> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Asrı Saadette İslam > Asr-ı saadette ordu ve savaş stratejisi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Asr-ı saadette ordu ve savaş stratejisi  (Okunma Sayısı 2827 defa)
01 Ekim 2010, 22:46:05
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 01 Ekim 2010, 22:46:05 »



ASRI SAADETTE ORDU VE SAVAŞ STRATEJİSİ
 

Yrd. Doç. Dr. Mustafa AĞIRMAN
 

(Atatürk Üniversitesi ilahiyat Fakültesi, Öğretim Görevlisi, Erzurum)

Mustafa Ağırman 1954 yılında Erzurum'un Oltu ilçesinde doğdu ilkokulu dışarıdan bitirdi. 1972 yılında Sakarya Î.H.L.den, 1976'da İstanbul Yüksek tslâm Ensti­tüsünden mezun oldu. 1981'de Erzurum Yüksek îslâm Enstitüsüne asistan olarak girdi. 1983'de Erzurum Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi­ne öğretim görevlisi olarak atandı. 1992 yılında "Hz. Peygamber'in Sauaş Stratejisi" konulu teziy­le doktor unvanını aldı. Halen A.Ü. İlahiyat Fakül­tesinde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.[1]

                                                                                                                                                                               

Birinci Bölüm


DEVLET VE SİYASET


I. İslâm Devletinin Oluşması
 

A) Mekke Dönemi :
 

1- Vahyin Başlaması Ve Tebliğ
 

Rasûlullah (s.a.v.)'a, vahiy yoluyla Kuran inmeğe başladığı[2] andan itibaren, islâm'a davet başladı.[3] Hz.Peygamber (s.a.v.) ilk olarak islâm'ı aile fertleri ve yakın arkadaşlarına tebliğ etti. Ken­disine îslâm ordusunun ilk mayasını oluşturacak olan seçkin bir grup iman etti.[4] O, insanlara; Allah'ın birliği, nefislerin temizlen­mesi, safların birleştirilmesi, islâm yararına kişisel çıkarlann go-zardı edilmesi çağrısında bulunuyordu.[5] Bu davet gizli yapılıyor­du, iş çok sıkı tutuluyordu.

islâm'ı kabul edecek olanlara, Hz.Peygamber (s.a.v.) şu tekli­fi yapıyordu :

"Allah'tan başka ilah (tanrı) olmadığına, O'nun tek olup, or­tağı olmadığına şehadet ederek, Lât ve Uzza ilahlarını inkâr ede­ceksin"[6]

Bu kelimeleri söyleyen müslümanlar, artık bütün işlerinde Allah'ın hakimiyetini kabul ediyorlar ve bütün ilahları reddettik­lerini ilan ediyorlardı.

Davet gizlice yürütülüyor ve müslüman olanların sayısı artı­yordu. Mekke'nin her tarafında islâm konuşulmaya başlandı. Gizli tebliğden istenilen netice hasıl olunca Yüce Allah şu iki âyetle tebliğin açığa vurulmasını emretti:[7]

" (Ey Muhammed) artık sana emredileni açıkça ortaya koy ve müşriklerden yüz çevir. "[8]

" En yakın akrabalarını uyar. Sana uyan müminleri kanatla­rının altına al."[9]

Bu ayeti kerimeler nazil oluncaya kadar, islâm gizlice tebliğ edilmiş ve bu gizlilik üç sene sürmüştü.[10] Bu konuda Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

" Bana peygamberlik verilmesi üzerine kavmim, hoşlanmadı­ğım kerih sözler söyleyince sustum. Fakat Cebrail (a.s.) gelerek şöyle dedi: " Ya Muhammed, Rabbinin sana emrettiği şeyi yap­mazsan, seni cezalandırır."[11]

Cebrail'in bu ikazı üzerine Hz.Peygamber, Hz. Ali vasıtasıyla yakın akrabalarını bir yemeğe çağırdı; onları Islama davet etti. Hz.Peygamber daveti açığa vurunca müşrikler de düşmanlıkları­nı izhar ettiler. Yakınları, Hz.Peygamber (s.a.v.)'in davetini alay ve istihzayla karşılayıp yanından uzaklaştılar.[12]

Müşrikler alay etse de, istemese de, karşı koyup düşmanlık etse de Allah, nurunu tamamlayacaktır :

"Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler hoşlanmasa da Allah, mutlaka nurunu tamamlamak ister."[13]

Müslümanların sayısı gün geçtikçe artıyordu. Müşrikler de düşmanca tutumlarım ileri seviyelere götürüyorlardı. Başlangıç­ta Kureyş, müslümanları isyancı bir grup olarak kabul ediyor; onları böyle değerlendiriyordu. Bundan dolayı da, müslümanlar-dan kimsesizlerin, musta'zaflarm, savunma gücü olmayanların can ve malına tecavüzü mubah saymaktaydılar. Müslümanların sayısı arttıkça onlar da işkencenin dozajını artırıyorlardı. Daha da ileri giderek bir iki müslümanın şehid olmasına bile sebep oldu­lar.[14]

 

2- Mekke Devletinin İslama Tepkisi:
 

Davetin açığa vurulmasından sonra meydana gelen Mekke Devletinin tepkisini şu şekilde maddeleştirebiliriz :[15]

 

a) Alay Etme :
 

islâm davetinin başlaması ile Mekke ahalisi müminler ve müşrikler diye iki gruba ayrıldılar. Sayı bakımından çok olan müşrikler aynı zamanda maddî bakımdan da kuvvetliydiler. Fakat ahlâkları bozuk, değer yargıları seviyesiz ve hatta kendi dinlerine karşı bile laubali bir davranış içindeydiler. Müslüman­lar azdı; üç yıl içinde sayıları kırkı bile bulmamıştı. Fakat imanla­rı kuvvetli, seciyeleri yüksekti.

Müşrikler, davetin açığa vurulmasından sonra, Hz.Muham-med (s.a.v.)'i " gökten haber veren işte budur " diye birbirlerine göstererek eğlendiler. Mülümanlan alaya aldılar.[16] Onların alay­larına karşılık Yüce Allah şöyle buyurdu:

" O alay edenlere karşılık biz sana yeteriz. "[17]

 

b) Hakaret:
 

Hz. Peygamber (s.a.v.), insanları ilk Önce ilahları reddetmeye davet ediyordu.[18] Zaten O, putları ve putçuluğu yıkmak için gön­derilmişti. Putlarla ilgili âyetler nazil olmaya başlayınca müşrik­ler daha da hırçınlaştılar:

" Siz ve Allah'tan başka taptıklarınız Cehennem'in H nusU-nuz. Siz ( odun gibi ) oraya gireceksiniz"[19] ayeti nazil olunca, Mü'minlerle müşrikler arasındaki münasebetin ikincisi yan' ha­karet dönemi başlamış oldu.[20]

Müşriklerin müslümanlara karşı ateş püskürmeleri kendi aleyhlerine oluyor, islâm iyice duyulmuş oluyordu. Hemen her nıüslüman hakaretten nasibim alıyor, hatta Hz.Peygamber (s.a.v.)'e bile ağır hakaretler ve galiz küfürler yapılıyordu.[21] Bu hakaretler neticesinde saflar iyice netleşiyordu. [22]

 

c) İşkence :
 

Saflar hem iyice belirginleşiyor, hem de müslüman olanların sayısı artıyordu. Mekke'de tutuşan iman meş'alesini söndüreme-yen müşrikler, çeşitli hile ve tuzaklara başvurdular. Hz.Peygam-ber (s.a.v.)İ himayesinde bulunduran Ebû Talib'e çeşitli teklifler götürdüler. İslâm'ı sulandırmak istediler. Hz.Muhammed (sa.v.)'e dünyalık menfaatler sundular, fakat O yüce insan bunları elinin tersi ile itti.[23]

Bu konuda istediklerini elde edemeyince, " Sen bizim taptık­larımıza tap, biz de senin ibadet ettiğine ibadet edelim; böylece müşterek bir noktada birleşelim " dediler.[24] Bu çirkin tekliflerinin cevabım Allah verdi:

" De ki: Ey kâfirler ! Ben sizin taptıklarınıza tapmam. Siz de benim taptığıma tapıcılar değilsiniz. Ben asla sizin taptıklarınıza tapacak değilim. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim banadır.[25]

Müşriklerin reislerinden gelen "sentez" teklifi bu şekilde red­dedildi. Bu reisler, menfaatleri yüzünden puta tapıcılıkta ısrar ediyorlardı. Müslümanlığı tehlikeli görüyorlar, bu dinin ilerleme­sine mani olmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlardı.

Müşriklerin elebaşlarının ellerinden gelen de işkenceydi. Yıl­dırma politikalarının işkence safhasını açtılar. Kabilesi kuvvetli olanlara pek dokunamıyorlar, fakat kimsesizlere, hususiyle köle ve cariyelere son derece işkence ediliyordu. Kimi, yakıcı kumlar üzerine yatırılır, göğüslerine ağır taşlar bastırılır veya kızgın de­mirlerle vücutları dağlanır; kimi aç, susuz bırakılarak müslü-manlıktan vazgeçmesi için zorlanırdı.[26]

işkenceler arttıkça, tebliğ daha hızlı bir şekilde ilerliyordu. İşkence ve tebliğ karşılıklı hızlanırken, müslümanlardan kabilesi kuvvetli olanlar da işkenceden nasiblerini alıyorlardı.[27]

Müşriklerin baskısı çok artınca, Hz.Peygamber, müslüman-larm Habeşistan'a hicret etmelerine izin verdi. Bisetin beşinci senesinde onaltı kişilik bir kafile Habeşistan'a hicret etti. Bisetin yedinci yılında da doksan kişilik bir kafile aynı ülkeye muhacir olarak gitti.[28]

Bisetin altıncı senesinde Hz.Hamza ve Hz.Ömer'in müslü­man olması ile müslümanlar biraz olsun kuvvet bulmuş, müşrik­ler ise istediklerini elde edememenin üzüntüsüne düşmüşlerdi.[29]

 

d) Ambargo :
 

Hz.Hamza ve Hz. Ömer'in müslüman olması, müşrikleri çile­den çıkardı. O zamana kadar, Erkam b. Ebi'1-erkam'm evinde giz­lice ibadet yapan ve sohbet eden mülümanlar, şimdi Ka'be'de açıktan namaz kılmaya başladılar.[30]

Habeşistan hicretiyle de, oraya giden müslümanlar, emniyete kavuşmuş ve diledikleri gibi yaşama hürriyeti elde etmişlerdi. Üs­telik islâm, her tarafta duyulup şüyu buldu. Habeşistan kralı Necâşî, müslümanları geri isteyen Mekke- Şehir Devletinin elçi­lerini kabul etti; ama isteklerini yerine getirmedi. Bu kabul esna­sında, müslümanlar, krala da islâm'ı anlatma imkânı buldular.[31]

Tevhid inancına karşı alay, hakaret ve fiili işkence uygulayan Mekke'liler, bu hadiselerden sonra sosyo- ekonomik bir müeyyi­deye başvurara...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Asr-ı saadette ordu ve savaş stratejisi
« Posted on: 26 Nisan 2024, 11:06:25 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Asr-ı saadette ordu ve savaş stratejisi rüya tabiri,Asr-ı saadette ordu ve savaş stratejisi mekke canlı, Asr-ı saadette ordu ve savaş stratejisi kabe canlı yayın, Asr-ı saadette ordu ve savaş stratejisi Üç boyutlu kuran oku Asr-ı saadette ordu ve savaş stratejisi kuran ı kerim, Asr-ı saadette ordu ve savaş stratejisi peygamber kıssaları,Asr-ı saadette ordu ve savaş stratejisi ilitam ders soruları, Asr-ı saadette ordu ve savaş stratejisiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes