- Îzahat

Adsense kodları


Îzahat

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Sat 10 September 2011, 12:23 pm GMT +0200
                  

Îzahat


Râvî kimdir?

Hz. Osman bin Affan (R.A.), Emevî sülâlesinden ve kureyş kabîlesin-dendir Vâni mekke-i mükerremelidir. İlk müslümanlardandır. Resulü Ekrem efendimiz «Dârul Erkama» girmezden evvel Hz. Ebû Bekirin delâleti ile rasûlüllâhın huzuruna  gelip müslüman olmuştur.

Habeşistana iki sefer hicret edenlerdendir. Resûlüllâhın kerimesi ve ken di zevcesi olan Hz. Rukiyyenin hastalığından dolayı Bedir,Savaşında hazır bulunamamıştır. Muharebede bulunmadığı halde rasûlüllah önada ganimet­ten  senim ayırmıştı.

Sulh için mekkeye gittiğinden hudeybiye sulhunda da bulunammaıştır. fakat Bîatürrızvanda efendimiz bir elini Hz. Alinin eli üzerine koymuş ve «iş­te bu Osman içindir» buyurmuştur.

Peygamberimizin Rukıyye ve Ümmü Külsüm (R.A) isimli iki kızını aldı ğından dolayı kendisine «Zihnûreyn -'iki nur sahibi» denilmiştir, Resûlüllâhın damadı muhteremi Hz. Osman (R.A), üçüncü halîfe-i rasuldur. Beyaz tenli, güzel yüzlü, haya sahibi bir zâtı âlî cenab idi. Hilâfeti, on iki seneden bir kaç gün eksik olmuştur.

Vefatı, Muharrem ayının ilk günlerinde Mısırdan isyan edip gelen âsî­ler tarafından hicretin yirmi dördünde seksen iki yaşında Kur'âm Kerimi Okur halde iken şehid etmişlerdir. Ve bir cumaertesine rastlayan günde cennetül Bakîa defn olunmuştur. ALLAH ondan razı olsun.

Hadîsi şerifde; «lâilâhe illallah» kelime-i tevhidine «Muhammedürrasû-lüllah»  in beraber söylenmemesi nedendir acaba?!

Lâilâhe illallah, kelime-i tevhîdî artık bir alem olmuştur. Bu kelimeyi söyleyip tasdik eden kimse, «Muhammedürresûlüllah» kelimesinide ikrar ve tasdik etmiş demektir. Bu sebeble sâdece lâilâheillallah - Allahdan başka ilâh yoktur, kelimesi ile iktifa edilmiştir.

Hadîsi şerifin sonuç hükmü ile ilgili malumat, yukarda geçmiştir. Ora­ları tekrar okumak faydalı olur. [145]

 

Tercümesi :
 

38 - (37)  Câbir (R.A) den mervidir, demiştir : Resûlullah (S.A.V) buyurdu : «Vâcib kılan iki şey vardır.»

—  Bir adam dedi : Yâ Resûlellah! Vâcib kılan iki şey nedir?[146]

—  Resûlullah   (S.A.V) buyurduki :

«Bir kimse, Allâha bir şeyi şerik koşduğu halde ölürse, Cehenneme gi­rer (Cehenneme girmesi vâcib olur.) Ve bir kimsede, Allâha bir şeyi şerik koşmadığı halde ölürse, muhakkak Cennete girer (yani. Cennete girmesi vâcib olur).» [147]                                                                                      

 

Îzahat
 

Râvî Hz. Câbir kimdir?

Hz. Câbir (R.A), Ensâri kiramdan meşhur Câbir bin Abdillahdır. Bu meş­hur sahâbî, aynı zamanda çok hadis rivayet edenlerdendir. Resulü Ekrem efendimizle beraber. Bedir ve ondan sonra vâkî olan muharebelerin hepsin­de hazır bulundular. Şama ve Mısıra gitmişlerdir. Ömrünün son zamanların­da gözleri görmez olmuştu. Pek çok kimse, bu 7atdan hadîs, nakletmişler-dir. Resûlüilahdan bin beşyüz kırk (1540) hadisi şerif rivayet etmiştir.

Vefatı, doksan dört (94) yaşında iken hicretin y+miş dördüncü sene­sinde Medîne-i Münevverede vuku bulmuştur. Bir rivayette medîne-i mü-neverede vefat eden sahabenin en sonuncusudur. ALLAH ondan razî olsun. Hadîsi şerifde beyan edilen hükmü rasul, gayet açıktır. Allâhü teâlaya bir şeyi ortak koşan kimse, müşrik ve kâfir olması hasabi ile cehennemde ebediyyen azab olunmaları ilâhî adaletin tecellısidir. Zira dünyada Ailâha şirk koşan ve isyanda bulunanların cezalarının verilip icra edileceği yer, dünya değil, âhirettir. Orada zâlimlerden intikamını alacaktır. Allâhü teâla elbette böyle müşriklere şımarıklıklarının cezası olan cehennem ateşi ile cezalarını verecektir.

Bir kimsede, Allâhü teâlaya hiç bir şeyi ortak koşmayıp cenabı hakka hulûsu kalb ile inanıp ibâdetine devam ederken ölürse, işte bu itaatkâr kulun varacağı yerde, ebedî seâdet, huzur ve neşe yeri oian cennettir. Zira cenâbu hak böyle kullarına cennetini hazırladığını vâd edip söz vermiştir. Bu sebebden ihlaslı mümin kullarını cennetine katacaktır. Kâmil îmana sâhib olupda ihlas üzere ölen müminler, elbette çok mutlu kişilerdir. Çünkü ebedî seâdete nail olacaklardır. [148]

 

Tercümesi :
 

39 - (38) Ebû Hureyre (R.A) dan mervidir, demiştir : Biz, Resûlullah (S.A.V) in etrafında idik ve bizimle beraber bir Gurup Cemâat içinde Ebû Bekir ve Ömer (R.A) da vardı. Resûluilah (S.A.V} ara­mızdan kalkdı Ve yanımıza gelmesi gecikmişti. (Biz bu hâli görünce) bir düşmandan kötülük isabet etmesinden korktuk. Muzdarib olduk, kaldık. Muzdarib olanlardan ilki, ben idim. Resûlullah (S.A.V) in durumuna muttali olmak kasdı ile (meclisden) çıktım, tâ Ensardan (Medineli sahabeden) Beni Neccâra âid bahçeye gelinceye kadar tâkib ettim. Bahçenin etrafını dolaş-dım, acaba bahçenin bir kapısını bulabilirmiyim? diye Fakat (hiç bir) kapı bu lamadım.

—  Hemen gördüm ki, küçük bir nehir hâriçdeki kuyudan duvara orta­sından bohçeye giriyor.

—  Küçük bir nehir bir su kanalıdır.

—  Ebû Hureyre (R.A) dedi : girmeğe gayret ettim ve Resûlullah (S.A.V) efendimizin yanına dizleyerek sokulup girdim.

—  Bunun üzerine Resûlullah (S.A.V) : «Sen Ebû Hureyresin değilmi?» buyurdu.

—  Ebû Hureyre (R.A) : Evet (ben Ebû Hureyreyim) Yâ Resûlallah! de­dim.

—  Resûlullah (S.A.V) buyurdu : «Dileğin nedir?»

—  Dedim ki : Sen bizim aramızda idin, kalkdın ve uzun müddet yok olup yanımıza gelmedin. Bunun üzerine biz, (her hangi bir düşmandan) sa­na bir kötülüğün isabet etmesinden korkduk ve bu halden muzdarib olduk. Hemde üzülen kimselerin evveli ben idim. İşte bu sebebden sizi tâkib ettim, bu bahçeye geldim. Girmek için tilkinin diz üstü sürünerek girmeye çalıştı­ğı gibi çalışdım. Ve bu insanlarda arkamda idiler.

—  Bunun   üzerinö  Resûlullah  (S.A.V)  :

«Ey Ebâ Hureyre!» dedi ve iki nâlinini bana verdi. Hemen Resûlullah (S.A.V) tekrar buyurdu :

«Ey Ebâ Hureyre! şu iki nâlinfe git, şu duvarın arkasında kaibi itmi'nan-!a lâilâhe illallah - Allahdan başka ilah yoktur, diyerek şehâdet eden bîr kimse sana mülâki olursa, o kimseyi Cennetle tebşir et.»

—  Ebû Hureyre (R.A) dedi ; İlk defa mülâki olduğum   (karşılaştığım) kimse, Ömer (R.A) oldu.

—  Hemen Ömer (R.A) dedi ki : Ey Ebâ Hureyre! bu iki nâlin nedir?

—  Ben dedim : Bu iki nâlin Resûlullah (S.A.V) efendimizindir. Beni bun­larla, kalbinin itmînânı ile lâilâhe illallah - Allahdan başka ilâh yoktur, di­yen kimseye mulâkî olduğumda o kimseye Cenneti tebşir edeceğim.

—  Bunun üzerine Ömer (R.A) benim iki Göksümün üzerine vurdu ve derhal ben o vurulmanın şiddetinden oturağımın üstüne düştüm.

—  Hemen Ömer (R.A) : Dön yâ Ebâ Hureyre, dedi.

—  Bunun üzerine bende Resûlullaha (S.A.V) döndüm. Ağlayacak şekil­de iltica ettim ve Ömer (R.A) beni tâkib etti. Bakdım ki, hemen Ömer (R.A) izim üzere (arkamda) idi.

—  Resûlullah (S.A.V) buyurdu : «Ey Ebâ Hureyre! Seni ne dönderdi?»

—  Hemen ben dedim : Ömere tesadüf ettim, senin beni gönderdiğin şeyi ona haber verdim. Bunun üzerine benim iki Göksüm arasına şiddetli şekilde vurdu. Makâdımın üstüne düştüm. Ve bana dön dedi.

—  Hemen Resûlullah (S.A.V) buyurdu :

«Ey Ömer! Seni işlediğin şeye (Ebî Hureyreyi tebliğden men etmeyi ve geri dönmesini emrettiğin şeye) sevk eden nedir?»

—  Ömer (R.A) dedi ; Anam, Babam sana feda olsun yâ Resûlellah! Ebâ Hureyre'yi iki nâünle lâilâhe illallah - Aiiahdan başka ilah yoktur ke-İime-i tevhidini kalbi ile mutmain olarak söyleyen kimseye mülâki olursa, Cennetle tebşir etmesi iîe gönderdinmi?

—  Resûluilah (S.A.V) buyurdu : «Evet».

—  Ömer (R.A) dedi :Bunu işleme!. Zira insanların bu söz üzerine îti-mad edip amel ve Cihaddan geri durmalarından korkarım. Binâen aieyh onları (insanları tebşiratsız olarak) bırakda çalışsınlar.[149]

— Resûlullah (S.A.V) buyurdu : (Ey Ömer!)  «Onları (insanları serbest) bırak» [150]        
   



[145] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 1/143.

[146] Müslim

[147] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 1/144.

[148] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 1/144.

[149] Müslim

[150] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 1/146-147.