> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Ayın Konusu > Milleti Nasıl Bilirdiniz?
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Milleti Nasıl Bilirdiniz?  (Okunma Sayısı 1191 defa)
21 Temmuz 2011, 10:45:02
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 21 Temmuz 2011, 10:45:02 »



Milleti Nasıl Bilirdiniz?


Mart 2010 135.SAYI


Ali YURTGEZEN kaleme aldı, AYIN KONUSU bölümünde yayınlandı.

Hayli zamandır “millet” kavramını yanlış anlıyoruz. Böyle olunca da gönül gönüle, omuz omuza vermesi gereken müslümanlar birbirinden ayrışıyor, ırk ve köken davası güdüp kardeşini yabancı görüyor.

Millet İslâmî bir kavramdır ve kesinlikle bugün anlaşıldığı üzere ırkla, ulusla, kavimle ilgili değildir. Cenazelerimizi “Millet-i İbrahim” üzere defneden bizler, o milletin ne olduğunu anlamamız, milliyetçiliğimizi buna göre tashih etmemiz gerekiyor.

Hicretin ikinci yılı... Evs ve Hazrec kabilelerine mensup Ensar’dan müslümanların Medine hurmalıklarında diz dize oturup muhabbet etmeleri Yahudileri çıldırtmaktadır. Yahudiler Medine’deki hakimiyetlerini Evs ve Hazreclilerin çatışmaları üzerine bina etmişlerdir çünkü. Asırlar önce Yemen’den çıkıp farklı zamanlarda Medine’ye yerleşen bu iki akraba kabileyi türlü entrikalarla birbirine düşürmüş, yönetime böylece hakim olmuş, tam bir sömürü düzeni kurmuşlardı.

İslâm onların bu zulüm ve sömürü düzenini bozdu. 120 yıl boyunca birbirleriyle savaşan Evs ve Hazrecliler, İslâm’a girince aralarındaki kan davasını kaldırdılar, kardeş oldular, birliğe ve dirliğe ulaştılar. Halbuki acıları taze sayılırdı daha. En son yedi yıl kadar önce Buas Harbi diye bilinen kanlı çatışmalarda verilen kayıpları iki taraf da hatırlıyordu. Ama güçlü bir iman, aralarındaki nefreti bir çırpıda karşılıklı sevgi ve dayanışmaya çevirmişti.

Şemmas b. Kays isminde yaşlı bir Yahudi, Evs ve Hazrecli müslümanların ülfetinden rahatsız oldu. Son derece kindar, kıskanç ve fitneci bir kâfirdi. “Bunlar böyle birlik içinde olursa Yahudiler artık buralarda barınıp rahat edemez!” diyerek planlar kurdu. Kabileleri yeniden birbirine düşürmek için ağzı iyi laf yapan genç bir Yahudiyi Evs ve Hazreclilerin bir sohbet meclisine gönderdi. O genç, aralarındaki eski husumeti hatırlasınlar diye Buas çatışmalarında tarafların birbirlerine karşı söyledikleri hamasi şiirlerden okumaya koyuldu. Arada şaşırmış veya unutmuş gibi yaparak, “Bu şiir nasıldı, devamı neydi?” diye soruyordu. Plan tutmuş, Evs ve Hazrecliler karşı tarafı aşağılayan, kendilerini öven şiirleri düzelttiklerini sanarak bir atışmaya girdiklerini, birbirlerini incittiklerini fark edememişti bile. Derken ağız dalaşı ve diklenmeler başladı, iş büyüdü. Evs’ten İbni Kayzî, Hazrec’ten İbni Sahr kabilelerini yardıma çağırdı. Toplanıp silahlandılar, vuruşmak üzere Medine’nin dışına Harre meydanına gittiler. Gelişmelerden haberdar olan Rasulullah s.a.v., yanında Muhacir’den bir grup sahabi ile Harre’ye yetişti. Tarafları nasihatle sakinleştirdikten sonra şöylece sitem etti onlara:

– Allah sizi hidayete erdirdikten, İslâm’la şereflendirdikten, cahiliyye işlerinden ayırıp küfürden kurtardıktan, kalplerinizi biribirine ısındırıp birleştirdikten sonra, üstelik ben aranızdayken hâlâ cahiliyye davasıyla ayaklanıyorsunuz ha!

Evs ve Hazrecliler anladılar ki bu şeytanın ve düşmanın hilesidir. Silahlarını bırakıp kucaklaştılar, Hz. Peygamber s.a.v. ile beraber, O’na tabi olmanın huzuruyla Medine’ye döndüler.

