> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Ayın Konusu > Cennete Uçuran İki Kanat: Sabır ve Şükür
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Cennete Uçuran İki Kanat: Sabır ve Şükür  (Okunma Sayısı 2790 defa)
08 Haziran 2012, 18:31:57
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 08 Haziran 2012, 18:31:57 »



Cennete Uçuran İki Kanat: Sabır ve Şükür


Ahmet Nafiz Yaşar | Mayıs 2012 | AYIN KONUSU   


    Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’inde “İnsanlar imtihandan geçirilmeden sadece iman ettik demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sanıyorlar?” (Ankebut, 2) ayetiyle bizleri uyarıyor. İmtihanın şeklini ise, tıpkı geçmiş ümmetleri “bazen nimetlerle, bazen musibetlerle imtihana çektiği” (Araf, 168) gibi, “Sizi bir imtihan olarak iyilikle de kötülükle de deneyeceğiz.” (Enbiya, 35) buyurarak haber veriyor. Şu halde hepimiz dünya yolculuğumuzda az veya çok, nimetle de külfetle de karşılaşacağız. Bu yolculuğun sonunda felaha ulaşmamız, karşılaştığımız genişlik veya darlığın yürüyüşümüze engel olup olmamasıyla ilgili. Her halükârda dik durup istikamet üzere yol almak ise ancak imanla, ama amel halinde tezahür eden kâmil bir imanla mümkün. İmanın hayat içindeki görünümüne, darlık zamanında ise “sabır”, bolluk zamanında ise “şükür” diyoruz.

Ashabıyla sükut halinde otururlarken Rasul-i Ekrem s.a.v.’in mübarek simalarında bir tebessüm beliriverir bir defasında. Sahabenin soran bakışlarını fark edince şöyle buyurur Efendimiz:

“Müminin durumu ne kadar şaşırtıcıdır! Zira her işi onun için bir hayırdır. Üstelik bu başkasına değil, sadece mümine has bir durumdur. Ona memnun olacağı bir şey gelse şükreder; bu hayırdır. Hoşlanmadığı bir zarar gelse sabreder; bu da onun için hayır olur.”

Sabır ve şükür, müminin şiarı olan iki haldir demek ki. Yahut yine bir hadis-i şerifte buyurulduğu gibi, “Sabır ve şükür, imanın iki yarısıdır.” İman edenlere özgü bu iki halin hem “hayır” diye nitelenmesi hem de Efendimiz s.a.v.’i tebessüm ettirecek kadar sevindirmesi, müminin bunlarla felah bulacağına, ebedî saadete erişeceğine işaret olmalıdır. Öyleyse sabır ve şükür mümini cennete vardıran iki kanat gibidir. Bu iki kanat, iman edenleri dünya hayatında da “aşağıların aşağısı”ndan kurtarıp yükseklerde tutarak, onların izzetini muhafazaya vesiledir.

Peki, mümin sabır ve şükürle nasıl kanatlanacaktır? Bu mazhariyet neden sadece mümine özgüdür? Yükseklerde pervaz vurabilmek, cennete doğru uçabilmek için bu bir çift kanat nerede, nasıl çırpılacaktır?

Dünya imtihan dünyası


İman dil ile ikrardan, sadece bir söylemden ibaret değil. Kalp ile tasdik edilmesi ve bu tasdikin davranışlarımızı belirlemesi, hayatımıza yön vermesi gerekiyor. Hepimiz bir imtihandan geçiriliyoruz dünya hayatında. Bazen yoklukla, bazen varlıkla sınanıyoruz. Bugün varlık içinde yaşayanların yarın fakr u zaruret içine düşmeyeceğinin garantisi yok. Bolluk ve rahatlıkta şımarıp kulluğumuzu unutuyor, darlık ve sıkıntıda ümitsizliğe kapılıyorsak, biz müslümanız, iman edenlerdeniz demek bir anlam taşımıyor.
Bu nedenle Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’inde “İnsanlar imtihandan geçirilmeden sadece iman ettik demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sanıyorlar?” (Ankebut, 2) ayetiyle bizleri uyarıyor. İmtihanın şeklini ise, tıpkı geçmiş ümmetleri “bazen nimetlerle, bazen musibetlerle imtihana çektiği” (Araf, 168) gibi, “Sizi bir imtihan olarak iyilikle de kötülükle de deneyeceğiz.” (Enbiya, 35) buyurarak haber veriyor.

Şu halde hepimiz dünya yolculuğumuzda az veya çok, nimetle de külfetle de karşılaşacağız. Bu yolculuğun sonunda felaha ulaşmamız, karşılaştığımız genişlik veya darlığın yürüyüşümüze engel olup olmamasıyla ilgili. Her halükârda dik durup istikamet üzere yol almak ise ancak imanla, ama amel halinde tezahür eden kâmil bir imanla mümkün. İmanın hayat içindeki görünümüne, darlık zamanında ise “sabır”, bolluk zamanında ise “şükür” diyoruz. Bunun için hadis-i şeriflerde sabır ve şükrün sadece müminlere mahsus iki hal olduğu yahut sabır ile şükrün imanın varlığına delil teşkil ettiği ifade buyuruluyor.

Önce iman


Sabır ve şükür, tıpkı iki kanat gibi karşıt taraflarda mümine destek olduğu için zahiren farklı görünse de aslında birdir. İkisi de imanın, yani Allah’ın varlığını ve birliğini idrakin tezahürüdür. Çoğu zaman iç içedirler. Sabırda şükür, şükürde sabır vardır. Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette olaylardan ibret alıp hakikati görebilme imkanı olarak sabır ve şükür birlikte anılır. Hz. Peygamber s.a.v., “Yemek yiyip şükreden, oruç tutup sabreden gibidir.” buyurmuştur. Hz. Ömer r.a.’ın da, “Sabır ile şükür iki binek olsa, hangisine binersem bineyim aldırmam; ikisi de aynı derecede makbulümdür.” dediği rivayet edilir. Gerçi Hz. Ömer r.a.’ın sözünde sabır veya şükrü gerektiren haller arasında fark görülmediği anlamı da vardır ve bu yaklaşım “Kahrın da hoş, lütfun da hoş” dedirten yüksek bir mertebeye nailiyetin işaretidir ama sonuçta o mertebe de imanın mükafatıdır.

Sabır ve şükrün “bir”liği mademki ikisinin de “iman”dan kaynaklanması hasebiyledir, sabreden ve şükreden bir kul olabilmek için kâmil bir imanın varlığını zaruri kılar. Bu durum, sabır ve şükür hususunda acz gösterenlerden isek, öncelikle imanımızı sağlamlaştırmamız gerektiğini söyler bize. Böyle bir hakikati hep hatırda tutmak kaydıyla biz yine sabır ve şükrü ayrı ayrı ele almaya çalışalım.

Sabır nedir?


Sabır, çoğu kimsenin zannettiği gibi bir eylemsizlik, tepkisizlik, edilgenlik yahut acizlik hali değildir. Bir direniştir, kararlılıktır, dik durma çabasıdır, sürekli bir mücahededir. Yiğitliği gerektirir. Maruz kalınan türlü zorluklara, şeytanın, dünyanın, nefsin yönlendirmelerine karşı dinin; dinin muhayyer bıraktığı durumlarda ise akl-ı selimin ölçülerini korumak için gösterilen gayrettir sabır. Bu gayret, karşılaşılan zorluğun niteliğine göre bazen kararlılık ve sebat, bazen tahammül yahut katlanma, bazen de sakınma veya kendini dizginleme şeklinde olur. Aynı sebepledir ki kaynaklarımızda sabır, “itaat ve ibadete sabır”, “musibete sabır”, “masiyete sabır” diye üç başlık altında anlatılır. Fakat bütün sabır çeşitlerinde ortak zemin, “şartlar ne olursa olsun, dinin ölçülerinde ısrar ve kulluk edebini muhafaza”dır.

Kalbî bir eylem olan sabır, birtakım davranışlar halinde dışa vurulur ve bazen zahire yansıyan bu davranışlarla da tarif edilir. Feryat ve şikayetten kaçınmak, paniğe kapılmamak, tedirginlikten, acelecilikten, hırçınlık ve huysuzluktan uzak olmak, ümit ve cesaretini kaybetmemek, yumuşaklık ile, teenni ile sükûnetini korumak, istikametini bozmamak sabrın tezahürlerindendir.

Bu davranışlar insanın iradesi dışında bir mecburiyetin, gönülsüz bir direnişin, sabırlı görünme çabasının eseri de olabilir. Buna “zoraki sabır” anlamına “tasabbur” denir. Sabra alıştırması sebebiyle reddedilmemekle birlikte, asıl sabır “sabr-ı cemil”, yani “güzel sabır” denilen gönüllü sabırdır. Sabr-ı cemil, kalbî bir tasdik ve itminanın eseri olduğundan sahibine huzursuzluk vermez.

Sabr-ı cemil


Güzel sabırda mümin için sayısız hayırlar vardır. O hayırlardan bir kısmı Kur’an-ı Kerim’de zikredilir. Mesela sabır “felaha ermenin şartı”dır (Âl-i İmran, 200). “Mağfiret, rahmet ve hidayet”e vesiledir (Bakara, 157). Sabredenlere “hesapsız mükafat” vaat edilmiştir (Zümer, 10). Ve Bakara suresinin 153. ayetinde buyurulduğu gibi “Şüphe yok ki Allah sabredenlerle beraberdir.” Öyle olduğu içindir ki sabır, Cenab-ı Hakk’ın yardımını celp eder. Zaferler ancak O’nun yardımıyla kazanılabildiği için de “Sabrın sonu zaferdir.” yahut “Sabrın sonu selamettir.” denilmiştir.

Güzel sabır, müminin olgunluğuna da işarettir. Onu bu dünyada da aziz eyler. Sabırsızlık bir çeşit çocukluktur çünkü. Nitekim çoğu insan, çocukken elinden alınan basit bir oyuncaktan dolayı ağlayıp sızlayarak kıyametler kopardığını hatırlar da bunu çocukluğuna verip güler. Artık büyüyüp olgunlaştığını düşünmektedir. Fakat kendisi farkında olmasa dahi hâlâ oyuncağı elinden alındığında ağlayıp sızlamayı sürdürmektedir. Böylelerine “çocukluk” yaptığını fark ettirmeyen şey, elinden alınanların “oyuncak” olmadığına inanmasıdır. Büyümüşlerdir ama dünya hayatının “bir oyun ve eğlence” olduğunu, sonunda ahirete uyanacağımız bir rüya gördüklerini anlayamamışlardır.

İbadet ve taatte sabır


Allah’a kulluk etmekle, bu kulluğun ve bize verilen nimetlere şükrün gereği olarak birtakım ibadetleri, belirli vazifeleri yapmakla mükellefiz. Taat ve ibadetteki süreklilik ile bunların erkânına riayet sabır gerektirir. Halbuki nefsin tabiatında Allah’a kulluğumuzu unutturan benlik vardır, ibadetler karşısında tembelliği ve rahatlığı tercih vardır. Mesela insanı ya namazdan uzaklaştırır ya da namazı aceleyle, zorlanarak, adeta bir engeli bir an evvel “aradan çıkarmak” duygusuyla kıldırır. Nefs, hazza odaklıdır; açlığa ve susuzluğa, kalbi haz veren kötülüklerden koruyup oruç tutmaya yanaşmaz. Nefsin tabiatında cimrilik vardır; zekât vermemek, tasadduk etmemek, hacca gitmemek, cihattan kaçmak için bin türlü bahane üretir. Farz olan ilimleri öğrenmek ve öğrendikleriyle amel etmek, rızkını çalışarak helalinden aramak işine gelmez.

İşte nefsin taat ve ibadetimizi engelleyen bu tasallutu karşısında sabır şarttır. Bunun için ibadetlerde niyetin sahih olmasına, gösterişten uzak durmaya, usul ve erkânına harfiyen riayete, acele etmemeye özen gösterilmeli, bu hususlarda ısrarcı olunmalıdır. İbadetleri edadan sonra da yapılan ameli boşa çıkaracak davranışlardan, mesela bu vesileyle kendini beğenmekten, övünmekten, yalan söylemekten, haksızlıktan… uzak durulmalıdır.

Özellikle dinin emrettiklerini yapmak için gösterilecek sabırdaki samimiyet ve ısrar, bir müddet sonra Allah’ın yardımıyla o sabrı külfet olmaktan çıkarıp zevke dönüştürerek kolaylaştıracaktır. İbadetlerde sabır, sabrı kazanmanın, alışkanlık haline getirmenin en pratik yöntemidir aynı zamanda.

Ancak sabredip hayır kazanacağım diye bir kimsenin kend...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Cennete Uçuran İki Kanat: Sabır ve Şükür
« Posted on: 18 Nisan 2024, 08:24:12 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Cennete Uçuran İki Kanat: Sabır ve Şükür rüya tabiri,Cennete Uçuran İki Kanat: Sabır ve Şükür mekke canlı, Cennete Uçuran İki Kanat: Sabır ve Şükür kabe canlı yayın, Cennete Uçuran İki Kanat: Sabır ve Şükür Üç boyutlu kuran oku Cennete Uçuran İki Kanat: Sabır ve Şükür kuran ı kerim, Cennete Uçuran İki Kanat: Sabır ve Şükür peygamber kıssaları,Cennete Uçuran İki Kanat: Sabır ve Şükür ilitam ders soruları, Cennete Uçuran İki Kanat: Sabır ve Şükürönlisans arapça,
Logged
08 Haziran 2012, 18:59:39
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« Yanıtla #1 : 08 Haziran 2012, 18:59:39 »

“Müminin durumu ne kadar şaşırtıcıdır! Zira her işi onun için bir hayırdır. Üstelik bu başkasına değil, sadece mümine has bir durumdur. Ona memnun olacağı bir şey gelse şükreder; bu hayırdır. Hoşlanmadığı bir zarar gelse sabreder; bu da onun için hayır olur.”

Rabbim bizlerde böyle düşünebilmeyi nasip etsin...imtihanımızı kolaylaştırsın zorluklar karşısına dayanma gücü vesin...
Allah razı olsun paylaşım için kardeşim...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

04 Mayıs 2016, 23:25:39
Mehmed.
Görevli Sorumlusu
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 18.663


Site
« Yanıtla #2 : 04 Mayıs 2016, 23:25:39 »

Esselamü aleyküm ve rahmetüllah. Rabbim bizlere sabir ve şükür nasib eylesin. Rabbim paylaşım için razım olsun.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

05 Mayıs 2016, 06:20:23
Sevgi.
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 17.956


« Yanıtla #3 : 05 Mayıs 2016, 06:20:23 »

  Aleyna Ve Aleykümüsselăm. Bu dünya imtihan yeri gelip geçici oyüzden yaşadığımız sürece Allah'ın Rızasını kazanmak için çalışmalıyız. Mevlam her iki cihanda da yâr ve yardımcımız olsun inşaAllah. Amin
  Paylaşım için Allah Razı olsun.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes