seymanur K
Tue 16 August 2011, 10:02 am GMT +0200
Zikirler
İnsanın en faziletli zikirleri, en şerefli amel ve sözleri yapmayı tercih et-M mesi, en faziletli olanları meşru kılındıkları vakitlerde yapması, fazile-%/ ti bunlar kadar olmayanları kendine ait vakitte yapması gerekir. Kişi dua ve senayı birlikte yapacağında önce sena ile başlamalıdır. Nitekim fatiha suresinde de sena duadan önce gelmektedir. Secdede yapılan dualar da teşbih ve senadan sonra gelmektedir. Kunut duaları gibi kimi dualarda ise bazı senalar duadan sonra gelmiştir.
Bazı vakitlerde, örneğin rüku ve secde anında Kur'an okunması yasaklanmıştır. Yine namazda iki secde arasındaki oturuşta sena, bazı mekan ve zamanlarda namaz kılmak, bazı günlerde oruç tutmak yasaklanmıştır.
insanın bıkma ve usanmasına yol açan ibadetler de yasaklanmıştır. Çünkü bu ya ibadetler konusunda ağırdan alma veya ağırlığı sebebiyle ibadetleri sevmemeye yol açar. Yahut da ibadetlerde yer alan sözleri anlamamaya, af dileyeyim derken kendisine kötü söz söylemeye yol açar. Bu sebeple kalbi ibadetten gafilken ve ibadetle amaçlanan şeyden uzak iken ibadete başlama-malıdır.
Şöyle bir soru sorulabilir: Tebbet yahut Kâfirûn suresini okumak mı yoksa; Sübhanallah, elhamdülillah, lâ ilahe illallah, Allahu ekber, lâ havle velâ kuvvete illâ billahil aliyyil azim vb. gibi baki olan salih amellerle mi uğraşmak daha faziletlidir? Neticesi baki olan bu salih ameller Allah'a ilişkin ve O'nu övmekle ilgili olduğu halde Tebbet suresi Ebu Leheb ve kâfirlerle ilgilidir. Söz, ilişkin olduğu şeyin şerefine bağlı olarak şerefli olur.
Buna şu şekilde cevap veririz: Bazı durumlar vardır ki bu durumda Kur'an okumak diğer bütün zikirlerden faziletlidir. Namazda ayakta iken okumak böyledir. Bazı durumlarda ise zikirler Kur'an okumaktan daha üstün olabilir. Hatta rüku, secde ve kuud gibi kimi durumlar vardır ki Kur'an okumak mekruhtur.
Bazı durumlarda dua, Kur'an okumak ve zikirden daha faziletli olur. Ku-nut duaları ve iki secde arasında yapılan dua böyledir.
Vakit hem zikir yapılabilecek hem de Kur'an okunabilecek bir vakit ise, örneğin bunlardan birini yaptığında diğerini yapması yasaklanmamışsa Kur'an'dan Allah'a ilişkin olmayan bölümleri okumak diğer zikirlerden faziletli olur mu? Bilindiği gibi Kur'an bir saygınlığa sahiptir. Bu sebepledir ki cünüp kimsenin onu okuması caiz olmadığı halde zikirlerden dilediğini yapabilir. Yüce Allah'a ilişkin olan zikir O'na ilişkin olmayan Kur'an bölümlerini okumaktan daha mı üstündür?
Bana göre ilişkin olduğu şeyin şerefi sebebiyle zikir daha faziletlidir. Zaten sözden amaçlanan da ilişkili olduğu şeydir.
Kur'an'da yer alan zikirler ve senaların, örneğin âyete'1-kürsi, ihlas suresi, genel ve özel olarak Allah'ı yücelten ve öven diğer ayetlerin, Kur'an'da yer almayan zikirlerden daha üstün olması gerekir. Ancak zikirlerde Kur'an'da yer alan lafız ve anlam yer alıyorsa bu durumda zikirde her iki şeref de yer almış olacağından o daha üstün olur.
İrfan ve ibadetler hem ulaşılması amaçlanan maksatlardan hem de ahiret sevabına götüren vesilelerdendir. Yüce Allah'a bakmak en yüce ahiret maşlaha tlanndandır. Yine O'nun rızası, kullarına selam vermesi en yüce maksatlardandır.
Dünyada selam vermek güvenin hasıl olmasma vesiledir. Şefaat, dualar ve Allah'tan korkmak günahlardan uzak durmaya vesiledir. Ümit (reca) itaatlere ve Allah'a hüsn-ü zan beslemeye vesiledir. Tevekkül bir açıdan maksat bir açıdan vesiledir. Sevgi ve yüceltme maksattır.
Niyet, vesile ve maksat türünden her türlü talep edilen şeye vesiledir. Yeme, içme ve tedavi olma; beslenme, susuzluğu giderme ve şifa bulmaya vesiledir.
Haya çirkin şeylerden uzak durmaya vesiledir. Öfke zararı def etmeye vesiledir. Cinsel ilişki arzusu ilişkiye vesiledir, ilişki de nesli çoğaltmaya vesiledir. Yeme ve içme arzusu da insanın beslenme ve susuzluğunu gidermeye vesile olan yeme ve içme fiillerine vesiledir. Malı ibadet olan yerlere harcamak verilen kişinin dünyevî maslahatlarına, verenin de uhrevî maslahatlarına vesiledir.
Zikrin diğer amellere üstün kılınmasının sebebi zikrin hem amaç, hem de ondan doğan hallere bir vesile olmasıdır, ki bu hallerden de söz ve amellerde doğruluk meydana gelir.
Zikirlerin en üstünü, kemâl ve celâl sıfatlarını akılda tutarak yapılanıdır. Sevme ve şükre vesile olan nimet verme ve üstün kılma zikri bunun altındadır. Günahı terk etmeye vesile olan sevap ve cezanın zikri yalnızca itaat ve imana teşvik etmek amacıyla yapılır.
Kalple yapılan zikir dille yapılandan daha üstündür. Çünkü bu insanda bazı haller meydana getirir. Bazen kişide hallerin meydana gelmesini gerektiren sıfatlar herhangi bir kasıt ve hatırlama çabası olmaksızın meydana gelir. Bu, peygamberler ve velilerde çokça görülen bir durumdur. Peygamberlerde velilerden daha çok yaygındır.
Böyle bir durumun insanların geneli hakkında meydana gelmesi zor olduğundan namazlarda ve diğer vakitlerde bu halde bulunma yükümlülüğü onlardan kalkmıştır. Çünkü bu kalkmasa insanların namazları sahih olmaz ve duaları da kabul edilmezdi. Aslına bakılırsa bunun maslahatı en yüce maslahatlardan olduğu için yüce maslahatlar vacip olmasını gerektirirdi. Ancak İnsanların çoğunluğu açısından bu imkansız olduğundan onlara merhamet edilerek bu yükümlülük kaldırılmıştır. Buna güç yetirebilenler açısından ise iki ihtimal söz konusudur; ya maslahatlarını elde etmesi için bu vacip olur veya diğer insanlardan sorumluluğun kalkması gibi onlardan sorumluluk kalkar.
Dinde meşru kılman zikirler, sonradan uydurulanlardan daha üstündür. Yine sahih ve meşru dualarla yetinmek her ne kadar caiz olsa bile sonradan derlenen dualardan daha üstündür.
Kur'an mânalarını Kur'an'da yer alan diğer kelimelerle ifade etmek, Kur'an'da yer almayan diğer eşanlamlı kelimelerle ifade etmekten daha iyidir. Ancak amaç, sözü açıklamaksa durum farklıdır.
Yüce Allah için ancak kendisinin kullandığı ve kitabında veya peygamberinin sünnetinde yer alan kelimeler kullanılabilir, başka eşanlamlı kelimeler kullanılamaz. Yine Allah'a itaat ve ibadet konusunda ancak O'nun belirttiği, sabah, öğle, ikindi, akşam, yatsı, Cuma, hac, umre, itikâf gibi isimler kullanılabilir.
Yine "Analarınız size mahzurlu kılındı" demlemeyeceği gibi, hülle yapanlar ve yaptıranlar demek yerine "Resûlullah (s.a.v.) mubah kılan ve mübah kılınana lanet etmiştir" denilemez. Burada edebe uygun olan; büyük insanlara uymak ve onlara saygı göstermek için mânaları onların ifade ettiği gibi ifade etmektir.
Yine evla olan; yüce Allah'ın zikredildiği kalp ve dillerle O'nun dışmda-kileri ancak ihtiyaç miktarınca ve zaruretin gerektirdiği kadar zikretmektir.