> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Ayın Konusu > Özgürlük ve Allahın Çizdiği Sınırlar
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Özgürlük ve Allahın Çizdiği Sınırlar  (Okunma Sayısı 1002 defa)
25 Ağustos 2011, 06:09:47
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 25 Ağustos 2011, 06:09:47 »



Özgürlük ve Allah’ın Çizdiği Sınırlar


Mart 2008 111.SAYI
 

Ebubekir SİFİL kaleme aldı, AYIN KONUSU bölümünde yayınlandı.

Bizi insan olarak var eden kudret sahibi, insanlığımızı koruyarak yaşamanın yollarını da göstermiştir. İslâm’ın insanı “sorumlu varlık” olarak görmesi, bu çerçevede temel bir öneme sahiptir.

İslâm dışı inanç ve düşünce sistemleri ise, özellikle modern kültür insanı “özgür varlık” olarak tarif eder. Modernitenin hayatın temeline yerleştirdiği en temel kavramlardan birisidir “özgürlük.”

İslâm’ı bugünün modern değerler ekseninde anlama ısrarında olanların yaygın olarak düştüğü hatalardan birisi, diğer inanç ve düşünce sistemleri gibi İslâm’ın da insanı “özgür varlık” olarak gördüğünü söylemeleridir. İslâm’ın kölelik kurumunu ortadan kaldırmak için getirdiği çözümleri de bu yaygın hatayı delillendirmek için kullanırlar.

Evet İslâm’ın köleliği teşvik etmemek, her fırsatta köle azadına yönlendirmek gibi tedbirlerle köleliği ortadan kaldırmaya yönelik uygulamalar getirdiği bir vakıadır.

Ancak bizim burada kasdettiğimiz, köleliğin karşıtı olan özgürlük değildir. Kölelik/özgürlük meselesini konuşurken, aynı kelimeleri kullanmak zorunda olduğumuz için bir zihin kayması durumu yaşıyoruz. Yoksa hukukî anlamdaki kölelik/özgürlük ile varoluşsal anlamdaki kölelik/özgürlük arasında uçurumlar vardır.

Kölelerin Özgürlüğü Özgürlerin Köleliği


Efendimiz s.a.v.’in azatlı kölesi ve evlatlığı Zeyd b. Hârise’yi r.a. düşünelim.
Küçük yaşta Mekke’de köle olarak satılmış, Hz. Hatice r.anha validemizin yeğeni tarafından satın alınarak kendisine hediye edilmişti. Nihayet Efendimiz s.a.v. ile evlendiğinde, Hz. Hatice r.anha validemiz Zeyd’i O’na hediye etmişti.

Babası, amcası ve akrabaları aradan yıllar geçtikten sonra Zeyd’in yerini öğrendiler. Mekke’ye, Efendimiz s.a.v.’in yanına giderek, bedelini ödeyip Zeyd’i geri almak istediklerini söylediler. Efendimiz s.a.v. Zeyd’i çağırttı ve aralarında şöyle bir konuşma geçti:
– Bunları tanıyor musun?
– Evet; bu babam, şu da amcam.
– Ben de tanıdığın bildiğin kişiyim. Şimdi bir karar ver. Ya beni, ya onları tercih et.
– Ben hiç kimseyi sana tercih etmem. Sen benim için hem baba, hem amcasın!

Zeyd’in bu kesin tavrı üzerine babası ve amcası tepkilerini hayli enteresan bir ifade kullanarak dile getirdiler:
– Yazıklar olsun sana!
Köleliği özgürlüğe, babana, amcana, ev halkına tercih ediyorsun ha! (İbn Hacer, el-İsâbe, 2/598-599)

Bu hadiseden sonra Efendimiz s.a.v., halkı şahit tutarak Zeyd’i azat edip evlat edindiğini ilan edecektir.
Zeyd b. Hârise r.a.’ın tercih ettiği şey özgürlük müydü, kölelik mi?

Bir de “hevasına kulluk edenler”i yani nefsinin boş ve saptırıcı isteklerine boyun eğenleri düşünelim:
“Hevasını ilâh edinen kimseyi gördün mü? Allah onu bir ilim üzerine saptırmış, kulağını ve kalbini mühürleyip, gözüne perde çekmiştir. Artık onu Allah’tan başka kim hidayete erdirebilir? Hâlâ düşünmez misiniz?” (Câsiye, 23)

Bu ayette anlatılan kişinin belirgin bir özelliği var: Heva ve heveslerini, yani nefsî ve şeytanî arzuları ilâh edinip, onlara kulluk kölelik etmek.

Şimdi düşünelim, gerçek köle kim? Zeyd b. Hârise r.a. mı, yoksa bu ayette anlatılan kişi mi? Bunlardan ilki hukuki olarak “köle”dir. Efendisinin tasarrufu, emir ve tahakkümü altındadır. Ama bizatihi bu durum, efendisini ailesine tercih etmesinin de sebebidir. İçinde bulunduğu “hukuki kölelik” durumu, onun hakikati görmesine ve sadece Hakk’a kulluk etmesine mani değil, tam tersine vesile!

Ayette anlatılan kişi ise, içinden her geçeni, aklına her geleni yapacak kadar özgür. Ama kendine tutsak. Bu duruma o ve onun gibiler “özgürlük” diyor. Bu durum onu, gerçek ve tek İlâh’a boyun eğmekten alıkoymuş, nefsini ve şeytanı ilâh edinmeye sevk etmiştir. Özgürlük adı altında gerçek kölelik yani…

Bir İlim Üzerine Sapmak

Anılan ayet son derece ilgi çekici bir noktayı dikkatimize sunmaktadır: Bu kimse bu durumu, “bir ilim” üzere yaşamaktadır. Müfessirler ayetteki “alâ ilmin” ifadesinin birkaç şekilde anlaşılabileceğine dikkat çeker:

1. Allah Tealâ’nın, ezelî ilmiyle bu kişinin gerçek yüzünü ve geleceğini bilmesi, “hak ettiği için” kendisini saptırması.

2. Bu kişinin, kendisine hakikatin bilgisi ulaştığı halde, ona kulak asmadığı için saptırılması.

3. Bilgisini esas alarak sapması. (İbn Kesîr, 4/191; Elmalılı, 6/4321)

Bu anlamların hepsi birbirini teyit eder. Ancak üçüncüsü hayli ilgi çekicidir: Bilgide ulaştığı seviyenin başını döndürmesi sebebiyle sapmak… Elmalılı merhumun da altını çizdiği gibi, filozofların birçoğunun durumu böyledir.

Modern dönemde üretilen “bilimsel bilgi”nin her şeye hakim konuma taşınması, insanın bilgisi sebebiyle sapıtmasının temelinde yatan en önemli unsurdur. Modern insan bu sebeple aklının ermediği, gözünün görmediği her şeyi inkâr etmeyi “bilimsellik” zannetmektedir. Yaratıcı, melek, vahiy, ölüm sonrası hayat… gibi gayb ve gaybiyyatın inkârı da bundandır; Din’in emir, yasak ve yönlendirmelerine burun kıvırmasının sebebi de budur.

Şüphesiz insanın kendi ilmine, bilgisine bu derece merkezî bir yer tayin etmesinin, “hevasını ilâh edinmek”le kopmaz bir ilişkisi vardır. Bu şu demektir: Bilgisini bu şekilde mutlaklaştıran kimse, hevasını ilâh edinmiştir; ya da hevasını ilâh edinen kimse bilgisini bu konuma taşır.

Batılı İnsanın Savruluş Hikâyesi

Batılı insanın, Aydınlanma denen süreçle birlikte insan aklını ve bilgisini mutlaklaştırmaya başladığını biliyoruz. Bunun dinden (Hristiyanlık’tan) uzaklaşmak manasına geldiğini anlamak zor değil. Aklın kavrayamadığı, gözün göremediği ve elin tutamadığı her şeyin inkârı, sonunda ortaya modern insan tipini çıkardı: Dinin (Kilise Hristiyanlığının) baskıcı tutumundan kurtulan, hayatı sadece kendi istediği gibi dizayn etme özgürlüğünü elde eden, dünya hayatını her şeyin üstünde tutan “seküler insan”dır bu.

Modern seküler insan için her şey dünya hayatından ibarettir. Allah korkusu, ahiret inancı, sorgusu-suali olmayan bu hayat tarzında her şey kazanmaya ve harcamaya endekslidir. Yani insan ne kadar çok kazanıyor ve ne kadar fazla harcıyorsa o kadar makbul bir hayat yaşıyor bu anlayışa göre. Her şeye rağmen çok kazanmak, çok harcamak ve nasıl yaşayacağına sadece kendisi karar vermek… İşte “özgürlük” kavramına modern dünyada yüklenen anlam bu!

Bu oldukça tabii bir durum. Zira Batı’da Kilise’nin insan aklına, özgürlüğüne ve bilimsel faaliyetlere nasıl zincirler vurduğunu, ambargolar koyduğunu biliyoruz. Kilise karşısında verdiği “özgürlük mücadelesi”nin sonucunda onun baskısından kurtuldu Batılı insan. Daha doğrusu ona bir sınır çizdi ve bu sınırlar içine hapsetti.

Ancak bu, Batılı insanın gerçek anlamda “kurtulduğu” anlamına gelmiyor. Zira Kilise’nin egemenliğine son veren Batılı insan, onun yerine nefsin egemenliğini koydu. Adına da “özgürlük” dedi. Yani Batılı insan bir yanlıştan kurtulayım derken bir başka yanlışın içine düştü. Heva-yı nefsine kulluk etmeyi, Kilise’nin kölesi olmaya tercih etti.

Bunu bir ölçüde normal karşılamak gerekiyor. Çünkü Batılı insan için ya Kilise’nin egemenliği söz konusudur ya da nefsin egemenliği. O, vahyin ve biricik hakikatin, yani İslâm’ın kılavuzluğundan habersiz/mahrum olduğu için ya birini (Kilise’yi), veya diğerini (nefsani hevayı) tercih etmek durumunda kalıyor.

Yeni Bir Müslümanlık Anlayışı mı?

Ancak burada Hak Din mensupları bakımından izahı hayli zor bir durum var: Hakikatin şahitleri olması gereken müslümanlara ne oluyor? Yeryüzünde hakkı ve hakikati temsil etmesi gereken onlar, “modernleşme” adı altında Batılı insanın yürüdüğü yolu yürümeyi ve onun düştüğü uçurumdan düşmeyi niçin “olmazsa olmaz” bir durum olarak görüyor?

Müslümanları bu duruma iten nedir? Kalbimizi hangi yaban düşünceler bulandırıyor da kendimizi diğer din mensuplarıyla, dolayısıyla İslâm’ı diğer dinlerle eşitlemek anlamına gelen davranış ve fikirleri benimsiyoruz?
Müslümanlar arasında, özellikle de “karnı tok, sırtı pek” olanlar arasında cidden yabancısı olduğumuz bir eğilimin hızla yayılmakta olduğunu görüyoruz: Yasaksız bir din anlayışı! Özellikle son çeyrek asır içinde baş gösteren bu yeni durum üzerinde ciddi bir iç muhasebe yapmak zorundayız.

Bu öyle tehlikeli bir virüs ki, adeta müslümanlığımızın içini boşaltıyor. Evet, müslümanlıktan vazgeçmiyoruz belki ama pâk seleflerimizin yaşadığı müslümanlığa da pek benzemiyor bizimki!

Bir “İslâm sosyetesi” tabiri dolaşımda mesela. Lüksün ve israfın gırla gittiği bu hayat tarzında kanaatin, paylaşımın, diğergâmlığın, îsârın, takvanın ve bunlara benzer “bize ait” kavramların yeri tabii ki yok!
Ya da “ekonomik hayatta var olmak için ekonominin kurallarına göre oynamak gerekir” gibi şeyler söylemeye yani liberalleşmeye başladık.. Bu çerçevede vahşi kapitalizmin “ekonominin gerçekleri” olarak dayattığı ne varsa benimsiyor, Din’den de bunlara fetvalar arıyoruz.

Hanımlar adeta giyinmek için örtünür hale geldi artık. “İslâmî defileler”, “tesettür modaları”, yabancı marka tesettür kıyafetleri, şıklık yarışları, pahalı alışkanlıklar…

Bu hayat tarzının içinde, İki Cihan Güneşi s.a.v.’in sünnetine, sîretine, mirasına, emir ve tavsiyelerine yer var mıdır?

Hududullah Nereye Gitti?

Yüce Kitabımız’da “hudûdullâh: Allah’ın sınırları” tabiri birkaç yerde geçmektedir. Oruç hükümlerinin (Bakara, 187), boşanmayla ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Özgürlük ve Allahın Çizdiği Sınırlar
« Posted on: 29 Mart 2024, 18:33:35 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Özgürlük ve Allahın Çizdiği Sınırlar rüya tabiri,Özgürlük ve Allahın Çizdiği Sınırlar mekke canlı, Özgürlük ve Allahın Çizdiği Sınırlar kabe canlı yayın, Özgürlük ve Allahın Çizdiği Sınırlar Üç boyutlu kuran oku Özgürlük ve Allahın Çizdiği Sınırlar kuran ı kerim, Özgürlük ve Allahın Çizdiği Sınırlar peygamber kıssaları,Özgürlük ve Allahın Çizdiği Sınırlar ilitam ders soruları, Özgürlük ve Allahın Çizdiği Sınırlarönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes