- Zamanın Şimdisi

Adsense kodları


Zamanın Şimdisi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Thu 3 November 2011, 07:41 pm GMT +0200
Zamanın Şimdi'si


Haziran 2005 - 78.sayı

Süleyman Nazif TURAN
kaleme aldı, KAPAKTAKİLER bölümünde yayınlandı.


İnsanın zamanla ilişkisi bir idrakle başlar. Bu idrak, zamanın tümüne vakıf olmak şeklinde değil, içinde bulunduğu, üzerinden akıp giden ve giderken pek çok şeyi deği ştiren, ‘şimdi'nin idrakidir.

Zaman için genellikle su ile ilişkilendirilmiş deyimler kullanılır. “Su gibi akıp gitmesinden” bahsedilir. Suyun akışındaki hız ve akıp gitmiş suyun bir daha geri getirilememesi, zamanla irtibatlandırarak örneklememize sebep olmuştur.

Fakat her benzetmede olduğu gibi zamanın suya benzetilmesi örneğinde de şartlar ve sınırlar koymak gerekiyor. Evet, zaman su gibidir ama akıp giden, sonra bir denize dökülen, orada öylece duran bir su gibi değildir. O sadece akıp gider. Bizler ise onun içinde, onunla beraber akan, o nereye giderse oraya giden, öylesine savrulan varlıklar değiliz.

O halde zamanın suya benzetilerek örneklendirilmesi, bizim, onun içindeki konumumuzu doğru bir şekilde belirlememizle doğru anlamını kazanır.

Zamanın neresindeyiz?

İnsan, içinde bulunduğu durumu, şartları idrak eden, o durumu ve şartları dışarıdan görmeye güç yetirebilen bir varlık olarak, zamanın şimdi'sinde yaşar. Tüm mahlukatın ortak zamanı olan şimdi, insan için başka bir önem daha taşır; başka bütün varlıklardan farklı olarak insan için “şimdi” idrakin gerçekleştiği zamandır.

İşte “akıp giden” deyimiyle ifade edilen zaman, şimdi'dir. Şimdi, farkedilmeden yaşanan, fakat farkedildiğinde idrake kapı açan bir mahiyet taşır. Bir misalle anlatmaya çalışalım:

Akıp giden bir suyun kenarında duruyoruz ve elimizde suya girecek uzunlukta bir çubuk var. Bu çubuğu suyun içine soktuğumuzda, çubuğun suyu yardığını ve çubuğa değen suyun sürekli değiştiğini, sürekli yeni ve dokunulmamış bir suyun geldiğini görürüz. Bu suyu zaman olarak düşünürsek, çubuğun değdiği yer de şimdi'dir. Şöyle de diyebiliriz: Çubuğun değdiği yer, zamanın şimdi'sidir.

Bu örnek üzerinden gidersek, çubuğun bulunduğu yer şimdi'yi, daha önce çubuğa değmiş olan su geçmişi, henüz değmemiş olanı ise geleceği temsil ediyor. ‘Aynı suda iki kez yıkanılamaz' sözü, çubuğun altında kalan suya, çubuğun bir daha değmesinin imkansız olduğu gerçeğini söylüyor.

Dem bu dem


Bu girişten sonra, insan için hayatî önemi bulunan zamanın sınırlı olduğunu unutmamak gerek. Bunun yanında şimdi'nin, asıl muteber olan zaman olduğunu da...

Yaptığımız her şeyi iyisiyle kötüsüyle şimdi'de yapıyoruz. Yaptığımız hataları herhangi bir şekilde geçmişe dönerek değil, şimdi'de telafi edebiliyoruz. Her seferinde taze, el değmemiş olan bu zaman, bizim ve tüm mahlukatın hayatını üzerinde geçirdiği zamandır. Şimdi, şu anda “geçmiş” dediğimiz, bizim bir dönem üzerinde yaşadığımız zaman değil miydi? Çocukluğumuz, gençliğimiz artık bizim için ‘geçmiş' hükmündedir. Hatırlamasak bile, geçen bunca zaman içinde, bizim yaşamadan atladığımız bir an bile yoktur ve olamaz. Olsa olsa şimdi'yi idrak etmeden yaşadığımız zamanlar vardır. Çocukluk dönemi, uykuda geçen zaman, şimdi'nin farkında olmadığımız zamanlardan sayılabilir.

Şimdi; insanın içinde yaşadığı ve geçmişle gelecek arasında, her şeyin yeniden yaratıldığına tanık olduğu zamandır. Bu yeniden yaratılışı anlayabilmek için başka nesnelere bakmaya gerek yok. İnsan kendinde, içinde, sürekli unutanın aksine, sürekli ve yeniden hatırlayan, idrak eden, iman eden taze ve temiz bir alana geçtiğinin farkına varabilir.

Şimdi; yeni yaratılan taze bir zamandır. Yaratılmışların tamamının ortaklaşa itibar ettiği bu zaman, izafî değil, gerçektir. Yaratılmışların hepsinin aynı anda, topyekün intikal ettiği, taşındığı, canlı, diri, canlandıran ve dirileştiren taptaze bir zamandır şimdi.

Şimdi; zamanın burasıdır. Çubuğun değdiği, idrak eden insanın bulunduğu yer ve idrak ettiği andır. Bütün işlerin ilk olarak yapıldığı, amellerin ilk olarak işlendiği yerdir. Bir öncesinin telafisinin sadece burada olduğu, bu yüzden tevbenin gerçekleştiği tek zamandır. Hayırlı olanın işleneceği, buna gayret edilecek tek yer; her zorluğun burada, bu alanda gerçekleştiği, bu yüzden sabreden için en çetin zamandır. An be an yaşanan, hiçbir zaman yaşanmamış olarak kaybolup gitmeyen bir zamandır.

Yitip gidenin ardından

Şimdi; ibadetlerin yapıldığı, hayrın ve sabrın tavsiye edildiği ve bunların işlendiği alandır. Bo ş durmak, böylesine özel ve muteber bir anı yitirmek anlamına gelir. Her şeyin tazelendiği bir zamanda bu tazelikten nasiplenememek bedbahtlıktır.

Bunun yanında, günahların işlendiği, işlenmiş günahların tevbelerinin yapıldığı, duaların edildiği bir andır, şimdi. Tevbelerin kabul edildiği ve dualara icabet edilen bir an...

Kur'an -ı Kerim'de şöyle buyurulmu ştur: “Göklerde ve yerde bulunanlar O'ndan isterler. O, her gün bir iştedir.” (Rahman, 29)

Merhum Elmalılı Hamdi Yazır bu ayetin tefsirinde, “O her gün bir iştedir” ifadesinde işaret edilen “gün”ün zaman manasında olmak üzere her saat, her an diye açıklandığını kaydeder.

Allah'tan bir şey istenecekse şu anda, şimdi tam vaktidir. Sabredilecekse “şimdi” onun da vaktidir, ibadetin de vaktidir. “Şimdi” tevbe etmenin, kötülükleri terk etmenin vaktidir.

Şimdi'nin kaybedilmesi ise hüsrandır; bu hüsran bugün olmasa da ileride yaşanacak bir şimdi'de pişmanlığa dönüşecektir.

Asr Suresi'ni her daim hatırlamak gerekir:

“Asra yemin olsun ki, insan mutlaka ziyandadır. Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler hariç.” (Asr, 1-3 )