> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Ashabı Kiram > Seleme Bin Hişam
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Seleme Bin Hişam  (Okunma Sayısı 1185 defa)
04 Ekim 2010, 00:38:10
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 04 Ekim 2010, 00:38:10 »



95)Kardeşlerinin işkence ettiği sahâbî: SELEME BİN HİŞÂM


Mekke ufuklarını aydınlatan hidâyet nûru, kalp ve gönüllere yansıyınca, İslâmiyet’in şifâ bahşeden berrak menbaına her geçen gün birkaç kişi daha yanaşıyor, o âb-ı hayâta dalarak yudumluyor, rûhlarını paslandıran cehâlet ve zulüm kirlerinden kurtularak huzûra kavuşuyorlardı.   

İnsanlık, o sıralar o kadar zavallılaşmış ve gülünç bir hâle düşmüştü ki, her türlü aşağılıkları işliyorlardı. İşte onları, şirkin, küfrün ürkütücü pençesinden alıp, İslâmiyet’in munis ve şefkatli sînesine, merhametli kucağına davet eden yüce Resûl, insanlığın hakîkî kurtarıcısı olduğunu ispat ediyordu.

Kardeşlerin Nasiplisi

İslâmiyet sayesinde insanlar arasında o kadar kuvvetli, sağlam bir yakınlık ve kardeşlik kurulmuştu ki, küfür cephesinde kalanlarla, îmân safında bulunanlar arasında daha önce mevcut olan kan bağı akrabalık münâsebetlerinden hiçbir eser kalmamıştı. Müşrik baba, mü’min oğlunu en büyük düşman biliyor, îmânsız kardeş, İslâmiyet’i seçen kardeşini en azılı hasım olarak görüyordu.

Bu ibretli tablo Hişâm’ın beş oğlu arasında çok açık bir şekilde müşâhede ediliyordu. Seleme ile Hâris Peygamber efendimizin yanında yer alırken, aynı babadan gelen Ebû Cehil, Âs ve Hâlid nasîpsiz gürûhunun elebaşısıydılar.

Büyük kardeşi Seleme’nin îmân ettiğini duyunca, Ebû Cehil’in hısımlığı hasımlığa çevrilmiş, kendi âilesinden bir ferdin, Peygamber efendimizin safına geçmesini hiç hazmedememişti. Onu vazgeçirmek için her türlü yola başvurdu. Fakat bütün çabaları boşa çıktı. Îmânın ulvî hazzını tadan kimsenin, tekrar dönüp küfrün zehirini ağzına alması mümkün müydü?


Hz. Seleme, zâlim kardeşinin hareketlerine daha fazla tahammül edemedi. Habeşistan’a hicret etti. Böylece her ne kadar yer ve yurtlarından ayrı düşmüşler ise de can ve dinleri emniyette idi.

Bu Müslümanlar hicret edeli üç ay olmuştu. Receb, Şa’bân ve Ramazan aylarını orada geçirmişlerdi. Kulaklarına şöyle bir haber geldi:

“Mekkeliler îmân etti, Velîd bin Muğîre Müslüman oldu.”

Bunun üzerine kendi aralarında, “Bunlar Müslüman olduktan sonra Mekke’de Müslüman olmayacak kim kaldı? Bize kendi kavim ve kabîlemiz arasında yaşamak daha iyidir” diyerek bir kısmı geri dönmeye karar verdi. Fakat Mekke’ye yaklaşıp da duydukları haberin asılsız olduğunu öğrenince hayâl kırıklığına uğradılar.

Himâyeye Girmediler


Mekke’ye, gelişigüzel girmek mümkün değildi. Mekke’ye girmek demek, müşriklerin revâ görecekleri ezâ ve cefâları peşinen kabûl etmek demekti. Böyle bir tehlikeyi savuşturmak için ekserîsi Mekke’de bulunan akraba ve yakınlarının himâyesine girmeyi düşündüler. Böyle olunca bir çeşit mülteci gibi kabûl edileceklerdi. Nitekim bir kısmı öyle yaptı.

Bazıları da himâyeye girmediler ve Mekke’ye gizliden girerek uzun müddet geldiklerini sezdirmediler. Fakat bunların bir kısmı, bir süre gizlendilerse de müşrikler tarafından yakalandılar. İşte, Seleme bin Hişâm, Velîd bin Velîd, Hişâm bin Âs, Abdullah bin Süheyl ve daha birkaç sahâbî bu tutulup hapsedilen Müslümanlardandı.


