- Yüzotuzdördüncü Mektup

Adsense kodları


Yüzotuzdördüncü Mektup

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
derya
Mon 18 January 2010, 02:14 pm GMT +0200
YÜZOTUZDÖRDÜNCÜ MEKTUP

Deyrezlu Muhammed Said ile Hacı Hayreddin’e, nefsin Allah yolundaki cimriliği, kişi kulların haklarını elde etmesinde acele etmesi, hak sübhanehü ve tealanın rızasını tahsil etmesi için çalışması gerektiği, dünyanın çirkinliği, dünya ehli, dünya işleriyle mübtela oldukları, her fenalığa başı dünyanın sevgisi olduğu, akıllı kimse, zühd ettiği (dince yasak olan şeylerden sakınıp vaktini ibadetle geçirmesi), dünyanın manen terk edilmesi, dünyanın terk edilmesinin beyanı, onu bu şekilde terk etmeyen kimse, münafık hükmünde olduğu ve başka meseleler hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM

Hamd alemin rabbine olsun. Salat ü selam, Allah’ın yaratıklarının en hayırlısı olan Muhammed’in, (Sallallahü aleyhi ve sellem) al ve ashabının üzerine olsun!

Sonra bizden, şerefli iki öz kardeşler: Muhammed Said ile Hacı Hayır’a selam olsun! Allah onları dünya ve ahiret belalarından korusun, amin, amin! Bir çok faziletli vakitlerce, bizden her ikinize, ev halkınıza, evladınıza, sizlere dualar vaki olur. İnşaallah devamlı olarak da size dua ederiz. Sıhhat ve selamet bakımından durumlarınızdan sorarız.

Muhammed Said! Bize ve bu Nakşibendiye taifesine (Allah yüce sırlarını kutlasın) karşı olan muhabbetinize delalet eden üç metktubunuz bize geldiler. Ahvalimizden soracak olursanız, Allah’a hamd ve minnet olsun. Bizler selamette olup, en güzel bir yaşantıdayız. Asla ve asla, bizim için düşünmeyin. İkinci mektubunuz Hazna’ya geldiği vakit, ben TelMa’rüf köyünde idim. Şimdilik Hükümetin izniyle kurban bayramı için Hızna köyündeyiz.
Muhammed Ma’sum, Alaeddin, İzzeddin, ev halkımız, büyük ve küçükler, amcanız El-Hac Muhammed Emin, çocukları: Muhammed Said, Necmeddin ile ev halkları, bütün alimler, mürid ve sofular size selam ve dua edip ahvalinizden sorarlar. Kalben değil, bedenen sizden ayrılışlarından başka hiç bir keder ve üzüntüleri yoktur. Ev halkınızın büyük ve küçüklerine selam ederler. Bizim taraftan asla düşünceniz olmasın! Alemin Rabbine hamd olsun! Bizler Allah’ın deniz gibi nimetinde gark olmuşuz.

Şeyh Feyzullah’a selam edip pederine dua ediyoruz. Abdürrezzak’a selam edip ona da çok dua ederiz. Şeyh Hüseyin’e, Ramazan efendiye, Şeyh Abdülvehhab’a, Cafer efendiye, Şeyh Abdullah’a, kardeşi Şeyh Ömer’e, Şeyh Veysi’ye ve Molla Ahmed’e selam ederiz. Oğlunuz Ahmed ile, kardeşlerinin gözlerinden öperiz. Hepsine dua eder, sıhhat ve selâmetlerinden sorarız.

Ey kardeş! Nefis, bizâtihi tâat ve ibâdet yapmakta cimridir. Saltanatı yüce olan Allah’ın ilâhi ahkâmını imtisal etmekten kaçar. Halbuki o ahkâmları memnuniyetle eda etmek lâzımdır. Keza, nefsiıı hevasına tabi olmayıp ibadetlerin edâsında tembellik etmemek, kulların haklarını edâ ederek tâ ki, zimmetinde hiç kimsenin hakkı ka]mayıncaya kadar çalışmak lâzımdır. Zira bu dünyada hak edâ, edilmesi kolaydır. Hak sahibine karşı yumuşak davranmakla, yaltaklanmakla da edâsı mümkündür. Ahiretde ise, edâsı müşküldür, çâresi yoktur. Akıllı kimse odur ki, bu sayısı az olan dünya hayatının günlerini Allah sübhanehü teâlanın razı olduğu işlerde sarfetmesi lâyıktır. Kulun mevlâsı (Allah), onun fiillerinden razı olmayınca, hayatın da ne gibi bir neşesi ve tadı olabilir? Dünya gerçekten altın kaplamalı bir nesâset, şeker ile kaplanmış bir zehire benzer. Görünüşte tatlı, fakat hakikatta hiç olgun değildir. Onun tatlılığına ve tazeliğine bakan ve düşünen kimse, kendisinden olacağı hisse, ebedi pişmanlıktır. Gerçekten dünyanın sevgisi, her türlü günahın başıdır. Allah sübhânehü ve teâla bizi ve sizi sevgisinden ve ehlinin sohbetinden muhafaza etmesi için ona sığınıyoruz. Ahiret işlerini tehir edenler helâk olmuşlardır. Evet bugün âhiret işleriyle meşgul olmak için önemli dünya işlerinin yarma te’hir edilmesi cidden güzel sayılmaktadır.

Ey kardeş! Dünya ehli ve zenginler büyük bir belâya çarptırılmışlardır. Çünkü dünya, Hak tealanın ondan hoşlanmadığı bir şeydir. Amma mezkfâr kişilerin nazarında da şüphesiz o kadar bezenmiş ki, onun açık zinetiyle aldanmışlardır. Alimler demişler ki, bir kimse, malını zamanın en akıllı kişilerine vasiyet ederse, öldükten sonra, malı zâhidlere verilecektir. Zira onlar, olgun olan akılları sayesinde tamamen dünyadan yüz çevirmişlerdir.

Demek ki âhirete talib olan kimse, kalbinde dünya sevgisini tetik etmesi lâzımdır. Hele bu zamanda dünya sevgisinin terki güç olduğu icin hiç olmazsa, mânen onu terk etmek lâyıktır. Mânen terki, salik, dini işlerde Darlak şeriatın hükmüne göre amelde olgun olmasından, yemek içmekte, elbise giymesinde, kendine mesken edecek binalarda, şeriatın çercevesinden dışarı çıkmayı caiz kılmasından ibarettir. Kendisine şeriat ahkâmiyle tezyin hâsıl olduğunda, şübhesiz kendisine, bu dünyanın görünen aldatıcı güzelliğinden kurtuluş hâsıl olur. Kendisine bu kısım dünyanın terki hasıl olmayan kimse ise, konumuz dışı olup münâfıktır. Mevcut olan suri imanı, âhiret gününde ona menfaat vermez. Onun bu şeklen imanı kendisine fâidesi, ancak dünyada kanını, malını müslümanların savaşından kurtarır.

İkinci mektubunuz, 14 Zilhicce ayının eyyamü’t-teşrikin sonunda (kurban bayramının dördüncü günü) salı günü bize ulaştı.