- Zihin Haritamızda Yeni Kavramlar

Adsense kodları


Zihin Haritamızda Yeni Kavramlar

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Thu 7 June 2012, 03:24 pm GMT +0200
Zihin Haritamızda Yeni Kavramlar


Esra Büyücek | Nisan 2012 | DİĞER YAZILAR   


    Modern dünyanın kelimelere yüklediği anlamlar farkında olmadan zihinlerimizi etkiliyor. Hakikatin bilgisinden uzaklaşıp, modern algılarla hüküm veriyor, davranış kalıplarımızı bu algıya uyduruyoruz. Doğru kaynaktan beslenmeyen tasavvurlarımız da bizi hatalı düşünce ve davranışlara yöneltiyor.

Başarıyı çok para kazanmak, güzelliği altın orana ve sıfır bedene hapsedilmiş estetik algı, zenginliği mal çokluğu olarak tanımlar olduk. Yazılı ve görsel basının etkisiyle de hayatımızın doğal bir parçası haline geldi bu anlayış.

Oysa nebevî usul bize hayatın içinde neye nasıl bakmamız gerektiğini öğretiyor. Ancak biz iyiyi ve güzeli anlatırken ezberlediğimiz cümleleri kullanıyor olsak da uygulamada işler başkalaşıyor. Hakikat, hayatımıza geçerken yara alıyor ve modern algının izleri çoğu zaman zihin perdemizde hakikatin önüne geçiveriyor. Etkilenen sadece başarı, güzellik, zenginlik algımız değil. İyi ve kötü karşısında takındığımız tavır, verilen nimete, nasibe ve rızka bakışımızı da etkiliyor, teslim oluyor modern dünyanın dişlilerine. Bu teslim oluş ilk bakışta bize uzak görünse de birkaç basit örnekle nefsimizi sorgulayabiliriz:

Hangimiz bize yapılan yanlış karşısında aynı olumsuzluğu yapma hakkını kendinde görmedi? Hangimiz çok çalıştığı için bulunduğu yeri hak ettiğini düşünmedi? Yoksul insanların çalışmadıkları için bu halde oldukları düşüncesine hiç mi kapılmadık? Bir mümine nasip edilmeyenler sebebiyle onu gizli de olsa yargıladığımız olmadı mı? Kendi evlatlarımızı ve aslında kendimizi her şeyin en iyisine layık bulduğumuz anlar da az olmasa gerek.

Başarı, kariyer, zenginlik

Kelimeler hakikati ile var olmadığında kuru bir ifadenin ötesine geçemezler. Onları yaşatan içinde barındırdıkları manadır. Başarı, kariyer ve zenginliğin hakikatine bakacak olursak: Tevazu içinde yaşamak bir başarıdır pekâlâ. Helal dairesinde kalabilmek de öyle… Amel edilen ilim bir cümle bile olsa önemli bir kariyerdir. Sadece kanaat değil, infak edilen bir hurma bile olsa, zenginliktir. Malımızın Karun’dan, ilmimizin Belam’dan, kariyerimizin Firavun’dan farkıdır iman ve hakikat…

Kavramların hakikatini bilmemek bizden sonra gelecek nesle kılavuzluk edememek demektir aynı zamanda. Çocuklarımızı eğitirken iyi ahlâklı olmak, kanaatkâr olmak, hakkına rıza göstermek öğreteceğimiz en önemli kavramlar ve ahlâk olmalı. Fakat biz hakim kültürün kodları ile yaşarken çocuklarımızdan da doğru bir dindarlık bekleyemeyiz.

Rızık ve nasip üzerine

Mümin kendisine verilenin Allah’ın bir lütfu olduğunu bilen kimsedir. Bilir ki ömrü boyunca hayır hasenat işlese, ibadet etse kendisine verilen sağlıklı bir uzvun dahi şükrünü yerine getiremez. Çalışarak zengin, okuyarak alim, dileyerek nimet sahibi olunamayacağını bilir. Ama sebepleri de asla göz ardı etmez. Kendi dahli olmadan verilen nimet ile övünmez, imtihan için kimi nimetlerden mahrum bırakılmış kardeşinin aynı zamanda kendi imtihanı olduğunu bilir, bencil bir tavırla küçümsemez. Nimetten mahrum olanı küçümsemek, yeterince çalışmadığı için nimete eremediğini düşünmek kendi sahip olduklarında hak iddia etmektir. Benliktir. Gerçek şu ki, mümin kişi kardeşi gayretsiz bir kişi olsa bile onu küçümsemez.

Yüce Allah Hucurat suresinde buyuruyor:

“Haberiniz olsun ki, Allah katında en şerefliniz, en takvalınızdır. Muhakkak ki Allah, bilendir, her şeyden haberdârdır.”

Gerçek üstünlüğü bilen kişi için dünyaya ait sıfatlar geçicidir. Ne övgü ve ne de yergi vesilesidir. Takva ise Allah’tan hakkı ile sakınmayı gerektirir. Allah’tan hakkıyla sakınan bir kulun benlik davası gütmeyeceği ise aşikârdır. İslâm’daki kardeşlik bir yaşam biçimidir. Kur’an’ın öngördüğü kardeşlik sevmek, saymak, güvenmek, kardeşini nefsine tercih etmek ve tevazudur. Mümin, kusuru nefsinde arar, bir yanlışlık gördüğünde hüsnüzan eder, düzelmesi için dua eder, yardım eder. Hedefleri Allah rızasını kazanmak olan müminler bu yolda birbirlerinin en büyük destekçisidir.

Bir tarağın dişleri gibi

Peygamber Efendimiz s.a.v. “Müminler tarağın dişleri gibi eşittir.” buyuruyor. İnsanlar hukuk ve şeref itibarıyla eşit yaratılmıştır. Toplum hayatının belirli bir düzen içinde devam edebilmesi için Yüce Allah her insana fıtratına uygun bir rol vermiştir. İnsana dünyada biçilen rol, gayretinden bağımsız değildir elbette. Fakat insanın maddi ve manevi yükselişine kader açısından da bakmak gerekir. Bize biçilen rol ne olursa olsun dünyaya geliş gayemiz Allah’ın rızasını kazanmaktır. Üstünlük ancak rızaya yakın olanlara mahsustur. Ve üstünlük taslamak Efendimiz’in bu hadis-i şerifine isyan etmektir. Bir tarağın dişleri gibi olmaktan ve eşit hissetmekten bizi alıkoyan ne ise, kendi hesabımıza düşeni bulup ortadan kaldırmak boynumuzun borcudur.

Unuttuğumuz bir tavır var, yeniden kardeş olmamızın harcını oluşturacak bir tavır, bir üslup… Bu üslubu yeniden kazandığımızda, insanı olgunlaştıran ve rızaya yaklaştıran en büyük adımı atmış olacağız.

İnsanlarla ve eşya ile olan ilişkimizi ilahî bir denge içinde tutamadığımız müddetçe yol alma imkanımız yok. Din hayatın eksenidir, aroması değil. Din ve dünyayı iki ayrı kutup olarak algılayan zihin yapısından kendimizi arındırmalıyız. Mihenk taşımız olan Kur’an ve nebevî çizgiyi takip etmek bizim için en emin yoldur şüphesiz.