- Yüzotuzuncu Mektup

Adsense kodları


Yüzotuzuncu Mektup

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
derya
Mon 18 January 2010, 09:22 am GMT +0200
YÜZOTUZUNCU MEKTUP

Diğer mektublarda adı geçen, üstad-ı azam El-Şeyh Abdurrahman’ın (Kuddise sirruh) torunıı şeref ve vefa sahibi, Şeyh Muhammed Ma’sum ile Şeyh Fethullah El-Verkanisi’niıı oğlu Şeyh Alaeddin’in (Kuddise sirruh) oğullarına, Şeyh Alaeddin’in vefatı dolayısiyle taziyeleri, ölümden maksad, hayatta kalanlar ibret almaları, sabretmek şartıyle sevab bakımından musibete hiç bir şey mukabil olmadığı, kulun Allah’ın yaptığı şeylere razı olmasının gerektiği, bütün insanların, öleceklerini düşünmeleri, ve bu fani düııyanın işleriyle meşgul olmaktan daha ziyade ahiret işleriyle meşgul olunması hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM

Hamd o Allah’a olsun ki, ölüm dolayısiyle kullarına ayrılığı tattırıp dostların birbirlerinden ayrılmalarıyla onları gaflet uykusundan ikaz etti. Salât ü selam, Allah’tan haşka her şey fâni olacak diye bizi uyaran efendimiz Muhammed’in, (Sallâllahü aleyhi ve sellem) kader ve musibetlere karşı sabreden al ve ashâbın üzerine olsun!

Bundan sonra, bu mektub, kapınızın eşiğine muhtaç, zelil köleden, üstâd-ı âzam’ın torunu Şeyh Muhammed Ma’sum ile Şeyh Alaeddin’in evlâd ve bütün kardeşlerinedir. (Allah onlara ve bize rızâsını nasib eylesin, âmin.) Çok günahkâr olan bu fakir, el ve ayaklarınızın öpmesiyle teberrük edip, sizin ve halkınızın, akraba ve arkadaşlarınızın devamlı sıhhatinizi Allah’tan diler. Kıyâmet gününde saâdetine mucib olan duânızı rica eder. Sizler şerefli zâtlar olup, sizleri seven ve size az bir yakınlığı olanları unutmıyacağınızı kesin olarak bilirim.

Bu tarafta bulunan çocuklarım ev halkım ile bütün dostlar, iyi olup teveccühünüzü rica ederek izzetinizin devamı için Allah’tan rica ederler. Şeyh Alaeddin’in çocuklarının annelerinin ayakkabısını öper, kendisinden dua diller, çocuklarınızın gözlerinden öperiz. (Allah onları güzel yetiştirsin). Yüce meclisinize şu arz edilir ki: Rıza efendiye çektiğimiz telgrafa cevab olarak bize gelen telgraftan Şeyh Alâeddin’in vefâtını anladığımız günden beri, onu kaybettiğimiz ve uzun zamandan beri kendisini görmediğimiz için üzüntü devam ederek gece, gündüz hatırımızdan çâkmamaktadır. Bu ne kadar buyük bir musibettir ki, hepimiz bunda ortağız:
«Hepimiz Allah’ın kuluyuz ve Allah’a döneceğiz» deriz.

Sonra ey azizler, ölüm, insanın sonunu düşünmesi, gaflet uykusundan ayılması, ondan ibret alması içindir. Beyit:
«Ayıl! Allah’tan başka her şey bâtıldır (fânidir).

Hiç şübhe yok ki, her nimet zâildir (yokluğa mahkumdur) ».

Arifler, «dünya üzerinde bıılunan kimseler fânidirler» diye dünyayı târif etmişlerdir. Dolayısiyle ona önem vermeyip kendilerini sevgisinden uzak tutmuş ölüme hazırlamış, Hakka tabi olup, bâtılı terk edip, dünyanın öldürüeü zehrinden nefislerini rahat etmişlerdir.Hadis-i şerifte «Dünyada sanki bir garib veya yolcu gibi ol» diye buyurur.

Ayrılık yeni olaylardan değlidir. Zira dünya eziyet ve gurur evidir. Müşahede edildiği üzere, onda kardeşler, oğullar, baba ve anneler, birbirlerinden ayrılırlar. Akıllı kimse, ahiret işlerine, aziz ve yüce Allah’ın sevgisini kazanmaya çalışması lâzımdır. Sabretmek şartıyla musibetten gelen sevaba hiç bir şey eşit olmaz. Mürşidimiz Hazret, (Allah bizi ve sizi onun sırlarıyla kutlasın!) Bazı tabilerine gönderdiği taziye mektubunda «ölüm musibeti, musibetlerin en büyüklerindendir. Ondan gafil olmak da, ondan daha büyük bir musibettir» diye buyurdu.

Öyle ise, fukaha’ının kitablarımn cenaiz (cenazeler) babında bahs edildiği üzere, ölüme hazırlanmak, hele dünyadaki hasımlar ve kendisi ile muamelede bulunan kimselerle helallaşmak herkesin üzerine vacibdir.

Gerçekten, rahmetlinin musibetinin tahammülü cidden şiddetli ve zor ise de, lakin kul Hak tealanın yaptığına razı olması gerekir. Çünkü dünyada ebedi kalmak için yaratılmadık. Ancak onda Allah’a taat etmek için yaratılmışız. Ekabirlerce «sevgili Allah’ın yaptığı her şey, bizim için sevgilidir» denildiği sözleri düşünmek, rahmetliden önce darı- bekaya göç edenlerin musibetleriyle teselli etmek lazımdır. Herkesin mevlası yüce Allah olup ondan başka hakiki mevla yoktur. Baki ebedi kalacak odur. Başkası değildir. Demek ki, onunla teselli olunmak evladır. Bütün insanlar, ahirete göç ve intikal üzere olduklarının hatta ölüm her şeyden insana yakın olduğunun bilinmesi gerekir. Öyle ise, dar-ı bekaya hazırlanacak şeylerle, dünyaya lazım olan şeylerden daha ziyade ve şidedtle meşgul olmak layıktır. Hatta akıllı kimse, dünyadan yüz çevirip günlük rızkını temin etmekle yetinir.

Malumunuz olsun ki, musibetimiz ve kalblerimizin yaraları birdir. Neşe ve üzüntü de keza.. Ölünün ev halkı örf ve adete göre birbirlerini taziye etmezler. Fakat, birbirlerini taziye etmeleri için Peygamber’den (Sallallahü aleyhi ve sellem) emir rivayet edilmiştir. İşte bu nedenle, hem sizi, hem kendimizi taziye hakkında rivayet olunan şu kelimelerle taziye ederim: Allah bizim ve sizin ecrimizi arttırıp matemimizin ve mateminizin sonunu güzelleştirsin, ölümüzü ve ölünüzü bağışlayıp, bizlere ve sizlere büyük ecir ve güzel sabır ile sizlere uzun ömürler versin! Allahım, vefat edenin kadrini yücelt, türbesini nurlandır, kendisini bizim gibi günahkarlara şefaatçi eyle!
Allah, nezdindeki derecelerinizi yükselterek, sizleri şerefli ecdadınızın izinde bulundursun!

Ev halkımız, ev halkınızın ellerinden öper, hepsinden bilhassa merhum şeyhin hanımı olan validenizden dua rica ederler.

Bu fakirin, sizin gibilere bunu yazması, haddini aşmış ise de, lakin kendisi böyle tabirlerden uzak olduğu halde, yazmasına onu sevk eden yegane amil sizinle hitab etmek lezzeti ve dostlarla uzun uzun söz söyleme olayları kendisine cesaret verdi. Bu miskin size karşı olan muhabbeti, kapınızın eşiğine olan kalbinin yakınması ve iştiyakı da, size büyük lerin söyledikleri sözleri ile Hazret’in (Kuddise sirruh) sohbetini zikretmeye sevketti. Gerçi, bunlar benden bin kere daha ziyade okudukları malumunuzdur. Lakin bu beyitle özür dilerim:
«Şerefli insanlar nezdinde, (kusurların) afvı makbüldür. Her ayıp afvın eteğiyle örtülüdür.

Mektub uzadı, fakat, dostlara yazılan mektublar uzun da olsa, terbiyeye aykırı olmadığı sizin gibi zatların malümudur. Senaların en kamili selamların en çoğunu kapınız eşiğinde bulunan talebelere, tabilere, hediye eder, dualarını dileriz. Allah, bütün peygamber ve resüllerinin sonu olan Muhammed bin Abdullah’ın, (Sallallahü aleyhi ve sellem) Allah yolunda cihad eden al ve ashabının üzerine salat ü selam eylesin.
12 Rabiu’s-sani 1368.