sumeyye
Thu 7 April 2011, 02:50 pm GMT +0200
ZEKÂT KİTABI
Zekât lügatte; artıp fazlalaşmak demektir. Zekâ'l-malü dendiğinde; malın nemalanıp artması mânası anlaşılır. Meselâ; falan adam zekiyyü'l- ırzdır denildiğinde, o kimsenin ırzının temiz olduğu kastedilir.
Şer'î ıstılahda ise zekât; belli bir malın belli bir kısmını belli bir şahsa temlik etmek demektir. Bu târifde lügat mânası da vardır. Çünkü zekât, günahlardan temizlenmek için farz kılınmıştır. Bu hususda Allah (cc) şöyle buyurmuştur:
“Onların mallarından sadaka al. Bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin.” [1]
Ya da zekât, hakikaten ya da takdiren nemalanan malda farzdır. Farziyyetinin sebebi; evsafı belli mukadder bir malın, evsafı belli bir kimsenin mülkiyetinde bulunmasıdır. Bu maldan verilen şeye de, malın zekâtı denilmektedir. Ebû Bekr er-Râzî'ye göre zekâtın sene sonunda hemen verilme mecburiyeti yoktur; bilâhare de verilebilir. Bu sebepledir ki, sene sonunda zekâtı verilmeyen mal eğer telef olursa, erteleme sebebiyle o zekâtın tazmini gerekmez. Kerhî'ye göre zekâtın sene sonunda hemen ödenmesi gerekir. İmam Muhammed'in bunu teyid eder sözler söylediği nakledilir. Meselâ o demiş ki; kimsenin şâhidliği kabul edilmez. malın zekâtını ödememiş Zekât, tartışma götürmez bir farzdır. Terkine asla imkân ve müsaade yoktur. İnkâr eden kâfirdir. Farziyyeti Kitab ve sünnet ile sabittir. Kitab'daki delili şu âyet-i kerîmedir:
“Zekâtı verin.” [2]
“Onların mallarından sadaka al. Bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin.” [3]
Zekâtın farziyyetinin sünnetteki delili, namazın farziyyeti hakkında rivayet etmiş olduğumuz hadîs-i şerîfdir. Ayrıca farziyyeti hususunda icmâ da vardır. [4]
[1] Tevbe: 9/103.
[2] Bakara: 2/43.
[3] Tevbe: 9/103.
[4] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 1/197-198.