> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Ayın Konusu > Dinden Söz Ederken
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Dinden Söz Ederken  (Okunma Sayısı 1347 defa)
11 Temmuz 2011, 19:44:06
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 11 Temmuz 2011, 19:44:06 »



Dinden Söz Ederken


Ekim 2010 142.SAYI


Ali YURTGEZEN kaleme aldı, AYIN KONUSU bölümünde yayınlandı.

Din, kitleler karşısında, herkese açık ortamlarda ancak tebliğ ve talim maksadıyla alimler ile onların icazet verdiği talebeleri tarafından söz konusu edilebilir.

Asırlardır dersler, sohbetler, vaaz veya mev’izelerle alimler vasıtasıyla aktarılmasından da anlaşılacağı üzere, din bir “ilim”dir aynı zamanda. Kendine mahsus bir usulü vardır.  Bu usul dairesinde konuşulur, müzakere edilir, öğretilir veya öğrenilir.

Medyada din üzerine yapılan konuşmaların kutsalı istismar etmesini, dinin izzetine halel getirmesini, kaş yapayım derken göz çıkaran ölçüsünü, maksadını ve usulünü onaylamak, kabul etmek bizce mümkün değildir.

Bilgi’nin hızla çoğaldığı, paylaşıldığı ve hayret verici buluşlara dönüştürüldüğü zamanları yaşıyoruz. Bu hızlı akışın bir gelişme veya ilerleme olduğu, teknolojik icatlardan mutlaka yararlanmak gerektiği, tartışılmaz bir doğru gibi zihinlere yer etmiş.

Fakat çoğalan bilgi yahut malumat cehaleti azaltıyor mu, artırıyor mu, buna bakan yok. Teknoloji harikası buluşların sağladığı fayda, İslâm’ın fayda anlayışıyla ne kadar örtüşüyor, pek hesap etmiyoruz. Modernizmin iğvasıyla sürekli yeniye yöneliyor, ister istemez eski ve geleneksel olanın işe yaramadığını düşünüyoruz. Teknolojik buluşların masum birer alet olduğunu varsayıp bunların farklı bir anlayışı, bir hayat tarzını da beraberinde getirebileceğini galiba akıl edemiyoruz.

Böyle sorgusuz sualsiz hayatımıza dahil ettiğimiz modern icatlardan biri de kitle iletişim araçları. İnternet, sesli, yazılı ve görüntülü medya, çocuklarımızın eğitiminde ebeveynlerin rolünü üstlenmekle yetinmedi, son zamanlarda uygun ortamı da bulunca ulema kürsüsü kesildi.

Geçtiğimiz ramazan ayında televizyonların “dinî programlar”dan geçilemez hale geldiğini hatırlayın. Sevinilecek bir gelişme sanılabilir, ama öyle değil. Din gibi ulvî bir konu maalesef bazı televizyon kanallarında işporta tezgâhına düştü sanki. Böylelerinin “Gel vatandaş, dinî programların kralı burada! Yanında falan pop yıldızından hikmetli öğütler, yahut falanca mankenden ilmihal bilgileri de bedava!” cinsinden çığırtkanlıkları, bu işi dinin izzetine gölge düşürmeyecek şekilde iyi niyetle ve hakkıyla yapmaya çalışan programları da gölgeledi. Dahası, ramazan bitti, evli evine, köylü köyüne gitti. Medyanın irşat ettiği insanlar ramazandan önceki hallerine döndüler. Dinî duyarlılık bunlar için farklı ve sezonluk bir maceraydı, geldi geçti.

Mesele bilgisizlik değil

Dinin medyada konu edilmesi bir problem olarak uzun zamandır gündemimizde. Fakat bu problem dinle imanla ilgisi olmayan, açıkçası buna çok da aldırmayan bazı yayın organlarının cehaleti gibi tarif ve takdim ediliyor. “Hac bu sene de Kurban Bayramına denk geldi” manşetleri, “falancanın cenaze namazı kılındı” haberi verilirken secdeye varan insanların görüntüsünün ekranlara yansıtılması, hutbeyle vaazın, mihrapla minberin karıştırılması üzerinde duruluyor daha çok.

Diyanet’in çözüm için, kendilerine bağlı elemanların medya organlarında istihdam edilmesi teklifi de gösteriyor ki mesele sadece bir “bilgisizlik problemi” şeklinde algılanmaktadır. İrşat ve tebliğin, sair zamanlarda hiçbir ölçü gözetmeyen televizyonlar, gazeteler, radyolar, internet siteleri aracılığıyla yapılması hususunda, din işlerinden sorumlu resmî ve akademik zevatın sergilediği tereddütsüz heves yahut iştiyak, problemin çok boyutlu ele alınmadığının bir başka göstergesi.

Halbuki dinin medya aracılığıyla gündeme taşınması, medyanın kendine özgü sunumuyla konu edilmesi, medyaya malzeme yapılması, medyaya din öğretmekten daha önemli, daha öncelikli bir problem. Çünkü “din”, herhangi bir konu değil. İyi niyetle de olsa herkesin her ortamda ahkâm kesme yetkisi yok. Dini anlatmanın, din üzerine konuşmanın, irşat ve tebliğin de şartları, kendine mahsus bir usulü, adabı var.

İmam Malik rh.a., ilim meclislerinde bir hadis nakledeceği zaman abdest alır, sakalını tarar, güzel kokular sürünür, vakar içinde diz üstü kıbleye doğru oturur, ondan sonra okurmuş hadis-i şerifi. Niçin böyle yaptığını soranlara, “Resul-i Ekrem s.a.v.’in mübarek ağzından çıkan kelama hürmet gerekir!” diye cevap verirmiş. Medyadan bu kadarını beklemiyoruz elbette ama bazı dinî programlarda konu edilen ayet ve hadislerin izzetine uygun, asgari bir seviye ve saygıyı da doğrusu çoğu zaman göremiyoruz.

Görüntü sözü yalanlayınca

Sözümüz, tamamen İslâmî hassasiyetlerle yola çıkıp dini anlatmanın usul ve adabına riayet ederek “emrolundukları gibi dosdoğru” yürüyenlere değil. Dini; izlenme oranını, tirajını, tıklanma sayısını artırmak, iki reklam kuşağı arasına malzeme yapmak maksadıyla “kullanan” medya organlarından bahsediyoruz. Bunların niyetleri ne olursa olsun, sonuçta hayırlı bir iş yapıyorlar diye avunmamak lazım. Bir işin hayır mı, yoksa riya mı olduğunu “niyet” belirler. Mesela güler yüz ve tatlı dil Allah rızası içinse sadakadır ama başkalarını aldatmaya yönelikse riya olur.

Bu noktada bir kısım medyanın niyeti hakkında hüsn-i zanda bulunmanın alemi de yok. Bir zamanlar yaptığı gibi, kışkırtıcı yayınlarla müslümanları tahrik ve taciz etmenin, kadrolu hocalarıyla dini sulandırmaya, insanların kafalarını karıştırmaya çalışmanın artık müşteri bulmadığını gören ticarî medyanın strateji değiştirdiği çok açık. Kapitalizmin kutsalı olmaz. Piyasa şartlarına göre değişen pazarlama taktikleri olur. Üstelik bu taktiklerin hepsi, yayının türü ne olursa olsun, insanları fıtratlarından uzaklaştırarak dünyevîleştirmeye, tüketimi teşvik etmeye yöneliktir. Malum medyanın varlık sebebi bu.

Dinî yayınların formatında veya muhtevasında böyle bir maksadın gözetilmemiş olması da durumu değiştirmiyor. Medya kuruluşunun genel yayın çizgisi, araya giren reklam ve fragmanların görüntüsü sözü yalanlıyor, geçersiz kılıyor. Tıpkı trafik kontrolüne takılan alkollü sürücülerin zaman zaman haberlere konu olan görüntü ve sözleri gibi. Hani şu, görevli memura yeminler ederek ağzına içki sürmediğini söylerken ayakta zor duran, geniş kavisler çizerek yürümeye çalışan sarhoş şoförlerin izleyenleri güldüren sahneleri... Benzer bir çelişki din konusunda sergilenince, tebessüm ettirmeyecek kadar vahim kaçıyor ne yazık ki.

Medyanın yerleştirdiği din algısı

Bundan daha vahimi ise bu tezadın, dinin yaşanmasına dair, kitlelere son derece sakat bir model teşkil etmesi. Böyle medya organlarına itibar edenlerin, günahlarla dolu bir hayatın arasına sıkıştırılmış birkaç dinî ritüelle kulluk vazifesini yaptığını düşünen, din ile dünyayı ayıran çevreler olması tesadüf değil. 

Dinin yahut dindarlığın bu şekilde algılanmasında medyanın sürekliliği olmayan sunum tarzıyla popülist karakterinin de rolü var. Dinî muhtevalı yayınların ramazan ayı gibi belirli bir zaman diliminde yoğunlaşması, asla yakınında bulunmaması gereken çok aykırı bir yayının önünde veya sonunda sınırlı sürede sunulmak mecburiyeti, dini gündelik hayatta da öncesi ve sonrasına etki etmeyen sıradan bir duyguya indirgiyor. Dinin, sürekliliği olmayan gelip geçici bir hal gibi yaşanmasına sebebiyet veriyor.

Popülist yaklaşım, yani avam dalkavukluğu ise ticarî medyanın en temel özelliği. Reklamlardan nemalandığı için takipçilerinin nefsaniyetini bilemek, onları kolayca tüketime yönlendirilebilecek edilgen bir kitle olarak tutmak zorunda. Bunun için de insanları ölçülü olmaya, akletmeye, sefahate dalmamaya, hevasının peşinden gitmemeye çağıran “din”i yok sayamıyorsa eğer, hayatın basit bir ayrıntısı gibi sunmaya çalışacaktır. Nitekim böylelerinin dinî yayınlarında genellikle suya sabuna dokunmayan meseleler ele alınmakta, hoşgörü adına birçok hurafe ve masiyet adeta meşrulaştırılmaktadır.

Nihayet özellikle televizyon programlarında şov ve rolün ön planda olması, hayatın bir köşesine sıkıştırılan dinin dahi “göstermelik” hale getirilmesine yol açmaktadır.

Din bir bahis konusu mudur?

Aklı başında, dini bütün insanlar için bunların bir tehlike oluşturamayacağı söylenebilir. Doğrudur, lakin bu evsaftaki insanlar zaten magazin medyasının hedef kitlesi değil. En çok izleyici toplayan televizyon programlarının seviyesinden de anlaşılacağı üzere bu tür medyanın hedef kitlesi, dünyanın her yerinde hem sayıca çok olmaları, hem tüketime kolay yönlendirilebilmeleri sebebiyle toplumun avam tabakasıdır. Avamdan kastımız, nefs-i emmarelerinin peşinde, akletmeye mani bir cehaletle malûl olanlar. Bizim irfanımıza göre servetin, tahsilin, mevki veya makamın kişiyi avam sınıfına dahil olmaktan kurtaramadığını da hatırlatalım. Cehl-i mürekkep denilen en tehlikeli cehalet, tahsille kazanılıp statü ile keskinleşiyor çünkü.

Magazin medyasında çok konuşulan din, bu kitle tarafından teorik bir olgu gibi anlaşılacak; uygulaması olmayan, sadece konuşulan spekülatif bir bahis mevzuu yapılacaktır. Avamın herhangi bir konuda fikir yürütmesi ayrı bir faciadır.

Bu facianın özellikle internet forumlarında hangi boyutlara ulaştığını bilen bilir. Hiçbir ön bilgisi olmadığı halde en çetin dinî meselelerde bile “Bana göre” diye söze başlayan cahil cüreti, kabul etmek gerekir ki büyük ölçüde medyanın eseri. Dinî nitelikli de olsa, işin magazin tarafını da yansıtmak üzere programlara çağırılan popüler konuklar bu cüreti biraz daha artırıyor. Şarkıcıların, şovmenlerin, mankenlerin dinin konuşulduğu programlara konuk olup fetva verdiği bir ülkede avamın müçtehitliğe...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Dinden Söz Ederken
« Posted on: 20 Nisan 2024, 03:08:21 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Dinden Söz Ederken rüya tabiri,Dinden Söz Ederken mekke canlı, Dinden Söz Ederken kabe canlı yayın, Dinden Söz Ederken Üç boyutlu kuran oku Dinden Söz Ederken kuran ı kerim, Dinden Söz Ederken peygamber kıssaları,Dinden Söz Ederken ilitam ders soruları, Dinden Söz Ederken önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes