Konu Başlığı: Ezlam Gönderen: Safiye Gül üzerinde 29 Eylül 2010, 14:14:45 G- Ezlam (:Fal Okları) 1. Câhiliyede Ezlâm Câhiliye döneminde Araplar arasında, tartışılmaz bir yeri ve uygulaması olan inançlardan biri de "Ezlâm" denilen fal oklarıyla işlerin hayır-şer, iyi-kötü olduğunu tesbit etmek için şans çekme inancı idi. Bir yolculuğa çıkmak, bir ticaret yapmak, bir kadını nikahlamak gibi, önemli işleri yapmak istediklerinde sonucun hayırlı olup olmadığını anlamak, ya da neseb ihtilafında kan davalarında, akîle'nin tesbiti ve benzeri diğer önemli işlerde, şans okları çekerlerdi. Bu oklar, Kureyş'in en büyük putu olan "Hübel'in bekçisinin elindeki torbada bulunurdu. Şans oku çektirmek isteyen, Hübel putunun önüne gelir, bekçiye yüz dirhem verir, bekçi de torbadan onun için ok çekerdi. Torbanın içinde yedi ok bulunurdu. Bu okların üzerinde ise şu satırlar yazılı idi: "Rabbimbana emretti", "Beni menetti", "Sizdendir", "Sizden değildir11, "Size bitişiktir", "Akl" ve "Gufî".[418] Bu okların her biri için yapılacak işlem Şöyleydi: "Rabbim bana emretti" yazılı ise, o iş yapılır. "Beni menetti" yasılı ise, bir yıl ertelenir. "Sizdendir" yazılı ise, çocuğun nebsebi belli olmuş. "Sizden değildir" yazılı ise, çocuğun nesebi ona ait değildir. "Size bitişiktir'cyazılı ise, çocuğun nesebi meçhul. "Akl" yazılı-ise, akile belirlenmiştir. "Gufl" yazılı ise, bu ok boştur. Diyet ödeceyecek akîlenin belirlenmesi için, "Akl" yazılı ok çıkıncaya kadar ok çekme işi tekrarlanır. Bu okların çekilmesiyle ortaya çıkan sonuç, bağlayıcıdır.[419] Burada Ezlâm ile zikredilmesi gereken, bir başka husus, Câhiliye Araplarınca bir meziyet olarak kabul edilen[420] ve "Meysir" adı verilen, fakirlere ikram etmek için onayladıklarım iddia ettikleri bir çeşit oyunda, Ezlâmm kullanılması hususudur. Kur'an1 da buna işaret edilmiştir.[421] "Meysir" kelimesi, kumar manasınadır. Bu oyunda kullanılan "Ezlamu aklam" denilen on okları vardı. Bunların isimleri Şöyleydi: Fezz, Rakib, Tev'em, Hıls, Nâfıs, Müsbil, Mualla, Me-nih, Sefih, Vağd. Bu on oktan yedisine pay verilmişti. Kalan üçü boştu. Yedi okun payları da rakamları oranındaydı. Bir deve kesilir, 28 parçaya ayrılır, Fezz, 1, Tev'em, 2, Rakib, 3, Hils, 4, Nâfis, 5, Müsbil, 6, Mualla, 7, hisse alır. Bu on okun hepsi "Rebabe" denilen bir torbaya atılır. "Yâsir" demlen güvenilir bir kişinin önüne konulur. O da torbayı çalkalayıp elini sokar, oyuna katılan herkes adına bir ok çeker. Nasipli ok çıkanlar, muayyen hisselerim alırlar, boş ok çıkanlar da mahrum kalırlar ve devenin bedelini öderler. Hisse alanlar ise, hisseleri fukaraya verirlerdi. Ondan hiç yemezlerdi. Bu yaptıkları ile övünürler, piyangoya katılmayan kimseleri ayıplarlardı.[422] 2. Hadislerde Ezlâm Câhiliye devrinin bu Ezlâm ve Meysir uygulamaları Kuran ayetleriyle yasaklanmış ve haram kılınmıştır.[423] Bir hadiste, Hz. Peygamber Medine'ye hicret ettiği zaman, orada yaşayan halkın içki içip meysir denilen kumardan kazandıkları eti yedikleri kaydedilmektedir.[424] Gerek Ezlam gerekse Meysir haram kılınıp reddedilmiştir. [425] F- Cahîlîyede Evlilikle Ilgîlı Bazı İnançlar: Bu başlık altında câhiliye Arapları arasında geçerli olan evlilik muamelelerinden bahsedeceğiz. Ancak konumuz itibariyle biz daha çok evlilik muamelelerinin üzerine bina edildiği temel inanç ve düşünceleri tesbite çalışacağız. Yoksa doğrudan câhiliye dönemi evlilik muamelelini nekletmek bizim konumuzun dışındadır. Bunu burada evvela belirtmek istiyorum. Câhiliye Arapları arasında "Pederşâhîlik'e dayanan bir evlenme usulü vardı. Bu usul, erkeğe büyük serbestlik veriyor, faka: bununla beraber eski "Maderşahî" nizamın izlerini de taşıyordu. Evlilik akdi, evlenmek isteyen kimse ile kızın velileri arasında yapılırdı. Kızın rızasına gerek duyulmazdı. Evlilikte kadın, kocasının mutlak hakimiyeti altında idi.[426] Evlenmeye karar vermek için, Hübel putunun yanında yalvarılır ve kura çekilirdi. Dul bir kadın da evlenmeye tekrar karar vermeden önce, dulluğunun, temiz olmayan vasıflarını yüklendiğim sanarak kuş uçurur,[427] kuşlar, sağa doğru uçarsa hayra yorumlayıp işe devam ederdi. Sola doğru uçarlarsa, bundan vazgeçerdi.[428] Kur'an, gerek Hübel putu karşısında herhangi bir işi için kura çekmeyi, gerekse kuş uçurmak suretiyle geleceğin tesbitini yasaklamıştır. [429] Câhiliyede evlilikle ilgili inançlarıdan biri de şu idi: Bir adam bir kadına ilgi duyunca, onun başörtüsünü yırtardı. Kadın da adamın ridâsım yırtarda. Böylece sevgilerinin devam edeceğine inanırlardı. Bunu yapmazlarsa sevgilerinin bozulacağım zannedilirdi. Şair Süheym Abdi beni Hashas şöyle der:[430] "Biz ipekli ridalardan ve genç kızların başörtülerinden kaç defa yırttık." Bu tür Câhiliye hurafeleri, islâm'ın getirmiş olduğu kadın hakları, evlilik ve onun devamı ile ilgili kurallarla reddedilmiştir. Evlilik konusunda bir başka Câhiliye inancı ise: Şevval ayında evlenmenin uğursuzluk getireceği düşüncesi idi. Bu da Hz. Pey-gamber'in sünnetiyle reddedilmiştir. Hz. Aişe (r.a), bu kanaati taşımakta olan huzurundaki cemaate karşı: "Rasûlullah benimle Şevval ayında evlendi. Zifafımız da şevval ayında vaki oldu. Acaba Rasûlullah'm yanıda benden daha sevimli kim vardı ki?" diye onları bu konuda irşad etmiştir.[431] G- Yiyecek Ve İçecekler Île Îlgîlî Bazı Cahîlîye İnançları Yiyecek ve içecekler ile ilgili bazı câhiliye inançlarını tesbit ederken şunu belirtmeliyiz: inanç kelimesiyle anladığımız sadece hurafe nitelikli kanaat ve kabuller değil, mutlak manada o konudaki kanaat ve kabulleri anlıyoruz. Bu kanaat ve kabullerin dışında hareket, toplum tarafından yadırganıyor. Bir anlamda genel kabulü kasdediyoruz. Yine Câhiliye Arapları, yırtıcı hayvan eti yiyenlerin şecaatli ve kuvvetli olacağına inanıyorlardı. Hatta bazıları: "Aslan eti yemek, insanı şecaatli kılar" derlerdi.[432] Bir şiirde bu şöyle dile getirilir: "Ey savaş meydanlarının eri, seni düşmana saldırtacağını zannettiğin şeyi yemekle yorulma. Şayet sen yeryüzünde vahşî hayvanların hepsini yesen de korkak ve cesaretsiz oldukça yine vaziyetin değişmez." Şarap (:Hamr) içme düşkünlükleri, murdar hayvan eti yemeleri, akmış kan içmeleri, domuz eti yemeleri ve benzeri adet ve alışkanlıkları konusundaki helaldir, mubahtır şeklindeki sınırsız yaşama inançlarına, gerek Kur1 an ayetleriyle gerekse Hadislerle bir takım sınırlamalar ve düzenlemeler getirilmiş, onların inanç dünyalarmdaki yanlışlıkları düzeltilmiştir. , Yiyecek ve içecekler ile İlgili Bazı Cahiliye İnançları Hakkında Hz. Peygamberin Hadisleri: Hz. Peygamber'in hadislerinde Cahiliye Araplarma ait bazı güzel hasletler aynen kabul edilmiştir. Mesela "Cömertlik" israf olmadığı sürece övülmüş,[433] misafire ikram edilmesi istenmiştir.[434] Bunun yanında bazı davranış biçimleri de verilmiştir. Mesela, tıka basa yemek yemek gibi[435] Ayrıca yemek adabı ve bazı helaller ve haramlarla ilgili bir çok yeni hükümler de, gerek Kuran ayetleri ve gerekse Sünnet tarafından va'z edilmiştir.[436] Yine Hurafe niteliğindeki Cahiliye inançları da reddedilmiştir. Yırtıcı hayvan etinin yenmesinin kişiyi şecaatli kılması ve benzeri düşünceleri kökünden kaldıran "yırtıcı hayvan eti yenmiyeceği" hükmü gibi.[437] Konu ile ilgili hadislerden bir kaç Örnek: "Üç huy kimde bulunursa, o kimse nefsini cimrilik hastalığından korumuş olur: Zekatı vermek, misafiri ağırlamak, din kardeşinin başına bir felaket geldiği zaman yardımına koşmak"[438] "Allah'ın sana nimetleriyle ihsan ettiği gibi, sen de o nimeti layık olduğu yere harcamak suretiyle, kendi nefsine iyilik et."[439] "Sizden biriniz bir şey yediği zaman, sağ eliyle yesin. Bir şey içtiği zaman sağ eliyle içsin. Zira şeytan sol eli ite yer ve sol eli ile içer."[440] H- Yolculukla İlgili Bazı Cahilîye İnançları Cahiliye Arapları, özellikle Mekkeliler, uzun seyahatlere çıkarlardı. Çünkü geçim kaynakları, tamamen ticarete dayanıyordu. Bunun için de kış-yaz devamlı bu meşguliyetin içindeydiler. Yazın Suriye'ye, Kaşın Yemene her yıl ticari kervanlar düzenlerlerdi. Nitekim Kur'an-ı Kerim bu hususa temas ederek Şöyle der: "Hiç değilse Kureyş, emniyet ve selamete, kış yaz kendilerini sey-rü seferde esenliğe ve güvenceye kavuşturduğundan dolayı şu Kabe'nin Rabbine ibadet etsinler. O Rab ki, onları açlıktan kurtarıp doyuran, kendilerine korkudan eminlik verendir. "[441] Uzun ve korkulu yolculukların emniyet içinde geçmesi için, kendilerine göre bir takım inançlara sahiptirler ki, eğer yolculuk öncesi veya yolculuk sırasında bunlar yerine getirilirse, seyahatlerinin güven içinde geçeceğine inanıyorlardı. Bunlardan bazıları Şöyledir: 1. Yolculuğun haklarında hayırlı olup olmayacağını tesbit etmek için Kabe yakınında bulunan Hübel putunun yanında fal okları çekerler, buna göre ya sefere çıkarlar veya vazgeçerlerdi.[442] İslâmiyet bu inancı yasaklamıştır.[443] 2. Yolculuklan sırasında karanlık çöküp yolu kaybettiklerinde, nereye ineceklerini bilemedikleri zaman, yakın çevrede bir yerleşim yerinin olup olmadığını tesbit edip oraya sığınmak için, yahut böyle tehlikelerden korunmak veya yollarını düzeltmek için şöyle yaparlardı: Yüzünü yere koyar, kulağını dayar ve köpek gibi havlamaya başlar. O sırada onun bu sesine cevap veren bir köpek sesi işitilirse, etrafta bir yerin olduğuna inanırlardı. Faraz-dak bir sürende bunu şöyle dile getirir.[444] "Dâî (çağına) bulutlu, karanlık gecede onun arkasından köpek sesiyle (havlayarak) çağırıyor." 3. Yolculuk esnasında ıssız bir vadiye ulaşınca, orada bulunabileceğine inandıkları, Cin, şeytan ve ruhani varlıkların zarar vermelerinden korunmak için "Bu vadinin rabbine sığınıyorum" derlerdi.[445] Ülkemizde de benzeri görülmektedir. Bu gibi yerlerden geçirilirken cin çarpmasından korunmak amacıyla "Tu destur!...." denilir.[446] İslâmiyet bunlara bâtıl ve boş inanç der. Çünkü her şeyin Rabbi Allah'tır. Hayır da, şer de O'ndan gelir. 4. Yolculuk dönüşlerinde Kabe'yi tavaf ederler, putlarına tapı-nırlardı.[447] Bu geleneğin bir başka veçhesi daha var o da: Puta tapmayan ve Hanifler olarak bilinen Mekkeliler de yolculuk dönüşlerinde belki de şükür manasına, veya îslâm geldikten sonra Mekke'ye dışarıdan gelen herkesin evvela Kabe'yi tavaf etmesi gerektiği (Hareme hürmeten) gibi bir, Hz. İbrahim dini geleneği olarak Kabe'yi tavaf ederlerdi. Ortak nokta Kabe'nin tavaf edilmesiydi. Birileri normal tavaf yapıyor, başka birileri de putlarına tapıyorlardı. Biz, bu adetin bir Hanif dini geleneği olduğu kanaatindeyiz. Ancak zamanla tahrif olmuş, bir kısım müşrikler tarafından putperestlik inançlarıyla karıştırılmıştır. Fakat îslâm bunu ıslah ederek doğrusunu öğretmiştir.[448] 5. Yolculuk dönüşünde ziyafetler verilirdi. Bu, yolculuğun güvenli bir şekilde sona ermesine şükür olarak yapıhrdı.lslâm bu geleneği kabul etmekle birlikte onun Şirk kirlerinden temizlenmiş şekilde olmasını emretmiştir.[449] 6. Dışarıdan gelen yolculara yol göstermek amacıyla evlerinde köpekler edinirler, zaman zaman yolcuların görebilecekleri yerlere ateşler yakarak onlara yardımcı olduklarını söylerlerdi.[450] İslâmiyet, yardımlaşmadan her zaman bahsetmiş, hatta onu emretmiş,[451] ancak özellikle sağlık ve tıb yönü de dikkate alınarak köpek edinmeyi belli şartlara bağlamıştır. Ev bekleme, sürü bekleme vb. gibi. 7. Yolculuğa çıkan birinin bir ağaca ip bağlayıp, o yolculukta iken bu ip çözülürse, hanımının kendisine ihanet ettiği inancı da Cahiliye Araplanmn yaygın inançları arasındaydı. îbn Arabi, şöyle der: Bir adam yolculuğa çıkmak istediği zaman, hanımına şöyle tavsiyelerde bulunur: "Sakın ha şöyle şöyle yapma. Zira ben senin için şu ağaca ip bağladım. Eğer yanlış bir iş yaparsan o ip, kendiliğinden çözülür.."[452] Bir Arap şairi bu konuda şöyle der:[453] "Kadın kötü düşünürse, sen ne kadar çok vasiyet etsen de ağaca düğüm bağlasan da, o günde fayda verir mi?"[454] [418] îbn îshak, Sire, s. 10; Taberi, Tarih, II, 240-241; Alusî, Buluğu'l-Ereb, III, 66-67. [419] Alusî, a.g.e, III, 66-67; M. Numan el-Carim, Edyan, s. 168. [420] Alusî, a.g.e.III, 54. [421] Maide, 5/90. [422] îbn Habib, Muhabber, s. 333-335; Alusî, Bulugu'l-Erab, III, 53-65; ita Dini Kur'an Dili, II, 764-765; H. Lammens, "Meysir" maddesi, Î.A., VHL 192. Dr. Ali Çelik, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/406-408. [423] Bakara, 2/219; Maide, 5/90-91; Müsned, II, 351; Ibn Arabi, Ahkamul-Kur'an, 1,150. [424] Müsned, II, 351. [425] Dr. Ali Çelik, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/408. [426] Schact, "nikah" maddesi, İ.A., IX, 258. [427] Ateş, A.O., SünnetinKabul veya Reddettiği Câhiliye ve Ehl-i Kitap Örfü Adetleri, s. 238 (:Dermenghem, Hz. Muhammed'in Hayatı, s. 71'den nakl. [428] Ateş, A.O., a.g.e., s. 71. [429] Bakara, 2/219; Maide, 5/90-91; Müsned, III, 351. [430] Alusî, Buluğu'l-Erab, II, 322. [431] Müslim, Nikah, 73/11,1039; Nesai, Nikah, 18/VI, 70. Dr. Ali Çelik, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/408-409. [432] Alusî, Buluğu'l-Erab, II, 323. [433] Tirmizi, Edeb, 41/V, 111; Buhari, Bed'ül-Vahy, 5-6/1, 4-5; Müsned, I, 288, 326. [434] Müsned, III, 425; Buhari, Bed'ül-Vahy, 3/1, 3; Müslim,îman, 252/1,139-142. [435] Râmuzu'l-Ehadis, 1,177. [436] Ramuzu'l-Ekadis, I, 35, 249; II, 455. [437] Buhari, Tıb, 57/VII, 33; Müslim, Sayd, 12-17/11, 1533-35; Ebu Davud, Sünnet, 6/V, 10-11. [438] Münavi, Feyzu'l-Kadir, III, 288. [439] Münavi, a.g.e., III, 60. [440] Ramuzu'l'Ehadis, I, 35. Dr. Ali Çelik, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/409-411. [441] Kureyş, 106/1-4. [442] Alusî, Bulugu'l-Erab, III, 66; M. Numan el-Carim, Edyanu'l-Arab, s. 168; îbn Habib, Muhabber, s. 332. [443] Bakara, 2/219; Maide, 5/90-91; îbn Arabi, Ahkamu'l-Kur'an, I 150; II, 655; Cesas, Ahkamu'l-Kur'an, 1,129. [444] Alusî, a.g.e., 1, 373-374. [445] İbn İshak, Sire, s. 92; îbn Hişam, Sire, I, 201. [446] Kalafat, Y., Doğu Anadoluda Eski Türk înançlaının İzleri, s. 20-27.b. [447] Hamidullah, M., İslâm Müesseselerine Giriş, s. 39-41. [448] Mavsili, el-lhtiyar, 1,141; Zeylai; Nasbu'r-Raye, III, 15,1, 386. [449] Kişiye ta'zim için değil Allah'a şükür için. [450] Alusî, a.g.e., I, 374-375. [451] Maicle,5/3. [452] Alusî, a.g.e., 11,316. [453] Alusî, a.g.e., -II, 317. [454] Dr. Ali Çelik, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/411-413. |