beyzanur
Sun 6 December 2009, 04:01 pm GMT +0200
Zülleyi Beni Saide de
Geceydi, hava yağmurlu ve rutubetliydi. İmam Sadık (k.s), yalnız ve ailesinin haberi olmadan gecenin karanlığı ve sokağın boşluğundan istifade ederek evden dışarı çıktı. Zulle´i Beni Saideye doğru yola koyuldu. Tesadüfen, İmamdın yakın dostları ve ashabın dan ve hariciye nazırı olan Mualla bin Huneys. İmamdın dışarı çıktığını gördü. O da evden çıktı. Kendi kendine İmamı bu karanlıkta yalnız bırakmıyayım dedi. İmamdın karartısını gördüğü karanlıkta bir kaç adım arayla, ağırca İmamdın peşine düştü.
İmamdın peşinden ağır gittiği anda bir an İmamın üstünden bir şey düştüğünü, yere döküldüğünü gördü. Yavaşça İmamdın sesini işitti. İmam şöyle buyurdu: Allahım, bunu bize gönder. Bu arada Mu alla yaklaşarak selam verdi. İmam, Muallanın sesinden tanıdı ve buyurdu:
- Mualla sen misin?
- Evet Muallayım.
İmama cevap verdikten sonra yere düşenin ne olduğunu görmek için dikkat etti, bir miktar ekmeğin yere döküldüğünü gördü.
İmam: Bunları yerden topla ve bana ver.
Mu alla: Sırayla ekmekleri yerden topladı, İmamdın eline verdi. Bir kişinin güçlükle yüklenebileceği büyük bir heybe vardı.
Mu alla: İzin ver, bunu ben taşıyayım.
İmam: Hayır, gerekmez, bu işi senden daha çok benim yapmam gerekir.
İmam ekmekleri omuzuna aldı ve iki kişi Zulle-i Beni Saideye varıncaya kadar yola koyuldular. Orada fakirler toplanmıştı. Ev ve konutları olmayan bu kimseler orada, yaşıyorlardı.
Hepsi uykudaydı ve bir kişi uyanık değildi. İmam ekmekleri birer birer, ikişer ikişer her birinin elbisesi altına bıraktı ve hiç birini unutmadan geri döndü.
Mualla:Bu gecenin ortasında ekmek getirdiğin bu kimseler şia mıdırlar ve imamete inanmışlar mıdır?
Hayır, bunlar imamete inanmamışlardır, imamete inanmış olsalardı tuz da getirirdim.
Geceydi, hava yağmurlu ve rutubetliydi. İmam Sadık (k.s), yalnız ve ailesinin haberi olmadan gecenin karanlığı ve sokağın boşluğundan istifade ederek evden dışarı çıktı. Zulle´i Beni Saideye doğru yola koyuldu. Tesadüfen, İmamdın yakın dostları ve ashabın dan ve hariciye nazırı olan Mualla bin Huneys. İmamdın dışarı çıktığını gördü. O da evden çıktı. Kendi kendine İmamı bu karanlıkta yalnız bırakmıyayım dedi. İmamdın karartısını gördüğü karanlıkta bir kaç adım arayla, ağırca İmamdın peşine düştü.
İmamdın peşinden ağır gittiği anda bir an İmamın üstünden bir şey düştüğünü, yere döküldüğünü gördü. Yavaşça İmamdın sesini işitti. İmam şöyle buyurdu: Allahım, bunu bize gönder. Bu arada Mu alla yaklaşarak selam verdi. İmam, Muallanın sesinden tanıdı ve buyurdu:
- Mualla sen misin?
- Evet Muallayım.
İmama cevap verdikten sonra yere düşenin ne olduğunu görmek için dikkat etti, bir miktar ekmeğin yere döküldüğünü gördü.
İmam: Bunları yerden topla ve bana ver.
Mu alla: Sırayla ekmekleri yerden topladı, İmamdın eline verdi. Bir kişinin güçlükle yüklenebileceği büyük bir heybe vardı.
Mu alla: İzin ver, bunu ben taşıyayım.
İmam: Hayır, gerekmez, bu işi senden daha çok benim yapmam gerekir.
İmam ekmekleri omuzuna aldı ve iki kişi Zulle-i Beni Saideye varıncaya kadar yola koyuldular. Orada fakirler toplanmıştı. Ev ve konutları olmayan bu kimseler orada, yaşıyorlardı.
Hepsi uykudaydı ve bir kişi uyanık değildi. İmam ekmekleri birer birer, ikişer ikişer her birinin elbisesi altına bıraktı ve hiç birini unutmadan geri döndü.
Mualla:Bu gecenin ortasında ekmek getirdiğin bu kimseler şia mıdırlar ve imamete inanmışlar mıdır?
Hayır, bunlar imamete inanmamışlardır, imamete inanmış olsalardı tuz da getirirdim.