sidretül münteha
Sat 11 June 2011, 03:47 pm GMT +0200
Zayıf Hadîsîn Nevîleri:
1. Mürsel Hadîs
Mürsel'in meşhur olan tarifi, senedinden bir sahâbî düşen hadîs, şeklinde yapılmıştır. Meselâ: Nâfi'in Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu" veya Rasûlullah (s.a.v.) şöyle yaptı" yahut Rasûlullah (s.a.v.)'ın karşısında şöyle davranıldı" şeklindeki sözleri mürseldir. [576]Şu hâle göre mürsel yaşı ister küçük, ister büyük olsun "bîr tâbi'înin mutlak olarak merfû'an rivayet ettiği hadîstir.[577]
Mürsel'in zayıf sayılmasının sebebi, senedinin muttasıl olmayışıdır. Mürsel adını alışının sebebi de, râvîsinin onu Rasûl-i Ekrem (s.a.y.)'den dinlemiş olan sahâbîyi söylemeden doğrudan doğruya Rasûlullah. (s.a.v.)'a bağlamasıdır. [578]
Mürsel, dinde hüccet değildir. Bu görüş üzerinde "hadîs hafız ve münekkîdler i ittifak etmişler ve eserlerinde böyle söylemişlerdir. [579] Müslinij Sahîh'inin mukaddimesinde şöyle demektedir: "Bizim ve hadîscilerin kesin kanaati şudur ki, mürsel hüccet olamaz".
Âlimlerin-birçoğu sahabenin mürselini zayıf görmeyerek onunla amel etmektedir. Zîrâ Rasûlullah (s.a.v.)'dan bizzat duyamadığı bir hadisi rivayet eden sahâbî, çoğu zaman onu Rasûlullah (s.a.v.)' dan aldığında şüphe edilmeyen diğer bir sahâbîden dinlemiştir,ve bu sahabenin, senedden düşmüş olması hadise zarar vermez. Nitekim o sahâbînin hâlini bilmemek de hadîsi zayıflatmaz; zîrâ onun Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) görmüş olması adaleti için kâfi bir sebeptir. Suyûtî
Tedrîbu'r-râvî'de diyor ki:
"Sahîheyn'de sayılamayacak kadar sahâbî mürseli vardır; zîrâ onların rivayetlerinin çoğu yine sahabedendir. Sahabenin hepsi de udûldür. Onların sahâbî olmayandan rivayeti ise nâdirdir. Böyle bir rivayet vukû'undaîse onu kimden aldıklarını açıklarlar. Şurası muhakkak ki, sahabenin tabiînden rivayet ettiklerinin çoğu merfu hadisler olmayıp isrâilİyyât, bir takım hikâyeler ve mevkuf iıadîslerdir. [580]
Sahabenin mürseli diye birşey olmadığını söylemek mümkün değildir; zîrâ Ibnu Abbas, Rasûlullah (s.a.v.) zamanında küçük yaşta bulunduğu için, ondan gelen rivayetlerin çoğu mürsel'dir! Kat'î olarak bilmekteyiz ki Rasûl-i Ekrem vefât ettiği zaman îbnu Abbasin yaşı onüç'ü geçmiyordu.[581]
Mürsel'in birkaç derecesi vardır. Sırayla en makbulü Rasûl-i Ekrem'den hadîs dinlemiş öîan sahâbînin mürselidir. Sonra Rasûlullah (s.a,v.)'dan hadîs duymayan fakat sâdece onu gören sahâbînin mürselidir. Sonra muhadramın, daha sonra da Saîd b. Müseyyeb gibi güvenilir râvîlerin mürselidir. Bunları takiben de Şa*bî ve Mü-câhid gibi şeyhleri üzerinde titizlikle duranların mürsel-gelir. Bunların dûnunda olan mürsel de Hasanu'l-Basrî gibi herkesten hadîs alanların mürselidir. Katâde, Zührî, Humeydu't-Tavîl gibi küçük tabiîlerin mürselîerine gelince, bunların rivayetlerinin çoğu tâbi'în-dendir. [582]
Mürsel, sika râvîlere isnâd edilmiş olarak gelirse kuvvet kazanır ve sıhhati aşikâr olur. Bu durumda o hadîste biri mürsellik, diğeri müsnedlik olmak üzere iki hâl birleşmiş olur. Böyle olan bir hadîsle başka bir müsned tearuz.ederse, önceki tercîh edilir; çünkü mücsel olan o hadîs, sonuna kadar muttasü olan müsned bir hadîsle takviye edilmiştir. [583]
[576] Kavâ'idu't-tahdîs, s. 114.
[577] Şerhu'n-nuhbe, s. 17.
[578] Tavzîhu'l-efkâr, c. I, s. 284.
[579] İhtişam "ulûmi'l-hadîs, s. 5a.
[580] Tedrîbu*r-râvî, s. 71; krş. Karâfî, Şerhu't-TerJdh, s. 164 (Kahire, Matbaatu'l-Hayriye, 1306). İbnu's-Salâh'ın mutlak bir ifâdeyle sahabe mürsellerini, birbirlerinden yaptıkları rivayetler, şeklinde göstermesini Suyûtî, tenkîd etmiştir. En doğrusu şöyîe demekdir: "Sahabenin rivayetlerinin hepsini değil, ekserisini, birbirlerinden yaptıkları rivayetler teşkil eder*' (Bk. Tavzihu'I-efkâr, c. I, s. 317). Bâzı âlimler sahabenin mürseli mevzuunda pek titiz davranarak bu tâbiri lâubalîlik ile tavsîf ederler ve gerçekte sahabenin mürseli dîye birşey olmadığını söylerler (Bk. Tavzîhu'l-efkâr, c. I, s. 295).
[581] Tavzîhu'l-efkâr, c. I, s. 291. Bâzı âlimler müsamahakâr davranarak, titiz-likleriyle mâ'rûf, güvenilir hadîs imâmlannin mürsellermi kabul etmişlerdir (Bk, Tavzîhu*I-efkâr, c- I, s. 287).
[582] Kavâ'idut-tahdîs, a. 125-126. Buraya Delhi'de taş basma olarak tab* edilen 'trâkî'nin Elfiyye'si kenarındaki, Sehâv!nin Fethu'l-muğîs'inden naklen alın7 mışür. Zührî'nin küçük tâbi'îler arasında zikredilmesine itiraz edilmiştir. Zîrâ o, ©nüç veya daha fazla sâhâbîye mülâkî olmuştur. îbnu Hallikân İse onun on sahâbîyi gördüğünü söyler (Bk. Tavzîhu'l-efkâr, c. I, s. 285).
[583] Tavzîhu'l-efkâr, c. I, sk 289.
Dr. Subhi es-Sâlih, Hadis İlimleri ve Hadîs Istılahları, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 137-139.