Uzun müddet en yakınları tarafından işkenceye tâbi tutulan ve zulmün her türlüsüne mâruz kalan Hz. Seleme, Iyaş ve Hişâm Medîne'ye hicret emri çıkınca bile esâret zincirinden kurtulamadı. Hattâ bu yüzden Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarına da katılamadı.

Öz kardeşi Ebû Cehil, Hz. Seleme bin Hişâm'ı işkenceden işkenceye sokuyordu. Yoruluncaya kadar dövüyor, türlü hakâretler ediyor, aç susuz bırakarak günlerce acı ve ızdırap içine atıyordu.

Bütün bu zulümleri yapmasındaki maksadı, "Belki tahammülsüz kalır da, dîninden vazgeçer" düşüncesinden ortaya çıkıyordu. Halbuki Hz. Seleme'de kâinâta meydan okuyacak kadar kuvvetli bir îmân; bitip tükenmez bir Resûlullah sevgisi vardı.


İşkenceye Aldırmadı

Uzun yıllar îmânında en ufak bir tereddüde kapılmadan, usanıp bıkmadan, sabır ve azim içinde, revâ görülen işkencelere aldırmadı.


Bu îmân fedâîlerinin acıklı hâlini bilen, onların çektiği sıkıntıyı kendi rûhunda da hisseden Resûl-i ekrem efendimiz, bir ay müddetle her sabah namazında şu duâyı tekrar ederdi:

"Allahım, Velîd bin Velîd'i kurtar! Allahım, Seleme bin Hişâm'ı kurtar! Allahım, Iyaş bin Rebia'yı kurtar! Allahım, mü'minlerin zayıf olanlarını kurtar!"

Mekke müşriklerinin elinde bulunan bu üç sahâbî birbirlerinin amca çocuklarıydı. Muğîre üçünün de dedesiydi. Velîd bin Velîd, Müslüman olup Mekke'ye gidince hapsedilmiş, Iyaş bin Rebia hicret esnâsında Ebû Cehil tarafından kandırılarak götürülüp işkenceye tâbi tutulmuştu. Bu üç sahâbî de bir aradaydı. Üçünü birbirlerine bağlamışlardı.

Hz. Velîd bir fırsatını bularak kaçıp Medîne'ye geldi. Peygamber efendimiz, Velîd'e diğer kardeşleri Seleme ile Iyaş'ın durumunu sordu. Hz. Velîd, onların ayaklarının birbirine bağlı bulunduğunu, şiddetli azâb ve işkence içinde kıvrandıklarını haber verdi.

Kim Kurtarır?

Peygamberimiz, bu mağdûr Müslümanları müşriklerin ellerinden kurtarmak istiyordu. Bunun için bir defasında sordu:


- Bunları kim kurtarıp Medîne'ye getirir?


Hemen ayağa kalkan Hz. Velîd dedi ki:


- Onları ben kurtarıp size getiririm, yâ Resûlallah!

Mekke'ye giden Hz. Velîd gizlice şehre girdi. Mahpuslara yemek götüren bir kadından Hz. Seleme ile Hz. Iyaş'ın bulundukları yeri öğrendi. Geceleyin oraya varan Velîd, bağlandıkları ipi kesti, onları devesine bindirerek Mekke'den çıkardı.

Mazlûmların kaçtıklarını öğrenen müşrikler peşlerine düştülerse de, onları ele geçiremediler. Hz. Velîd kurtardığı iki arkadaşıyla birlikte Medîne'ye geldiğinde yürümekten ayak parmakları parçalanmış, kanlar içinde kalmıştı. İki mümtaz sahâbînin kurtulduğunu öğrenen Peygamberimiz çok sevinmişti.


Hz. Seleme artık rahattı. Peygamberimizin vefâtına kadar Medîne'de kaldı. Hz. Ebû Bekir'in hilâfetinde Suriye seferine katılan mücâhitler arasında yer aldı. Hz. Ömer'in halîfeliği sırasında vuku bulan Mercu's-Sufr savaşında, Hicretin 14. senesi Muharrem ayında şehîd düştü.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Seleme Bin Hişam
« Posted on: 25 Nisan 2024, 02:30:07 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Seleme Bin Hişam rüya tabiri,Seleme Bin Hişam mekke canlı, Seleme Bin Hişam kabe canlı yayın, Seleme Bin Hişam Üç boyutlu kuran oku Seleme Bin Hişam kuran ı kerim, Seleme Bin Hişam peygamber kıssaları,Seleme Bin Hişam ilitam ders soruları, Seleme Bin Hişamönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes