dair
« Posted on: 26 Nisan 2024, 08:36:46 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Semerkanda Dair rüya tabiri,Semerkanda Dair mekke canlı, Semerkanda Dair kabe canlı yayın, Semerkanda Dair Üç boyutlu kuran oku Semerkanda Dair kuran ı kerim, Semerkanda Dair peygamber kıssaları,Semerkanda Dair ilitam ders soruları, Semerkanda Dair önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes