sumeyye
Sat 19 February 2011, 02:41 pm GMT +0200
Zekât Ve Humus[46] Kimlere Verilir
162- Ata'dan Rasulullah (s.a.v.) 'in şöyle buyurduğu rivayet edilir: Zenginlerden ancak şu beş sınıfın zekat alması helaldir.
1- Allah yolunda savaşan gaziler
2- Zekatı toplamakla görevli olanlar.
3- Borçlular.
4- Fakire verilen zekatı ondan satın alanlar.
5- Zekatı alan miskinin hediye ettiği zengin komşular. Medine alimleri, hadisin zahirine bakarak, zengin
olsalar bile cihad edenlere ve dargınların arasını bulmak için
borçlanmış olan borçlulara zekatın verilebileceğini söylerler.
Ama bize göre hadisin izahı şöyledir: Cihad eden kimsenin alabilmesi için kendi memleketinde zengin iken cihad ettiği yerde birşeyinin bulunmaması gerekir. İşte bu durumdaki mücahide zekat verilebilir.
Borçlunun durumu da bu şekildedir. Şayet borçlu olan zenginin malı yanında yoksa yahut alacaklı olup borçlularından parasını almaktan aciz ise, kendisine zekat vermek caizdir.
Gerek mücahid ve gerekse borçlu kimse bu halleriyle yolcu durumundadırlar. Ama malı eli altında olan ve borcunu ödedikten sonra nisab miktarı artan mala sahip bulunan kimsenin zekat alması caiz değildir. Çünkü Rasulullah (s.a.v.): "Zekât, zengine helal değildir." buyurmaktadır.
Zekât toplama işinde çalışan kişi ise, o çalışmasının karşılığını almaktadır. Zenginliği, emeğinin karşılığını almasına engel değildir. Zekatı fakirden satın alan kimse de, malının karşılığını almaktadır.
Miskinin kendisine hediye ettiği zekatı alan zengine gelince; o da bunu zakat olarak değil, hediye olarak almaktadır. Nitekim Rasulullah {s.a.v.) Berîre hadisinde: "O, kendisi için zekat, bizim için hediyedir." buyurmaktadır.
163- Berâ b. Âzib'den rivayet edildiğine göre biri gelip kendisini tehlikeye atan kimsenin kim olduğunu, İki ordu karşılaşıp, öldürülünceye kadar çarpışmaya devam eden kimseye kendisini tehlikeye atıyor denir mi? diye sordu. Bera : Hayır, günah işleyip sonra tevbe etmeyen kimse kendisini tehlikeye atıyor, karşılığını verdi.
Yüce Allah'ın:"...Kendinizi, kendi elinizle tehlikeye atmayın. "[47] sözünden maksat budur.
Soru soran kişi, yalnız başına birkaç düşmana saldıran kimsenin kendisini tehlikeye atan kişi olduğunu sanarak bu soruyu sormuştur. Bera' b. Azib ise, kendi kendisini tehlikeye atan kimsenin, günah işleyip sonra da tevbe etmeyen kimse olduğunu belirtmiştir. Ama düşmana saldıran kişi, dini yüceltmek için gayret etmekte ve ebedi hayatı kazanmak için şehadet mertebesine ulaşmayı hedef edinmektedir. Böyle bir insan için nasıl kendisini tehlikeye atıyor deni-
lebilir?
164- İmam Muhammed daha sonra mezhebin görüşünü şu şekilde açıkladı: Kişi şayet kafirlere birşeyler yapacağına, öldüreceğine veya yaralayacağına yahut onları yeneceğine inanıyorsa, öldürülebileceğini düşünse bile düşmana saldırmasında bir sakınca yoktur.
Uhud savaşında sahabeden birkaç kişi Rasulullah (s.a.v.) 'in gözü önünde bunu yapmış ve onun övgüsüne nail olmuşlardı.
Ebû Hüreyre'ye "Görmedin mi, Sa'd b. Hişam iki ordu karşılaştığı zaman hemen saldırıya geçti. Öldürülünceye kad^r çarpıştı ve kendisini kendi eliyle tehlikeye attı! denilince, Ebû Hüreyre: Asla, O, Yüce Allah'ın:
"İnsanlar arasında, Allah'ın rızasını kazanmak için canını verenler vardır..."[48] ayetini düşünerek onun kapsamına girmek istedi." karşılığını verdi.
Ama kafirlere zarar veremeyeceğini biliyorsa, o zaman saldırması caiz olmaz.
Çünkü bu saldırısıyla dinin yücelmesi için bir hizmet yapamamaktadır. Saldırısıyla sadece öldürülmesi közkonusudur. Oysa ki Allah Teala : "... Canınızı öldürmeyin..."[49] buyurmaktadır.
Ancak kötü şeyleri yasaklamak böyle değildir. Bir kimse, müslüman fa-sıkları kötülükten alıkoymak için, kendisini öldüreceklerini ve kendisini öldürecekleri halde o kötülükten vazgeçmeyeceklerini bilse bile, üzerlerine yürümesi caizdir. Her ne kadar bu durumda susması caiz ise de, üzerlerine yürümesi azimettir. Çünkü o müslümanlar, kendilerine emrettiği iyiliğe inanıyorlar. Olabilir ki bu davranışı onları etkiler ve kötülükten vazgeçerler. Ama kafirler, kendisinin onları davet ettiği şeye inanmıyorlar. Onun için onlara saldırmasının caiz olması, onlara bir zarar vermesiyle olur. Şayet onlara zarar vermeyecekse, saldırmasının bir faydası olmaz. Onun için de saldırması caiz değildir.
Başarı Allah'tandır.[50]
[46] Humus, ele geçirilen ganimetlerin beşte biri demektir. Şu ayet-i kerime humus'un kimlerin hakkı olduğunu belirtmektedir: "Eğer Allah'a ve hak ile batılın ayrıldığı gün, iki ordunun birbiri ile karşılattığı gün kulumuza indirdiğimize inanmışsanız, bilin ki, ganimet olarak aldığın herhangi bir şeyin beşte biri Alah'a, Rasulüne, O'nun akrabalarına, yetimlere, yoksullara ve yolcuya aittir. Allah her şeye hakkıyla kadirdir." Enfâl 8/41 .(Editdör.)
[47] Bakara: 2/195
[48] Bakara : 2/207
[49] Nisa : 4/2
[50] İmam Serahsî, İslam Devletler Hukuku, Şerhu’s-Siyeri’l-Kebir, Eğitaş Yayınları: 1/177-179