๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Asrı Saadette İslam => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 30 Eylül 2010, 19:24:00



Konu Başlığı: Evlerde hayat
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 30 Eylül 2010, 19:24:00
Dördüncü Bölüm


EVLERDE HAYAT


I. Evlere Girerken İzin İsteme
 

Câhiliye döneminde, araplar arasında her evin bir harîmi (izin almadan girilmemesi gereken yer) olduğu anlayışı vardı. Evlerin nevi önemli değildi. Ev maddesiyle değil, içinde yaşıyanla ev kabul edilirdi. Bu bakımdan içinde insan yaşıyan en basit bir çerge, ev kabul edilir ve izin almak gerekirdi. Bazı bedeviler izin almaz, veya çok kaba sayılacak tarzda izin alırlardı. Bazıları kapı­da durur, "ey falan çık" veya "ey falan gireyim mi?" gibi sözlerle izin isterlerdi. Ebû Davud'un bir rivayetine göre, Hz. Peygam­ber1 den huzuruna girmek için izin isteyen bir adamın, "gireyim mi?" demesi üzerine Hz.Peygamber, hizmetçisine çıkıp ve o ada­ma, "es-Selâmu aleyküm. Gireyim mi?" diyerek izin almayı öğret­mesini emretti.[31] Tabiî en kaba izin isteme biçimleri "ey falan çık" demeleriydi. Hz.Peygamber'e karşı yapılan böyle bir kabalıkla il­gili olarak "(Rasûl'üm) odaların önünde bağıranların çoğu aklı er­mez kimselerdir."[32] âyeti nazil olmuştur.

Yabana bir eve, veya ev içinde bir odaya girilirken, içerdekiler anne-baba gibi yakın kimseler bile olsalar izin istemek bilindiği gibi Kur'an'nm bir emridir. Nur sûresi(24)'nin 58.âyeti, izin iste­menin üç defa olması gerektiğine delâlet etmektedir. Ayetler, izin isteme âdetinin araplar arasında var olsa bile herkes tarafından tam uygulanmadığım da göstermektedir. Hz.Peygamber evlere girerken mutlaka izin alınmasını emreder.

Hadis musannıflarmdan, Buhârî, Tirmizî, Dârimî ve Mâlik kitaplarında izin istemeye özel bir bölüm(kitap) ayırmışlardır. Diğerleri de edeple ilgili bölümlerde özel bablar tahsis etmişlerdir. Bu kitapların ihtiva ettiği hadisler incelendiğinde çoğunun selam verme konusunda olduğu görülecektir.Çünkü Hz.Peygam-ber üç defa selam vermek suretiyle izin istemeyi emretmişlerdir. Ancak Hz.Ömer'in huzuruna girmek için izin isteyen Ebu Musa el-Eş'arî'nin üç defa istediği halde, izin verilmeyince geri dönmesi üzerine, Ömer'in dönüş sebebini sorması ve kendisine Hz. Pey­gamberin sözleri hatırlatılınca şahit istemesi, bu âdetin henüz Sahabe'nin bir çoğu tarafından Hz.Peygamber'in öğrettiği şekil­de tam olarak bilinmediğini de göstermektedir.

Arapların büyük bir çoğunluğu haymelerde ve çadırlarda oturdukları için izin isteme sesle olurdu, islâmiyet, başkalarının aile mahremiyetini çiğnetecek en küçük davranışları bile hoş gör­mediği için özellikle hayme ve çadırlarda kapının tam karşısına durmaksızın selam vermek suretiyle izin istenir.îçeriden cevap gelmemesi halinde üç defa tekrarlanır ve dönülür. Ancak, bu gün zil bulunmayan evlerde olduğu gibi kapıya vurmak şeklinde izin isteme, Hz. Peygamber'in ve sahabenin adetlerindendi. Kerpiç ve taş evlerde sesin içeriden duyulması zor olabileceğinden genellik­le bu tür evlerde izin bu şekilde istenirdi.Kapı yerine çadır kanat­ları kullanılmışsa da durum aynıydı.Parmakların ucuyla vurul­mak suretiyle izin istenirdi.Rasûlullah'ı ziyarete gelenler bu şe­kilde izin isterlerdi.[33]

 

II. Temel Atma Merasimleri
 

Hz .Peygamber'in Kubâ Mescidi ve Mescid-i Nebevinin temel­lerini bir nevi merasimle atmıştır. Kubâ Mescidi inşa edilirken ön­ce kendisi temele bir taş koymuş, sonra sırayla Ebû Bekir ve Ömer yan yana birer taş koymuşlar ve inşaatı başlatmışlardır.

