seymanur K
Thu 13 October 2011, 04:09 pm GMT +0200
Zerâyi'
Arapça fiilinden gelen “zerâyi” deyimi,- “zerî'a” sözünün çoğulu olup “vesileler” (vâsıtalar) demektir. Mâliki ve Hanbelî Usûl-i fıkıh kitablarında bu konuya çok yer verilir. Diğer mezheblerin usul kitablarmda, ona bu şekilde yer verilmez; fakat onun muhtevasına giren esasları, aşağı yukarı Hanefî ve Şâfiîler de kabul ederler. Bu prensipe göre Haram'a vâsıta olan şeyler haram kılınır; vâcib'e vâsıta olan şeyler de vâcib veya meşru sayılır. Yani fiiller, sebep oldukları sonuçlara göre kıymet ifade ederler. Meselâ, yola kuyu kazmak, gelip geçenlerin içine düşüp ölmesine sebep olacağından yasaklanmıştır. Öte yandan, Cuma namazının câmi'de cemaatle kılınması vâcib olduğundan, camiye gitmek için çalışmak da vâcib'dir. [219]
Kur'ân-ı Kerîm'in;
“Onların Allah'tan başka dua ettikleri şeylere sövmeyin ki, onlar da aşırı giderek Allah'a sövmesinler...” [220] âyetinde bu prensipe işaret edilmiştir. Hz. Peygamberin de bir çok emir ve yasakları buna dayanır. Sözgelimi, hadîs-i şeriflerde, halkı sıkıntıya düşüreceğinden ihtikâr (stokçuluk) yasaklanmış; insanlara genişlik ve fayda sağlıyacağmdan malı celbedip pazarda satışa arz etme işi övülmüştür. [221]
Kötülüğe vâsıta olan yolların kapatılmasına “seddü'z-zerâyi” denildiği gibi, iyiliğe ve meşru olan şeylere vesile teşkil eden yolların açılmasına da “fethu'z-zerâyi'“ denilir ve her ikisine de, yerine göre, başvurmak gerekir. [222]
[219] Şihabuddin Ahmed el-Karâfî, Muhtasaru Tenkîhi'l- Fusûl,, Dimaşk,1324 (Mecmû'u Mütûni'n Usuliyye), s. 76,78; M.E. Zehra, Usulü'l-Fıkh, s. 275; İbn-i Kayyım, İ'Iâmu'l-Muvakkı'în, Dalhi tabı, c. II, s. 63,70.
[220] En'âm: 6/108.
[221] Şâtıbî, el-Muvâfakât, c. IV, s. 1S8-2O0; İbn-i Kayyim, a.g.e., c. II, s. 63,70; M.E. Zehra, Usûlü'1-Fıkh, s. 276.
[222] ş. el-Karâfî, Muhtasaru Tenkîhi'l-Fusûl, s. 77. Dr. Abdulkadir Şener, İslam Hukukunun Kaynaklarından Kıyas, Istıhsan Ve Istıslah, Diyanet İsleri Başkanliği Yayınları: 48.