> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Ayın Konusu > İnsanlık Onuru
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İnsanlık Onuru  (Okunma Sayısı 1686 defa)
11 Ekim 2014, 11:08:18
Rüveyha
Forum Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 6.764


« : 11 Ekim 2014, 11:08:18 »



İnsanlık Onuru

Semerkand Dergisi | Haziran 2013 | AYIN KONUSU   
 
Bütün insanlar insandır. Biraz daha fazla insan veya biraz daha az insan yoktur. Hepsi eşittir. Hepsi bu dünya hayatına yaşamak için gelir. İnsana yakışır, insanca bir hayat yaşamak için… Bütün insanlarca hissedilen, ortak fikir olarak benimsenen gerçektir bu.

    Fakat insanlık tarihi bu gerçeğin gözardı edildiği örneklerle doludur. İnsanın insana zulmüyle nice acılar yaşanmış ve halen yaşanmaya devam etmektedir. Soruna çözüm bulmak için gösterilen çabalar sonuca ulaşamamaktadır.

    O halde başka bir bakış açısına ihtiyaç var. Bizim biraz unutsak da aşina olduğumuz, dünyanın ise çölde su arar gibi aradığı, ama belki biz gösteremediğimiz için bulamadığı kutlu bakış açısına…


Batı ve İnsan Onuru / Abdurrahman Mıhcıoğlu

İletişim araçları ile çepeçevre kuşatıldığımız günümüz toplumunda medya aracılığıyla birçok kavramla karşılaşıyoruz. Bu kavramlardan kimisi zihinlerde ortak karşılıklar buluyor, kimisi de herkesin kendi anlayışınca şöyle böyle yorumladığı netlikten uzak kavramlar olarak karışıklığa yol açıyor. Bu ikinci durumun bizdeki en meşhur örneklerinden birisi “laiklik” kavramıdır.

“İnsan hakları” ve “insan onuru” kavramları hakkında da neredeyse her gün onlarca haber, makale ve tartışmaya şahit olmaktayız. Buna rağmen kamuoyu nezdinde net ve ortak bir anlam çerçevesinden söz edemeyiz. Fakat net olarak bildiğimiz şu ki, mevcut dünya düzeninde hakim konumda bulunan kimi ülkeler dünyanın geri kalanı hakkında insan hakları raporları yayımlıyor. Uluslararası insan hakları örgütleri ise güya tarafsız verilerle kaleme aldıkları hak ihlalleri raporlarını belli aralıklarla servis ediyor ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de kendince adalet dağıtıyor. Yani dünya gündemi insan hakları ve bunun temelini teşkil ettiği düşünülen insan onuru meselesiyle hayli meşgul.

Peki bütün bu haber, makale ve tartışmalarda insan hakları ve özelde insan onuru hangi zeminde ele alınmakta ve hangi ölçülere göre değerlendirilmektedir? Kestirmeden cevap verecek olursak, elbette seküler Batı kültürünün değerler çerçevesine göre… O halde öncelikle dünyayı tek kültüre, tek değer sistemine indirgeyen bu yaklaşım sorgulanmalı, o değerler sisteminin doğruluğu ve tarih içindeki tezahürleri tartışılmalıdır.


İnsan onurunun kaynağı


Özellikle 16. asırdan itibaren sömürgeleştirdiği ülkelerin kaynaklarını yağmalayarak halkını köleleştiren ve nihayet 18. asırda sanayi devriminine imza atan Avrupa, İslâm Medeniyeti’ni temsil eden Osmanlı karşısında maddi güç anlamında zirveye erişmiş, bu maddi gücün de tesiriyle fikrî planda İslâm Medeniyeti’ne meydan okumuştur. İslâm tarihi boyunca Moğol istilası ve Haçlı Seferleri gibi iki büyük meydan okumanın üstesinden gelen müslümanlar, maalesef bu meydan okumaya hakkıyla cevap verebilmiş değildir. Bu sebeple, birçok mesele gibi insan hakkı ve insan onuru meselesi de Antik Yunan’dan günümüze Batı’daki referansları ve gelişimi çerçevesinde ele alınıyor. İsmi başkaları tarafından konulan, içeriği de başkalarınca tayin edilmiş bu kavramlara bizden bir anlam yükleme çabaları bizler için bir sonuç sağlamamaktadır. Bu tabiidir, çünkü insan ürünü hiçbir kavram, kendisini üreten tarihten, coğrafyadan ve toplumdan bağımsız değildir.

Diğer taraftan, bugün müslümanlar olarak, içeriği maddeci Batı tarafından şekillendirilmiş olan insan onuru kavramını “insan izzet ve şerefi” ile aynı manada kullanıyoruz. Halbuki medeniyetinin ve düşünce evreninin mana kökü öncelikle vahiyle sulanmış, izzet ve şerefin Hakk’tan gelen ve Hak ile irtibat devam ettikçe korunabileceğini bilen bir ümmetiz. Bu manada onur gibi sadece hayalî manadan ibaret bir kavramı ilahî kaynaklı insan izzet ve şerefi ile denk görmemek gerektiğini zihnimizin bir köşesine kaydedelim. Ancak burada meselenin anlaşılması için insan onuru kavramını kullanacak, insan izzet ve şerefinin ise İslâm’a ait bambaşka bir anlam çerçevesine işaret ettiğinin altını çizeceğiz.

Öncelikle cevaplamaya çalışacağımız soru, Batı’nın kültür kökünü oluşturan Eski Yunan’dan günümüze Batı’da insan hakları ve onurunun nasıl anlaşıldığı, çerçevesinin neyle çizildiğidir. Günümüzde iddia edildiği üzere Batı eski çağlardan itibaren gerçekten insan hak ve hukukunu müdafaa ve insan onurunu korumada titiz mi davranmış, yoksa bir göz boyama ile mi karşı karşıyayız?


Haksızların hak ve onuru


Eski Yunan düşünürleri, insanı her şeyin ölçüsü olarak görmüşler, bütün değerlerin kaynağının insan olduğu anlayışını benimsemişlerdir. Varlığın merkezine insanı almak suretiyle hakikatin, ahlâk ve erdemin insan aklıyla keşfedilebileceğini ileri sürmüşlerdir. Bütün ilahî irtibatlardan kopuk bu düşünce, filozofları kendilerince bir insan tarifi yapmaya sevk etmiştir. Toplum sınıflara ayırılmış, mesela köleler insan değil alet olarak görülmüştür. Hatırlatalım, bu yaklaşım tarihin derinliklerinde kalmış bir anlayış değildir, bütünüyle Batı düşüncesini şekillendirmiş bir yaklaşımdır.

Batı’nın ikinci temeli olan Roma İmparatorluğu’na geldiğimizde ise insan hak ve onurunun, kişinin sahip olduğu makam ve mevki ile ölçüldüğünü görürüz. Toplum içerisinde statü sahibi olmayan kimsenin hak ve onurundan bahsetmek imkansızdır. Bu anlayışın yansımaları da bütün Ortaçağ Avrupası’nda kendini göstermektedir.

Ortaçağ Avrupası’nda bir kimse, sahip olduğu malikane ve araziler üzerinden onur (honour) sahibi olmakta, yani kişinin onuru mal varlığı ile ölçülmektedir. Aynı dönemde bozulmuş Hıristiyanlık, teoride insan hak ve onurunu kişinin ilahî emir ve yasaklara uyması ile ilişkilendirse de, Kilise’nin sahip olduğu uçsuz bucaksız arazilerde çalışan köylülerin hak ve hürriyeti Kilise tarafından yok sayılmıştır. Teoride var olan hüküm uygulamada geçerliliğini yitirmiş, ilahî olanı temsil iddiasındaki Kilise, emrinde çalıştırdığı yüzbinlerin hak ve hukukunu hiçe sayarak onları cennet vaadiyle kandırıp sömürmekten geri durmamıştır.

Rönensans sonrası sanayi devrimine giden süreçte, özellikte Descartes’ın başını çektiği ve bilginin yegâne kaynağı olarak insanı gören ve eski Yunan’ın yansıması olan düşünce, Kilise’nin kutsalı temsil iddiasıyla kurduğu otoriteye bir meydan okumadır. Kilise, ilahî otoriteyi temsil iddiasında olduğu için aydınlanma düşünürleri buna tepki niteliğinde insan otoritesi ve saygınlığını ilahî otoritenin yerine ikameye çalışmış, insanın istediği her şeyi yapabilme kabiliyetinin insan onurunun vazgeçilmezi olduğunu ileri sürmüşlerdir. Kabaca ‘Aydınlanma’ denilen bu anlayış, bir süre sonra dinin de insanın ihtiyacı neticesinde insan tarafından üretilmiş bir ‘sistem’ olduğu düşüncesini doğurmuş ve birçok Batılı düşünür bu fikri müdafaa eder hale gelmiştir.

İş gücü ve sermaye için

İnsanı ilahî olan karşısında yücelten ve insan hakkı, onuru ve ahlâk gibi meselelerde yegâne karar mercii olarak insanı merkeze alan Aydınlanma fikrinin görünürde Avrupa’yı daha insanî bir noktaya taşıdığı düşünülse de, gerçekte durum çok farklıdır. Eski Yunan’da da görüldüğü üzere kölelere insan muamelesi yapmaktan kaçınan Avrupalı, bu tavrını 19. asrın sonlarına, klasik manada köleliliğin fiilen bittiği tarihe kadar sürdürmüştür. Amerika’da ise kölelik 1960’lara kadar resmi olarak devam etmiştir.

Sanayi devrimi öncesi, sömürgeleştirdiği topraklarından gemilerle Avrupa ve Amerika’ya bedava işgücü olarak köle taşıyan Batı, köle ticaretinin daha rahat yapılabilmesi için özel gemiler inşa ettirmiş, bunu da kölelerin rahatı için değil, daha kolay kontrol edilebilmeleri, en az zayiat ile köle ticaretinin yapılabilmesi, yani sermayenin muhafazası için gerekli görmüştür. Zira tarihçilerin verdikleri bilgiler, milyonlarca kölenin nakil esnasında, uzun deniz seferlerinde öldüğünü göstermektedir.

İnsanı ahlâk ve erdemin, bütün değerlerin yegâne merkezi olarak gören aydınlanmacı Batı düşüncesi, 1. Dünya Harbi ve sonrasında 2. Dünya Harbi ile ciddi bir krize girmiştir. Zira bu derece gözlerinde büyüttükleri ve yegâne amaç haline getirdikleri insan, kendi elleriyle kitle imha silahları üretmiş ve onlarca milyon ölü ve birkaç katı yaralı ile insanlık tarihine kara bir leke çalmıştır. Peki ne olmuştur da bilginin yegâne kaynağı, aklı ile kâinattaki her şeye hükmedebilecek insan, kendi türüne karşı bu denli vahşileşebilmiş, bütün ahlâk ve erdemlerden sıyrılarak insanın hak ve onurunu ayaklar altına alabilmiştir?

İzzet ve şeref sahibi insan

Bilginin, iradenin ve hükmün merkezine vahyi koyan, yegâne gaye olarak Allah’ı gören mümin için bunda şaşılacak bir şey yoktur. Zira Hak Tealâ insanı şeref ve izzet sahibi kıldığını beyan ederken (İsrâ, 70), aynı insanın hayvan derekesine düşebileceğine de (Âraf, 179) dikkat çekmektedir. Zira insanın şeref ve izzeti, Hak ile irtibatı ölçüsüncedir. Yani şeref ve izzetin kaynağı insanın kendisi değil, Hakk’tır. İnsan, Hakk’ın rızasını elde ettikçe izzet ve şeref kazanır, aksi durumda ise ayetin de beyanıyla hayvan mertebesine düşer. İman nimetinden mahrum inkârcıların izzet ve şeref...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İnsanlık Onuru
« Posted on: 19 Nisan 2024, 21:53:15 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İnsanlık Onuru rüya tabiri,İnsanlık Onuru mekke canlı, İnsanlık Onuru kabe canlı yayın, İnsanlık Onuru Üç boyutlu kuran oku İnsanlık Onuru kuran ı kerim, İnsanlık Onuru peygamber kıssaları,İnsanlık Onuru ilitam ders soruları, İnsanlık Onuruönlisans arapça,
Logged
24 Kasım 2014, 21:43:26
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 24 Kasım 2014, 21:43:26 »

Esselamu aleyküm.Rabbim razı olsun paylaşımdan Rüveyha abla.Allah katında herkes eşittir ve kimse kimsenin onuruyla oynayamaz ve kendini üst göremez...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes