> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Ayın Konusu > Huzur Nerede?
Sayfa: [1] 2   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Huzur Nerede?  (Okunma Sayısı 39462 defa)
10 Ekim 2014, 21:20:23
Rüveyha
Forum Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 6.764


« : 10 Ekim 2014, 21:20:23 »



Huzur Nerede?


Ahmet Nafiz Yaşar | Nisan 2013 | AYIN KONUSU
   

    Kayıp bir şehri arayan arkeologların peşinden gitmekte olan Afrika yerlileri durup şöyle diyorlar:

    “Çok hızlı gidiyoruz. Ruhlarımız geride kalıyor.”

    Bugünkü hayatın hızı, işler güçler derken biz de yerliler gibi bir ruh haline kapılıyoruz. Sanki ruhumuzdan, kendimizden uzağa savruluyoruz. Sonra da tekrar kendimizi bulmak için çaba göstermemiz gerekiyor.

    Kendimizi kaybetmemek için biraz sükûnetle kendi huzurumuzda durmaya ihtiyacımız var. Çünkü durduğumuz yerde en büyük huzur, bize şah damarımızdan yakın olanın huzuru var.


Başdöndüren bir hızla gelişen teknoloji, hayatı kolaylaştırmak adına her gün yeni bir buluş, yeni bir icat sürüyor piyasaya. Genel çizgisiyle insanlığın hayat standardı ve refah seviyesi eskiyle kıyaslanmayacak ölçüde yükseliyor, tüketim kalemleri ve konforu aynı hızla artıyor.

Bu yükseliş ve artışı sağlayan imkanlar hep “daha rahat, daha mutlu ve huzurlu bir hayat” vaadiyle sunuluyor insanlara. Fakat gelişmiş, kalkınmış, gelir seviyesi yüksek modern Batı toplumlarının hali bu iddiayı yalanlıyor. Böyle toplumlarda refah ve konforun artışına paralel bir tarzda intiharların, boşanmaların, içki ve uyuşturucu bağımlılığının da arttığı açıkça gözlenebiliyor. Mutlu, rahat ve huzurlu yaşamak için kat, yat, kariyer, makam, servet.. sahibi olanlar, sonunda mutlaka bir de özel “psikiyatrist” bulmak zorunda kalıyor kendine. Yani parayla pulla saadet olmuyor; lüks ve konfor huzur getirmiyor.


Huzur mükellefiyeti


Oysa çoğu insan huzur bulacağı ümidiyle koşuyor dünyalıkların peşinden. Fıtrî bir ihtiyaç olan huzur arayışından vazgeçilemeyeceğini bilen dünyalık tacirleri de huzura, pazarladıkları hayat tarzı, anlayış, ideoloji, yahut ürünle ulaşılacağı telkininde bulunuyor bu yüzden. Oltanın ucundaki yalancı yeme benzeyen bu tür huzur telkinlerinin aslında huzursuzluk getirdiği ancak iş işten geçtikten sonra anlaşılabiliyor.

Bu tespitler, huzuru aramayalım anlamına gelmiyor elbette. Önce ne aradığımızı ve aradığımız şeyi sahtesinden, taklidinden ayırt edecek kadar bilmemiz hususunda bizi uyarıyor. Sonra da onu nerede arayacağımız üzerinde kafa yormamız gerektiğini söylüyor bize.

“Huzur nedir, nerededir?” arayışı bir müslüman için öyle “gülelim eğlenelim” cinsinden basit, seviyesiz bir mutluluk talebi değil, bir mükellefiyettir. Çünkü huzur, ancak “Huzur’da olmak”la kazanılabilen bir mümin vasfıdır. Mümin olduğumuz iddiasındaysak eğer, gerçek huzuru bilmek, onu doğru adreste aramak, bulmak ve o hali kuşanmak zorundayız.

Öyleyse gelin, taklitlerinin çokluğu sebebiyle aslını, orijinalini neredeyse unuttuğumuz şu mümine mahsus huzur halinin ne olduğunu, nerede bulunacağını yeniden hatırlamaya çalışalım.


Huzur nedir?


Huzur, gönül ferahlığıdır. İnsanın kendini rahat, memnun ve emniyette hissetmesi, kendisiyle barışık olmasıdır. Bir dirlik ve sükunet halidir. Fakat bugün hepimizin ilk anda aklına gelen bu anlamlar tasavvufî terbiyenin etkisiyle sonradan yüklenmiştir huzur kelimesine. Nitekim temel kaynaklarımızda, ayet ve hadislerde, şimdilerde “huzur” diye adlandırdığımız hal, “itminân” yahut “sekîne(t)” kelimeleriyle ifade edilir.

Huzur aslında “önemli bir kimsenin bulunduğu yer, makam” veya “o yer ve makamda, makam sahibinin önünde bulunma, hazır olma” demek. Bizim gerçek huzuru tattığımız an, Elest Meclisi’nde Rabbimiz’in huzurunda bulunduğumuz an olduğu için, Ruhlar Alemi’nde ezelde yaşadığımız ve kalbimize nakşettiğimiz emniyet ve ferahlık hissinin o eşsiz zevkine “huzur” adını vermişiz.

Demek ki huzur nefsimize veya beşeriyetimize değil, ruhumuza, ruhumuzun merkezi olan kalbimize, gönlümüze mahsus bir derunî zevk, bir manevi tatmin hissidir. Ruhumuz bu müstesna tat ve güzelliğe Elest Bezmi’nden aşina olduğu için, aynı tat ve güzelliği hissettirmeyen başka hiçbir şey onu huzurlu kılmayacak, kalbimiz başkaca hiçbir şeyle itminan bulmayacaktır. Kur’an-ı Kerim’de de “İyi bilin ki kalpler ancak Allah’ın zikri ile mutmain olur.” (Ra’d, 28) buyurularak bu hakikate işaret edilir.


Yanlış adreste arayınca


Söz konusu ayetin mealini verdiğimiz kısmı “elâ” edatıyla başlar. Bu bir ikaz edatıdır. Arkasından gelecek ibareyi özel bir dikkatle iyi anlamaya çalışmamızı tembihlerken, anlamamız istenen vakıanın kesin olduğunu, alternatifinin bulunmadığını da anlatır. Ayet-i kerimedeki edat, kalplerin başka bir şeyle değil, ancak Allah’ın zikriyle yatışacağını, tatmin olacağını, huzur bulacağını yahut sükunete ereceğini kesin bir ifade ile vurgulamak yanında, Allahu âlem, “huzuru başka şeyde aramayın” ikazını da kapsamakta ve sanki insanların yanlış adreslerde, beyhude yönelişlerle huzur arayacağını haber vermektedir. Öyle de olmakta, çoğu insan bugün huzur ve mutluluğu zenginlikte, konforda, tatilde, oyunda, eğlencede, tüketimde aramakta ve elbette bulamamaktadır.

Yanlış arayışların yaygınlaşması aranan şeyin zihinlerimizdeki karşılığını da bulandırıp tahrif etti. Artık müslümanların bile huzur ve mutluluk anlayışına büyük ölçüde dünyanın rengi ve kokusu sinmiş durumda. Hep yan yana kullansak da huzur ve mutluluğun aynı hal olmadığının farkında değiliz mesela. Yahut saadet kavramının yerine kullandığımız mutluluğun, özellikle modern anlayışın kazandırdığı “nefsin isteklerinden birini karşılamış olmaktan kaynaklanan sevinç hali” anlamıyla saadetimizi elimizden aldığını göremiyoruz.


‘Bunca varlık var iken’


Biz yine ayet-i kerimeye dönelim. Cenab-ı Hak, “Kalpler ancak Allah’ın zikriyle huzur bulur.” buyurduğuna göre, huzur zikirdedir. Peki zikir nedir? Huzurun Alem-i Ervah’ta ruhlarımızın tattığı emniyet, sükunet ve ferahlık hali olduğunu söylemiştik. Bu hal ile zikir arasında nasıl bir münasebet vardır? “Huzur nerede?” sorusu sorulduğunda, sonradan ihtida edenlerin “Huzuru İslâm’da buldum” beyanlarından yahut bir zamanlar arabaların arka camlarına yapıştırılan bir slogandan hareketle aklımıza gelen ilk cevap, mahiyetini sorgulamasak da “Huzur İslâm’dadır” oluyor galiba. Mutlaka öyledir ama bu sözün hakikatini kavramak için de ruhlar alemindeki safayı, zikrullahı ve İslâm’ı doğru bir şekilde bir araya getirmek gerekmektedir.

Bütün bunlara geçmeden önce huzurun ruhumuza, gönlümüze, manevi kalbimize mahsus bir safa hali olduğunu, dolayısıyla maddi ve fani unsurları yığıp biriktirmekle değil, atıp onlardan kurtulmakla, tasfiye ile, safvet ve letafet kazanmakla yaşanabileceğinin altını çizelim. Dünya metasını kalpten çıkarmayınca huzur bulunmaz. Yunus Emre, “Bunca varlık var iken / Gitmez gönül darlığı” diye bizi asırlar öncesinden uyarmış. Huzursuzluk dediğimiz şey de bir gönül darlığı değil mi zaten?


İhsan mertebesi

Huzur, tıpkı ihlâsla kılınan bir namazdaki huşu, sükunet ve zevk gibi, Allah Tealâ’nın huzurunda olmaktan kaynaklanan bir duygu. Gerçi hepimiz her yerde hâzır ve nâzır olan Rabbimiz’in her an huzurunda, murakabesi altında bulunuyoruz ama huzur halini temin için bizim bunun farkına varmamız gerekiyor. Bu farkındalık yahut bilinç Cenab-ı Hakk’ın kudret ve azametini yakîn ile müşahede etmemizi, böyle bir müşahede de “huzur” dediğimiz, “kendisine güvenilip dayanılacak yegâne varlık olan Allah’a teslimiyetin emniyet ve sükuneti”ni sağlıyor.

Biz O’nu görmesek de Allah’ın bizi görüp gözettiğini bilmek ve bu bilinçle O’nun rızası istikametinde yürümek, “ihsan” mertebesine nailiyetin alametidir. Huzur, tam anlamıyla ihsan mertebesinde yaşanabilen bir gönül rahatlığıdır şu halde. Bu tespit, huzuru tarif ederken kullandığımız rahatlık, sükunet, emniyet gibi kelimelerin asla bir laubalilik, kayıtsızlık, gamsızlık veya sorumsuzluk anlamına gelemeyeceğini de anlatır. Huzur, madem ki ihsan mertebesine mahsus bir haldir, “takva” dediğimiz ve sürekli teyakkuzda bulunmayı icap ettiren bir sorumluluk ve ciddiyeti gerektirir. Takva dahi istikamet üzere yürümedeki külfete mani olduğundan huzur vesilesidir.

Kalpte zuhur yoksa huzur da yok

İman, kalbin fiilidir. Biz Allah Tealâ’nın varlığını, birliğini, her yerde hâzır ve nâzır olduğu kalp ile idrak ve tasdik ederiz. Böyle bir idrak ve tasdike ulaşılabilmesi, kalbin tasfiye edilmesine, kalb-i selim kılınmasına bağlıdır. Kalp zikirle tasfiye edilir, temizlenir, arındırılır. Ve kalplerimiz tasfiye edildiği kadar tecelliyata mazhar olur, mazhariyeti ölçüsünde de huzur bulur. Kirle...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Huzur Nerede?
« Posted on: 25 Nisan 2024, 03:25:45 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Huzur Nerede? rüya tabiri,Huzur Nerede? mekke canlı, Huzur Nerede? kabe canlı yayın, Huzur Nerede? Üç boyutlu kuran oku Huzur Nerede? kuran ı kerim, Huzur Nerede? peygamber kıssaları,Huzur Nerede? ilitam ders soruları, Huzur Nerede?önlisans arapça,
Logged
10 Ekim 2014, 21:24:42
✿ Yağmur ✿

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 6.684


Site
« Yanıtla #1 : 10 Ekim 2014, 21:24:42 »

Esselamu aleykum;
Çok uzun ve güzel bir paylaşım..Huzur ilk önce saygı ve sevgiyle olur..Bir yerde saygı ve sevgi olmazsa huzur olmaz..Huzurun anahtarı saygı yani..Mevlam razı olsun..Rabbim bizlere ve gönüllerimize huzur versin..
• Hak ve hakikat çerçevesinin dışına sevk etmedikçe o topluluğun sorumluluğunu üstlenen yetki sahibi kişiye uymak,

• Topluluğun bütün mensuplarına muhabbet ve hürmetle yaklaşmak, onların hukukuna riayet etmek,

• Topluluğun selameti için belirlenmiş usul, edep ve erkânı gözetmek.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

10 Ekim 2014, 22:10:20
Pelinay
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.696


« Yanıtla #2 : 10 Ekim 2014, 22:10:20 »

Ve aleykumusselam.amin inşallah kardeşim.. huzurun anahtarı zikirdir..ayeti kerimede de buyrulduğu üzere "Kalpler ancak Allah'ı anmakla huzura kavuşur"..
Allah razı olsun..yerinde bir paylaşım olmuş..bunu okumaya ihtiyacım varmış .okuyunca farkettim.
Rabbim daimi bildiklerimizle amel edebilmeyi  nasip etsin inşallah..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

27 Aralık 2014, 20:20:50
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #3 : 27 Aralık 2014, 20:20:50 »

Aleykümselam.Rabbim razı olsun paylaşımdan Rüveyha abla.Huzur insanın kendini güvende hissettiği,huzur Allahı hissettiğin yerdir....
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

03 Mayıs 2017, 13:31:40
Sevgi.
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 17.957


« Yanıtla #4 : 03 Mayıs 2017, 13:31:40 »

Ve Aleyküm Selam. Mevlam bizleri herdaim zikirle ibadetle vakit geçirip gerçek huzura erenlerden eylesin inşaAllah
 Paylaşım için Allah Razı olsun...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1] 2   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes