- Âmm(Umûm) ve Delaleti

Adsense kodları


Âmm(Umûm) ve Delaleti

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ecenur
Thu 25 February 2010, 03:12 pm GMT +0200
Âmm(Umûm) ve Delaleti


Umum Lafızları
Âmmın(Umûmun) Delâleti
Âmmın(Umûmun) Çeşitleri
Tahsis ile Nesh Arasındaki fark
Tahsis Delili
Müstakil Olmayan Muhassıs (Tahsis delili)



Âmm(Umûm) Kendine uygun olan bütün fertleri istiğrak eden (kapsayan) lafızdır. Veya lugavî vaz´ı itibariyle muayyen bir taifeye hasretmeksizin aranan vasıfları hâiz fertlerin tamamına şâmil olan lafızdır. Meselâ "Her mümin cennettedir, her kâfir cehennemdedir, kim silahını bırakırsa emandadır" sözleri muayyen fertlere hasretmeksizin bu vasfı taşıyan herkese şâmildir.

Umumilik lafızların sıfatlanndandır. Çünkü lafız bütün fertleri istiğrak ettiğine (kapsadığına) delâlet eder. Âmm(Umumi), mutlak ve nekreden şu hususlarda farklıdır: Âmm, lafzın fertlerinin hepsine şâmil olduğunu gösterir. Mutlak ise meselâ " = kişi" lafzında olduğu gibi şümul ifade etmeden hakikata yani şuyû´ yoluyle fertlerinden her hangi birine delâlet eder. Nekre ise meselâ "bir adam" sözünde olduğu gibi istiğrak etmeden ve hepsine şâmil olmadan dünya­daki adamlarından her birisine delâlet eder.



Umum Lafızları


Umumun bir takım lafızları vardır ki şunlardır[1]

1 - Cemaat = kalabalık ifade eden lafızlar:

lafızları gibi: "Herkes kazandıklarına karşı bir rehindir" (Tur: 52/21); "Yoksa "biz birbirimize yardım eden bir topluluğuz" mu diyorlar" (Kamer: 54/44); "Arzda olanların hepsini sizin için yarattı" (Bakara: 2/29); "Müşrikler nasıl,sizinle topyekün savaşıyorlarsa siz de onlara karşı kopyekün savaşın" (Tevbe: 9/36) ve "Biz peygamberler topluluğu miras bırakmayız." "Hepiniz çobansınız ve her çoban gütdüğünden mes´uldür."; ayet ve hadisleri buna dair misallerden bazılarıdır.

2- Cins için olan lam-ı tarifle veya izafet sebebiyle marife yapılan müfred ve cemi lafızlar:

Lamı tarifle marife yapılan cemiye misaller: "Muhakkak müminler kurtuluşa ermiştir." (Müminun: 23/1);" Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar" (Ahzab: 33/35); " U-l>

Muhakkak Allah bütün günahları bağışlar" (Zümer: 39/53); | Allah ihsan edenleri sever" (Bakara: 2/195).
Bütün bunlar umum ifade eder, çünkü cins bu fertlerin her birinde tahakkuk eder. İzafetle marife olan cemiye misaller:

= Allah sizin çocuklarınız hakkında şunu emreder" (Nisa: 4/11); "= Onların mallarından sadaka al" (Tevbe: 9/103). Bu izafetlerden her biri umum ifade eder. Delili ise bunlardan istisnanın sahih olmasıdır, istisna yapılabilmesi lafzın âmm olduğuna delâlet eder.

Lam-ı tarif ile marife yapılan müfrede misal: "Hırsız erkek ve hırsız kadının ellerini kesin" (Maide: 5/38); "Zina eden kadın ve zina eden erkeğe yüzer sopa vurun" (Nur: 24/2); "Allah alış-verişi helâl faizi haram kıldı" (Bakara: 2/275); "Muhakkak insan hüsrandadır" (Asır: 103/2). Bütün bunlar umum ifade eder. İzafetle marife yapılan müfrede misal Rasûlullah (s.a.) deniz hakkındaki "Onun suyu temiz ölüsü helaldir" sözleridir. Bu hadis denizde ölen hayvanların hepsinin helal olduğuna delâlet eder.

3- Nefide, nehiyde ve şartta nekre umum ifade eder.

Nefiye misal: "Dinde zorlama yoktur" (Bakara: 2/256) ayet-i kerimesi, "Varise vasiyet yoktur", "Zarar vermek ve zarara zararla mukabele etmek yok­tur", "Mekke fethinden sonra hicret yoktur" gibi hadisler, nehiyde nekreye misal: "Onlardan ölen hiçbirinin cenaze namazını asla kılma" (Tevbe: 9/84). Nehiy cümlesinde ´hiçbiri" kelimesi geldiği için hüküm münafıkların hepsine şâmildir. Şartta nekraya misal: "Onlar bir mucize görürlerse hemen yüz çevirirler ve "eskiden beri devam edegelen bir büyüdür" derler. (Kamer: 54/2). "Birfasık size bir haber getirirse" (Hucurat: 49/63) ayetleri umum ifade eder.

Olumlu cümlede ise nekre ancak bir karine olursa umum ifade eder. Meselâ "Allah size bir inek kesmenizi emrediyor" (Bakara: 2/67). Çünkü, istenilen şey mutlak emri yerine getirmektir, bu da her hangi bir inek kesmekle tahakkuk eder.

4- İsmi mevsuller:

Bunlardan başkası size helal kılındı" (Nisa: 4/24) ayetindeki" ´

Yerdeki ve göklerdeki şeyler Allah´ındır" (Bakara: 2/284) ayetindeki" L. " harfleri

De ki: Kim sapıklıkta ise çok mer­hametli olan Allah ona mühlet verir" (Meryem:´ 19/75) ayetindeki" harfi.

Haksızlıkla yetimlerin mallarını yiyenler" (Nisa: 4610) ayetindeki "

Kadınlarınızdan adetten kesilmiş olan­lar" (Talak: 65/4) ayetindeki

kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı" (Nisa: 4/15) ayetindeki ",

Hamile olanların iddeti ise doğum yapmalarıdır" (Talak: 65/4)
ayetindeki gibi ismi mevsuller umum lafızlarındandır.

5- Şart isimleri: Meselâ:

Sizden her kim hilâli görürse oruç tutsun" (Bakara: 2/185) ayetindeki "

mümini öldüren kimsenin mümin bir köle azat etmesi gerekir" (Nisa: 4/92) ayetindeki" er

Hayır kastıyla verdiğiniz ne varsa size nok­sansız olarak verilir" (Bakara: 2/272) ayetindeki

Hangisini deseniz olur. Çünkü en güzel isimler O´na hastır" (İsra: 17/110) ayetindeki

Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır" (Nisa: 4/78) ayetindeki "cyJ "
lafızları da umum bildiren lafızlardandır.

6- İstifham isimleri: meselâ:

iyilik eden bir kimse olarak ken­dini Allah´a teslim edenden din bakımından daha güzel kim olabilir" (Nisa: 4/1255;

Allah böyle misal vermekle ne murad eder" (Bakara: 2/26); Allah´ın yardımı ne zaman?" (Bakara: 2/214); "-Allah´ı bırakıp da tapmakta olduğunuz tanrılar ne­rede?" (Araf: 7/37)
ayet-i kelimelerindeki lafızlan istif­ham isimleridir.

Bütün bu lafızların delâleti fertlerin tamamını istiğrak ettiği için lügatte hakiki vaz´ı ile umuma delâlet eder. Bu lafızlar istiğrakın haricinde kullanıl­dığında, mecazî mana kastedildiğine dair bir karine bulunması lazımdır.



Âmmın Delâleti



Âmm lafzı ya umumu üzre kalır veya tahsis edilir. Tahsis edilirse tahsise uğrayan lafzın tahsisten sonra geri kalan fertlerine delâleti cumhura göre kat´î değil zannîdir. Çünkü tahsis illeti tahsisten sonra tahsis edilen diğer fertlerde ta­hakkuk edebilir. Bu sebeple âmmın tahsisten sonra geri kalanlara delâleti kat´î olmaz zannî olur.

Tahsis edilmeyip umumu üzre kalan âmm ise bütün fertlerine delâlet eder. Çünkü lafzın umum siğasından akla ilk gelen umum oluşudur.

Ancak âlimler tahsis edilmeyen âmmın bütün fertlerine delaletinin sıfatı hakkında ihtilaf ettiler: Delâleti kat´î midir yoksa zannî midir?[2]

Cumhur yani Malikî, Şafiî ve Hanbelîlere göre âmmın bütün fertlerine delâleti zannîdir, çünkü her âmm´ın tahsise ihtimali vardır, hiç bir âmm yoktur ki tahsis edilmiş olmasın. Tahsis edilmemiş âmm nâdirdir. İşte bu, âmm´ın bütün fertlerine delâleti konusunda bir şüphe bırakır.

Bu asıl üzerine şu kaide bina edilir: Âmm´ın zannî delil ile tahsisi sahih olur ve âmm ile has arasında tearuz bulunmaz. Yani hâs ile delâlet ettiği hu­susta, âmm ile de bunun dışında kalan kısmında amel edilir. Çünkü âmm delâ­leti zannî, has´ın ise delâleti kat´îdir, zannî ile kat´î arasında tearuz olmaz.

Hanefîlere göre ise bir kısmı tahsis edilmemiş âmmın delâleti kat´îdir, çünkü âmm lafzı umum için vaz olunmuştur dolayısıyle tahsisine dair bir delil bulunmadıkça "umum" vasfı onda bakidir. Tahsis ihtimali de nâdirdir ve delil­sizdir, delilsiz ihtimallerin lafızlara tesiri olmaz, dolayısıyle âmm´ın kat´iyyetine tesir etmez.

Bu asıl üzerine şu kaide bina edilir: Âmm´ın zannî delil ile tahsisi sahih olmaz, çünkü zannî olan kat´î olanı tahsis etmez ve tahsis edilmemiş âmm ile has arasında tearuz meydana gelmez, çünkü her ikisi de kat´îdir.

Bu esasa binaen Hanefîler "Üzerine Allah´ın ismi zikredilmemiş şeyler­den yemeyin." (En´am: 6/121) ayetinin umumu ile amel ederek kasten besmele terkedilerek kesilen hayvanın yenilmesini haram kılmışlar ve bu ayeti "İster besmele çeksin ister çekmesin müslümanın kestiği helaldir" hadisi ile tahsis et­memişlerdir. Çünkü bu hadis haber-i vahiddir. O da zannîdir.

Şafiîler ise besmeleyi kasten de terketse müslümanın kestiğinin yenmesini mubah görmüşlerdir. Çünkü onlara göre ayetin zannî olan umûmu yine zannî olan bu hadisle tahsis edilir, zira zannî ile zannînin tahsisi caizdir.

Yine Hanefîler "(Boşanan) o kadınları gücünüz nisbetinde oturduğunuz yerin bir kısmında oturtun" (Talak: 65/6) ayet-i kerimesinin umumunu aİarak beynûnet-i kübra ile boşanmış bir kadın için nafka ve iskanı koca üzerine vacib kılmışlar ve Rasûlujlah´ın kendisine ne nafaka ne mesken hakkı vermediğini zikreden Fatıma binti Kays hadisi ile bu ayeti tahsis etmemişlerdir.

Cumhur ise ashabı kiramın şu fiillerini esas alarak Kur´an-ı Kerim´in âmm´mını haberi vahid ile tahsis etmişlerdir. Zira onlar:

"Bunların dışındaki kadınlar size helâl kılınmıştır" (Nisa: 4/24) ayetini mahrem olan kadınları bir nikah altında toplamayı nehyeden "Kadın ne halası ne de teyzesi üzerine nikahlanamaz" hadisi ile tahsis etmişlerdir. Miras ayetle­rini "Katil varis olamaz", "Ne kafir müslümandan ne de müslüman kafirden mi­ras alamaz" hadisleriyle tahsis etmişlerdir. "Öldürülenler hakkında size kısas yazıldı" (Bakara: 2/177) ayetini "Kâfiri öldüren müslüman öldürülmez" hadisi ile tahsis etmişlerdir. Yine "Hırsız erkek ve hırsız kadının ellerini kesin" (Maide: 5/38) ayetini "Dinarın dörtte biri ve daha fazlası için hırsızın eli kesilir." hadisi ile tahsis etmişlerdir. Bunlar haber-i vahid ve kıyas gibi zannî delil ile ânımın tahsis edildiğine dair misallerdir.

Ânım ile hâssın tearuzu meselesindeki ihtilafın semeresine misal, ziraî mahsullerin ve meyvaların zekatının nisabıdır. Ebu Hanîfe topraktan çıkan­larda nisabı şart koşmazken Ebu Yusuf ve Muhammed ile cumhur nisabı şart koşmaktadırlar ki burada nisab beş vesk yani 653 kg dır. Bu ihtilafın sebebi iki hadisin tearuzudur. Bunlar:

"Hurmanın beş veskinden aşağısında zekat yoktur" hadisi ile "Yağmur ve kaynak sularıyle sulananda veya suya yakın olması sebebiyle sulanmayanlarda zekat onda bir, taşıma su ile sulananda yirmide birdir" hadisleridir. Hanefîlere göre beş veskın altındakinde zekat olup olmadığında âmm ile has tearuz etmiştir ve bunların hangisinin nâsih olduğu da bilinmemektedir, o halde râcih olanı ile amel edilir. Râcih olanı da âmm olanıdır, çünkü az olan mahsulde de zekatı vacip kılmaktadır. Dolayısıyle ihtiyeten onunla amel edilir.

Cumhur ise birinci hadis ile ikincisini tahsis etmiş beş vesktan az olan mahsulde zekatı (öşür) vacib görmemişlerdir. Yani has amma tercih edilmiş ye nisab şart kılınmıştır.