Eslemnur
Wed 13 April 2011, 11:15 pm GMT +0200
Îmânın Tefsiri
Mukâtil dedi: Kur'ân'dakilere îmân eden bir kimse Allah'ın (azze ve celle) bütün emirlerine îmân etmiş olur.
îmân, Bakara sûresinde, Allah'ın (sübhânehu ve te-âlâ) şu buyruğunda zikredilmektedir:
Elif-lâm-mîm. Şu kitab {yani, bu Kur'ân} -ki onda [29] {yani, onun Allah'tan indirildiğinde} rayb {(yani, şek/kuşku)} yoktur-. {O Kur'ân} hudâdır {yani, da-lâli beyândır} muttakiler (yani, şirkten korunan kimseler} için. Onlar ki, gayba {yani, Kur'ân gaybı-na; onun Allah Teâlâ'dan Muhammed'e indirildiğine} îmân ederler {ve onun helâlini helâl, haramını haram bilirler; içindekiler gereğince amel ederler}.1 (Bakara/1-3)
Kur'ân'da, îmân esaslarının bir kısmı da Yüce Allah'ın şu buyruğunda dile getirilmektedir:
Fakat birr, Allah'a (yani, Allah'ın biricikliğine},! Ahiret Günü'ne {[yani], öldükten sonra dirilişe ve amellerin karşılıklarının görüleceğine}, meleklere {yani, meleklerin hak olduğuna}, kitaba {yani, Yüce Allah'ın indirdiği bütün kitablarm hak olduğuna), nebilere iyani, nebilerin tümünün hak olduğu-' na) îmân edenin {yani, tasdik edenin} yaptığıdır. (Bakara/177)
İşte bütün bunlar îmânın esasını teşkil eden hususlar
arasında yer alırlar.
Mukâtil 'Abdullah b. Bureyde'den rivayetle şöyle diyor: Cebrâîl, Nebî'ye (s.a) bir bedevi suretinde gelerek -ki Nebî onu tanımadı— sordu:
— Ey Muhammedi îmân nedir? Nebî (s.a) şöyle cevab verdi:
— Allah'a, Ahiret Gününe, meleklere, kitab(lar)a, nebilere, ölümden sonra dirilişe, hayrı ve şerriyle kadere îmân etmendir.
(Bedevî suretindeki adam) sordu:
— Bunu yapacak olursam ben mü'min olur muyum? Nebî cevab verdi:
— Evet.
Bedevî suretindeki adam dedi:
—Doğru söyledin.
Bedevi suretindeki adam tekrar sordu:
— Peki islâm nedir?
Nebî cevab verdi:
— Allah müstesna ilah olmadığına, Muhammed'in Allah'ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı eksiksiz kılman, zekâtı vermen, Ramazan ayında oruç tutman ve Beyt'i haccetmendir.
Bedevi suretindeki adam sordu:
— Bunu yapacak olursam ben müslim olur muyum? Nebî cevab verdi:
—Evet.
Bedevî suretindeki adam dedi:
— Doğru söyledin.
Bedevî suretindeki adam tekrar sordu:
— Peki ihsan nedir? Nebî cevab verdi:
— Allah'a (azze ve celle) ittika etmendir, O'nu görüyormuş gibi.[30] Zira sen O'nu görmüyorsan da O seni görüyor.
Bedevî suretindeki adam Nebî'nin (s.a) yanından ayrılıp gidince dedi:
— O adamı yanıma geri getirin!"
Ancak onu bulamadılar. O vakit onun kim olduğunu anladı ve buyurdu ki:
— Bu Cebrâîl idi, size dîninizi öğretmeye geldi. :
'Dedi:2 Bize Mukâtil Sabit el-Bunânî'den, o 'Abdu'r-Rahmân b. Ebî Leylâ'dan, o Ka'b b. Ucre'den, o da Nebî'den (s.a) Yüce Allah'ın, Kim bir Kasene ile gelirse ona, ondan bir hayır vardır (Neml/89) buyruğu hakkında haber verip dedi:
el-Hasene, "tevhîd"tir.
Mukâtil dedi:
Ona bir hayır vardır {yani, "o kimseye ondan bir hayır verilir. Hayrın tamamı tevhîdten gelir" demektir}. (Neml/89)
Yüce Allah bir başka âyette de şöyle buyurmaktadır:
Tayyib kelime {yani, tevhîd} O'na yükselir; onu da sâlih amel yükseltir. (Fâtır/10)
Maksat tevhîd'tir,[31] "ameller onun sayesinde kabul edilir" demektir. Bundan dolayı ameller zikredilmektedir. [32]
[29] I/3b'de diyor ki: Şöyle ki: Nebî (s.a), Ka^b b. el-Eşref ile Ka'b b, Esîd'i İslâm'a davet edince şöyle dediler: "Allah Musa'dan sonra bir kitab indirmedi." Bu sözleriyle o'nu yalanlıyorlardı. Bunun üzerine Yüce Allah şu âyetleri indirdi: Elif-lâm-mîm. Şu kitab {yani, Yahudilerin inkâr ettikleri bu kitab} -ki onda rayb yoktur- (yani, onun Allah tarafından geldiğinde ve Muhammed'e (s.a) bu kitabı O'nun indirdiğinde kuşku yoktur}. (Bu Kur'ân}, muttakiler lyani, şirk dalâletinden korunanlar} için hidâyettir. Sonra Yüce Allah onların/muttakilerin niteliklerini beyan sa-
dedinde buyuruyor ki: Onlar ki, gabya {yani, Kur'ân'm Allah'tan geldiğine ve onu Muhammed'e (s.a), O'nun indirdiğine) îmân ederler {buna bağlı olarak da onun helâlini helâl, haramını haram bilirler ve içindekilerle amel ederler}.
[30] Diyenin kim olduğu belirtilmemişse, kitabın baş tarafında zikredilen senedte Mukâtil'den bir önceki şahıs olan el-Huzeyl b. Habîb olma ihtimali yüksektir. (Çeviren)
[31] II/102a: Tayyîb kelime {yani, güzel ameli O'na yükselir {yani, tevhîd semâda Allah'a yükseliri; onu da sâlih amel yükseltir {yani, Allah'tan başka ilah olmadığına şehâdet getirmek, sâlih ameli semâda Allah'a yükseltir}.
[32] Mukatil B. Süleyman, Ahkam Ayetleri Tefsiri, İşaret yayınları: 32-35.