> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Ayın Konusu > Asıl Haberden Haberimiz Var mı?
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Asıl Haberden Haberimiz Var mı?  (Okunma Sayısı 1064 defa)
28 Ağustos 2011, 11:14:48
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 28 Ağustos 2011, 11:14:48 »



Asıl Haberden Haberimiz Var mı?



Haziran 2008 114.SAYI
 

Ali YURTGEZEN kaleme aldı, AYIN KONUSU bölümünde yayınlandı.

Yaşadığımız çağın bir adı da “Enformasyon Çağı”.
Yani bilgi ve haber çağı. Bu çağda dünyanın en ücra köşesinde olup bitenler evimizin içine, masamızın üzerine taşınıyor.

Fakat bu kadar haber bizi “gerçeklerden” haberdar yapmıyor.

Bu kadar haber sığlığımızı derinleştirmiyor;  tefekküre, hikmete, irfana eriştirmiyor. Çünkü bizi kendi temellerimizden uzaklaştırıp, gittikçe yabancılaştıran bir anaforun içine çekiyor.

O halde “haberdar” olmaya dair kendi ölçülerimizi hatırlamak gerekiyor. Ve o ölçülere göre bugün üzerimize boca edilen haberleri sorgulamak gerekiyor. Ki, “asıl haberi” atlamayalım.

Gazete, televizyon, radyo, internet.. gibi iletişim araçlarının saat başı aktardığı haberler sağlıklı bir zihnî beslenmeye mi yol açmaktadır yoksa zihinlerin ifsadına mı?

Yurtta ve dünyada yaşananlar medya kuruluşlarının bize yansıttıklarından ibaret olmadığına göre bazı gelişmeler hangi ölçüyle seçilip haberleştirilmekte; haberin kurgusu gerçeğine ne kadar benzemektedir?

Milyarlarca dolarlık yatırım yapan büyük haber ajanslarının, medya kuruluşlarının, sırf insanları bilgilendirmek, onların haber alma ihtiyaçlarını karşılamak için bu kadar masrafa ve zahmete girmiş olabilecekleri aklınıza yatıyor mu?

Haber sadece taze iken tüketilebilen, bayatlayıp eskidiğinde çöpe atılan öğünlük bir malzeme kabul ediliyorsa, bu onun nasıl bir bilgi taşıdığına işarettir?

Hemen her haber kanalının adeta yeminler ederek kendilerinin tarafsız, doğru, gerçek olduklarını söyleme ihtiyacı duyması, bazı haberlerin taraflı yahut yalan yanlış verildiğinin ifşasıdır. Böyle haberlerin tahrifatından korunmak için nasıl bir tavır takınılmalıdır peki?

Haberler ne kadar bizim haberimizdir, bizi ne kadar alakadar etmelidir? Müslümanın kendine mahsus, ölçülerine uygun bir haber anlayışı olmalı değil midir?

Bunca haber arasında “haber-i sâdık”tan haberimiz var mı?

Haberler yahut Torbadaki Yılan


Gazetecilerin meşhur “haber” tarifini hatırlayın: “Bir köpeğin bir adamı ısırması haber değildir, fakat bir adam bir köpeği ısırırsa haber olur”. Böyle son derece basit tuhaflıklar, yine son derece basit, ruhen olgunlaşmamış insanların ilgi ve hayretini celbeder.

İlginç ama faydasız, anlamsız, hatta saçma haberler, aslında tam da bu belli bir seviyenin altındaki insanların seçilmesine, sayıca çoğaltılmasına, toplandıkları çocukça bir merak etrafında birbirlerini tanıyarak herkesin kendileri gibi olduğunu düşünmelerinin sağlanmasına yöneliktir. Eskiden “güruh” diyorduk; şimdilerde böyle topluluklara “kitle” diyorlar. Tek başına kullanıldığında “topluluk” anlamı yanında bir vasıfsızlığı da ifade ediyor. “Kitle iletişim araçları”ndaki ‘kitle’yi biraz da böyle anlamak lazım.

Kitleler, medya kuruluşları ile onlara reklam verenler arasındaki ticari ilişkinin malzemesidir. Kitle iletişim araçlarının asıl ürünü haberler yahut programlar değil, tüketime teşne bir kıvama getirilmiş yığınlardır.

Bu ürününün elde edilmesinde kullanılan haberlerin bir kısmı, yakın zamanlara kadar Anadolu’da boy gösteren gezgin işportacıların kadim taktiklerinin modernize edilmiş halidir. Ağzı bağlı bir torba yahut kapalı bir kutuya dikkat çekilerek, bunun içinde, diyelim ki “iki başlı, üç kuyruklu hilkat garibesi bir yılan” olduğu bağıra çağıra etrafa duyurulur. Tezgâhın etrafı kısa sürede meraklılarla doluverir. Yeterli sayıda müşterinin toplandığına kani olan işportacı derhal mallarının reklamına başlar ve oraya biriken hemen herkese bir şeyler satar. Biraz sonra ellerinde, niye satın aldıklarını kendilerinin de bilmediği lüzumsuz avadanlıklarla evine, işine dönen insanların çoğu, torbadaki yılanı hatırlamaz bile.

Ciddiyet Sadece Bir İmajdır


Daha ciddi ve anlamlı gibi görünen haberler de, neticede “yığın” oluşturma çabasına hizmet ettiği için saçma haberlerle aynı değerdedir.

Şunun altını iyice çizelim: Kartelleşmiş medya kuruluşlarının yegane amacı, kolaylıkla tüketime yönlendirilebilecek vasıfsız bir kitle oluşturmaktır. Bu amacın illa bir yerlerde gizli kapaklı kotarıldığını, bir takım ideolojilerin uzantısı olduğunu keşfetme gayretine lüzum yok. Beşeriyetinizin ve nefsinizin hevasına kapılmışsanız, menfaat, maddî kazanç, güç, iktidar, zevk ve eğlence peşinde koşmaktan, bu uğurda her türlü istismarı göze almaktan asla vazgeçmezsiniz.

Olayların sığ fakat renkli yanlarıyla ilgilenen, dedikoduyla beslenen, magazinden hoşlanan kitlelerin soylu hedefleri, derinliği, tefekkürü olmaz. Böyle bir kitleyi velinimet kabul eden medyanın onları aşan bir üslup ve kaliteyi gözetmesi de beklenemez. Hatta medya, daha fazla popülerlik, daha büyük kitle, daha çok para için insanların ayıp ve zaaf sayılabilecek yönelişlerini yaygınlaştırmaya, renkli görüntülerle onları sürekli etkilemeye, kendisine bağımlı hale getirmeye çalışır.

Ciddiyet ve kaliteyi bu maksat çerçevesinde sorgulamak gerek. Kendini kaybetmiş, varlık sebebini unutmuş, edilgen insanlar üreten haber veya programların teknik açıdan çok kaliteli olması, ciddi görünmesi neyi değiştirir? Kaldı ki “ciddiyet” imajı kendilerini kitleye dahil etmeyen alıcılar için özellikle kurgulanmıştır. Neticede son derece seviyesiz bir magazin programını yapan da, önemli gibi görünen haberleri derleyip kemal-i ciddiyetle sunan da aynı yayın organıdır.   

Polemiklerin, bilmem hangi ülkede faaliyete geçen yanardağın, Arjantin’deki enflasyonun, İspanya’daki festivalin ne kadar ciddi haber sayılabileceğine hiç girmeyelim. Bizim asıl maksadımız, saçma da olsa, magazine de boğulsa, ciddi ve önemli de görünse modern anlayışın takdim ettiği bütün haberlerin aslında aynı mesajı ilettiğine dikkat çekmek. O mesaj şöyle veya böyle, insanı süflileştirip aslından uzaklaştırıyor.

Haberlerin Ağındaki İnsan


Edward Said, Yahudi kontrolündeki büyük haber ajanslarının genelde İslâm’ı, özelde de Filistin direnişini terörle özdeşleştirerek dünyaya nasıl lanse ettiğini anlattığı kitabına “Haberlerin Ağında İslâm” adını vermişti. İslâm’ı ve müslümanları kötü göstermeye yönelik düzmece haberler, ince şartlandırma taktikleri, dolaylı mesajlarla insanları manipüle etme kurnazlıkları içte ve dışta bugün de çok sık şahit olduğumuz medya şeytanlıkları. Pek çok insan ne yazık ki müslümanları bir kin ve düşmanlığın ifadesi olan bu yayınlar aracılığıyla tanıyor.

Fakat haberlerin ağında olan sadece İslâm değil. Dünya da insanlar da haber ağlarının kıskacında. İnsanlar artık kendini bu ağdaki görüntüsüyle tanımlıyor. Ağ, bir kuşatılmışlığın, tutsaklığın, hareket mahrumiyetinin de simgesi. Muhtevası, kalitesi ve tarzı ne olursa olsun, günde yirmi dört saat yüzlerce kanaldan haber bombardımanına tutulan insan giderek dikkatini ve algılama hızını kaybediyor. Haber çokluğuyla ters orantılı olarak tuhaf bir şekilde daha az anlıyor, daha az öğreniyor, yoğunlaşmayı unutup iyice sığlaşıyor.

Haberlerin çeşitlilik ve çokluğu, sorgulanmasını, bazen apaçık yalanlarının şöyle ağız tadıyla tekzibini dahi imkansızlaştırıyor. İlgi çeksin diye yayınlanan sıra dışılıklar, kitlelere sanki bunlar yaygınmış izlenimini veriyor; insanları normalden, tabii olandan, sünnetullahtan koparıyor. Nihayet en ince ayrıntılarına kadar verilen şiddet, zulüm, katliam haberlerinin sürekliliğiyle felaketler karşısında duyarsızlaşan birer robot olup çıkıyoruz. Irak’ta parçalanan müslüman cesetlerine göz ucuyla şöyle bir bakıp afiyetle yemeğimizi yiyor, kolayca uykuya dalabiliyoruz. Yabancı bir dizideki kahramanın yoksulluğuna gözyaşı döken ama yanı başındaki komşusunun aç yattığından haberi olmayan garip insanlar görüyoruz etrafımızda.

Asıl Haberi Atlayınca


Modern iletişim sektörünün haberleri büyük ölçüde iftiradan, gıybetten, mâlâyaniden, istismardan ibarettir. İnsanı fıtratına yabancılaştırdığı için müslümanın sorgusuz sualsiz iltifat edeceği haberler değildir bunlar.

Bir ihtiyacı karşılamak, seçici olmak, bir faydayı gözetmek, ihtiyatı elden bırakmamak kaydıyla elbette medyanın haberleri de takip edilebilir. Fakat her ne olursa olsun, İslâm’ın “haber”i yanında bunların önceliği ve önemi yoktur. Bizim haberimiz vahiydir, Kur’an ve Hadis’tir.

İlk bakışta din prensiplerini belirleyen hükümlerle, bugün “haber” denince anlaşılanlar arasında isim benzerliğinden başka bir ilgi görülmeyebilir ve dinî bir terim olan haberle yukarıdan beri anlattıklarımızın irtibatsızlığı ileri sürülebilir. Kısaca denilebilir ki dinî kural ve bilgileri öğrenmek başkadır, dünyada olup bitenleri öğrenmek başka.

Öyle değil. Çünkü bu, din ile dünyayı ayıran bölmeli kafa yapısının artık neredeyse genel kabul görmüş arızalı bir yaklaşımıdır. Asıl haberi atladığımızın işaretidir. Bizim asıl haberimizin, yani Rasulullah s.a.v.’in bildirdiklerinin önem ve önceliği, biraz da böyle bir yaklaşımın tedavisi içindir.

Hakikatin, eşyanın, hadiselerin zihnimizdeki kopyası olan tasavvurlarımız, düşünce ve davranışlarımızın temelini teşkil eder. Ancak dışarıdaki veriler tasavvura dönüşürken, idrak edenin şartları hakikati değiştirebilir. Nitekim sizin güneşi küçük bir portakal gibi görmeniz, güneşin hakikatinin böyle olduğu anlamına gelmez.

İşte vahiy bu türlü yanılmaları düzeltmek, hakikati öğretmek; bize kendimizi, imkanlarımızı, haddimizi bildirerek neden ve nasıl yanılmış olabileceğimizi göstermek için indirilmiştir. Müslümanın tasavvurlarını vahiy tashih eder. Di...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Asıl Haberden Haberimiz Var mı?
« Posted on: 20 Nisan 2024, 11:14:02 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Asıl Haberden Haberimiz Var mı? rüya tabiri,Asıl Haberden Haberimiz Var mı? mekke canlı, Asıl Haberden Haberimiz Var mı? kabe canlı yayın, Asıl Haberden Haberimiz Var mı? Üç boyutlu kuran oku Asıl Haberden Haberimiz Var mı? kuran ı kerim, Asıl Haberden Haberimiz Var mı? peygamber kıssaları,Asıl Haberden Haberimiz Var mı? ilitam ders soruları, Asıl Haberden Haberimiz Var mı?önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes