> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Asrı Saadette İslam > Asr-ı saadette kadın ve aile hayatı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Asr-ı saadette kadın ve aile hayatı  (Okunma Sayısı 5472 defa)
01 Ekim 2010, 16:43:28
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 01 Ekim 2010, 16:43:28 »



ASRI SAADETTE KADIN VE AİLE HAYATI


Yrd. Doç. Dr.  Rıza Savaş
 

(Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim'Üyesi, İzmir)

Rıza Savaş 1953 yılında Erzurumda doğdu. İlk, orta ve yüksek tahsilini Erzurum'da tamamladı. 1981 yılında Er­zurum Yüksek İslâm Enstitüsüne Siyer ve İslâm Tarihi asistanı olarak girdi. 1982'de Atatürk Üni­versitesi ilahiyat Fakültesine İslâm Tarihi öğre­tim görevlisi olarak nakledildi. 1983'de Dokuz Ey­lül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ne İslâm Tarihi öğretim görevlisi olarak atandı. 1985'de Dokuz Ey­lül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsüne bağlı olarak İslâm Medeniyeti ve Sosyal Bilimler anabi-lirn dab İslâm Tarihi bölümünde "Emeuilerde îk-ta" isimli tezle yüksek lisansım 1991'de "Hz. Mu-hammed Devrinde Kadın" adlı tezle doktorasını tamamladı. Halen Dokuz Eylül Üniversitesi İlahi­yat Fakültesinde İslâm Tarihi öğretim üyesi ola­rak çalışmaktadır.[1]

 

Giriş
 

GENEL HATLARIYLA KURANDA KADIN
 

İleride ele alacağımız konuların daha iyi anlaşılmasını sağla­mak için, Kur'an'da kadın meselesini genel hatlarıyla ortaya koy­maya çalışacağız.

Kur'ân, kadm-erkek bütün insanlara gönderilen ilahî bir kitaptır.[2] Arap dilinin özelliklerinden dolayı erkeklere yapılan hitaplar, aynı zamanda kadınlara da yapılmıştır. Çünkü kain ve erkeklere yapılacak ortak hitaplarda müzekker (erkek) sigası kullanılır.[3]

Kur'ân'a göre kadın yaratılışta erkek gibidir. Her ikisi de aynı şeylerden yaratılmıştır.[4] Bu konuda bir ayırım olmamasına rağ­men, konuyla ilgili ayetler değişik şekillerde tefsir edilmiştir.[5]

Kur'ân, Hz. Adem ve Havva'nın cennetten çıkarılmalarını ge­rektiren suçu beraberce işlediklerini bildirir.[6] Hatta bu suç, tek başına Hz.Adem'e de nisbet edilir.[7]

Kadın da erkek gibi inanılması gereken esaslara inanmak mecburiyetindedir. Bu konuda kadınla erkek arasında hiçbir ayı­rım bulunmamaktadır.[8]

İbadetlerden namaz, erkeğe olduğu gibi kadına da farzdır. Ancak kadın her ay belli günlerde ve doğum sonrası devrede temizleninceye kadar bu ibadetten muaf tutulmuştur.[9] Aynı hal­lerde kadın, oruç tutmaz ve sonra tutamadığı günleri kaza eder. Haccederken ise bu durumda bazı işleri yapmaz.

Kadın, ekonomik konularda erkek gibidir. Kazandığı para kendine aittir. Parasını ve malını tam bir yetki ile kullanabilir. Zengin erkeğin mesul olduğu mali ibadetlerden zengin kadın da mesuldür.[10]

Kur'ân'm kadına verdiği en önemli hakların başında, ona tam bir kişilik kazandırması dır. Kadın bir insan olarak mükellef sayıl­mış, yapacağı iyi ve kötü işlerin sorumluluğunun kendisine ait ol­duğu bildirilmiştir.[11]

Kur'ân, Arap toplumunda pek de iyi bir yerde olmayan kadım olması gereken yere getirmek için pek çok emirler ve yasaklar ge­tirmiştir. Daha dünyaya gözlerini açar açmaz kız çocuklarım hor­layan erkekler kınanmıştır.[12] Onları diri diri toprağa gömme cina­yeti yasaklanmıştır.[13] Esasen Kur'ân, toplumda ezilen ve horla­nan her insanın yanında olmuş ve onların haklarını savunmuş­tur, islâm geldiği sıralarda en önemli meselelerden biri de esir-hür ayırımıdır. Kur'ân, esir statüsündeki köle ve cariyelere iyi davramlmasım ve onların hürriyete kavuşturulmasını teşvik eder.[14]

Cahiliye toplumunda kadına karşı işlenen suça, çoğu kez misilleme yapılmazdı. Kur'ân bu eşitsizliği kaldırdı. Kadına karşı işlenen suçlar, ister şahsına, ister malına, isterse şerefine karşı ol­sun erkeğe karşı işlenen suçlar gibi kabul edilmiş,hatta kadın bazı hallerde erkeğe göre daha çok kayırılmıştır.[15]

Kur'ân, yaşının hiçbir döneminde kadına zulmedilmesine müsaade etmez. Kadının ekonomik hakları konusunda, ve bilhas­sa yetim kızların malları hususunda müslümanlarm çok titiz davranmalarını emreden Kur'ân, onların mallarına tecavüzü ya­saklar.[16]

Kadının mirasta erkeğe göre daha az pay alması, erkek ve kadının vecibelerinin ayrı ayrı olmasındandır. Erkek, evleneceği kıza veya kadına, razı olacağı miktarda mihir vermek mecburiye­tindedir.[17] Yine erkek, eşinin ve çocuklarının geçimlerini ve mas­raflarım karşılamak durumundadır.[18]

Kadınlarla ilgili ayetlerin önemli bir bölümü de evlilik ve sonrasıyla ilgili konulardadır. Bu konularda de kadına Önemli[19] hak­lar verildiği anlaşılmaktadır. Aile hayatıyla ilgili, başta en-Nisâ ve et-Talak suresi olmak üzere Kur'ân'ın değişik yerlerinde geniş açıklamalar bulunmaktadır.

Kadm-erkek eşitliği, üzerinde sıkça durulan bir konu olması ebebiyle burada kısaca üzerinde durmak istiyoruz.

îslâm dininin, kadına değer vermediğini ve onu "erkeğin yarı­sı" olarak gördüğünü düşünenler bulunmaktadır. Bu görüş savu­nulurken, Kur'ân'da, iki kadının şahitliğinin bir erkek yerine geç­tiği Örnek verilir. Halbuki bu ayet, o devirde kadımn genelde ilgi­lenmediği bir konuda açıklamalar ihtiva etmektedir.[20] Hz. Peygamber'in tatbikatı, kadınlarla ilgili konularda, bir kadının açık­lamalarının dahi dikkate alındığım ve buna dayanılarak yasaklar konulduğunu göstermektedir.

Hz., Peygamber, rüyada kadının da erkek gibi ihtilam olabile­ceğini, çünkü "kadın ve erkeğin, bir bütünün iki ayrı parçası"[21] olduğunu açıklar. Yani hem kadın, hem de erkek, ayrı ayrı birer varlıktır ve bir araya geldikleri zaman bir bütün oluştururlar. Bu hadisin açıklamasında "Kadınlar yaratılışta ve tabiatta erkekler gibidir." denmektedir.[22]

Erkekler arasında da tam eşitlik olmadığı görülürken, kadı­nın erkeğe her konuda eşit olması gerektiğini istemek tutarlı olmaz. Önemli olan kadının haklarının, yükümlülüklerine denk olması, özel ve genel hayatında kadına zulmedilmemesidir.[23]

Hz. Peygamber devri kadınlarının, şahsiyetlerinin şuurunda oldukları, düşüncelerini açıkça söyleyebildikleri ve bazı konular­da erkeklerle aynı haklara sahip olduklarını bildikleri anlaşıl­maktadır.

ilk müslümanlardan olan ve Hz. Peygamberle evli bulunan Ummu Seleme'nin, kocasına: "Ey Allah'ın Rasulü, neden her ko­nuda erkekler anılıyor, biz anılmıyoruz?" dediği ve bunun üzerine erkeklerin kadınlarla beraber anıldığı el-Ahzâb/33 sûresinin 35. ayetinin nazil olduğu rivayet edilmektedir.[24] Yine Ummu Sele­me'nin, Hz. Peygamber'e: "Kadınların hicreti konusunda bir ayet duymadım" dediği ve bunun üzerine göç edenlerin ecirlerini belir­ten Al-i Imran 3/195 ayetinin nazil olduğu nakledilmektedir.[25]

îbn Sa'd, el-Ahzâb/33 sûresinin 35. ayetinin nüzul sebebini şöyle kaydetmektedir: Hz. Peygamber devrinde kadınlar erkekle­re: Siz müslüman olduğunuz gibi biz de bu dini kabul ettik ve sizin yaptıklarını biz de yaptık. Halbuki Kur'ân'da siz anlatılıyorsu­nuz, biz ise anlatılmıyoruz" derler. Bunun üzerine, adı geçen ayet nazil olur.[26]

Yine Ummu Umare bint Ka'b (Nuseybe)'m da, Kur'ân'da, ka­dınların isimlerinin geçmesini istediği rivayet edilmektedir.[27]

Kadınların Hz. Peygamber'e bey'at için başvurmaları, onların şahsiyetlerinin şuurunda oldukları ve mümkün olan konularda erkeklerle eşit olmayı istedikleri şeklinde yorumlanmaktadır.[28]

Ensardan olan Ummu Amir (Fukeyhe veya Esma) bint Yezid b. es-Seken, ashabın arasında bulunan Hz.Peygamber'e gelir ve şöyle der: "Anam babam sana feda olsun ya Resûlallah. Ben ka­dınların temsilcisiyim. Beni, sana onlar elçi olarak gönderdiler. Allah seni erkek ve kadınların tamamına peygamber olarak gön­derdi. Sana ve ilâhına inandık. Biz kadınlar, evlerinizin temeli, şehvetlerinizi tatmin eden ve çocuklarınızı taşıyan kimseler olarak evlere kapandık kaldık. Buna rağmen siz cuma, cemaat, hastalan ziyaret, cenazelere katılma ve hac yaptıktan sonra tek­rar hac yapma konularında bizden daha faziletlisiniz. Bunlardan ayrı Allah yolunda cihad da var. Siz erkekler hac veya umre ya da cihada çıktığınız zaman mallarınızı korur, elbiselerinizi diker ve çocuklarınızı terbiye ederiz. Bu ecir ve hayır işlerinde size ortak-mıyız?" Ummu Amir'i dinledikten sonra Hz. Peygamber arkadaş­larına döner ve "Dini konusunda bundan daha güzel problemini ortaya koyan bir kadın gördünüz mü?" diye sorar. Onlar da görme­diklerini ifade ederler. Hz. Peygamber, kadına dönerek şöyle der: "Ey kadın! Dinle ve seni elçi olarak gönderen kadınlara bildir: Ka­dının kocasıyla iyi geçinmesi, onun rızasını kazanması ve onun muvafakatma uyması halinde, kocasının yaptıklarına denk sevap alır." Ummu Âmir bu cevabı duyduğu zaman sevincinden "Lâ ila­he illallah" cümlesini tekrarlayarak geri döner.[29]

"... Erkeklerin kadınlar üzerinde bulunan hakları gibi, ka­dınların da erkekler üzerinde hakları vardır. Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları, bir derece fazladır... "[30] Ayette sözü edilen de­recenin, aile başkanlığı olduğu ifade edilir. Erkeğin, ailenin geçi­mi için harcamalarda bulunması, ailenin idaresini yürütmesi ve aileyi koruması ona bu dereceyi kazandırmaktadır. Bununla beraber, erkeğin bu görevi kötüye kullanmaması için uyarıldığı da anlatılmaktadır.[31]

ibn Ku'eybe, erkeğin derecesini fazilet diye açıklar.[32] Fakat bu yaklaşımın tutarlı olduğu söylenemez. Çünkü Allah'ın emirle­rine uygun olarak yaşayan kadın da erkek de değer kazanabilir. Eğer bir kadının yaşayışı, erkekten daha iyi ise elbette ondan daha üstün kabul edilecektir. Hem dünyada hem de ahirette yük­sek dereceler elde etmenin, çalışmaya bağlı olduğu ve bunun ka­dın veya erkek olmakla ilişkisi olmadığı anlaşılmaktadır.[33]

Yanlış değerlendirilen ayetlerden biri de "Allah'ın kimini ki­mine üstün kıldığı ve mallarından harcaCyıp kadınların geçimin...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Asr-ı saadette kadın ve aile hayatı
« Posted on: 29 Mart 2024, 03:38:53 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Asr-ı saadette kadın ve aile hayatı rüya tabiri,Asr-ı saadette kadın ve aile hayatı mekke canlı, Asr-ı saadette kadın ve aile hayatı kabe canlı yayın, Asr-ı saadette kadın ve aile hayatı Üç boyutlu kuran oku Asr-ı saadette kadın ve aile hayatı kuran ı kerim, Asr-ı saadette kadın ve aile hayatı peygamber kıssaları,Asr-ı saadette kadın ve aile hayatı ilitam ders soruları, Asr-ı saadette kadın ve aile hayatıönlisans arapça,
Logged
01 Ekim 2010, 16:47:06
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« Yanıtla #1 : 01 Ekim 2010, 16:47:06 »

kayde­der.[251]

Hz. Peygamber, Ummu Varaka bint Abdillah b. el-Haris'i evi­nin (veya mahallesinin) halkına imamlık yapmak üzere görevlen­dirir. Ümmü Varaka bu görevi, Hz, Ömer devrinde kendi köle ve cariyesi tarafından öldürülünceye kadar yürütür. Hatta Ümmü Varaka'nın bir de erkek müezzini olduğu rivayet edilmektedir.[252] Ensardan olan Ümmü Varaka'nın muhacir kadınlara imamlık yaptığını kaydeden Ebu Nuaym, yukarıdaki "rivayete de yer verir.[253]

Hz. Peygamber'in, kadınların hacca gitmelerini teşvik ettiği anlaşılmaktadır.[254] Hz. Aişe, cihada çıkmak için Hz. Peygam­berden izin isteyince, kadınların cihadının haccetmek olduğunu söyleyen [255] Hz. Peygamber, veda haccına hanımlarının hepsini götürür.[256] Dubaa bint ez-Zubeyr b. Abdilmuttalib, haccetmek istediğini fakat rahatsız olduğunu söyler. Hz. Peygamber, ona hacdan geri kalmamasını, eğer haccını tamamlayamazsa ihram­dan çıkacağını şart koşmasını açıklar.[257]

Hz. Peygamber'in hanımlarının, hac ibadetini onunla beraber yapmalarının, bu ibadeti yapan kadınların karşılaşacağı prob­lemleri nasıl çözeceğini gösterdiği için çok önemli olduğu anlaşıl­maktadır. Kadınların hacla ilgili bilmedikleri her şeyi Hz. Pey-gamber'den öğrendikleri ifade edilmektedir.[258] Ensârdan bir ka­dın olan Uneyse bint Hubeyb, Hz. Peygamberle beraber hac yaptı­ğım söyler.[259]

Hz. Peygamber'in vefatından sonra eşlerinden bazılarının haccetmeye devam ettikleri anlaşılmaktadır.[260]

Cahiliye devrinde bazı kadınların, hiç konuşmadan haccet­tikleri've islâm'ın bunu kaldırdığı rivayet edilir.[261]

 

C- Cenazelerde Kadın
 

Toplum hayatının en anlamlı taraflarından biri de, yakınım kaybeden kişilerin yanında yer alıp, onun acısını paylaşmaktır. Hz. Peygamber devri kadınlarının bu konuda üzerlerine düşen gö­revi yaptıklarım görüyoruz.

Kadınlar, ikinci hicrî yılda genç yaşta ölen Hz. Peygamber'in kızı Rukayye'ye ağlarken Hz. Ömer, kamçısıyla onları susturmak ister. Fakat Hz. Peygamber, ona engel olur ve kadınlara sakin ol­malarını, ellerini ve dillerim işe karıştırmamalarını söyler.[262] Sa'd b. Muaz öldüğü zaman annesi ağlarken yine Hz. Ömer, ona engel olmak isteyince Hz. Peygamber, onu müdahele etmekten men eder.[263] Muhtemelen üzüntülü insanın ağlamasının, onun rahatlamasını sağhyacağı için Hz. Peygamber, Uhud savaşında kardeşini kaydeden Fatıma bint Amr b. Haram'a ağlamasını söy­ler.[264]

Medine'de bir müslüman öldüğü zaman kadınların, toplandı­ğı,[265] ölüye ağladıkları ve böylece yakınını kaydeden kişinin üzün­tüsünü paylaşmak istedikleri anlaşılmaktadır.[266]

Medine'de kadın cenazeleri yıkayanlardan biri olan Ummu Atiyye, Hz. Peygamber'in kızının cenazesini yıkarken, ondan aldığı emir ve talimatları bize rivayet etmektedir.[267] Diğer bir kadın cenaze yıkayıcısı olan Esma bint Umeys'in, Habeşistan'da gördüğü cenaze taşırken kullanılan ve ölüyü göstermeyen tabutu Medine'de ilk yaptıran insan olduğu anlaşılmaktadır.[268]

Hz. Fatıma, cenazesini kocası Hz. Ali ve Esma bint Umeys'in yıkamasını vasiyet eder. Bu vasiyet yerine getirilir.[269] Ayrıca Hz. Fatıma'nm cenazesini yıkamaya Selmâ (Ummu Rafi) da katılır.[270] Esma bint Umeys'in kocası Hz. Ebu Bekir öldüğü zaman onu da yı­kadığı rivayet edilmektedir.[271]

Cenazelerin defin işinde kadınların bulunduğu, hatta bazan mezarlığa kadar gittikleri anlaşılmaktadır. Hz-. Peygamber'in kızı Rukayye'nin cenazesinin defni sırasında Hz. Fatıma'nm kabrin kenarına oturup ağladığı nakledilmektedir.[272]

Kadın cenazeler kabre konurken bir perde tutulduğu ve genelde yakınlarının cenazeyi kabre koyduğu anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber'in kızı Ummu Kulsum'u, kabre Hz. Ali, el-Fadl b. Abbas, Usame b. Zeyd ve Ensar'dan olan Ebu Talha indirir.[273]

Hz. Peygamber'in cenaze namazını kadınların da kıldığı riva­yet edilmektedir.[274]

Hz. Osman, el-Bakî mezarlığında Hz. Peygamber'in emcası Hz. Abbas'm cenaze namazım kıldırdığı zaman, kadınların da ka­tıldığı ve Haşim oğulları kadınlarının bir yıl siyahlar giydikleri nakledilmektedir.[275] Halbuki kadın, kocası için dört ay on gün [276]ve kocasının dışında herhangi bir yakım için ise üç gun yas tutar. Ummu Habibe, babası Ebu Sufyan'm ve Zeyneb bint Cahş, karde­şinin ölümünden üç gün sonra koku sürerek yastan çıkarlar.[277]

Hz. Fatıma'nm amcası Hz. Hamza'nın Uhud'da bulunan kab­rini ziyaret ettiği ve Hz. Peygamber'in hamını Ummu Seleme'nin her ay Uhud şehitlerini ziyarete gittiği rivayet edilmektedir.[278]


[1] Yrd. Doç. Dr.  Rıza Savaş, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadette İslam, Beyan Yayınları: 4/227-228.

[2] el-En'âm, 6/130, însan olarak zikredildiği zaman hem erkeği, hem de kadını ifade eder. Bkz. el-Bakara, 2/185, el-Cinn 72/6.

[3] Meselâ "Ey inananlar" müzekker sigasıyla olduğu halde hem erkek hem de kadınlara hitaptır. Bkz. el-Balçara, 2/25, 82,172,178,183, Ali İmran, 3/130, en-Nisâ, 4/43,136, el-Mâide, 5/6, el-Enfâl, 8/74.

[4] en-Nisâ, 4/1, el-En'âm, 6/2, el-A'râf, 7/189, er-Rûm, 30/20; Fâtır, 35/11; ez-Zümer, 39/6, el-Mü'min, 40/67.

[5] Değişik bir açıklama için bkz. Ateş, Süleyman, Yüce Kur'ân'ın Çağdaş Tef­siri, İstanbul 1989, II, 189-194.

[6] el-Bakara, 2/35, 36; el-A'râf, 7/19-22; Taha, 20/117.

[7] Taha, 20/120-122.

[8] el-Bakara, 2/8, 62,177, 285; en-Nisâ, 4(136; el-Mâide, 5/69.

[9] el-Mâide, 5/6; el-Buharî, Sahih, I, 83 (Hayz, 20).

[10] el-Bakara, 2/43,110, 254; Al-i îmrân, 3/97.

[11] Al-i İmrân, 3/195; en-Nahl, 16/97; el-Ahzâb, 33/35; Fussilet, 41/46.

[12] el-En'âm, 6/139,140; en-Nahl, 16/58, 59.

[13] el-En'âm, 6/151; el-İsrâ, 17/31; et-Tekvîr, 81/8,9.

[14] Bu konudaki ayetler ileride daha geniş olarak ele alınacak ve Kur'ân'ın kö­le azadıyla ilgili ayetleri verilecektir.

[15] en-Nûr, 24/4.

[16] en-Nisâ, 4/2, 6,10,19; el-En'âm, 6/152; el-îsrâ, 17/34.

[17] en-Nisâ, 4/4,19, 20.

[18] el-Bakara, 2/233.

[19] Bazı örnekler için bkz. el-Bakara, 2/221,228-237, 241, en-Nisâ, 4/19, 20, 22, 23, 25.

[20] Ateş, Tefsir, I, 491-493.

[21] Ibn Hanbel, Musned, VI, 256; et-Tirmizî, Sünen, 1,190 (Tahare, 82)

[22] Ebu Davud, Sünen, 1,162 (Tahare, 99/236)

[23] Akkad, es-Sıddıka, 124, (Mısır 1956).

[24] îbn Hanbel, Müsned, VI, 301; et-Taberî, Tefsir, XXII, 10.

[25] et-Taberî, Tefsir, IV, 215.

[26] İbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 200.

[27] İbn Hacer, el-îsâbe, IV, 241-242.

[28] Muhammed îzzet Dervese, Asru'n-Nebiyyi ve Bietuhû Kable'l-Bi'se, s.138.

[29] İbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 319-320; îbn Abdilber, Ebû Ömer Yusuf b. Ab-dillah b. Muhammed el-îstiab fi Ma'rifeti'l-Ashab, Tah: Ali Muhammed el-Bicavî, Kahire 1939, IV, 233; Îbnu'l-Cevzî Cemaluddin Ebu'l-Ferec, Telkîhu Fıthûmi Ehli'l-Eser, Dehlî, b.t.y. s.158; Îbnu'1-Eöîr, Usdu'l-Ğabe, VII, 19; îbn Hacer, el-îsâbe, IV, 229; el-Halebî, Însânu'l-Uyûn, 1,149.

[30] el-Bakara, 2/228.

[31] Hamdi Yazır, Elmahlı Muhammed, Hak Dini Kur'ân Dili, îstanbul, bty., II, 785, 786; Afifi, el-Mer'e, II, 34.

[32] İbn Kuteybe, Tefsîru Garibi'l-Kur'ân, 87.

[33] el-Mü'min 40/40, ez-Zuhruf 43/70, en-Nahl, 16/97; et-Taberî, Tefsir, XIV, 170,171.

[34] en-Nisâ, 4/34.

[35] el-Ferrâ, Maani'l-Kur'ân, II, 273; Hamdı Yazır, Tefsir, II, 1348.

[36] Daha geniş bilgi için bkz. Süleyman Ateş, Tefsir, II, 274-276.

Yrd. Doç. Dr.  Rıza Savaş, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadette İslam, Beyan Yayınları: 4/229-234.

[37] İbn İshak, Sîre, 120; İbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 16-17; Ebu Zur'a, Abdur-rahman b. Amr b. Abdillah b. Safvân, Tarih, b.y.y., b.t.y., I, 490.

[38] et-Tahrîm, 66/10.

[39] Hz. Hatice'nin Varaka ile yakınlığı şecere halinde şöyle gösterilebilir

[40] îbn îshak, a.g.e., 94; îbn Hişam, es-Sîre, I, 254-255.

[41] el-En'âm, 6/7; Yunus, 10/2, Sad, 38/4.

[42] el-Enbiyâ, 21/5.

[43] et-Tekvîr, 81/22.

[44] el-Buharî, Sahih, VI, 88 (Tefsir, 96); Müslim, Sahih, I, 41 (îman, 73/252).

[45] el-Halebî, İnsânu'l-Uyûn, I, 431.

[46] ed-Diyârbekrî, Tarihu'l-Hamiş, I, 263.

[47] İbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 256; ez-Zubeyrî, NesebuKureyş, 229; et-Taberî, Tefsir, XXVIII, 80.

[48] eş-Şuarâ, 26/214.

[49] Müslim, Sahih, 1,193 (İman, 89/351).

[50] îbn Sa'd, a.g.e., I, 94, 95.

[51] İbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 42, 43, 45, 46.

[52] İbn Sa'd, a.g.e., VIII, 229; ez-Zurkanî, Şerhu Meuahib, III, 226.

[53] İbn Sa'd, a.g.e., VIII, 45-46.

[54] İbn Sa'd, a.g.e., VIII. 51.

[55] İbn Sa'd, a.g.e., VIII, 41-52, 222, 227, 229.

[56] Bu mescid hakkında daha geniş bilgi için bkz. Ahmed Güner, Hz. Peygam­ber Devrinde Mescidter, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 1987 s.19-20.

[57] el-Halebî, Însânu'l-Uyûn, I, 484-485.

[58] Bu isim değişik şekillerde yazılmaktadır. Bkz. Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Çev:Prof.Dr.Fikret Işıltan, Ankara, 1986, s. 83-86.

[59] et-Taberî, Tarih, II, 648.

[60] İbnu'1-Esîr, Usdu'l-Ğabe, VII, 326.

[61] et-Taberî, a.g.e. II, 648.

[62] İbn îshak, Sire, 220-224; îbn Sa'd, et-Tabakât, IV, 9-17.

[63] el-Belâzurî.Ensab II, 35.

[64] İbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 277.

[65] İbn Sa'd, a.g.e. III, 269.

[66] İbn İshak, Sîre, 160m; ibn Hişam, e...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes