> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Akaid Eserleri > Ateizm Gerçeği > Ahlâkî Özgürlük ve Tanrı İnancı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ahlâkî Özgürlük ve Tanrı İnancı  (Okunma Sayısı 3266 defa)
19 Eylül 2010, 01:14:49
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 19 Eylül 2010, 01:14:49 »



Ahlâkî Özgürlük ve Tanrı İnancı


Ateistler bilimsellik, rasyonellik ve mantıksallık konularında olduğu gibi özgürlük konusunda da birtakım çarpıtmalarda bulunmuşlardır. Bu amaçla aslı olmayan ve kesinlikle dinle (İslâmla) bağdaşmayan düşünceler ortaya atmışlardır.
Bilindiği gibi dindar insanlar Tanrı inancıyla ahlâklı olmak arasında çok ciddi bir bağ görmüş ve her iki konuyu birbirinden ayrı düşünmemişlerdir. Onlar Tanrı'ya inanan bir insanın aynı zamanda ahlâklı olduğunu (ya da olması gerektiğini) ileri sürmüş, buna karşın inanmayan bir insanın da yüce bir otoriteyi kabul etmediği için hareketlerinde sorumsuz olduğunu ve ahlâksızlıkla karşı karşıya bulunduğunu iddia etmişlerdir.

Bu durum karşısında ateistler sessiz kalmamış ve kendilerini savunmuşlardır. Kısaca onlar Tanrı inancı ile ahlâk arasında zorunlu bir ilişki görmemiş ve ahlâkın dinden bağımsız olduğunu iddia etmişlerdir. Ateistlerin bazıları (bir kısım filozoflar) doğal olarak ahlâklı olmaya karşı çıkmadıklarını belirtmiş, karşı çıktıkları şeyin ise ahlâk konusuna Tanrı inancının karıştırılması olduğunu söylemişlerdir. Diğer bir kısmı ise ideolojik davranarak hiçbir ahlâkî ilke tanımadığını belirtmiştir. Bu kişiler dindar insanların tutum ve davranışlarını da sorgulamış onların günlük hareketlerini kendilerince materyalist açıdan yorumlamaya çalışmışlardır.

Çoğunluğu filozof olan ve teorik açıdan Tanrı inancını inkâr eden düşünürler, sonuç itibariyle yukarıda ifade edildiği gibi ahlâklı olunabileceğini savunmuş ve bunun uğraşısını vermişlerdir. Dolayısıyla bunlardan dolayı ateistleri bütünüyle ahlâksız olarak düşünmek doğru olmayacaktır. Zaten Tanrı insanı yaratırken onu ahlâkî bir varlık olarak yaratmıştır. Doğasına ahlâkî duyguyu ve ahlâkî sorumluluğu aşılamıştır. Bir insan Tanrı?nın varlığını inkâr etse dahi kendi doğasını inkâr (tahrip) etmedikçe bir yere kadar ahlâklı kalacağı muhakkaktır.

Ancak yukarıdaki grubun yanında ahlâkî olsun veya olmasın toplumdaki bütün değerlere karşı çıkan ateistler de görülmüştür. Bunlar daha ziyade ideolojik amaçlarla ateist olmuş olan kişiler olup birtakım yıkıcı akımların etkisinde kalarak her türlü değeri ayaklar altına almaya çalışan kişilerdir. Bir anlamda Tanrı?ya inanmıyorsak her şeyi yapmak serbesttir diye düşünen ve sorumsuzca yaşayan kişilerdir. Bu kişiler günlük yaşamlarında pek çok anormallik, tuhaflık, dengesizlik ve yanlış davranış sergilemişlerdir. Bunun yanında Tanrı inancını kötülemiş, dinî ahlâk anlayışına, dindar insanlara hakaret derecesinde iftiralarda, itham ve isnatlarda bulunmuşlardır.

Ahlâklı olmak bireyin ve toplumun vazgeçilmez temel şartlarından biridir. Ahlâk, birlikte yaşasın veya yaşamasın bütün fertlerin uyması ve koruması gereken bir değerdir. İnsan için ahlâklı olmanın garantisi öncelikle kendi doğası ve aklı ise de sonuç itibariyle pratikte dinî bir yaşamdır. Din (İslâmiyet) en basit ahlâkî davranışın ardında dahi insana övgüler yağdırmış, en küçük bir yanlışın karşısında ise onu hemen uyarmış ve düzeltme yollarını göstermiştir. Ahlâkî eylemleri dinden bir parça gibi kabul etmiş ve onları inançla yan yana koymuştur. Hatta dindar olmanın önkoşulu olarak düşüncede ve davranışta temizliği kabul etmiş, kişilerin Tanrı'ya inanmakla birlikte her türlü kötülükten arınmalarını ve uzak durmalarını tavsiye etmiştir.

Ahlâk sadece bireysel yaşamda değil toplumun ve günlük yaşamın bütün safhalarında var olması gereken bir değerdir. Ailede, arkadaşlıkta, komşulukta, iş hayatında, ticârette, okulda, fabrikada vb. de olması gereken bir fazilettir. İnsanın çevresine yararlı olabildiği oranda değer kazandığını söyleyen İslâmiyet yine onun çevresine içi sevgi dolu bir sözünü, tebessümünü ve selâmını iyilik olarakgörmüş ve bütün bunları sevap kazandıran (o kişiyi Tanrı katında değerli kılan) eylemler olarak değerlendirmiştir.

Din (İslâmiyet) insanın en küçük bir canlı birime, mesela bir karıncaya dahi zarar vermemesi gerektiğini belirtmiş, gelen gidenlerin ayağına batmaması için yoldaki zararlı bir şeyin (diken vb.) kenara atılmasını da fazilet kabul etmiştir. Susuzluğundan dolayı çölde ölmek üzere olan bir hayvana su vermeyi cennete girme gerekçesi olarak görmüş, anne babaya saygıyı taat olarak değerlendirmiş, çocukları sevmeyi merhamet örneği olarak görmüştür. Çok zor şartlarda dahi olsa insanın çevresini yeşillendirmesini (elindeki bir fidanı dikmesini) ondan talep etmiş, komşu ilişkilerini akrabalık derecesine çıkartıp birbirlerine saygılı ve yardımcı olmalarını tavsiye etmiş, çalışanın hakkının vaktinde ödenmesini emretmiştir. Dili, dini ve rengi ne olursa olsun bütün insanlara, türü ne olursa olsun bütün canlı varlıklara ve yine niteliğine bakılmaksızın bütün doğal kaynaklara sevgi, saygı, merhamet ve tasarrufla muameleyi önermiştir.

Dünyaya böyle bir gözle bakan ve çevresine bu değerlerle yaklaşan bir insanın ne kadar erdemli olduğunu anlatmaya gerek yoktur. Zaten dinin bütün gayesi de ahlâklı ve erdemli bir insan oluşturmak ve saygın bir toplumun koşullarını hazırlamaktır. Durum böyle olduğu halde bazı psikolojik gerekçelerden dolayı ateistler tarafından dinî ahlâkın eleştirilmesi ise anlaşılacak bir durum değildir.

Tanrı inancının birey üzerinde ahlâklı bir yaşam için önemli bir faktör olduğu inkâr edilemez bir gerçektir. Dolayısıyla insanın gerek Tanrı´nın sevgisini kazanması ve gerekse emirlerine uyarak erdemli ve faziletli bir yaşam sürmeyi istemesinden daha doğal ne olabilir. Dolayısıyla dinî ahlâk anlayışını eleştirirken dindarları anlamsız ve içi boş birtakım kavramlarla itham etmek ne ahlâkla ne de bilimsellikle bağdaşır. Kaldı ki dini reddeden bu kişilerin anlamsız eleştirileri yanında günlük yaşamda insanların mutluluğu ve huzuru için ahlâk adına ne yaptıkları ve ortaya ne koydukları da henüz bilinmemektedir. Dahası dinsizliği önemseyen toplumlarda ya da vicdanında inancı bir kenara bırakan kişilerin yaşamında niçin intihar, sapıklık, cinnet gibi bozuklukların, ya da trajik ve dramatik durumların daha çok ortaya çıktığı izah edilememiştir.

Dini reddettiği halde bazı filozoflar ateizmin çıkmazlarını görmüş ve sorgulamışlardır. Meselâ bunlardan biri olan Gaskin ateizmin de birtakım olumsuzlukları olduğunu söylemiş bu çerçevede özeleştirilerde bulunmuştur. Ona göre yüzyılımızda Tanrı´nın ahlâkî bir otorite olarak reddedilmiş olması da beklenildiği gibi her şeyi çözmemiştir.

Gaskin'e göre seküler ahlâka sahip olan ve pek çok ahlâkî yükümlülüğü kaldırarak yerine yeni bir şey koymayan modern toplumlar tutarsızlık içinde bulunmuşlardır. Doğrusu Gaskin´e göre ahlâkî otoritenin yıkılması diye bir şey de söz konusu değildir. Çünkü ona göre ahlâk sahasında Tanrı otoritesini reddedenler, Tanrı yerine metafiziksel görünümlü olan yeni otoriteler koymuşlardır. Meselâ Marxistler proletaryayı emredici ve varlığı kaçınılmaz kutsal bir otorite gibi görmüşlerdir. Yine XX. yüzyıl toplumlarındaki tek partili yönetimlerde parti egemenliği sadece insan davranışlarını etkileyen kaba bir güç olarak kullanılmamış, ayrıca emredilen şeylerin etkili olmasını sağlamak için de bu partinin ilkeleri bir tür metafiziksel güç olarak ileri sürülmüştür.(40) Gaskin´e göre ateizm adı altında "iyi ve kötü" gibi kavramlar kaybolmuştur. Moral değerler zayıflamış, bunun sonucu olarak insan ?iyi ve kötü? kavramlarından uzaklaşmıştır. Modern dönemde moral kavramların sadece birtakım sosyal ve insanî ihtiyaçlara göre sınırlandığını belirten Gaskin´e göre evrensel ve ezelî olan pek çok şey de gözden kaçmış, ahlâk adı altında sadece toplumdaki sosyal haklar, proleter istekler, kişisel ilişkiler ve günlük ihtiyaçlar konuşulmaya başlanmıştır.

Yine Gaskin´e göre XX. yüzyılda işlenen en büyük hatalardan birisi de, insanın bir taraftan tarihte görülmemiş, akla hayale gelmeyen yıkım ve kötülüklere karşı hoşgörülü davranması, diğer yandan da sosyal yaşamdaki ayrıntılarla önemle uğraşmış olmasıdır. Meselâ Batı´da yaramaz bir okul çocuğunun alacağı cezanın dahi günlerce problem yapıldığını belirten Gaskin, buna karşılık dünyanın değişik yerlerinde cereyan eden katliamların, suçsuz yere ölen veya öldürülen binlerce insanın durumunun görmezlikten gelindiğini de ifade etmiştir. Doğrusu Gaskin?in bu tesbitine katılmamak mümkün değildir. İnsanın her şey pahasına güçlü olmaya çalışması ve dolayısıyla başkalarını görmezlikten gelmesi kabul edilecek bir durum değildir.

Yüzyılımızda materyalizm ve pozitivizmden kaynaklanan ahlâkî çöküntü çok pahalıya mal olmuştur. Bu çöküntünün boyutları her alanda hissedilmiş ve ağır faturalar ödenmiştir. Batı?daki ahlâkî sorumsuzluk ve vurdumduymazlıkları yüzünden Dünyanın değişik bölgelerindeki binlerce mâsum insan, hayvan ve doğal kaynakların göz göre göre yok olup gittiği ortadadır. Bütün bunların karşısında sadece kendi menfaatlerini koruyan ve kollayan modern devletlerin dünyanın fakir yörelerinde ya da geri kalmış bölgelerinde cereyaneden karışıklıklara, katliamlara, etnik kıyıma, istilâya, hastalıklara, açlığa ve susuzluğa karşı harekete geçmemeleri, karşılaşmış olduğumuz ahlâkî çöküntünün başka bir boyutunu gözler önüne sermektedir.

Çağımızda seküler ve dinsiz ahlâk anlayışının yol açtığı diğer bir çıkmaz da bireysel seviyede olmuştur. Geleneği ve geleneksel değerleri yıkma pahasına toplumlarda pek çok tahribat yapılmış, geçmiş kötülenmiş ve birtakım içi boş hayalî sözcüklerle toplumu oluşturan bireyler, aile, çevre, kültür ve mensup oldukları dinlerinden koparılmıştır. Ferdiyetçilik, özgürlük, ilericilik ve çağdaşlık adına bu kişilerin beyni yıkanmış, bu uğurda pek çok insanın zihni bulandırılmış, dinî ve ahlâkî değerler karalanmış ve kasıtlı olarak kötü gösterilmiştir.

Bireyler kendilerini sadece yiyip içen, robot gibi çalışan, fizyo...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ahlâkî Özgürlük ve Tanrı İnancı
« Posted on: 28 Mart 2024, 16:48:13 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ahlâkî Özgürlük ve Tanrı İnancı rüya tabiri,Ahlâkî Özgürlük ve Tanrı İnancı mekke canlı, Ahlâkî Özgürlük ve Tanrı İnancı kabe canlı yayın, Ahlâkî Özgürlük ve Tanrı İnancı Üç boyutlu kuran oku Ahlâkî Özgürlük ve Tanrı İnancı kuran ı kerim, Ahlâkî Özgürlük ve Tanrı İnancı peygamber kıssaları,Ahlâkî Özgürlük ve Tanrı İnancı ilitam ders soruları, Ahlâkî Özgürlük ve Tanrı İnancıönlisans arapça,
Logged
26 Ocak 2014, 13:33:16
-merve-7d-

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 746


« Yanıtla #1 : 26 Ocak 2014, 13:33:16 »

bence hayatta herkesin birbirine karşı ahlaklı davranışlar göstermesi gereklidir
bu şekilde davranıldığında herkes hoşnut olur...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

"Birisi sordu: 'Aşıklık nedir ?' Dedim ki : " Benim gibi olursan bilirsin!.."
HZ.MEVLANA
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes