> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Asrı Saadette İslam > Asr-ı saadette spor
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Asr-ı saadette spor  (Okunma Sayısı 4204 defa)
02 Ekim 2010, 11:41:07
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 02 Ekim 2010, 11:41:07 »



ASR-I SAADETTE SPOR


Doç. Dr. Vecdi Akyüz
 

(Marmara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi, istanbul)

Vecdi Akyüz 1955 yılında Kırklareli'nin Üsküp bucağında doğ­du. İlkokulu aynı yerde bitirdi. Î.H.L.rrin orta kıs­mını Tekirdağ, lise kısmım İstanbul Fatih İ.H. L.nde tamamladı 1978 yılında İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsünden mezun oldu. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde okutman olarak görev aldı. 1989'da "Emevilerin Kuruluş Devrinde İslâm Amme Hukukunun Ge­lişmesi" konulu teziyle doktor oldu. 1992 yılında İslâm Hukuku doçenti oldu. Eserleri:

- Devlet ve Îşçi-İşveren İlişkileri

- Hilafetin Saltanata Dönüşmesi [1]

 

Giriş
 

Spor, fizik kondisyonu iyileştirmeyi amaçlayan, oyun, yarış­ma ve mücadele anlayışıyla yapılan fizik etkinliklerdir. İnsanlar, tarih boyunca koştular, tırmandılar, ağır nesneleri kaldırdılar, yüzdüler. Ne var ki, bu fizik etkinlikleri her zaman spor amacına yönelik ve yarışma biçiminde olmadı.

Eski Mısır'da spor oldukça yaygındı. Firavunlar, ülkeyi yöne­tecek yetenekte olduklarını, avcılıkta ve ok atmadaki üstünlükle­rini göstererek kanıtlardı. Böyle gösterilerde firavunlar bir başka kişiye karşı yanşmazdı. Bunun için olağanüstü başarılan yalnız­ca birer efsane de olabilir. Sıradan Mısırlılar ise atlama, güreş, sı­rık dövüşü ve top oyunları gibi sporlarla ilgilendiler.

Eski Yunan ve Girit'te spor gösterileri hem dinî, hem din dışı amaçlarla gerçekleştirilirdi. Din ve sporun birleştirildiği en ünlü spor etkinliği, başlangıcı M.Ö. 776 olarak belirlenen, ama geçmişi büyük olasılıkla daha eskilere uzanan olimpiyat oyunlardır. M.Ö.1500 yılma doğru Giritliler dansa, koşulara, güreşe ve boğa­larla yapılan dövüşlere büyük ilgi gösterdiler. Antik çağda Yunan­lılar koşma, atlama, disk ve mızrak atma, pankreas güreşlerinin yamsıra top oyunları da oynuyorlardı.

Romalılar, Yunanlıların stad oyunlarının yerine sert ve acı­masız olan sirk oyunlarım tercih ettiler : Zırhlı eldivenlerle yapı­lan yumruk dövüşü, pankreas, yarış arabaları... Eski Roma'da savaş arabası yarışları, en yaygın spor gösterilerindendi. Ama atletizm, boks, güreş, cirit ve disk atma gibi sporlara da ilgi göste­rilirdi. Gladyatör dövüşlerinde, ya insan insana karşı, ya da in­sanlar hayvanlara karşı mücadele ederdi.

Eski Türklerde ilkel sporlar, M.Ö. 500'lerde, dinî törenlerin bir parçası olarak başlamıştır. Bu sporlar Orta Asya'daki ilk Türk kavimlerinde görülen ve daha sonra da sürdürülen okçuluk, bini­cilik, avcılık, kılıç oyunları, ağırlık kaldırma ve atma ile koşu ve güreştir. Avcılık yapan göçebe kabileler arasında polo ve hokeyi andıran atlı sporlar gelişti.

Hz. Peygamber (s.a.v.) her mü'minin hayırlı, ancak kuvvetli müminin zayıf mü'minden daha hayırlı olduğunu bildirmektedir. "Kuvvetli" sözü gerek fizik bakımından, gerekse iktisadî açıdan güçlülüğü kapsayacak mahiyettedir. Fizik olarak güçlü bir mü'minin bedenî ibadetlerini daha iyi yerine getireceği, insanlara daha yararlı olacağı muhakkaktır. Malî bakımdan güçlü olan bir mü'minin insanlara yapacağı yardım elbette yoksul bir mü'min­den fazladır. Hadisin sonunda Hz. Peygamber insanların kendile­rine fayda verecek konularda hırslı olmalarım acz içinde olmama­larını tavsiye etmiştir.

Hz. Peygamber döneminde insanların hayat tarzı fazladan bir spor yapmayı gerektirmeyecek kadar ağırdı. Çölde geçen yolculuklar, ticaret kervanlarıyîa birlikte, seferler dolayısıyla, çobanlık yaparken yapılan süren kilometrelerce sıcak çöl iklimin­de arapları, yerleşik medenî toplumlardan daha haraketli, güç­lüklere daha dirençli bir hale getirmişti. Aralarında savaş eksik olmayan arap kabileleri, gençlerini buna hazırlamak zorundaydı. Bunun için savaş oyunları yapma âdeti yaygındı.

Hz. Peygamber zamanında yapılan bazı sporlar gençleri ciha­da hazırlamaya yöneliktir. Hz. Peygamber, çocuklara ata binme, ok atma ve yüzmenin öğretilmesini ister. [2]

 

Birinci Bolüm


GÜREŞ, HALTER, YÜZÜCÜLÜK VE BİNİCİLİK


I. Güreş
 

Güreşin tarihi çok eskilere uzanır. Eski uygarlıkların haya­tında Önemli bir yeri vardı. M.O. 2500'den başlayarak Mısırlı as­kerler sopalarla güreş ve savaş çalışmaları yaparlardı. Mısır'da beni Hasan köyündeki duvar resimlerinden, M.Ö. 2000 yıllarında bu ülkede güreş tekniğinin çok üstün olduğu anlaşılır. Güreş, Eski Yunan'da da gözde bir spor dalı, jimnastik eğitiminin bir parçası ve Beşli yarışmalarda en çok önem verilen yatıştı. M.Ö. 648 de dü­zenlenen olimpiyat oyunlarında güreşe de yer verilmiştir. Romalı­larda güreş gladyatörler arasında yapılırdı. Bizans'ta ise impara­tor Flavius Theodosius I (379-95) döneminde,.güreş yasaklandıysa da, ondan sonra yemden serbest bırakıldı. Eski Türklerde de gü­reş yaygındı. Dede Korkut Hikayelerinde güreş tutan yiğitlerden sık sık söz edilmekte, kadınların da aralarında güreşe tutuştuğu anlatılmaktadır.

Asr-ı Saadette meşru ve yaygın sporlardan biriside güreştir. Rukâne adlı sırtı yere gelmeyen pehlivan, Mekke'de bu spor dalın­da isim yapmıştı. Kendisi o derece iri ve o kadar kuvvetliydi ki, şa­yet bir sığır yahut deve derisi yere serilse ve o bunun üzerinde ayakta dursa, halk da bu deriyi uçlarından çekip asılsa, o olduğu yerde kalır, deri yırtılırdı. Rukâne, bir gün koyun sürüsünü otlatı­yordu. Hz. Muhammed (s.a.v.), Bathâ'da kendisine rastladı ve onu islâm'a davet etti. Bundan sonraki gelişmeyle ilgili olarak iki riva­yet vardır:

1) Rukâne, onun bu ilahî görevinin bir delili olarak, emrede­rek ağaçları yürütmesini istemiştir. Hz. Peygamber ona şöyle dedi: "işte şurada bir ağaç duruyor; ona git ve benden ona, ötede duran diğer ağaca doğru yürüyüp yamna gitmesini söyle!", Rukâ­ne, kendisinin sahip olduğu maharetten çok emindi. Ağaçların bu yürüyüşünden tatmin olmayarak, Hz. Muhammed'e kendisiyle güreşmesini teklif etti. Yenilirse, dinine gireceğine söz verdi. Üç defa üstüste sırtı yere gelmesine ve hatta ağaçların yürüdüğünü gözleriyle görmüş olmasına rağmen müslüman olmadı.[3]

Müslüman olmamakla kalmadı, Mekke'deki putperestlerin yanına koştu ve onlara Muhammed'i ellerinde iyi saklamalarım ve diğer kabilelerle olan şeref ve üstünlük münakaşa ve yarışma­larında ondan yararlanmalarım, zira onun pek fevkalâde şeyler yapıp göstermeye muktedir dünyanın en üstün sihirbazı olduğu­nu haber verdi.[4]

2) Rukâne'nin güreş teklin üzerine, Hz. Muhammed (s.a.v.), ona şöyle cevap vermiştir; "Kabul; ancak ben yenersem sürünün üçte birini ödül olarak isterim." Gerçekten de üç defa yenilmesi ve bunun sonucunda sahip olduğu sürünün tamamını kaybetmesi üzerine, karısından korkusu sebebiyle ağlamaya başladı. Hz. Mu­hammed (s.a.v.), ona şöyle dedi: "Korkma: Bütün bu üç yenilginin ödül tutarını, bu defalık almayı ve bütün malım kaybetmeni iste­miyorum. Haydi şimdi onları al ve selâmetle git!"

Bu davranış karşısında, mucizelerden de çok duygulanan Rukâne, hemen orada "Sen Allah'ın elçisisin, ben senin getirdiğin dini kabul ediyorum" diye haykırmıştır.[5]

Rukâne'nin "Ey Muhammed! Şimdiye kadar beni hiç kimse yenemedi. Beni yenen sen değil, sahip olduğun manevî güçtür." dediği de nakledilir.

Askerî seferlere katılabilmeye gücü yettiğini Hz. Peygam-ber'e (s.a.v.) ispatlamak maksadıyla bazı delikanlılık çağındaki sahabîler, onun huzurunda güreşe tutuşurlardı. Bunun sebebi, yaşı küçük olanlar şayet kendilerinden büyük olan öteki gençlere üstünlük sağlayabilirlerse, gönüllü sıfatıyla bu savaşlara katıla­bilme hakkını elde etmekti.[6]

Güreş için özel bir yer ve minder gibi malzemelerin olup olma­dığını tam olarak bilmiyoruz. Herhalde uygun alanlarda güreş tu­tuluyordu. [7]

 

II. Ağır Kaldırma (Halter)
 

Hz. Peygamber (s.a.v.), bir gün içlerinde hangisinin daha kuv­vetli olduğunu bilebilmek için, büyük bir taşı yerden kaldırmaya çalışan bir yığın insanın yanından geçmiş ve bu yarışlarında hiç­bir kötü yan bulmamıştı.[8]

 

III. Yüzücülük
 

Hz. Peygambere (s.a.v.), şöyle buyurmuştur: "Çocuklarınıza ok atmayı, ata binmeyi ve yüzmeyi öğretiniz."[9]

Bu hadis, yüzücülüğün mubah olduğunu, çocuklara Öğretil­mesinin de tavsiye edildiğini gösterir.

Hz. Peygamber bizzat kendisi de yüzme öğrenmişti. Bir defa­sında annesi ve Ummu Eymen adındaki kadın köleyle birlikte, henüz çocukken Medine'ye gitmiş, Benû Neccâr kabilesinden en-Nabiğa adında birinin evinde kalmışlardı. Babası Abdullah'ın mezarı da buradaydı. Rasûlullah (s.a.v.), işte bu kabileye ait bir su birikintisinde bu gezisi sırasında yüzmeyi öğrenmişti.[10]

 

IV. Binicilik
 

A- At Yarışları
 

Biniciliğin çok eski zamanlardan ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Asr-ı saadette spor
« Posted on: 20 Nisan 2024, 02:39:30 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Asr-ı saadette spor rüya tabiri,Asr-ı saadette spor mekke canlı, Asr-ı saadette spor kabe canlı yayın, Asr-ı saadette spor Üç boyutlu kuran oku Asr-ı saadette spor kuran ı kerim, Asr-ı saadette spor peygamber kıssaları,Asr-ı saadette spor ilitam ders soruları, Asr-ı saadette sporönlisans arapça,
Logged
06 Ekim 2018, 17:50:43
Zehra Hüner
Dost Üye
*****
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 305


« Yanıtla #1 : 06 Ekim 2018, 17:50:43 »

islâm'dan önceki Cahiliye döneminde Mekkeliler de "kurrek" denilen bir tür ayak topu oynarlardı. Büyük kalabalıklar bu sporu seyretmeye gelirlerdi. Bu kurrek oyununu oynamak için Mek­ke'nin her semtinde sahalar bulunurdu.[33] Medine'de de kurrek oy­nanırdı.[34] Bu kurrek oyununun şekli ve yönetimiyle ilgili ayrıntılı bilgiye sahip değiliz.

Hz. Peygamber (s.a.v.) kurrek oyununu yasaklamamıştır..bu konu cok  konusulan bi konuydu ilgimi cok cekti emekleriniz icin Allah razi olsun inşallah..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
15 Ağustos 2019, 14:05:25
Mehmed.
Görevli Sorumlusu
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 18.663


Site
« Yanıtla #2 : 15 Ağustos 2019, 14:05:25 »

Esselamu aleyküm Rabbim bizleri Peygamberimiz in yolundan ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

15 Ağustos 2019, 14:59:56
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #3 : 15 Ağustos 2019, 14:59:56 »

ESselamu aleyküm.Rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes