๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Asrı Saadette İslam => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 29 Eylül 2010, 14:07:28



Konu Başlığı: Cahiliyedeki halk inançları
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 29 Eylül 2010, 14:07:28
A. CAHİLİYEDEKİ HALK İNANÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ


İslâm'ın ortaya çıktığı dönemde Hicaz Bölgesinde yaygın olan Halk inançlarını, muhtelif açılardan ele aldık. Bunları, Sosyal Hayatla ilgili, Dini Hayatla ilgili halk inançları olarak sınıflandı­rıp ana hatlarıyla inceledik. Burada hemen şunu belirtmeliyiz ki o da: O döneme ait inançları ayrıntılı bir şekilde tesbit etmemiz im­kansızdır. Bu münasebetle biz, "anahtar terim" özellliğindeki en meşhur halk inançlarını inceleyebildik. Değerlendirmemiz de bu çerçevede olacaktır.

Bir inanç öğesinin doğmasında ve varlığım devam ettirmesin­de birkaç unsurun beraberce mütaala edilmesi gerekmektedir. Bu unsurlar: inancın psikolojik temeleri, toplumun kültürel mi­rası, Coğrafi ve Fizikî çevre ile toplumlar arası etkileşim. Bu dört unsuru, toplumların sosyal hayatıyla ilgili inançlarda hemen ta­mamen görmek mümkündür. Ancak dîni hayatıyla ilgili inançlar­la tıp ve sağlıkla ilgili inançlarda, kültürel miras, etkileşim ve sa­hip olunan dinin tebliğ edilmiş inanç esasları daha fazla etkilidir. Değerlendirmemize konu olan inançları bu perspektif içinde ele almak istiyoruz. Bölgedeki hakim halk inançları ve bölgenin inanç yapısını ana hatlarıyla tekrar ortaya koyarak işleyelim. [455]

 

Sosyal Hayatla İlgili Halk İnançları:
 

Hicaz bölgesinde sosyal hayatla ilgili halk inançlarında her­hangi bir inanç öğesinin doğmasında fizikî çevrenin önemli bir bi­çimde etkisi olduğu görülmektedir. Bunu kültürel miras ve top­lumlar arası etkileşim takip eder.

Câhiliye Araplarmın inanç dünyalarının merkezinde yer alan esas düşünce, "ben duygusu ve dünyevi bağlılıktır." Oluşan değer yargılan, bu iki Özelliğin hayata şu veya bu şekilde yansımasın­dan ibarettir. Benlik duygusu, beraberinde, şecaat ve kahraman­lık gibi güzel hasletlerin yanına, asabiyet duygusunun kuvvetlen­mesine, buna paralel olarak bitmek bümiyen, kan davalarının de­vam etmesine sebebiyet vermiştir. Allah inancına Şirk karıştıran ve onu farklı şekillerde yorumlayan Câhiliye insanı, fiillerin isna­dını Allah'tan başka varlıklarda aramış, bunun sonucu olarak, olayların meydana gelmesini, yıldızlara, aya, gök cisimlerinin hareketlerine, kuşların uçuş istikametlerine, fal oklarına, gözün seğirmesine, uğur taşlarına bağlamıştır, insanın iradesi, çalışma­sı, tercihleri, birtakım sebeplere yapışması gözardı edilmiş, hep­sinden Öte asıl fail-i hakiki unutulmuştur. Benlik duygusu, hırs ve kin duygularım kamçılamış, bu da, sosyal hayatta belli kişi ve gu­rupların diğer insanlar üzerinde tahakküm ve zulüm etmesine va­racak kadar haşin sonuçlar doğurmuştur. Toplum bünyesinde sı­nıf ayrımı doğmuş, halk; hürler, esirler (köleler) ve mevâli gibi. gruplara ayrılmıştır. Bu sosyal bir bölünme olarak kalmamış, dini hayata da yansımış, bazı ibadetlerin uygulamasında halk Ahmesîler ve Hül'ler diye ayrılmışlardır.

Toplumu artık tarihin derinliklerinden getirdikleri inançlar yönetmeye, sosyal normlar halinde hayata yön vermeye başlamış­tır. Geçmişin yanlış kanaatleri, çabuk kabul görmüş, Babilde yay­gın olan büyü ve sihir, Hicaz'a taşınmış, Putperest düşünce Amr bin Luhay'in eliyle bölgeye girmiş, her egemen güç, toplumun bü­tünlüğünü ayakta tutan bir değeri söküp atmış, yerine, benlik, menfaat duygularının hakim olduğu yeni düşünceleri topluma empoze ederek, bir değerler kargaşası meydana gelmiştir. Kalem-mes, takvim devrimi diyebileceğimiz Nesi' uygulamasını, haram ayların yerlerinin değiştirilmesini bu türden kabul edebiliriz. Halk, ümmidir. Bilip öğrendikleri geleneklerinden ibarettir. Halk, kültürel yapı olarak olsun, dinî ve tıbbî alanlarda olsun, kendisini tamamen, bölgede şöhret yapmış Kâhinlerin, Arrâflamı ve Kaiflerin eline teslim etmiş, kendilerinin görünmez varlıklarla irtibat halinde olduklarını iddia eden bu kimselere sonsuz hürmet ve saygı duyar hale gelmişlerdir.

Bölgede silah tüccarlığıyla nn yapan Safvan bin Ümeyye. cariye ve esir tüccarlığıyla holdingleşmiş Teym kabilesinden Ab­dullah bin Cüdan, Suriye'de ticarethaneleri ve ticarî eşya anbar-ları olan zeytinyağı tüccarı Ebû Süfyan, deri ve deri mamülleriyle koku ve ıtriyat tüccarı Amr bin As, Faizle para dağıtan Abbas bin Abdümuttalip, o dönemde servetleri hızla büyüyen toplumda eko­nomik güçleri sebebiyle halkı maddi manevi baskı altında tutan belli kişiler olarak görülüyorlardı. Halkın büyük bir kısmı açlık ve sefalet içindeydi. Bölgenin, Hindistan, îran ve Bizans gibi önemli ticaret yollan üzerinde bulunması, bu iktisadî çalkantının düzel­mesine yetmiyordu. Çünkü insan faktörü Önemliydi. O da yukarı­da açıkladığımız gibi bütün değer yargılarıyla birlikte aşındırıl­mış ve tahrip edilmişti. îşte bu tahribat, sosyal hayatla ilgili halk inançlarında çok net olarak görünmektedir. [456]

 

Dinî Hayatla İlgili Halk İnançları:
 

Hicaz bölgesinde dinî hayatla ilgili halk inançları da sosyal hayatta olduğu gibi, tam bir karışıklık içindeydi. Tek Tanrıcı din anlayışının yanında çok Tanrılı din anlayışı, tek Tanrılı din anla­yışını gölgede bırakmıştı. "Atamız ibrahim Peygamber!.." dedik­leri halde O'nun getirmiş olduğu Hanif dininin prensiplerini ter-ketmişler veya onlara kendilerince yeni yorumlar getirerek Hak yoldan uzaklaşmışlardı. Neydi bu yeni yorumlar? "Biz Allah'a ina­nırız ama, putlarımızı da O'na aracı kılarız." "Melekler, Allah ka­tında Özel yeri olan ve bize şefaat edecek olan kutlu yaratıklardır bu sebepten biz onlara tapınırız, onlar adına yeryüzünde timsal­ler yaparız." "Melekler, Allah'ın kızlarıdır."diyorlar, Cinlere ve şeytanlara zarar vermelerinden korktukları için tapmıyorlar, onlar adına kurbanlar kesiyorlar, adaklar ediyorlar ve yeminler edip andlar içiyorlardı. İbadet hayatları hurafelerle doluydu. Hac ibadetini tahrif etmişler, her kabile kendi anlayışı istikametinde hac eda ediyordu. Her taraf putlarla dolmuştu. Her ailenin birden fazla putu vardı. Mekke ve Kabe'ye karşı beslenen aşırı hürmet, o dereceye ulaşmıştı ki gittikleri yerlere Kabe taşlarından bir par­çayı mutlaka yanlarında götürüyorlardı. Kendilerine uğur getire­ceğine inandıkları put ve putcuklar, hayatlarının ayrılmaz bir parçası gibi kabul ediliyordu. Tevhid inancı tahrif edilmiş, İbra­him dini unutulmuştu. Kutlu mâbed Kabe, put düşüncesi ile kir­lenmişti.

Hicaz bölgesinde milâdî VI. asırdaki halk inançları genel hatlarıyla böyle idi. Görüldüğü gibi, bölge halkı, düzenli bir idarî yapısı bulunmayan, sosyal hayatında, dinî hayatında ve diğer ko­nularda nizâmîlik olmayan, tamamen gelenekleriyle ve inançla­rıyla yaşayan bir toplumdu. Hz. Peygamberin risâlet göreviyle memur edilmesinden sonra, 23 yıllık kısa risâlet döneminde bu toplum, inançlarıyla, değer yargılarıyla, sosyal bnnyesiyle adeta yeniden doğmuştu. Hz. Peygamberin tebliğ ettiği Kuran ve yaşa­dığı sünnet ile toplumda ne yapılmıştı da büyük değişim meydana gelmişti? Yüzyıllar,boyu devam eden gelenekte ve inançtaki yeni anlayış ne idi? Bunların neler olduğu hakkındaki bilgileri, halk inançlarını incelerken temas ederek ortaya koymaya çalıştık. Gördük ki, Hz.Peygamber, bir kısım halk inançlarını ilga etmişti, (ortadan tamamen kaldırılmıştı), bir kısım halk inançlarını ıslah etmişti (onların doğru şekillerini göstererek yanlışlar düzeltilmiş­ti), bir kısım halk inançlarım ise ibkâ etmişti (yani aynen bırak­mıştı). Burada bunları tekrar özetlemeyi uygun görüyoruz. [457]

 

Hz. Peygamber'in İlga Ettiği (Kaldırdığı) Halk İnançları:
 

1. Uğursuz Sayma inancı (:Teşe'üm):Bu inanca konu olan, Baykuş Ötmesinin uğursuzluğu, Gûl inancı, kadın-ev ve atın uğursuzluğu, fasık hayvanlar, karga, yılan, fare, akrep gibi hay­vanların uğursuzluğu gibi inançlar tamamen reddedilmiştir. Çünkü Tevhid anlayışına zıddır. Her şeyin yaratanı Allah'tır. Ha­yır şer, iyi kötü ancak Allah'ın takdiriyle olur. Bu sebepten Hz. Peygamber (s.a): "Eşyada uğursuzluk yoktur..11 buyurarak bu ger­çeği anlatmıştır. Hangi konuda olursa olsun muÜak olarak "Uğur­suzluk sayma" inancı tamamen kaldırılmıştır.

2. Kâhin ve Arrâflara başvurarak gayb hakkında bilgi edin­mek: Bu da reddedilmiştir. Kâhin ve Arrâf ı tasdik eden kimseler küfürle nitelenmiş, "Gaybm anahtarının ancak ve sadece Allah'ın elinde olduğu" bildirilmiştir. Allah'tan başka hiç kimse gayba dair bilgi veremez. Peygamberler dahi ancak kendisine bildirileni söy­lemişler, o konuda bilgi vermişlerdir.

3. Tevhid düşüncesini zedeleyen veya ihlal eden her türlü dü­şünce ve inanç, reddedilmiştir. Tevhid anlayışı hayatın her safha­sına yerleştirilmiştir. O da, Allah'ın mutlak güç ve kudret sahibi olduğu, mutlak hakimiyetin O'nun elinde olduğu bir ve tek yüce varlığın Allah olduğu ve O'nun iradesinin geçerli olduğu düşünce­sine sahip olmak demektir.

4.  Fal okları (:Ezlam) çekerek gelecek veya gayb hakkında bil­gi edinmek ve işlerini ona göre düzenlemek.

5. Nesi' uygulaması adı altında ayların yerlerini değiştirmek.

6. Büyü, sihir gibi insanları gerek manen gerekse biyolojik ola­rak etkileyen ve zarar veren bu işle meşgul olmak da reddedilmiş­tir.

7. Her türlü Şirk düşüncesi reddedilmiştir. îster gök cisimle­rinden olsun, ister, tabiat varlıklarından olsun, isterse melek-cin ve rûhânî varlıklardan olsun hiç birinin Allah'a ortak koşulması reddedilmiştir.

8. Melekler, Cin ve Şeytan hakkındaki yanlış inançlar redde­dilmiştir. Meleklerin Allah'ın kızları olduğu şeklindeki inanç ilga edilmiş, onların da Allah'ın yaratıkları olduğu anlatılmıştır.

9. Dehr inancı kaldırılmıştır. Dehr'in, Câhiliyenin sahip oldu­ğu kuru Arap kaderciliği ve nihâî kontrolün elinde olduğu bir gay­ri şahsi varlık olarak anlaşılması ve Öyle inanılması reddedilmiş, her şeyin Allah'a dayandığı şekliyle değiştirilmiştir.

10. Allah'm yer yüzündeki bazı varlıklara inerek onları kutsa-dığı düşüncesiyle Allah'a inanmakla birlikte aracı putlar edinme inancı reddedilmiştir.

11. Gök cisimlerinin güneş, ay, yıldız gibi, yeryüzündeki hadi­selerin meydana gelmesinde etkili olduğu inanç reddedilmiştir.

12. Cinlerin, şeytanların ve kötü ruhların hastalık nedeni ola­bileceği inancı reddedilmiştir. Onların hastalık nedenleri arasın­da gösterilmesi mecazî mânâda kullanılmıştır.

13. Hastalıklara yakalanmamak veya yakalanılmış bir hasta­lıktan kurtulmak için temâim adı altında bilinen ve çeşitli yerlere asılan muskalar reddedilmiştir. Temâimler, muska şeklinde ola­bileceği gibi, boncuk, iğde dalı, tavşan ayağı, at nalı vs şekillerde de olabilmektedir.

14. Putlarm, ara Tanrı ve Tanrıça olarak kabul edilen şeyle­rin, kendilerine gerekli saygı duyulmadığı, kurbanlar kesilmediği takdirde hastalıklara neden olacağı şeklindeki inanç reddedilmiş­tir.

15. Ta'şir uygulaması kaldırılmıştır.

16. Sosyal hayatta halkın köleler, hürler ve mevali şeklindeki sınıflara ayrılmalarını kaldırıcı düzenleme ve uygulamalar yapılmıştır. Hac ibadetiyle ilgili sınıf ayrımı olan Ahmesîlik ve Hılllilik kaldırılmıştır. [458]

 

Hz. Peygamber'in Islah Ettiği Halk İnançları:
 

1. Tanrı inancındaki yanlış anlayışlar giderilip, Tevhid anla­yışı ikame edilmiştir. Her türlü ara Tanrı ve Tanrıçalar düşüncesi reddedilmiştir. Tanrı anlayışı Allah inancı kavramıyla gerçek ye­rine oturtulmuştur.

2. Ahiret, ba's ve neşr inançları doğru şekliyle tekrar ortaya konmuş, bu konudaki beliyye inancı gibi batıl inançlar reddedil­miştir.

3. Melek inancı, doğru şekliyle yemden anlatılmış, ehli kita­bın yanlışları ortaya konmuştur.

4. Mekke ve Kabe kutsallığı konusundaki aşırılık giderilmiş, uygun şekli anlatılarak inanç ıslah edilmiştir.

5. Fal, fal bakmak olarak anlaşılan Tefe ul'ün, hakiki mânâsı dikkate alınarak olaylara müsbet bakma, iyimser olma mânâ­sında uygulamalar yapılmış, yanlış anlamalar giderilmiştir.

6. Asabiyet düşüncesindeki aşırılık yumşatılmış, başkalarına karşı zulüm ve tahakküm etme aracı olmaktan kurtarılmış, kişi­nin kendi soyunu ve yakınlarım sevmesi mânâsında, insanların yaratılıştan getirdiği tabii halet korunmuştur.

7. Rukye (dualar okuyarak tedavi etme ), Allah'a Şirk koşmayı ihsas eden ifadeler olmamak, rukyeye Şirk unsuru karıştırılma­mak şartıyla kabul edilmiş, gelenek olarak devam eden rukye inancı ıslah edilmiştir.

8. Yapılınca hastaların şifa bulacaklarına inandıkları Haca­mat uygulamasının vücudun belli yerlerinden ve her ayın belli gönlerinde yapılması şeklinde ıslah edilmiş olduğunu görüyoruz.

9. Câhiliye Araplarınm şifa umuduyla yapageldikleri Dağla­ma uygulamasının (ki bu gün elektro-şok tedavisi diyebileceğimiz bir uygulamadır), en son çare olarak başvurulması gerektiği şek­liyle ıslah edildiği.

Hz. Peygamber'in îbkâ Ettiği (aynen bıraktığı) İnançlar: Bu konuda tek tek saymanın yerine genel ifadeler kullanıl­mak daha yerinde olacaktır. Çünkü Hz. Peygamberin tebligatın-

da aslında ana kaideler ve genel kurallar vaz1 edilmiş tir. Ayrıntıya sadece yeri geldiği zaman vela sorulan bir soruya cevap sadedinde girilmiştir. Bu her konuda böyledir. Yukarıda örneklerini sundu­ğumuz konular da bu şekildeki açıklamalardan ibarettir. Yoksa maddeler halinde bir bildiri okur gibi sıralanmış değildir. Ortaya konan ana kaideler ise, Tevhid düşüncesini ilan eden, onu zedele­yerek Şirk unsuruna yer vermiyen, batıl ve boş inanç şeklinde ol­mayan, insanın maslahatım gaye edinen, onun saadete ermesini temin etmeyi amaçlayan kaidelerdir. Bu genel çerçeve içinde her türlü gelenek, Hz. peygamber tarafından ibka edilmiştir. Yanlış­lıklar varsa ıslah edilmiş, Tevhid inancı ile ters düşüyor ve Şirk unsurunu içinde bulunduruyorsa reddedilmiştir. Ölçü, Tevhide zarar vermeme ve Şirki ihsas ettirmemedir. Yolculukla ilgili, tıp ve sağlıkla ilgili, kutsal bilinen bazı hususlarla ilgili ve daha haya­tın diğer yönleriyle ilgili alanlarında hep aynı ölçüyü görmek mümkündür. Hatta , bir kısmı hakkında bir şey söylenmen: Jşse, daha sonra, islâm bilginleri bu ölçüyü esas alarak ilga ve ıslahı konusunda söz söylemişler yahut "beis yoktur", "zararı yoktur", belki folklorik bir tatbikattır, "mahzurlu değildir" diyerek görüş­lerini beyan etmişlerdir. Mesela, ateşli bir hastalığa tutulan kim­senin ateşini düşürmek, hastalığını hafifletmek için su ile serin­letmek gerektiği inancını, Hz. Peygamber (s.a) aynen ibkâ etmiş­tir. Çörek otu ile tedavi şeklini kabul etmiştir. Daha Önce uygu­landığını zannettiğimiz, telbine, tiryak, bal şerbeti kullanınca hastaların rahatlayacağı inananı aynen ibka etmiş, uygulanma­sını tavsiye dahi yapmıştır. Zemzem hakkındaki, Hacerü'l-esved hakkındaki (aşın abartıları ıslah ederek) inançlar da ibka edilen inançlar arasındadır.

Tesbit edebildiğimiz halk inançlarını menşei ve kaynak açı­sından değerlendirirsek bu konuda pek fazla bir şey söyliyecek du­rumda olmadığımız ifade etmeliyiz. Zira bir inanç öğesi, bir dinin inanç sisteminden değilse, yahut felsefî bir ekolün ilkelerinden değilse yani az-çok kaynağı bilinen bir unsur değilse, onun, detay bir çalışma sonucu yeterli malzeme bulunabildiği takdirde, o inanç öğesinin, görülmeye başladığı tarihler ve toplumlar yakla­şık olarak ifade edebilir ama, kesin olarak "şurada şöyledir" demek mümkün değildir. Üstelik Hicaz bölgesi ile ilgili, böygeyi tanıtacak ciddi çalışmalar daha yenidir. Bu konuda M. Hamidul-lah şu tesbitte bulunur: "..Mekke'de ve Medine'de, muhtemeldir ki Taif, Hayber ve diğer yerlerde o devirle igili yüzlerce hatta binler­ce kitabe vardır ki, bunların bir araya getirilmesi ve tahkik edilip araştırılması henüz yeni başlamış bulunmaktadır."[459] Şurası muhakkak ki, milâdî VI. asır itibariyle Hicaz bölgesi, üzerinde es­ki milletlerin kültür ve medeniyet kalıntılarını taşımaktaydı. Bu farklı kültürlerin unsurları, zamanla bölgenin de kendine has Özelliklerini katarak kültürel miras halinde islâm'ın ortaya çıktı­ğı zamânâ intikal etmiştir. Ayrıca komşu ülkelerle Hicaz bölgesi arasındaki etkileşimin, bölgede yaygın olan Halk inançları üze­rinde tesiri olduğu sanılmaktkadır. Bu sebebten Eski Mısırın,[460] Güneyde, Kathanilerin, Himyerilerin, Kuzeyde Mezopotamya ha­valisinde kurulmuş olan Sümerler, Asurlular, Babilliler gibi dev­letlerin [461]Hicaz bölgesi kültüründe izlerine rastlanılmaktadır. Bu kültür izlerini, gerek Câhiliye şiirlerinde [462]Eyyam.u'1-Arab'ı konu alan eserlerde[463] Câhiliye dönemini konu alan ilk devir tarih kitaplarında [464]gerekse Kur'an-ı Kerim ve Hadisi şeriflerde bir münasebetle konu edildiğini görmek mümkündür. Ancak bugün Hicaz bölgesine ait kültür hakkında, bize genel hatları itibariyle de olsa bilgi veren tek yazılı kaynak Kur'an-ı Kerim ve Hz. Pey-gamber'in hadisleridir. Tarih olarak Hz. Peygamber dönemini nakleden ilk eser, Ibn îshak'm (ö.H.151) Sire'sidir ki, o da Hz. Pey­gamber'den tambirbuçuk asır sonra kaleme alınmıştır. O dönem, daha çok şifahi bilgileri ihtiva eden şiir, kıssa ve emsal (atasözü) türü edebiyatla, nesilden nesile intikal eden bir kültür mirasını muhafaza etmektedir. Biz de bunlardan zamanımıza intikal eden eserlerden ulaşabildiklerimiz çerçevesinde konuyu işlemeye ça­lıştık. [465]


[455] Dr. Ali Çelik, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/415.

[456] Dr. Ali Çelik, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/415-417.

[457] Dr. Ali Çelik, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/417-418.

[458] Dr. Ali Çelik, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/418-420.

[459] Hamidullah, M., İslâm Peygamberi, I, 9-10.

[460] İnan, Afet, Eski Mısır Tarihi ve Medeniyeti, s. 216, 217, Türk Tarih Kuru­mu, Ankara, 1978.

[461] Geniş Bilgi İçin bkz. Çağatay, N., İslâm Öncesi Arap Tarihi ve Câhiliye Çağı, s. 2-76.

[462] Muallakat-ı Seb'a bunlardan biridir.

[463] Ebu Ubeyde, Kitabu Eyyamu'l-Arab Kable'l-lslâm; Ali Muhammed el-Becavi, Muhammed Ebu'1-Fadl İbrahim, Muhammed Ahmed Cadu'l-Mevla, Eyy'amu't-Arab fi'l-Cahiliyye.

[464] Ibn İshak, Sire, Vakidi, Megazi, Ibn Hişam, Sire, Ibn Sad, Tabakat.

[465] Dr. Ali Çelik, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/420-422.


Konu Başlığı: Ynt: Cahiliyedeki halk inançları
Gönderen: duyguB7 üzerinde 10 Kasım 2016, 01:34:50
Esselamu Aleyküm
Batıl inanç, mantıksal bir temele dayanmayan inanç ve davranışlara denir.


Konu Başlığı: Ynt: Cahiliyedeki halk inançları
Gönderen: duyguB7 üzerinde 10 Kasım 2016, 01:35:36
Batıl inançların dinimizce yeri yoktur.


Konu Başlığı: Ynt: Cahiliyedeki halk inançları
Gönderen: Mehmed. üzerinde 10 Kasım 2016, 07:20:53
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri tek ve doğru olan dinimiz İslam da sabit kılsın Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Cahiliyedeki halk inançları
Gönderen: Ceren üzerinde 10 Kasım 2016, 09:53:01
Aleykumselam.tek ve hak din olan islamin isiginda yasayan ve allaha sirk dusecek inançlardan uzak kalip allahin azabindan kurtulan kullardan olalim inşallah....


Konu Başlığı: Ynt: Cahiliyedeki halk inançları
Gönderen: İsra Mirac (Esra) üzerinde 22 Ekim 2018, 16:54:03
Cahiliye devrinin hala devam ettiğini düşünüyorum.Kızların diri diri gömülmesi ve kürtaj arasında ,puta tapmakla nazar boncuğunun kendisini koruyacağına inanmak vb arasında fark olmadığını düşünüyorum


Konu Başlığı: Ynt: Cahiliyedeki halk inançları
Gönderen: Seyfettinaksoy üzerinde 17 Şubat 2020, 21:01:40
A. CAHİLİYEDEKİ HALK İNANÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ


İslâm'ın ortaya çıktığı dönemde Hicaz Bölgesinde yaygın olan Halk inançlarını, muhtelif açılardan ele aldık. Bunları, Sosyal Hayatla ilgili, Dini Hayatla ilgili halk inançları olarak sınıflandı­rıp ana hatlarıyla inceledik. Burada hemen şunu belirtmeliyiz ki o da: O döneme ait inançları ayrıntılı bir şekilde tesbit etmemiz im­kansızdır. Bu münasebetle biz, "anahtar terim" özellliğindeki en meşhur halk inançlarını inceleyebildik. Değerlendirmemiz de bu çerçevede olacaktır.

Bir inanç öğesinin doğmasında ve varlığım devam ettirmesin­de birkaç unsurun beraberce mütaala edilmesi gerekmektedir. Bu unsurlar: inancın psikolojik temeleri, toplumun kültürel mi­rası, Coğrafi ve Fizikî çevre ile toplumlar arası etkileşim. Bu dört unsuru, toplumların sosyal hayatıyla ilgili inançlarda hemen ta­mamen görmek mümkündür. Ancak dîni hayatıyla ilgili inançlar­la tıp ve sağlıkla ilgili inançlarda, kültürel miras, etkileşim ve sa­hip olunan dinin tebliğ edilmiş inanç esasları daha fazla etkilidir. Değerlendirmemize konu olan inançları bu perspektif içinde ele almak istiyoruz. Bölgedeki hakim halk inançları ve bölgenin inanç yapısını ana hatlarıyla tekrar ortaya koyarak işleyelim. [455]

 

Sosyal Hayatla İlgili Halk İnançları:
 

Hicaz bölgesinde sosyal hayatla ilgili halk inançlarında her­hangi bir inanç öğesinin doğmasında fizikî çevrenin önemli bir bi­çimde etkisi olduğu görülmektedir. Bunu kültürel miras ve top­lumlar arası etkileşim takip eder.

Câhiliye Araplarmın inanç dünyalarının merkezinde yer alan esas düşünce, "ben duygusu ve dünyevi bağlılıktır." Oluşan değer yargılan, bu iki Özelliğin hayata şu veya bu şekilde yansımasın­dan ibarettir. Benlik duygusu, beraberinde, şecaat ve kahraman­lık gibi güzel hasletlerin yanına, asabiyet duygusunun kuvvetlen­mesine, buna paralel olarak bitmek bümiyen, kan davalarının de­vam etmesine sebebiyet vermiştir. Allah inancına Şirk karıştıran ve onu farklı şekillerde yorumlayan Câhiliye insanı, fiillerin isna­dını Allah'tan başka varlıklarda aramış, bunun sonucu olarak, olayların meydana gelmesini, yıldızlara, aya, gök cisimlerinin hareketlerine, kuşların uçuş istikametlerine, fal oklarına, gözün seğirmesine, uğur taşlarına bağlamıştır, insanın iradesi, çalışma­sı, tercihleri, birtakım sebeplere yapışması gözardı edilmiş, hep­sinden Öte asıl fail-i hakiki unutulmuştur. Benlik duygusu, hırs ve kin duygularım kamçılamış, bu da, sosyal hayatta belli kişi ve gu­rupların diğer insanlar üzerinde tahakküm ve zulüm etmesine va­racak kadar haşin sonuçlar doğurmuştur. Toplum bünyesinde sı­nıf ayrımı doğmuş, halk; hürler, esirler (köleler) ve mevâli gibi. gruplara ayrılmıştır. Bu sosyal bir bölünme olarak kalmamış, dini hayata da yansımış, bazı ibadetlerin uygulamasında halk Ahmesîler ve Hül'ler diye ayrılmışlardır.

Toplumu artık tarihin derinliklerinden getirdikleri inançlar yönetmeye, sosyal normlar halinde hayata yön vermeye başlamış­tır. Geçmişin yanlış kanaatleri, çabuk kabul görmüş, Babilde yay­gın olan büyü ve sihir, Hicaz'a taşınmış, Putperest düşünce Amr bin Luhay'in eliyle bölgeye girmiş, her egemen güç, toplumun bü­tünlüğünü ayakta tutan bir değeri söküp atmış, yerine, benlik, menfaat duygularının hakim olduğu yeni düşünceleri topluma empoze ederek, bir değerler kargaşası meydana gelmiştir. Kalem-mes, takvim devrimi diyebileceğimiz Nesi' uygulamasını, haram ayların yerlerinin değiştirilmesini bu türden kabul edebiliriz. Halk, ümmidir. Bilip öğrendikleri geleneklerinden ibarettir. Halk, kültürel yapı olarak olsun, dinî ve tıbbî alanlarda olsun, kendisini tamamen, bölgede şöhret yapmış Kâhinlerin, Arrâflamı ve Kaiflerin eline teslim etmiş, kendilerinin görünmez varlıklarla irtibat halinde olduklarını iddia eden bu kimselere sonsuz hürmet ve saygı duyar hale gelmişlerdir.

Bölgede silah tüccarlığıyla nn yapan Safvan bin Ümeyye. cariye ve esir tüccarlığıyla holdingleşmiş Teym kabilesinden Ab­dullah bin Cüdan, Suriye'de ticarethaneleri ve ticarî eşya anbar-ları olan zeytinyağı tüccarı Ebû Süfyan, deri ve deri mamülleriyle koku ve ıtriyat tüccarı Amr bin As, Faizle para dağıtan Abbas bin Abdümuttalip, o dönemde servetleri hızla büyüyen toplumda eko­nomik güçleri sebebiyle halkı maddi manevi baskı altında tutan belli kişiler olarak görülüyorlardı. Halkın büyük bir kısmı açlık ve sefalet içindeydi. Bölgenin, Hindistan, îran ve Bizans gibi önemli ticaret yollan üzerinde bulunması, bu iktisadî çalkantının düzel­mesine yetmiyordu. Çünkü insan faktörü Önemliydi. O da yukarı­da açıkladığımız gibi bütün değer yargılarıyla birlikte aşındırıl­mış ve tahrip edilmişti. îşte bu tahribat, sosyal hayatla ilgili halk inançlarında çok net olarak görünmektedir. [456]

 

Dinî Hayatla İlgili Halk İnançları:
 

Hicaz bölgesinde dinî hayatla ilgili halk inançları da sosyal hayatta olduğu gibi, tam bir karışıklık içindeydi. Tek Tanrıcı din anlayışının yanında çok Tanrılı din anlayışı, tek Tanrılı din anla­yışını gölgede bırakmıştı. "Atamız ibrahim Peygamber!.." dedik­leri halde O'nun getirmiş olduğu Hanif dininin prensiplerini ter-ketmişler veya onlara kendilerince yeni yorumlar getirerek Hak yoldan uzaklaşmışlardı. Neydi bu yeni yorumlar? "Biz Allah'a ina­nırız ama, putlarımızı da O'na aracı kılarız." "Melekler, Allah ka­tında Özel yeri olan ve bize şefaat edecek olan kutlu yaratıklardır bu sebepten biz onlara tapınırız, onlar adına yeryüzünde timsal­ler yaparız." "Melekler, Allah'ın kızlarıdır."diyorlar, Cinlere ve şeytanlara zarar vermelerinden korktukları için tapmıyorlar, onlar adına kurbanlar kesiyorlar, adaklar ediyorlar ve yeminler edip andlar içiyorlardı. İbadet hayatları hurafelerle doluydu. Hac ibadetini tahrif etmişler, her kabile kendi anlayışı istikametinde hac eda ediyordu. Her taraf putlarla dolmuştu. Her ailenin birden fazla putu vardı. Mekke ve Kabe'ye karşı beslenen aşırı hürmet, o dereceye ulaşmıştı ki gittikleri yerlere Kabe taşlarından bir par­çayı mutlaka yanlarında götürüyorlardı. Kendilerine uğur getire­ceğine inandıkları put ve putcuklar, hayatlarının ayrılmaz bir parçası gibi kabul ediliyordu. Tevhid inancı tahrif edilmiş, İbra­him dini unutulmuştu. Kutlu mâbed Kabe, put düşüncesi ile kir­lenmişti.

Hicaz bölgesinde milâdî VI. asırdaki halk inançları genel hatlarıyla böyle idi. Görüldüğü gibi, bölge halkı, düzenli bir idarî yapısı bulunmayan, sosyal hayatında, dinî hayatında ve diğer ko­nularda nizâmîlik olmayan, tamamen gelenekleriyle ve inançla­rıyla yaşayan bir toplumdu. Hz. Peygamberin risâlet göreviyle memur edilmesinden sonra, 23 yıllık kısa risâlet döneminde bu toplum, inançlarıyla, değer yargılarıyla, sosyal bnnyesiyle adeta yeniden doğmuştu. Hz. Peygamberin tebliğ ettiği Kuran ve yaşa­dığı sünnet ile toplumda ne yapılmıştı da büyük değişim meydana gelmişti? Yüzyıllar,boyu devam eden gelenekte ve inançtaki yeni anlayış ne idi? Bunların neler olduğu hakkındaki bilgileri, halk inançlarını incelerken temas ederek ortaya koymaya çalıştık. Gördük ki, Hz.Peygamber, bir kısım halk inançlarını ilga etmişti, (ortadan tamamen kaldırılmıştı), bir kısım halk inançlarını ıslah etmişti (onların doğru şekillerini göstererek yanlışlar düzeltilmiş­ti), bir kısım halk inançlarım ise ibkâ etmişti (yani aynen bırak­mıştı). Burada bunları tekrar özetlemeyi uygun görüyoruz. [457]

 

Hz. Peygamber'in İlga Ettiği (Kaldırdığı) Halk İnançları:
 

1. Uğursuz Sayma inancı (:Teşe'üm):Bu inanca konu olan, Baykuş Ötmesinin uğursuzluğu, Gûl inancı, kadın-ev ve atın uğursuzluğu, fasık hayvanlar, karga, yılan, fare, akrep gibi hay­vanların uğursuzluğu gibi inançlar tamamen reddedilmiştir. Çünkü Tevhid anlayışına zıddır. Her şeyin yaratanı Allah'tır. Ha­yır şer, iyi kötü ancak Allah'ın takdiriyle olur. Bu sebepten Hz. Peygamber (s.a): "Eşyada uğursuzluk yoktur..11 buyurarak bu ger­çeği anlatmıştır. Hangi konuda olursa olsun muÜak olarak "Uğur­suzluk sayma" inancı tamamen kaldırılmıştır.

2. Kâhin ve Arrâflara başvurarak gayb hakkında bilgi edin­mek: Bu da reddedilmiştir. Kâhin ve Arrâf ı tasdik eden kimseler küfürle nitelenmiş, "Gaybm anahtarının ancak ve sadece Allah'ın elinde olduğu" bildirilmiştir. Allah'tan başka hiç kimse gayba dair bilgi veremez. Peygamberler dahi ancak kendisine bildirileni söy­lemişler, o konuda bilgi vermişlerdir.

3. Tevhid düşüncesini zedeleyen veya ihlal eden her türlü dü­şünce ve inanç, reddedilmiştir. Tevhid anlayışı hayatın her safha­sına yerleştirilmiştir. O da, Allah'ın mutlak güç ve kudret sahibi olduğu, mutlak hakimiyetin O'nun elinde olduğu bir ve tek yüce varlığın Allah olduğu ve O'nun iradesinin geçerli olduğu düşünce­sine sahip olmak demektir.

4.  Fal okları (:Ezlam) çekerek gelecek veya gayb hakkında bil­gi edinmek ve işlerini ona göre düzenlemek.

5. Nesi' uygulaması adı altında ayların yerlerini değiştirmek.

6. Büyü, sihir gibi insanları gerek manen gerekse biyolojik ola­rak etkileyen ve zarar veren bu işle meşgul olmak da reddedilmiş­tir.

7. Her türlü Şirk düşüncesi reddedilmiştir. îster gök cisimle­rinden olsun, ister, tabiat varlıklarından olsun, isterse melek-cin ve rûhânî varlıklardan olsun hiç birinin Allah'a ortak koşulması reddedilmiştir.

8. Melekler, Cin ve Şeytan hakkındaki yanlış inançlar redde­dilmiştir. Meleklerin Allah'ın kızları olduğu şeklindeki inanç ilga edilmiş, onların da Allah'ın yaratıkları olduğu anlatılmıştır.

9. Dehr inancı kaldırılmıştır. Dehr'in, Câhiliyenin sahip oldu­ğu kuru Arap kaderciliği ve nihâî kontrolün elinde olduğu bir gay­ri şahsi varlık olarak anlaşılması ve Öyle inanılması reddedilmiş, her şeyin Allah'a dayandığı şekliyle değiştirilmiştir.

10. Allah'm yer yüzündeki bazı varlıklara inerek onları kutsa-dığı düşüncesiyle Allah'a inanmakla birlikte aracı putlar edinme inancı reddedilmiştir.

11. Gök cisimlerinin güneş, ay, yıldız gibi, yeryüzündeki hadi­selerin meydana gelmesinde etkili olduğu inanç reddedilmiştir.

12. Cinlerin, şeytanların ve kötü ruhların hastalık nedeni ola­bileceği inancı reddedilmiştir. Onların hastalık nedenleri arasın­da gösterilmesi mecazî mânâda kullanılmıştır.

13. Hastalıklara yakalanmamak veya yakalanılmış bir hasta­lıktan kurtulmak için temâim adı altında bilinen ve çeşitli yerlere asılan muskalar reddedilmiştir. Temâimler, muska şeklinde ola­bileceği gibi, boncuk, iğde dalı, tavşan ayağı, at nalı vs şekillerde de olabilmektedir.

14. Putlarm, ara Tanrı ve Tanrıça olarak kabul edilen şeyle­rin, kendilerine gerekli saygı duyulmadığı, kurbanlar kesilmediği takdirde hastalıklara neden olacağı şeklindeki inanç reddedilmiş­tir.

15. Ta'şir uygulaması kaldırılmıştır.

16. Sosyal hayatta halkın köleler, hürler ve mevali şeklindeki sınıflara ayrılmalarını kaldırıcı düzenleme ve uygulamalar yapılmıştır. Hac ibadetiyle ilgili sınıf ayrımı olan Ahmesîlik ve Hılllilik kaldırılmıştır. [458]

 

Hz. Peygamber'in Islah Ettiği Halk İnançları:
 

1. Tanrı inancındaki yanlış anlayışlar giderilip, Tevhid anla­yışı ikame edilmiştir. Her türlü ara Tanrı ve Tanrıçalar düşüncesi reddedilmiştir. Tanrı anlayışı Allah inancı kavramıyla gerçek ye­rine oturtulmuştur.

2. Ahiret, ba's ve neşr inançları doğru şekliyle tekrar ortaya konmuş, bu konudaki beliyye inancı gibi batıl inançlar reddedil­miştir.

3. Melek inancı, doğru şekliyle yemden anlatılmış, ehli kita­bın yanlışları ortaya konmuştur.

4. Mekke ve Kabe kutsallığı konusundaki aşırılık giderilmiş, uygun şekli anlatılarak inanç ıslah edilmiştir.

5. Fal, fal bakmak olarak anlaşılan Tefe ul'ün, hakiki mânâsı dikkate alınarak olaylara müsbet bakma, iyimser olma mânâ­sında uygulamalar yapılmış, yanlış anlamalar giderilmiştir.

6. Asabiyet düşüncesindeki aşırılık yumşatılmış, başkalarına karşı zulüm ve tahakküm etme aracı olmaktan kurtarılmış, kişi­nin kendi soyunu ve yakınlarım sevmesi mânâsında, insanların yaratılıştan getirdiği tabii halet korunmuştur.

7. Rukye (dualar okuyarak tedavi etme ), Allah'a Şirk koşmayı ihsas eden ifadeler olmamak, rukyeye Şirk unsuru karıştırılma­mak şartıyla kabul edilmiş, gelenek olarak devam eden rukye inancı ıslah edilmiştir.

8. Yapılınca hastaların şifa bulacaklarına inandıkları Haca­mat uygulamasının vücudun belli yerlerinden ve her ayın belli gönlerinde yapılması şeklinde ıslah edilmiş olduğunu görüyoruz.

9. Câhiliye Araplarınm şifa umuduyla yapageldikleri Dağla­ma uygulamasının (ki bu gün elektro-şok tedavisi diyebileceğimiz bir uygulamadır), en son çare olarak başvurulması gerektiği şek­liyle ıslah edildiği.

Hz. Peygamber'in îbkâ Ettiği (aynen bıraktığı) İnançlar: Bu konuda tek tek saymanın yerine genel ifadeler kullanıl­mak daha yerinde olacaktır. Çünkü Hz. Peygamberin tebligatın-

da aslında ana kaideler ve genel kurallar vaz1 edilmiş tir. Ayrıntıya sadece yeri geldiği zaman vela sorulan bir soruya cevap sadedinde girilmiştir. Bu her konuda böyledir. Yukarıda örneklerini sundu­ğumuz konular da bu şekildeki açıklamalardan ibarettir. Yoksa maddeler halinde bir bildiri okur gibi sıralanmış değildir. Ortaya konan ana kaideler ise, Tevhid düşüncesini ilan eden, onu zedele­yerek Şirk unsuruna yer vermiyen, batıl ve boş inanç şeklinde ol­mayan, insanın maslahatım gaye edinen, onun saadete ermesini temin etmeyi amaçlayan kaidelerdir. Bu genel çerçeve içinde her türlü gelenek, Hz. peygamber tarafından ibka edilmiştir. Yanlış­lıklar varsa ıslah edilmiş, Tevhid inancı ile ters düşüyor ve Şirk unsurunu içinde bulunduruyorsa reddedilmiştir. Ölçü, Tevhide zarar vermeme ve Şirki ihsas ettirmemedir. Yolculukla ilgili, tıp ve sağlıkla ilgili, kutsal bilinen bazı hususlarla ilgili ve daha haya­tın diğer yönleriyle ilgili alanlarında hep aynı ölçüyü görmek mümkündür. Hatta , bir kısmı hakkında bir şey söylenmen: Jşse, daha sonra, islâm bilginleri bu ölçüyü esas alarak ilga ve ıslahı konusunda söz söylemişler yahut "beis yoktur", "zararı yoktur", belki folklorik bir tatbikattır, "mahzurlu değildir" diyerek görüş­lerini beyan etmişlerdir. Mesela, ateşli bir hastalığa tutulan kim­senin ateşini düşürmek, hastalığını hafifletmek için su ile serin­letmek gerektiği inancını, Hz. Peygamber (s.a) aynen ibkâ etmiş­tir. Çörek otu ile tedavi şeklini kabul etmiştir. Daha Önce uygu­landığını zannettiğimiz, telbine, tiryak, bal şerbeti kullanınca hastaların rahatlayacağı inananı aynen ibka etmiş, uygulanma­sını tavsiye dahi yapmıştır. Zemzem hakkındaki, Hacerü'l-esved hakkındaki (aşın abartıları ıslah ederek) inançlar da ibka edilen inançlar arasındadır.

Tesbit edebildiğimiz halk inançlarını menşei ve kaynak açı­sından değerlendirirsek bu konuda pek fazla bir şey söyliyecek du­rumda olmadığımız ifade etmeliyiz. Zira bir inanç öğesi, bir dinin inanç sisteminden değilse, yahut felsefî bir ekolün ilkelerinden değilse yani az-çok kaynağı bilinen bir unsur değilse, onun, detay bir çalışma sonucu yeterli malzeme bulunabildiği takdirde, o inanç öğesinin, görülmeye başladığı tarihler ve toplumlar yakla­şık olarak ifade edebilir ama, kesin olarak "şurada şöyledir" demek mümkün değildir. Üstelik Hicaz bölgesi ile ilgili, böygeyi tanıtacak ciddi çalışmalar daha yenidir. Bu konuda M. Hamidul-lah şu tesbitte bulunur: "..Mekke'de ve Medine'de, muhtemeldir ki Taif, Hayber ve diğer yerlerde o devirle igili yüzlerce hatta binler­ce kitabe vardır ki, bunların bir araya getirilmesi ve tahkik edilip araştırılması henüz yeni başlamış bulunmaktadır."[459] Şurası muhakkak ki, milâdî VI. asır itibariyle Hicaz bölgesi, üzerinde es­ki milletlerin kültür ve medeniyet kalıntılarını taşımaktaydı. Bu farklı kültürlerin unsurları, zamanla bölgenin de kendine has Özelliklerini katarak kültürel miras halinde islâm'ın ortaya çıktı­ğı zamânâ intikal etmiştir. Ayrıca komşu ülkelerle Hicaz bölgesi arasındaki etkileşimin, bölgede yaygın olan Halk inançları üze­rinde tesiri olduğu sanılmaktkadır. Bu sebebten Eski Mısırın,[460] Güneyde, Kathanilerin, Himyerilerin, Kuzeyde Mezopotamya ha­valisinde kurulmuş olan Sümerler, Asurlular, Babilliler gibi dev­letlerin [461]Hicaz bölgesi kültüründe izlerine rastlanılmaktadır. Bu kültür izlerini, gerek Câhiliye şiirlerinde [462]Eyyam.u'1-Arab'ı konu alan eserlerde[463] Câhiliye dönemini konu alan ilk devir tarih kitaplarında [464]gerekse Kur'an-ı Kerim ve Hadisi şeriflerde bir münasebetle konu edildiğini görmek mümkündür. Ancak bugün Hicaz bölgesine ait kültür hakkında, bize genel hatları itibariyle de olsa bilgi veren tek yazılı kaynak Kur'an-ı Kerim ve Hz. Pey-gamber'in hadisleridir. Tarih olarak Hz. Peygamber dönemini nakleden ilk eser, Ibn îshak'm (ö.H.151) Sire'sidir ki, o da Hz. Pey­gamber'den tambirbuçuk asır sonra kaleme alınmıştır. O dönem, daha çok şifahi bilgileri ihtiva eden şiir, kıssa ve emsal (atasözü) türü edebiyatla, nesilden nesile intikal eden bir kültür mirasını muhafaza etmektedir. Biz de bunlardan zamanımıza intikal eden eserlerden ulaşabildiklerimiz çerçevesinde konuyu işlemeye ça­lıştık. [465]


[455] Dr. Ali Çelik, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/415.

[456] Dr. Ali Çelik, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/415-417.

[457] Dr. Ali Çelik, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/417-418.

[458] Dr. Ali Çelik, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/418-420.

[459] Hamidullah, M., İslâm Peygamberi, I, 9-10.

[460] İnan, Afet, Eski Mısır Tarihi ve Medeniyeti, s. 216, 217, Türk Tarih Kuru­mu, Ankara, 1978.

[461] Geniş Bilgi İçin bkz. Çağatay, N., İslâm Öncesi Arap Tarihi ve Câhiliye Çağı, s. 2-76.

[462] Muallakat-ı Seb'a bunlardan biridir.

[463] Ebu Ubeyde, Kitabu Eyyamu'l-Arab Kable'l-lslâm; Ali Muhammed el-Becavi, Muhammed Ebu'1-Fadl İbrahim, Muhammed Ahmed Cadu'l-Mevla, Eyy'amu't-Arab fi'l-Cahiliyye.

[464] Ibn İshak, Sire, Vakidi, Megazi, Ibn Hişam, Sire, Ibn Sad, Tabakat.

[465] Dr. Ali Çelik, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/420-422.



Konu Başlığı: Ynt: Cahiliyedeki halk inançları
Gönderen: Seyfettinaksoy üzerinde 17 Şubat 2020, 21:02:36
seyfettinaksoy44@gmail.com


Konu Başlığı: Ynt: Cahiliyedeki halk inançları
Gönderen: Züleyha üzerinde 18 Şubat 2020, 01:32:50
Allah razi olsun hocam selâm ve dua ile


Konu Başlığı: Ynt: Cahiliyedeki halk inançları
Gönderen: Sevgi. üzerinde 27 Mayıs 2023, 07:21:54
Esselâmu Aleyküm tek ve doğru olan İslam dinidir. Rabbim bizleri layık olan kullarından eylesin.. amin ecmâin