Hadis kaynaklarında temel kurbanı ile ilgili bir kayda raslayamadık. [34]

 

III. Ev Yapanın Yemek Vermesi
 

Araplar sevinç ve kutlama için verdikleri yemeklere genel olarak "velime" derler. Kelime aslında düğün yemeğine verilen addır. Diğer kutlamalarda verilen yemeklerin de kendine has bir adı vardır.Yeni ev  yapanların inşaat bitip eve girdikten sonra kutlamak için verdikleri yemeğin adı ise "vekîra" idi. Hz.Peygam-ber'in bunu tasvip ve reddine dair bir rivayete rastlayamadık. [35]

 

IV. Evlerde Ateş Yakma Ve Aydınlatma
 

Araplar evlerde nasıl ateş yakarlardı? Yakın zamana kadar hemen herkesin cebinde bulunan çelik çakmak ve çıngı çıkarma­da kullanılan çakmaktaşı ile yumuşak kav her halde o zamanın insanlarında da vardı."Zend" kelimesiyle ifâde edilen çakmak ha­dis kaynaklarında fazla geçmemektedir. Halkla idarecisi arasın­da bir engel teşkil eder endişesiyle Sa'd b. Ebî Vakkas in Kûfe'de yaptırdığı Dâru'l-imâre (Vali konağı)'yi yakmak üzere gönderilen Muhammed b.Mesleme'nin görevini böyle bir çakmakla yerine getirdiği rivayeti insanların yanlarında çakmak taşıdıklarına bir işaret sayılabilir.

"O size yeşil ağaçtan jzteş yaptı.Siz onu yakmaktasınız." [36]âyetinin tefsirinde genellikle müfessirlerin devindiği bir ateş yak­ma usulü daha vardır.Merh ve afâr denilen badiye ağaçlarının dalları yeşil de olsa bir birine sürtülünce kibrit gibi ateş çıkarmak­tadır. Bu bakımdan araplar, "Her ağaçta ateş vardır fakat merh ile afar çok bulmuştur." derler. Nüveyrî, "bu söz onların çabuk tu­tuşma sındandır" der.

Arabistan Yarımadasında yapılan arkeolojik kazılarda bu gün müzelerde görülen klasik bronz lambaların benzerleri bulun­muştur.

Fakat Mescid-i Nebevî'nin aydınlatılması ile ilgili hadisler­den anlaşıldığına göre araplar arasında fitilli lamba kullanımı pek fazla değildi. Mescid-i Nebevi başlangıçta hurma dalları ya­kılmak suretiyle aydıniatılıyordu.Ticaretle meşgul olan Temim ed-Dârî bir Şam dönüşünde yanında getirdiği kandil bağları, gerekli fitil ve yağla mescidde ilk defa kandil yakmıştır. Hz.Aişe'nin ifadesine göre Hz.Peygamber'in yaşadığı dönemlerde genellikle evlerde lamba bulunmamaktaydı. Bununla beraber ''Lambalarınızı yakın", "gece yattığınızda lambaları söndürün", "Rasûlullah bize lambaları yakmamızı emretti" gibi hadislerde geçen ifâdeler bir kısım evlerde lamba bulunduğunu germek­tedir. Nitekim bir farenin, herhalde yağlı olduğu için yaıan bir fi­tili, Hz.Peygamber'in "humra" denilen hurma dalında irülmüş seccadesi üzerine bıraktığı ve dirhem büyüklüğünde  zolümu-nü yaktığını Ebû Dâvûd rivayet eder.

Mâbedlerde genellikle lamba bulunuyordu. Mescid-i Nebevî'ye, yukarıda zikrettiğimiz gibi lamba korkuştur, Hz.Peygamber Mescid-i Aksanın kandillerine yağ gerilmesi­ni ister, Imrulkays, Muallakasmda at tasviri yaparken manastırlardaki lambalardan söz eder.Bu beytten aynı zamatıı: dönem kandil malzemesi hakkıda da bilgi sahibi oluyoruz.

"Onun ışığı, bir rahibin bol zeytin veya susam batır­dığı fitilin ışığı gibi etrafı aydınlatır."

Hadislerde kor "cemra" kelimesi geçmekle birlikte ril içinde yanması yavaşlatılmak suretiyle ateş yakma âdetinir. iraplarda olup olmadığına delâlet eden bir kayıt göremedik. Ancıs.. Wester-marek'm verdiği bilgilere göre, bedeviler gibi yaşayan : ^beriler, devamlı yanmasını bereket saydıkları ateşin muhaf^ası için üzerini külle örtmekte ve böylece onu yemden yakma umetinden kurtulmuş olmaktadırlar.

Ateşi karıştırmak için kullanılan âlete araplar Minaşe derler. Bu kelime Türkçe'ye "maşa" olarak geçmişti:

Ateş araplarda komşunun komşudan istediği şeyler arasın­dadır. Türkçede kullandığımız "ateş alma " deyimi arlarda da vardır. Hz.Peygamber, insanların ortak olduğu ve i:osunun komşuyu boş geri çeviremiyeceği üç isteği arasında ateşi de sa­yar. Diğerleri su ve tuzdur.[37]

 

V. Komşuluk
 

Komşuluk her kültürde önemlidir. Arap toplumzia darb-ı mesellere konu olmuş komşular vardır. Arap iyi konimi anlat­mak için "Ebû Düvâd'm komşusu gibi komşu" der.  Düvâd, komşusunun koyun veya devesi Ölse hemen onu kem. nalından telâfi ederek komşusunu teselli edermiş.

Türkçe'deki "Ev alma, komşu al!" atasözü, darb-mesel olmuş bir hadistir. Aslı "Evden önce komşu, yoldan önce, arkadaşı (bul)" şeklindedir Arap komşusunun kötülüğü sebebiyle sattığı evi için de, "Komşumu sattım, evimi satmadım" der.

Hz.Peygamber iyi komşuyu kişiyi mutlu eden şeyler arasında sayar.

Hz.Peygamber'in iyi komşulukla ilgili hadislerinin îslam top­lumunu yönlendirdiği muhakkaktır. Komşular arasında sevgi ve meveddetin artması için küçük ayrıntılar bile ihmal edilmemiştir. Mesela, Hz.Peygamber, Hz.Ayşe'den, evlerine gelen küçük komşu çocuğunun eline bir şey vermesini ve onun sevgisini kazanmasını ister.

"Şuf a hakkı"; komşunun duvarını dayamasına , duvarı üzeri­ne mertek koymasına izin verilmesi ; evin komşunun rüzgarını kesmiyecek şekilde inşa edilmesi ve yemek kokusuyla onun ra­hatsız edilmemesi ; "mâ<un" denilen, Ödünç istenen kap-kacak gibi şeylerin ariyet olarak istendiğinde verilmesi ; komşu açken tok yatılmaması ; kişinin kendisi için hoşlandığı şeyleri, komşusu içinde arzu etmesi ve Hz.Peygamber'in daha bir çok hadisleri, Isam toplumunun bu konudaki kültürüne yön veren sünnet pren­sipleri olmuşlardır. [38]

 

Beşinci Bölüm


EV EŞYALARI


Hz.Peygamber döneminde evlerde bulunan mobilya türün­den eşyalardan "tefriş ve tezyin" başlığı altında kısmen söz cildi. Onları, burada tekrarlamaya gerek duymadık.O tür eşyalardan, sadece yatak ve yaygılar üzerinde kısaca duracağız. [39]

 

I. Yatak Ve Yaygılar
 

Hz.Peygamber'in evinde gündüzleri yaygı »geceleri pere; ola­rak kullanılan hurma lifinden yapılmış bir yaygı vardır. Bu "ba­rıda sözü edilen yine hurma dallarından örülmüş seccadede: ayrı olmalıdır. Halı araplarca bilinmekle birlikte, Hz.Peygamber kullanmamıştır.Bu nedenle Sahabeden bazısı kullanılmasının kera­hetine inanmaktadır. Ancak hadislerden Rasulullah'm bunu tec­viz ettiği anlaşılmaktadır.

Hz.Peygamberin içi lifle doldurulmuş ve yüzüne deri çekmiş bir döşeği bir de yastığı vardı. Buhârî'nin, Hz.Peygamber hayatını anlatmak bakımından hadisi, Rikak kitabında zikretme­si değerli kumaşlarla yüzlenmiş yatakların da var olduğumu gös­termektedir. Nitekim Hz.Aişe, perde olarak kullanmamdan Hz.Peygamber'in hoşlanmaması sebebiyle üzerinde kanatlı at de­senleri bulunan kumaşı yastık yapmıştır. Müslim'in Fite- 95.) kitabında naklettiği bir hadisten kadifenin de yatak yüzü olarak kullanıldığını anlıyoruz.

Tefriş ve Tezyin bölümünde de zikrettiğimiz gibi, Hz.Aişe nin Şa'ban ayının on beşinci gecesi ile ilgili bir rivâyetinden adı verilen ve kadınların büründükleri futaların bir battaniye gibi kullanıldığı anlaşılıyor.Kendisine sorulan sorulardan karışımı (haz), îbrişim, pamuk, keten ve saf yün gibi makinelerden yapılabildiği anlaşılan "mırt'"m Hz.Ayşe'nin anlattıklarına göre çözgüsü kıl, argacı ise yünden yapılmıştı

Vahşi hayvan derileri de yaygı olarak kullanılıyor olmalıdır. Semure b.Cündüb'ün naklettiğine göre Hz.Peygamber vahşî hay­van derilerinden yapılmış yaygıların kullanılmasını yasaklamış­tır, tbn Ebî Şeybe, bunda beis görmiyen Ebû Hanife'ye cevap ka­bilinden Hz.Peygamber'in bu tür yaygıları hoş görmediğine dair hadislerini zikreder.

Elde edilmesi, kilim vs.den nisbeten daha kolay olan koyun postu bir çok evde var olmalıdır. Hz.Peygamber'in kızının evinde Hz.Ali ile evlendiğinde kullandığı yegane yaygı olduğunu daha Önce belirtmiştik.

Hz.Peygamber dönemi arap evindekaplar ve silahlar dışında demirden yapılmış eşya olup olmadığı konusunda çok az rivayet vardır. Tabarânî, ders verdiği bir sırada dînini öğrenmek isteyen bir kişiyle Hz.Peygamber'in özel olarak ilgilendiği ve ayakları de­mirden kürsü üzerinde ona ders verdiğini rivayet eder.[40] Bu "kürsî"nin bugün bazı arap ev ve kahvehanelerinde bulunan ve sı­cağı daha az hissettirecek, terlemeyi önleyecek şekilde demirden dört ayak üzerindeki çerçeveye gerilip örülmüş iplerle yapılan sandalyeler tarzında olduğu anlaşılıyor.Çünkü hadisde geçen "hulp", lif veya liflen veya pamuktan yapılmış ince ip manasına gelmektedir. Bu rivayetten, Medine demircilerinin sadece kaz­ma kürek, balta, hayvan nalı ve silah gibi şeyler yanında bu tür ev eşyaları da yaptıkları anlaşılmaktadır. [41]

 

II. Mutfak Eşyaları
 

A- Değirmen
 

Hicaz'ın hemen güney doğu ucunda yer alan ve son yıllarda yapılan arkeolojik kazılarda bulunan tarihî eserlerin arap kültü­rünün geçmişinin aydınlatılmasında önemli bir yeri olan Fav Kar­yesinde bulunan eşyalar arasında taş değirmen de vardır.Bu de­ğirmenlerden Hz.Peygamber döneminde hemen her evde olduğu anlaşıhyor.Hicaz'da su ve yel değirmeni bulunduğuna dâir kay­naklarda bir bilgiye rastlayamadık. Birincisinin olması su darlığı  sebebiyle zaten imkansız gibidir. Ancak Hz.Peygamber'in iyiliği emredip kötülüklerden başkalarını sakındırdığı halde, kendi ha­yatında söylediklerini yaşamıyan insanların uhrevî cezaları anla­tılırken kullanılan "...eşeğin değirmen taşını döndürdüğü gibi..."[42] benzetmesi, hayvan tarafından döndürülen değirmenlerin varlı­ğını göstermektedir. Hz.Peygamber'in yaşadığı dönemde ekmek için tahıllar genelde taş el değirmenlerinde kırılır, kepeği üflene­rek alınır ve bir kabda yumuşamaya bırakılır, bir miktar bekle­dikten sonra hamur yapılırdı. Ekmeğin bu şekilde elde edilmesine bağlı olarak hemen her evde taş el değirmeni vardı.

Hz.Fâtıma, evlendiğinde baba evinden getirdiği eşyalar ara­sında bunlardan bir tane vardı. Hz.Peygamber'e devamlı olarak kullandığı taş değirmenin ellerini yara etmesinden şikayet ede­rek bir hizmetçi istemişti. [43]

 

B- Elek
 

Hz.Peygamber'in asrında Hicaz'da elek lüks sayılırdı.Yukan-da izah ettiğimiz hamur yapma şeklinden de anlaşılacağı gibi elek bilinmekle beraber evlerde bulunmamaktaydı.Hz.Aişe'nin vefat ettiği 58 h./678 milâdî yıldan önce Hz.Peygamber'in sâde hayatını anlatırken onun hiç elenmiş undan yapılmış ekmek yemediğini söylemesinden de anlaşılacağı gibi ancak fetihler sonrasında hi­caz mutfağına elek girmiştir denilebilir. Hz.Peygamber'in vefa­tından sonra görülen ilk refah alâmetidir. [44]

 

C- Sofra
 

Hz.Peygamber döneminde deriden sofralar üzerinde yemek yenilirdi. "Sükurruce" denilen ve müslümanların îranla tanışma­sından sonra onların evine giren ahşap sofra veya yemek masası lükstü. Rasûlullâh'ın sağlığında üzerinde yemek yemediği rivayet edilen ve Aynînin tanımına göre bir zira' kadar (yaklaşık 48 cm.) yükseklikteki ayaklarıyla birlikte tamamı bakırdan olan ve üzerine konulan kâselerle en az iki kişi tarafından taşınan "hu-van" denilen sofralar   bazı kimselerin evinde olmalıdır. [45]

 

D- Kaplar
 

Fıkhu'1-lüga yazarına göre, araplar değişik sıvılar için kulla­nılan kaplara değişik isimler vermişlerdir; Su kabına "sika" ve "kırba" ,şarap veya sirke kabına "zıkk" ve "zükra" , süt kabına "vatb" ve "mihkan", tere yağı kabına "ukke" ve "nihy" »zeytin ya­ğı kabına "misâb" ve "hamît" , bal kabına da "bedf" demişlerdir. Hadis kaynaklarım incelediğimizde bu kaplar her zaman belirti­len amaçlar için kullanılmadığını görüyoruz.Yukarıda su için kul­lanıldığı ifade edilen kaba bazen nebiz yapıldığı , bazen "vedek" denilen eritilmiş iç yağı konduğu rivayet edilmektedir. Bu kaplar­dan bazıları hadislerde çok kere geçmektedir. Bunların bir kısmı hakkında bilgi vereceğiz. [46]

 

E- Madenî Kaplar
 

Altın ve gümüş hadislerde çokça geçmesine rağmen bu kapla­rın çokluğundan değil bunların ekonomik önemlerinden olsa ge­rektir.

Evlerde son asra kadar en fazla bulunan kap çeşitleri muhak­kak ki bakır ve alaşımlarındandı.Hz.Peygamber döneminde de bakır kaplar muhakkak vardı.Ancak kalay her zaman kolay bu­lunmayan bir maddedir. Ibn Ebî Şeybe'nin zikrettiği bakır kapla­rın kokusundan dolayı abdest almaktan hoşlanılmadığına dâir rivayetler bu kapların kalaysız olduklarını göstermektedir. Ibn Ebî Şeybe kapların gümüşle kaplanması konusunda bir bab aç­mıştır, ancak hadislerde kalaya raslayamadık. Bununla birlikte yemek pişirmede kullanılan bakır tencereler vardı."Mircel" deni­len bu tencerelerden Hz. Peygamberin evinde de vardı. Mircelle-rin taş veya topraktan da yapıldığını söyliyenler varsa da bunlar sadece bakırdan yapılan tencerelerin adıdır.

Müberred, "selm" denilen ve bir kulpu ve ağzında ahşab bir kapağı bulunan kovadan bahseder. Su ile dolu olan boş, olmayan kovalara araplar "zenûb" derler.

Hz.Hafsa'mn bakır bir leğeni vardı. Hz. Peygamber vefat et­tiği son hastalığı sırasında bu bakır leğen içerisinde yıkanmıştır. Bunlara "mirken" de denilirdi.Ahşabtan olanı da vardır.

İçinde yemek yenen kaplarından en büyüklerine "desîa" ve "cefne" diyorlardı. Birincisi, yirmi kişiyi doyuracak kadar yemek alırdı. Devenin karnına benzediği için bu ad verilmiştir. Muhte­melen bu gün bazı türk evlerinde kullanılan "âşûrâ tenceresi" bü­yüklüğünde bir kabtı. İkincisi Kur'an'da Süleyman(a.s.)'ın sara­yında cinlerin kendisi için yaptığı kaplar arasında zikredilir.

"Cefhe" Hz.Peygamber'in hadislerinde de muhtelif vesilelerle geçmektedir. Bunlardan birinde Benî Âmir elçileri Hz.Peygam-beri "Sen velimizsin..Sen efendimizsin..."gibi övgü sözleri arasın­da geçmektedir. Araplar çok ikram eden kişilere bu şekilde iltifat ederlerdi.

Arapların o dönemde kullandıkları daha bir çok madenî kap kaçak çeşidi vardır. [47]

 

F- Taş Ve Toprak Kaplar
 

Hadislerde geçen "taş kaplar" ifadesiyle kısmen de olsa top­rak kaplar kasdedilmiş olabilir.Kur'an'da üç yerde zikri geçen "hıcâre min siccîl" (siccîlden taş) genellikle "pişmiş çamur" (sera­mik, kiremit, porselen vb.) şeklinde tefsir edilmiştir.Taberî'de yer alan bir yoruma göre kelime, farsça "senk" (taş) ve "kil" (seramik çamuru) kelimesinden birleşerek arapçaya geçmiş olduğu ve "Pi­şirilerek taşlaşmış çamur" anlamına geldiği ifade edilir. Bununla beraber kazılarda ortaya çıkan, müzelerde yer alan ve sanki bir seramikçi ustalığıyla yapılmış taş kaplar vardır. Rasullah'a abdest alması için getirilen ve su arttırma mucizelerinden birini gösterdiği kap, "taştan bir mihdab " ifadesi ile verildikten sonra seksen kişinin abdest aldığı kabın küçüklüğü anlatılmak için "elin, içinde açılamıyacağı kadar" ifadesi kullanılır. "Bürme" adı verilen tencereler hicaz ve yemende bilinen bir taştan (palandız) yapılmış tencerelerdir.

Hâlen kullanılmakta olan yeşil sırlı çömlekler, Hz.Peygam-ber zamanında da vardı .Hadislerde "el-cerrul-ahdar" veya"hantem" olarak zikredilmektedi.

Fâv'da yapılan kazılarda halen Anadolu evlerinde tereyağı saklanan yeşil sırlı çömlekler ve heykeller bulunmuştur. Arap Yarımadasının bu yöresinde insanların toprak kap yapmayı çok önceden bildiklerini göstermektedir. Ashâb'ın içinde çömlek yapmayı bilen vardı.Ahmed b. Hambel'in bir rivayetinde, Gâbir b.Abdullah, Rasûlullah için testi yaptıklarını, getirip önüne bı­raktıklarında kırmızı rengini ilk görüşte et sandığını ve bunun üzerine kendisi için bir koç kestiklerini anlatır. Ancak îbn Ebî Şeybe yeşil sırlı çömleklerin Mısırdan getirildiğini rivayet eder. Özellikle toprak kapların dış kısımları ziftleniyordu. Muhte­melen ziftleme, çabuk kırılan toprak kapları daha dayanıklı bir hale getirmek içindi. [48]

 

G- Deri Kaplar
 

Hz.Peygamber deri kapları tavsiye etmiştir. Halen göçebeler tarafından kullanılan tuluklar,Hz.Peygamber döneminin de önemli bir su kabıydV'Mizâde ya da satîha nâmı verdikleri koca tulumların biri baş, ikisi ayak tarafında olmak üzere üç ağzı var­dır. "Kırba" denilen tuluklar ve yukarıda zikredilen kaplardan "zıkk" deriden yapılmış kaplardandır. Bu kaplar genelde sirke ve şarap konan deri kaplardı.Bu bakımdan hadislerde (bir zıkk şa­rap...zıkklarda şarap) gibi ifadelerle geçmektedir. Arıcılıkla da uğraşan göçebelerin yaptıkları gibi araplar, bu tuluklara bal da koyuyorlardı. Bu bakımdan Tirmizî'nin rivayet ettiği bir hadisde balın zekatı konusunda "her on tulukta bir tuluk" ifadesi kulla­nılmaktadır. Yukarıda da belirtildiği gibi bal konulan kaplara "bedf" de denilmiştir.îbn Manzur, yeni olan zıkk'lara ve sikalara bu adın verildiğini belirtmektedir .Hemen ardından zikrettiği ha­diste Hz.Peygamber Tihâme'yi baştan sona havası değişmediği için her taran tatlı olan bal derisi bedi'a benzetir. Bu tür deri kap­lar sütten yağ çıkarmada da kullanılır. "Nihy", denilen kaplar da deriden veya topraktan olur,deriden olanı sütten yağ çıkarmak için kullanılırdı. Anadolunun bazı yörelerinde bir birine bağlan­mış ve ayakları açılmış üç ağaca gerilen ve içine dökülen yoğurt bişşek denilen aletle devamlı dövülerek yağ çıkarılan palamutla terbiye edilmiş derilere "yannık"(yağhktan bozma) denilir. Bah­settiğimiz deriler muhtemelen aynı şekilde kullanılıyordu.

"Cüf' denilen deve derisinden yapılmış yarım tulumlar da o dönemde kullanılan kaplardandır.Bunların ağızları büyük olma­lıdır ki yağmur yağdığı zaman "hirşefe" denilen bezlere emdirilen sular içine sıkılmak suretiyle içme suyu elde edilirdi. [49]

 

H- Sığır Derisinden Yapılan Büyük Kova, (Ğarb)

 

Bu kapların daha küçük olanı ve Anadolu'da "yağ derisi" denilenine araplar "ukke" diyorlardı.Genellikle Anadolu'da tere yağı oğlak derilerine konulur. Ha dişlerde ifadesi kullanılması içi­ne genellikle yağ konulduğunu göstermektedir.Bununla beraber az önce sözü edilen zıkk (tuluk)'lar gibi bunlara da bal konuluyor­du, içine yağ konulup karın kısmı şiştiği için bu şekilde isimlendi­rilmiştir. Araplar kadın şişmanlayıp karnı şişince "ukke gibi oldu" derler.

Arapların yolculuk sırasında kullandıkları kapların bir kısmı da deridendir. Bunlar tek ve çift katlı deriden oluşmaktaydı. "Şenne" adı verilen kırbalar, diğer kaplara nazaran suyu oldukça uzun bir zaman soğuk tutabiliyordu . [50]

 

1- Bitki Kaplar
 

Araplar bitki cinsinden bazı kaplar da kullanmışlardır. Ah­şaptan oyma bardaklar bunlardandı.Hz.Peygamber'e uzun yıllar hizmet etmiş olan Enes b.Malik'in elinde Hz.Peygamber'e ait bu tür bir su kabı hakkında bazı detay bilgileri Buhârî'de bulmak mümkün olmaktadır. "Nudar" ağacından yapıldığı ifade edilen bardağın üzerinde Ibn Sîrîn'nin anlattıklarına göre demirden bir halka bulunmaktaydı.Enes, bunun yerine altın ve gümüş bir hal­ka geçirmek istemiş fakat üvey babası Ebû Talha, Rasûlullah'm yapmış olduğu hiç bir şeyi değiştirmemesini tavsiye etmiştir. Bar­dak daha sonra çatladığında etrafına gümüş halkalar geçirilmiş­tir.[51] Ahşab bardaklardan bir emsine "cümcüme" denilirdi.Bu tür bardakların imal edildiği bir manastır bulunan yer, "Deyru'l-cemâcim" diye adlandırılmıştır.

Hz.Peygamber'in içinde nebiz yapmayı yasakladığı kaplar­dan biri de hurma gövdesi oyularak elde edilmiş bir nevi fıçıdır. Buna ağaç oyularak elde edildiği için delmek, gagalamak fiilinden müştak olarak "nakîr" denilmiştir. Daha çok Yemâme ahâlîsi bu çeşit kaplarda nebiz yaparlardı.

Su kabağı "dübbâ"da içinde nebiz yapılması yasaklanan kap­lar arasında zikredilmiştir. Çok sayıda hadisde zikredilmesinden anlaşıldığına göre oldukça yaygındır. Sıcak iklimi seven su kabaklarının temini her halde zor değildi. Bilindiği gibi bunlar ağız ola­rak açılan yere göre kepçe ve testi olarak kullanılabilir.

Aynı hadislerde bir de "müzeffet" veya "mukayyer" denilen ziftlenmiş kaplardan söz edilir. Dış kısımları ziftle örtülmüş kap­lara bu ad verilir.Nebiz konusunda İmam Malik'in tuluk hariç bü­tün ziftlenmiş kaplan kerih gördüğüne dâir Müdevvena'daki bir rivayet  deri kapların bile ziftle kaplanabildiğim   göstermektedir.

Hurmanın dallarından elde edilen tabaklar ve "miktel" adı verilen zembillerin yanında kütüğünden bir çok şekilde yararla­nıldığı muhakkaktır.Hz.Peygamber'in "aydâne" demlen hurma ağacı kütüğünden oyularak yapılmış bir lâzımlığı yaşlılığında ge­celeri küçük su dökmek için kullanmıştır. [52]

 

I- Cam Kaplar
 

Cam sanatının en iyi bilindiği hatta muhtemelen doğduğu yer Ortadoğu olmuştur.Süleyman (a.s.)'ın sarayındaki muhteşem billur dekoru Kuran haber vermektedir. [53]Kristal zemini, Saba Melikesi Belkıs su zanneder ve ıslanmasın diye eteğini sığamaya kalkar.Bu seviyeye ulaşabilmiş bir sanattan sonraki nesillere az da olsa bir şeyler mutlaka intikal etmiştir.

Araplar belki ileri bir teknoloji gerektirmeyen cam yapımını, kumu eritecek yüksek ısıyı sağlama zorluğuna binaen ihmal et­miş olabilirler.Bununla birlikte Fav'da yapılan arkeolojik kazılar­da Hz.Peygamber'den bin yıl önceye ait cam kaplar bulunmuştur.

Hz.Peygamber döneminde kullanılan cam kaplar Suriye yö­resinden ithal edilmiş olmalıdır.

îbn Mâce'nin "cam kabdan içmek" babında zikrettiği gibi Hz.Peygamber'in cam bir bardağı vardı ve bundan su içmekteydi. Ibn Sa'd'm rivayetine göre bu bardak Mukavkıs tararından hediye edilmiştir.[54]

Hadislerde daha çok şişe, bilhassa küçük koku ve sürme kap­ları olarak geçmektedir.

Hz.Peygamber dönemi evlerinde daha bir çok kap kaçak, silah, hayvan donanımları, ipler gibi eşyaların olduğu muhakkak­tır. [55]


[31] Ebu Davud, Edep, 127.

[32] Hucurat, 51/ 4.

[33] îbn Hacer, Metalib, 11,420.

Doç. Dr. Vecdi Akyüz, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/49-50.

[34] Doç. Dr. Vecdi Akyüz, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/50.

[35] Doç. Dr. Vecdi Akyüz, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/50-51.

[36] Yasin, 36/80.

[37] İbn Mace, Ruhun, 16.

Doç. Dr. Vecdi Akyüz, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/51-52.

[38] Doç. Dr. Vecdi Akyüz, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/52-53.

[39] Doç. Dr. Vecdi Akyüz, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/54.

[40] Mucemü1-kebir,II, 49).

[41] Doç. Dr. Vecdi Akyüz, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/54-55.

[42] Buharî, Bed'ü'1-halk, 10)

[43] Doç. Dr. Vecdi Akyüz, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/55-56.

[44] Doç. Dr. Vecdi Akyüz, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/56.

[45] Doç. Dr. Vecdi Akyüz, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/56.

[46] Doç. Dr. Vecdi Akyüz, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/57.

[47] Doç. Dr. Vecdi Akyüz, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/57-58.

[48] Doç. Dr. Vecdi Akyüz, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/58-59.

[49] Doç. Dr. Vecdi Akyüz, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/59.

[50] Doç. Dr. Vecdi Akyüz, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/60.

[51] Buharı, Eşribe, 29; Humus, 5.

[52] Doç. Dr. Vecdi Akyüz, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/60-61.

[53] Nemi, 27/44.

[54] İbn Sa'd,I, 485.

[55] Doç. Dr. Vecdi Akyüz, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/61.


Konu Başlığı: Ynt: Evlerde hayat
Gönderen: Mehmed. üzerinde 18 Ağustos 2019, 13:45:57
Esselamu aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Evlerde hayat
Gönderen: Melek Nur Çelik koü üzerinde 19 Ağustos 2019, 14:09:34
Paylaşım için Allah razı olsun..


Konu Başlığı: Ynt: Evlerde hayat
Gönderen: Züleyha üzerinde 20 Ağustos 2019, 11:14:25
Allah razı olsun hocam insallah selam ve dua ile


Konu Başlığı: Ynt: Evlerde hayat
Gönderen: Sevgi. üzerinde 26 Mayıs 2023, 21:42:01
Esselâmu Aleyküm Rabbim ilmimizi artırsın inşaAllah