> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Ayın Konusu > Saatler O ana Kurulu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Saatler O ana Kurulu  (Okunma Sayısı 2761 defa)
05 Kasım 2011, 21:32:03
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 05 Kasım 2011, 21:32:03 »



Saatler 'O an'a Kurulu


Temmuz 2005 79.SAYI


Zehra KORKMAZ
kaleme aldı, AYIN KONUSU bölümünde yayınlandı.


“De ki: Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm Alemlerin Rabbi Allah içindir.” ( En'am , 162)

Sen ey ölüm, gelirsin.

Bir gün hayatın gelmesi gibi gelir, bizi bulursun.

Sen, en asi Nemrutların, Firavunların önünde diz çöktüğü tek gerçeksin.

Var olan ve olacak olan her şeyi teslim alırsın.

Bilemediler ve bilemeyecekler, asilikleri ne hayata gelmelerine engel oldu, ne hayattan gitmelerine.

Gittiler, gitmeyeceğiz diye diye .

Onlardan kalan ne varsa “onlar gitti” diye fısıldıyor.

Duymaz mıyım?

Düşünmez miyim?

Artık ibret almaz mıyım?



Hayat seninle manalı

Seni andığımda ey ölüm, bir kar tanesi, hükmüne razı olup usulca toprağa iniyor.

Bir yaprak kımıldıyor.

Bir gül soluyor dalında.

Dünya küçülüyor.

Kavgalarım, küslüklerim son buluyor.

Kargaşa diniyor; her şey ne kadar sade, ak.

Sükunete eriyorum.

Bir tek emanetle, kendimle kalıyorum. Derdim tek: Hayatım ve ölümüm Alemlerin Rabbi Allah içindir, diyebilecek miyim?

Seninle hayatım manasını buluyor.

. . .

Bir gün Allah Rasulü s.a.v.'in yanında bir kişiden övgüyle bahsedildi. Allah Rasulü s.a.v. sordular:

- Arkadaşınızın ölümü hatırlaması nasıldı?

- Biz onun ölümden bahsettiğini hiç işitmedik. Allah Rasulü s.a.v. buyurdular:

- Öyleyse arkadaşınız övdüğünüz gibi değildir.

Ve müjdelerdiler ki; ölümü çokça ananın Allah kalbini diri tutar, günahlarını temizler. Onu, kabri cennet bahçelerinden bir bahçe olarak karşılar.

. . .

Her gidenle giden biziz. “Bu benim ölümüm!” Zira bizden bir şeyler her an ölüyor. Ve bizim için bir şeyler her an hayat buluyor.

Yok olanın yerini o var almadığında nasibimiz kesiliyor.

Lokma kaşığımızdan dü ş üyor .

“Nasip değilmiş” deniliyor. Emekliliğini göremedi…

O kadar nimetin içindeyken, hayatımızdan garip bir yolcu gibi yapayalnız gidiyoruz.

Evimiz, evladımız, hayaline daldığımız şeyler geride kalıyor.

Zira gurbetteydik.

Sılaya hayatımızın tek gayesini, imanımızı götürür müyüz?

Şehitlerle haşrolunacaklardır!

Sen ey ölüm, şüphesiz, bu dünyada Rabbimiz'in inanan kullarına son hediyesisin.

Ve inananlara ne şiddetli, ne zorlu gelirsin!

Zira günahlarımıza kefaretsin.

. . .

Allah Rasulü s.a.v .: “Azrail'in can alması bin kılıç darbesinden daha şiddetlidir. Ölürken her müminin bütün damar ve azaları son derece sızlar. O anda Azrail kimseye hatır etmez.” der; kabir azabından, cehennem gazabından, ölüm şiddetinden Allah'a sığınırdı:

“ Allahım ! Sen ruhu damarların, kemiklerin ve parmakların arasından çıkarıp alırsın. Allahım , ölümüme karşı bana yardımcı ol, onu bana kolaylaştır!”

. . .

Bir gül sessizce solar.

Bir kar tanesi usulca erir.

Lakin gözümüze pür-sükût bir hal, içte yangın yeridir.

Solmadaki ızdırabı güle sormalı.

. . .

Efendimiz s.a.v. hastaydı, sık sık bayılıyordu. Ve baygınlıkla kendine gelme esnasında “Hayır! En yüce arkadaşı istiyorum.” diyordu.

“İste! İstediğin verilecek” deniliyordu.

O, Allah katını istiyordu.

Hayatımıza bir baksak. Mutlaka biz Efendimiz s.a.v.'in istemediği dünyaya çok fazla dalar olduk.

Hakkını veremeyeceğimiz mülkler edindik!

Tutamayacağımız sözler verdik!

Altından kalkamayacağımız yükler yüklendik!

Aldandık!

Ölüm anında üzüntüsü arttı. Izdırabı aralıksız sürdü, sürdü. Allah'a kavuşma isteği çoğaldı. Benzi sarardı, mübarek alnı boncuk boncuk terledi. O'nun bu halini görenler acısını sanki içlerinde hissetiler de ağlayıp sızlandılar.

O son nefesini verinceye kadar namazı tavsiye etti:

“Namaz kılınız, namaz! Muhakkak cemaatle namaz kıldığınız sürece birlik ve beraberliğiniz bozulmaz. Namaz! Namaz!”

Namaz kılınız!

Bir ve beraber olunuz!

Nitekim ilk önce namaz ve kul hakkı sorulacaktır.

. . .

Efendimiz s.a.v. bir gün buyurdular: “Cennete giren hiç kimse, dünyadaki her şeyin ona verilmesi karşılığında bile dünyaya dönmek istemez. Yalnız şehit olan, kavu ştuğu şehitlik nimetinden ötürü dünyaya dönüp Allah yolunda on kez öldürülmeyi diler.”

Ölüm şiddetinden Allah'a sığınan o değil miydi?

Şimdi tekrar tekrar öldürülmek isteyenlerden haber veriyor.

Ölüm, bin kılıç darbesinden daha şiddetli olan değil misin?

Buyurdular: “Siz, kendinize dokunan iki parmağın acısını ne kadar hissediyorsanız, şehitler öldüren darbenin acısını ancak o kadar hissedecek.”

Gözlerimiz bizi şüphesiz aldatır.

Ate ş lerde yananlar, tanklar altında ezilenler, her bir azalarını teker teker cihat meydanına serenler… Gözümüze göre büyük acılar içindeler.

Oysa şehitlerin tek bir üzüntüsü var:

“Yalnızca bir canım var. Bin canım olsaydı hepsini teker teker Allah yolunda verseydim.”

Ve Alemlerin Rabbi katından şehitlere büyük müjde gelir:

“Allah yolunda canını feda eden şehitlere ölüler demeyin. Onlar ebedi diridirler. Fakat siz onlardaki hayatı anlamazsınız.”

. . .

Uhud harbinde yüzü demir zırh ile örtülü bir kişi geldi ve Allah Rasulü s.a.v.'e sordu:

- Ya Rasulallah ! Müslüman olup öyle mi harp edeyim, yoksa harp edeyim de sonra mı müslüman olayım?

Efendimiz s.a.v .:

- Müslüman ol, sonra harp et, buyurdu.

O da müslüman oldu. Sonra savaşmaya ba ş ladı . Nihayet şehit oldu. Efendimiz s.a.v. savaş meydanında onu kanlar içinde gördüklerinde buyurdular:

- Az işledi, fakat çok kazandı.

Zira o, alnı bir kez olsun secdeye varmadan şehit olmu ş, cennete gitmişti.

Cihat, her hal ve hareketimizle Allah yolunda olmaktır. Allah yolunda canını ister savaş meydanında versin ister uykuda, şehittir ya da şehitlerle beraber.

Hz. Aişe r.a. şehitlerin hallerine şaşırdı, imrendi de sordu:

“Ey Allah'ın Rasulü , şehitlerle haşrolunacak bir kimse var mı?”

Rasulullah s.a.v. buyurdular:

“Gece ve gündüz yirmi kere ölümü hatırlayan kimse şehitlerle haşrolunacak .”

İste! İstediğin yerde olayım

Gelecek olan mutlaka yakındı.

Uzak olan, gelmeyecek olandı.

Sen anıldığında ey ölüm; yüzleri karışanlar, ellerinden çıkıp gidecek olan dünyalıklarına üzülenler, yer üzerinde kibirle yürüyenler bildiler ve bilecekler ki:

“Nerede olursanız olun, ölüm size ulaşır. Sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile…” (Nisa, 78)

Bir mümin inandı. Lakin sabredemedi, teslim olamadı. Günahlara ve dünyaya daldı. Bir gün uyandı. İstedi ki; sen gecikesin, tövbem kabul olmadan, isyanla geçen yıllarımı güzel amellerle telafi etmeden gelip beni bulmayasın. Dosta en temiz halimle varayım.

Bir başka mümin, bir hastanın sabahı, bir mahpusun beratı beklediği gibi seni bekledi. İstedi ki bir an önce gel. Bu isyan, şamata, kargaşa dolu yokluk yurdundan alıp götür beni. Allah'a kavuştur. Seni ben düğün gecesi bilirim.

Onun adına “ aşık ” denildi.

Bir mümin de vardı ki…

Hz. Huzafe r.a. ölüm döşeğindeyken şöyle demişti:

- Ya Rab! Eğer katında fakirlik zenginlikten, hastalık sıhhatten ve hangi hal hangi halden daha sevimli ise, bana onu nasip eyle. Ölüm yaşamaktan daha sevimliyse ölümü bana kolaylaştır ki sana kavuşayım.

Sevgiliyi istemedi.

Sevgilinin istediğini istedi.

“Sana sevimli olan bana sevimlidir.

İstediğin yerde olayım.” dedi.

Adına “razı olmuş kul” denildi.

O'ndan uzak veya O'na yakın…

Razı bir kul, her halde O'nunla hemhal değil mi?

Göz yaş döker, gönül hüzünlenir

Acılar bizim içindi. Ve bu fanilik yurdunda belki en büyük acı evlat acısıydı.

Sabretmekse taş, kaya olmak değildi.

Göz yaş döker, gönül hüzünlenirdi.

Nitekim hüzün mümine her halden en ziyade yakışandı.

. . .

Efendimiz s.a.v.'in oğlu İbrahim vefat etmişti.

Allah Rasulü s.a.v. mahzundu. Ağlıyor, gözyaşları damla damla mübarek yanaklarına süzülüyordu. Abdurrahman bin Avf r.a. sordu:

- Ey Allah Rasulü ! İnsanlara bu gözyaşlarını yasaklamı ştın. Şimdi senin ağladığını görünce ağlarlar, dedi. Efendimiz s.a.v. gözyaşları dinince şöyle dedi:

- Ey Abdurrahman , bu gözyaşları bir rahmet eseridir. Acımayana acınmaz. Biz insanları avaz avaz ağlamaktan, ölüde olmayan vasıflarla ağıt yakmaktan nehyediyoruz . Eğer ölüm herkesi kapsayan bir ilâhi vaad , herkesin girmek zorunda olduğu bir yol, sonra gelenlerimizin önce gidenlerimizle buluşacağı bir kavşak olmasaydı, o zaman başka türlü üzülecektik. Biz, İbrahim'in ayrılığından ötürü pek mahzunuz. Göz yaş döker, gönül hüzünlenir. Lakin, biz Rabbimiz'i kızdıracak bir söz söylemeyiz…

Benim güvencim, ümidim sensin

Bekaya açılan bir kapısın ey ölüm.

Senden girdiğimizde artık ya elemdir bizi bekleyen, ya huzur.

Ebedi bir huzur ya da sonsuz bir elem.

Yer haberlerini anlatır. Dilimiz susar, ellerimiz anlatır.

Yerin haberlerini Efendimiz s.a.v. bize bildirir:

“Yer...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Saatler O ana Kurulu
« Posted on: 19 Nisan 2024, 02:48:36 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Saatler O ana Kurulu rüya tabiri,Saatler O ana Kurulu mekke canlı, Saatler O ana Kurulu kabe canlı yayın, Saatler O ana Kurulu Üç boyutlu kuran oku Saatler O ana Kurulu kuran ı kerim, Saatler O ana Kurulu peygamber kıssaları,Saatler O ana Kurulu ilitam ders soruları, Saatler O ana Kuruluönlisans arapça,
Logged
14 Şubat 2012, 18:57:39
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #1 : 14 Şubat 2012, 18:57:39 »



     Türlü çeşit kapılardan geçip geçip eşiğe bir kez daha varsaydım.

“Ya Rabbi! Ben pişmanım!” deseydim.

Senin mülakatına hazır beklerken, benim için istediğin bana sevimli olsaydı.

Ve o an dursaydı zaman...


      Onlar Rablerinden Razı..Rableri onlardan Razı..Rabbim bizi de bu zümreyedahil eylesin,inşaallah..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

07 Ekim 2014, 22:14:07
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« Yanıtla #2 : 07 Ekim 2014, 22:14:07 »

Allah Rasulü s.a.v .: “Azrail'in can alması bin kılıç darbesinden daha şiddetlidir. Ölürken her müminin bütün damar ve azaları son derece sızlar. O anda Azrail kimseye hatır etmez.” der; kabir azabından, cehennem gazabından, ölüm şiddetinden Allah'a sığınırdı:

“ Allahım ! Sen ruhu damarların, kemiklerin ve parmakların arasından çıkarıp alırsın. Allahım , ölümüme karşı bana yardımcı ol, onu bana kolaylaştır!”

Rabbim hayırla yaşayıp hayırla ölmeyi ve hayırla dirilmeyi nasib etsin bizlere.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

07 Ekim 2014, 22:35:43
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« Yanıtla #3 : 07 Ekim 2014, 22:35:43 »

Efendimiz s.a.v.'in oğlu İbrahim vefat etmişti.

Allah Rasulü s.a.v. mahzundu. Ağlıyor, gözyaşları damla damla mübarek yanaklarına süzülüyordu. Abdurrahman bin Avf r.a. sordu:

- Ey Allah Rasulü ! İnsanlara bu gözyaşlarını yasaklamı ştın. Şimdi senin ağladığını görünce ağlarlar, dedi. Efendimiz s.a.v. gözyaşları dinince şöyle dedi:

- Ey Abdurrahman , bu gözyaşları bir rahmet eseridir. Acımayana acınmaz. Biz insanları avaz avaz ağlamaktan, ölüde olmayan vasıflarla ağıt yakmaktan nehyediyoruz . Eğer ölüm herkesi kapsayan bir ilâhi vaad , herkesin girmek zorunda olduğu bir yol, sonra gelenlerimizin önce gidenlerimizle buluşacağı bir kavşak olmasaydı, o zaman başka türlü üzülecektik. Biz, İbrahim'in ayrılığından ötürü pek mahzunuz. Göz yaş döker, gönül hüzünlenir. Lakin, biz Rabbimiz'i kızdıracak bir söz söylemeyiz…

Yarab efendimiz gibi inşaallah seni kızdıracak davranışlardan kaçınmak duasıyla...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes