Konu Başlığı: Cahiliyede uğur sayılan bazı inançlar Gönderen: Safiye Gül üzerinde 29 Eylül 2010, 14:23:50 Câhiliyede Uğur Sayılan Bazı İnanç Öğeleri: Sunacağımız bu örnekler, halk arasında uygulanmakta olan, adetlerdir, inançla doğrudan ilgisi yok gibi görülüyor ise de, bizi ilgilendiren kısım, bu adetin yöre halkının zihinlerinde bıraktığı iz ve bu yüzden ona sıla sıkıya bağlandıkları bir inanç haline gelmesi sebebiyledir. Konuya bu açıdan yaklaşarak görülen adetleri, halk inançları kavramı içinde incelemek istiyoruz. [339] A) Câhiliyede Göz Seğirmesi İnancı: Câhiliyede bir kimsenin gözü seğirince (yani gözün alt veya üst kapağının gayri ihtiyari hareket etmesi, (titremesi) üzerine ondan bir anlam çıkarmaya çalışırlardı. Şöyle ki: Mutlak olarak göz seğirmesi, o kişi için: "Sevdiği kimseyi görecek" şeklinde yorumlanır. Eğer görecek olduğu kimse gaib ise, o zaman bu göz seğirmesi: "Onun geleceğine işarettir"; çok uzaklarda ise: "pek yakında gelmesi beklenir". Bir Arap şairi gözü seğirince ondan şöyle mana çıkarır: "Gözüm seğirdiği zaman şöyle derim: (umulur ki) O kimse, Beni Amr'ın genç kızıdır. Göz (üm) onunla parlamaktadır." Bir başka şair şöyle der: Gözüm seğirdiği zaman uzaklarda olsa da seni göreceğime inanırım. Gözüm seğirdiği zaman şöyle derim: (sevdiği kadın) görecek olmalı, gözüm yerinden çıkacak. "[340] Zî Ruayü kavminden bir cariye; Kulaklarındaki küpeleriyle çalımlı çalımlı yürüyor Ey kavmim, kaş ve göz oynadı Benimle o kadın arasındaki yolları boşaltın iki şey arasındaki süslenen zinet daha güzel (yani iki kulak arasında yüzün güzelliği daha hoş).[341] Göz seğirmesi inancı ülkemizde de mesela Kütahya ve çevresinde aynen yaşamaktadır. Halk, göz seğirmekle, kendisine bir haberin geleceğine, sağ göz seğirince "hayırlı haber" olacağına; sol göz seğirirse "şerli haber" olacağına inanmaktadır. Bunun için de genellikle sol göz seğirince "hayırlıdır inşALLAH!.." derler.[342] Bazı yörelerde kol ve bacak seğirmesi de aynı şekilde hayra veya şerre yorumlanmaktadır.[343] B) Hadislerde Göz Seğirmesi İnancı Hz. Peygamber'in hadislerinde bu konuda açık bir bilgiye rastlayamadık. Ancak böyle bir inanan sünnet karşısındaki durumuna gelince şunu söyleyebiliriz: Göz, kaş seğirmesinden çıkarılan mana ve yorumlar Tevhid inancına ters düşmedikçe beis yoktur. Kuran ve Sünnet'in genel esprisi de budur. Bu tür inançlar belki folklorik bir motiften ibarettir. [344] C)Câhiliyede Diş Atmak İnancı Câhiliye Arapları arasında, diş değiştiren çocukların, çıkan dişlerinin yerine gelecek dişlerin daha sağlam ve sıhhatli olması, Ömür boyu diş ağnsı çekmemesi için uğur saydıkları bir adet vardı: Diş değiştiren çocuklar, çıkan dişlerini baş parmaklarıyla şehadet parmakları arasına alıp güneşe doğru atarak: "Bunu al daha güzeliyle değiştir" derlerdi.[345] D) Hadislerde Çocuğu Yaşamayan Kadının Uğur Sayma İnancı Hadislerde bu konu ile ilgili doğrudan temas eden bir rivayete rastlamadık. Ancak temel düşünce olarak her şeyde olduğu gibi dua ve ilticada da bilhassa "Tevhid"'in korunmasına özen gösterildiğini emreden bir çok Kur an ayeti ve hadisle mevcuttur. işte bu emir ve tavsiyelerden bazıları: "ALLAH'ı bırakıp da sana ne fayda ne de zarar vermiyecek olan nesnelere tapma."[346] "Kullarım sana benden sorar(lar)sa söyle: Ben (onlara) yakınım. Bana dua edince duasına karşılık veririm."[347] "işte Rabbiniz ALLAH'tır. Mülk, O'nundur. O'ndan başka çağırdıklarınız ise, bir çekirdek kabuğuna bile sahip değildir."[348] "Ey insanlar, siz ALLAH'a muhtaçsınız. ALLAH ise, işte zengin ve hamde layık olan O'dur."[349] "Çünkü ALLAH, Haktır. O'ndan başka yalvardıkları ise, bâtıldır."[350] Hz. Peygamber, Abdullah îbn Abbas'a nasihatmda şöyle der: "Evlat, sana bir kaç söz belleteceğim: ALLAH'ın hakkını (yani emir ve yasaklarını) gözet ki, ALLAH da seni gözetsin. ALLAH'ı gözet ki, O'nu karşında bulasın. Bir şey istediğin vakit ALLAH'tan iste. Yardım dilediğin vakit, ALLAH'tan dile. Şunu bil ki: Bütün mahlukat elbirliğiyle sana bir fayda vermek isteseler, ALLAH'ın senin hakkında takdir ettiğinden fazla bir şey veremezler. Keza bütün mahlukat elbirliği ile sana zarar vermek isteseler, ALLAH'ın senin hakkında takdir ettiğinden fazlasını veremezler."[351] Görüldüğü gibi, zikredilen ayetlerde ve hadisi şerifte, kendisine sığınılacak ve kendisinden yardım istenilecek yegane varlığın ancak ALLAH olduğu, özellikle vurgulanmıştır. Câhiliyedeki bir kadının, çocuğunun yaşaması için, ölmüş bir kimsenin üzerinden atlayarak veya etrafından dolaşarak ondan bir yardım beklemesi, mezkur ayetler ve hadisler zaviyesinden baktığımız zaman red-Dolunmuş bir davranış şekli olduğunu görmekteyiz. Oysa bunun Tefe'ül olarak değerlendirilmesi ise, uzak ihtimaldir. Zira şirke düşme riski büyüktür. îşte bunun içindir ki, Kur'an ve Sünnet, şirki çağrıştıracak durumların bulunması sebebiyle, bu tür davranışları, Tevhid anlayışını zedeleyen davranışlar olarak kabul etmiştir, onlar Tefe'nl düşüncesiyle işlense bile. Tefe'ül'ün, nasıl ve ne şekilde olduğu takdirde Sünnet tararından uygun görüleceği ile ilgili bilgileri yukarıda vermiştik. Konunun hassasiyeti, şirke düşme ihtimalidir. Bu inancın da menşeini, kesin olarak tesbit etme imkanından mahrumuz. Toplumlarda görülen bu tür inançları, sadece îslâmdan Önce Araplarda veya şu kavimde görmek ve kaynak olarak tek bir toplumdan çıkmış kabul etmek, doğru bir yaklaşım olmaz. Prof. Westermarck: bu gibi inançların insanlar arası, psikolojik yönüne değiniyor. Uğur sayma uğursuzluk sayma fal, büyü, şifa vb. bir sürü itikadlarm psikolojik bir dayanağı olduğunu ileri sürüyor, "aksine .bir delil çıkmadıkça yalnız bir milletten çıkmış saymak mümkün değildir." diyor.[352] Ancak, bazı karinelerden hareketle, Cahiliyede çocuğu yaşamayan veya çocuğu olmayan bir kadının, o çevrede "ulu kişi" olarak bilinen birinin, Ölüsünün üstüne basıp geçmesi, veya üzerinden atlaması yahut da etrafında dolaşması gerektiği şeklindeki inançtan yola çıkarsak, akla şu soru gelmektedir: Bu "ulu kişiler" kimlerdir? Câhiliye döneminde "ulu kişi" olarak bilinen kimselerin Kahinler ve Arraflar olduğu bilinmektedir. Kavmin ileri gelen kimselerinin de bu tür üstün niteliklere sahip olduklarını biliyoruz. Bu ulu kişiler, Câhiliye Arapları arasında Kahinler ve Arraflar olarak görünürken, eski Türklerde Kamlar ve Şamanlar olarak karşımıza çıkmaktadır. İnancın menşeini net olarak ortaya koymaktan ziyade, psikolojik etkenlerin zorlanması sonucu, her zaman yardım etmesi için kendilerine koştukları, ulu kişi olarak bilinen kemselerin, ölülerinden de bu tür davranışlarla yardım beklendiği de bilinmektedir. Gerek icra ettikleri fonksiyonlar olarak, gerekse toplumdaki saygınlık olarak işgal ettikleri yer aynıdır. Önceleri normal bir hareketmiş gibi görünen bu tür davranışlar, zaman içinde inanca dönüşmüş olabilir. [353] G-Uğur Taşları Mutlak manası itibariyle, Uğur sayma düşüncesine konu olan her şeyin, "Tefe'ül" kavramı içinde düşünülmesi mümkün görülmektedir.[354] Meseleye bu açıdan baktığımız zaman, pek çok şeyin yanında taşların da bu amaçla kullanıldığım görmekteyiz. Hemen her millette, taşlardan uğur bekleme veya onları uğura vesile kılma geleneğine rastlanılmaktadır. Bu gelenek aslında o konudaki inanan sosyal hayata yansımasından başka bir şey değildir. Taşların böyle bir inanca konu olması, belli nitelikteki taşlara has olmayıp, her toplumun kendi değer yargıları içinde taşlara karşı takındıkları tavır ve onlar hakkında peşinen kabul ettikleri inançla doğrudan ilgilidir. Kimi halklar, kendilerinden uğur bekledikleri taşları yanlarında maskot olarak taşırken, kimileri de bir çeşit şifa kaynağı kabul ederek, boyunlarına asarlar.[355] Bir kısmı da daha değişik inançlarda ama mutlaka uğura vesile olacağım düşünerek çeşitli şekillerde kullanılmaktadırlar.[356] Bir çok bilim adamı tarafından -Taş Kültü üzerine yapılan çalışmalarda bu konuya da yer verilmiş, ilginç tesbitler yapılmıştır. [357] [339] Dr. Ali Çelik, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/389. [340] Alûsî, Bulugu'l-Ereb, II, 321. [341] îbn Manzur, Lisan, II, 259. [342] Kütahya ve Çevresinde yaygındır. [343] Aydın, Mehmet, "Konya Ermenek Bölgesinde Yaşayan Halk İnançları" II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, IV, 1,9. Dr. Ali Çelik, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/389-390. [344] Dr. Ali Çelik, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/390. [345] Numan el-Carim, Edyan'l-Arab, s. 189; Çağatay, N., İslâm Öncesi Arap Tarihi ve Câhiliye Çağı, s. 139. Dr. Ali Çelik, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/390. [346] Yunus, 10/105. [347] Bakara, 2/186. [348] Fatır, 35/13. [349] Fatır, 35/14. [350] Hacc, 22/62 [351] Tirmizi, Kıyame, 59/IV, 667; Müsned, I, 293, 303, 307. [352] Tanyu, H., Türklerde Taşla İlgili İnançlar, s. 210 (Westtermarck, İslâm Medeniyetinde Puta Tapma Devri Kalıntılarından Nazar Değmesi İnancı Trc. Şahap Nazmi Coşkuner, s. 48'den naklen). [353] Dr. Ali Çelik, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/390-392. [354] Tanyu, H., Türklerde Taşla İlgili İnançlar, s. 80 (ayrıca Şaban Şifai'nin (ö. 1116 h 1705 m) "Risale-i Şifaiyye fi beyanı Envai Ahcar" isimli eserinden konu detaylı olarak .anlatılmaktadır. Eser, Nuruosmaniye Kitaplığı 3344'de) [355] Taynı, H., a.g.e., s. 8-9. [356] Tanyu, H., a.g.e., s. 1-30. [357] Dr. Ali Çelik, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 5/393. |