Ayetlerle Uyarılmışız

Âl-i İmran suresinin 98 ilâ 120. ayetleri bu hadise üzerine nazil olmuş. Demek ki her müslümanın üzerinde düşünmesi, yaşadığı zamana taşıyıp dersler çıkarması gereken ibretlik bir hadise bu.

Ümmetin birliğini zedeleyen nifak tohumlarının dün olduğu gibi bugün de ekildiğini biliyoruz. Bugün de müslümanlar zaman zaman ölçülerini unutup tepkisel davranışlar sergileyebiliyor. Kur’an, böyle durumlarda müslümanlar olarak nasıl davranmamız gerektiğini kayıt altına aldığına göre, yanlış yapmamızın değil ama yanlışta ısrar etmemizin mazereti yok. Öyleyse gelin bu hadiseyi bugün neredeyse bütün müslüman topluluklarına musallat olan ayrılıkçı yönelişleri çözümlemek adına, ayetlerin ışığında birlikte değerlendirelim: 

Âl-i İmran suresinin bu hadiseyle ilgili ayetlerinden, müminlere hitaben gelen 100. ayet, bizi yahudi veya hıristiyanlara uymamamız konusunda ikaz ediyor. Başka problemler gibi tefrikanın da temelinde “kâfirlere uymak, onlara inanıp tabi olmak” var yani. Bu tabi oluş sadece inkârcıların hilelerine kanmaktan ibaret değil. Onların kavramları yahut tasavvurlarıyla düşünüp hareket etmeyi de kapsıyor. Entrikalara alet olmak kadar, İslâm dışı tasavvurlarla hareket etmek de “imandan sonra bizi döndürüp küfre bulaştırabiliyor.”

Takip eden üç ayette ayrılığa düşmemeleri için müslümanlara ne yapmaları gerektiği hatırlatılıyor. “Allah’a tam bir imanla bağlanmak, Allah’tan hakkıyla korkmak, hep birlikte Allah’ın ipine yani Kur’an’a sımsıkı sarılmak” tavsiyesi yanında, aralarındaki düşmanlığı giderip Evs ve Hazrec’i kardeş yapan ilahî ihsanın, İslâm nimetinin kıymetinin bilinmesi isteniyor. Allah’a bağlanmak yahut Kur’an’a sımsıkı sarılmak, kavramlarımızı başkalarının tariflerine göre değil, vahye göre inşa etmek mükellefiyetini de içeriyor.

Bu ikaz ve tavsiyelere rağmen müslümanların yine de tepkisel davranışlardan kaçınamayacağı, tahriklere kapılabileceği, iyilikten yüz çevirip kötülüğe ve şerre meyledebileceği ihtimali hesaba katılarak, 104. ayette bir tedbir daha öneriliyor müminlere:

“İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun.”

Tıpkı Rasul-i Ekrem s.a.v. ile beraberindeki ashabın Harre’de Evs ve Hazrec’i hayra çağırıp yangını söndürdüğü gibi, birileri yanlış yapanları uyarsın isteniyor.   

Zor zamanda konuşmak

Tefrika ve çatışmaya yol açan ırkçı duyguların bilendiği, öfkenin kabardığı zor zamanlarda insanları hayra çağırmak; onları sükunete, akl-ı selime, Allah’ın koyduğu ölçülere, vahyin düzelttiği tasavvurlara çağırmaktır. Semerkand Dergisi bunu yapmaya çalışıyor. İyiliğe yöneltme, kötülükten alıkoyma (Emr-i bi’l-ma’ruf nehy-i an’il-münker) farz-ı kifayesini ifa çerçevesinde yanlışlara, zihniyet problemlerine işaret ediyor. Bu yanlışları yapanları başlangıçtaki tercihlerinden dolayı kınayıp suçlamıyor. Onların samimiyetlerini de sorgulamıyor. Biliyor ki bu topraklardaki insanlar en az 150 yıllık bir iman boşluğunun mağdurudur. Batılılaşma adına yürütülen kökünden kopartma, yozlaştırma politikası hemen hepimizi yaralamıştır. Fakat tedavi için artık yaralara dokunmak gerekiyor ve çok zaman acı veriyor bu müdahale.

Müslüman, bir ucu gelip itikadını zedeleyen meselelerde “ben böyle düşünüyorum; düşünceme saygı isterim, dünya görüşüme laf söyletmem” diyemez. Yaşadığı süreç, geçmişte içinde bulunduğu muhit, aldığı eğitim, meşrebi, mesleği, siyasi tercihleri.. ona kendisinin de benimsediği bir kimlik vermiş olabilir. Bu kimlik, müslüman kimliğinin ölçülerini geçersiz kılacak kadar haddi aşar, bütün davranışlarının tek belirleyicisi haline gelirse, artık o kişiyi uyarmak diğer müslümanların boynunun borcudur. Uyarılan müslümanların canını yaksa da böyle müdahalelerin dostluk ve kardeşlik hukukunun icabı olduğu açıktır. Alınıp gücenecek diye, farkında olmadığı sinsi bir tehlike karşısında müslüman kardeşimizi ikaz etmemenin vebali vardır.   

Evs ve Hazrec’i müslüman olduktan sonra da çatışmanın eşiğine getiren cahiliyye soy-sopçuluğu hâlâ başımızda bir bela. Fakat artık karşımıza milliyetçilik, nasyonalizm, ulusalcılık gibi kisvelerle çıktığı için onu tanımakta zorluk çekiyor, “bu düpedüz cahiliyye asabiyesidir” diyenleri bühtan etmekle suçluyoruz çok zaman.

Adı ne olursa olsun, bir fert veya toplulukta cahiliyye ırkçılığı varsa eğer, onu tahrik etmek çocuk oyuncağı. Öyleyse kışkırtmalardan, tuzaklardan, ajitasyonlardan ziyade, kalbimizi karartan bu sinsi hastalığı teşhis edip kalbimizden çıkarmakla uğraşmamız gerekiyor.     

Cahiliyye asabiyesi

İslâm’dan önceki göçebe Arap topluluklarında birisi bir saldırıya uğradığını düşündüğü zaman, “Yetişin ey falan oğulları!” nidasıyla kendi kabilesini yardıma çağırır, o kabilenin fertleri de hiçbir sorgulama yapmadan derhal imdada koşarak maruz kalınan saldırıya karşılık verirdi. “Asabiye”, bu manzaradaki duyguların toplamından ibaret. Bir topluluğa mensubiyet duygusu, bu mensubiyetin getirdiği dayanışma gayreti, sadakat, muhabbet; saldırının haksızlığına inanmaktan kaynaklanan öfke ve celadet, asabiyede bir arada.

Bunlar aslında fıtrî duygulardır. Tamamen yok edilmesi mümkün de değildir, doğru da değildir. Ancak, ilahî ölçüler çerçevesinde kontrol altında tutulması gerekir. Aksi halde ölçüleri ihlâl eden zulümlere, reaksiyoner davranışlara sebebiyet verebilir. Hadis-i şeriflerde men edildiğimiz asabiye, işte bu ölçüsüz tepkilere, zararla oturtan öfkelere yol açan ortak nefs-i emmaredir ki adına “cahiliyye asabiyesi” denilmiştir.

Cahiliyye asabiyesi, kendi mensubiyetinin diğerlerinden üstün olduğu iddiasındadır. Soy, ırk, renk, cinsiyet, dil gibi, iradî olmayan aidiyet veya niteliklerle övünür. Düşündüğü ve hedeflediği sadece kendi çıkarıdır. Bütün tarafları kuşatıcı bir hukuk anlayışını kabul etmez, haklıyı haksızı ayırmaz. Daha doğrusu hak ve imtiyazlara yalnızca kendini layık görür. Karşı taraf, yok edilmesi yahut etkisiz hale getirilmesi gereken zararlı bir “öteki”dir. En muteber altı hadis külliyatından biri olan Ebu Davud’un Sünen’inde, “Edeb” bölümündeki iki hadis, meseleyi veciz bir şekilde ortaya koyuyor. Birinde “Sizin hayırlınız, (zulme kayarak) günah işlemedikçe aşiretini müdafaa edendir.” buyuruyor Efendimiz s.a.v.; diğerinde, bir sahabinin sorusu üzerine cahiliyye asabiyesini “Zulümde ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Milleti Nasıl Bilirdiniz?
« Posted on: 25 Nisan 2024, 03:02:15 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Milleti Nasıl Bilirdiniz? rüya tabiri,Milleti Nasıl Bilirdiniz? mekke canlı, Milleti Nasıl Bilirdiniz? kabe canlı yayın, Milleti Nasıl Bilirdiniz? Üç boyutlu kuran oku Milleti Nasıl Bilirdiniz? kuran ı kerim, Milleti Nasıl Bilirdiniz? peygamber kıssaları,Milleti Nasıl Bilirdiniz? ilitam ders soruları, Milleti Nasıl Bilirdiniz? önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes