- Yüzdokuzuncu Mektup

Adsense kodları


Yüzdokuzuncu Mektup

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
derya
Fri 22 January 2010, 10:29 am GMT +0200
YÜZDOKUZUNCU MEKTUP

Bilvanis ve diğer Garzan kazasının dağ köyleri ahalisine, Peygamber’in (Sallallahü aleyhi ve sellem) “Dünya ile ahiret, iki kumadırlar. Biri razı olsa, diğeri kızar!” buyurduğu hadisi şerifin beyanı ve dünyada insanın ömründen daha aziz bir şey olmadığından onu Mevla’nın muhabbetinde sarf edilmesi ile, diğer bazı nasihatlar hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM

Bütün hamdler, cennet ve cehenemi yaratan Allah’a olsun! Salat ü selam, cennet ve cehennemin yollarını en açık deliller ve almetlerle beyan eden Allah’ın Resulünün, ashabının, zevcelerinin ve zürriyetinin üzerine olsun!

Bundan sonra bu mektub, Bilsanis köy halkı ile diğer Garzan kazasına bağlı, dağ köyü halkının ahalisi kardeşleredir. Peygamber (Sallallahü aleyhi ve sellem), “Dünya ile ahiret iki kumadırlar. Biri razı olsa, diğeri kızar.” Diye buyurdu. Dünyanın rızası nefsani arzulara uymak, kalbe gelen şeytani şeylere tabi olmakla hasıl olur.

 Yani insan nefsani arzusu olan yemeye, içmeye, gıybet etmeye kıskanmaya, haram nazar etmeye, başkasının malını yiyip, riyakarlık etmey ucb, böbürlenmeye buğz etmeye calışmak demektir. Nefsini bu gibi çirkin ahlaklara salıveren, onda helakı olan parlak İslam şeriatının muhalefetinden nefsini men etmeyen kimseye, hasret ve pişmanlık olsun! Ahiretin rızası ile, Peygamber’in (Sallallahü aleyhi ve sellem) sünnetine mütabeat etmektir. Yani şeriatın emirlerine imtisal edip, nehy eylediği şeylerden sakınmaktır. İşte dünya ve ahiret seadetini seven ve onlardaki rüsva ve rezaletten korkan kimse, bu parlak şeriatta beyan edilen şeylere imtisal etmesi lazımdır.
Ey kardeşlerim! İmam-ı Rabbani’inin mektubatı ile diğer kitablarda beyan edildiğine göre, insanın yaşantısından daha aziz bir şey yoktur. Hatta Gazali, Ebu Süleyman El Darani’den (Kuddise sirruhüma) naklen demiş ki: insan kendisinden gafletle çıkan tek bir nefesi için, ömrü boyunca, ağlaması lazımdır. Zira nefeslerinden her biri, değeri biçilmez bir cevher kabilindendir. Eline mezkur cevherden tek bir tanesi geçip de, onadn yararlanmayarak, zayi eden kimsenin hali nice olur? Günden güne üzüntüsü nasıl artmaz? Halbuki insanın nefesi bu cevher kabilinden, hatta ondan daha üstün ve aladır. Çünkü her iki kelime i şehadet (Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Resulüllah) insanın tek bir nefesinden hasıl olur. Acaba faziletçe böyle bir nefese müsavi olacak bir şey var mıdır? Allah’a yapılan diğer zikirlerin durumu da böyledir. Fakat insanlar, dışı süslü, içi kötü olan dünya lezzetlerine daldığından dolayı, Allah’ın (celle ve ala) azametinin düşüncesi kalblerinden kalkmış, o nefesin üzerine terettüb eden nefis şeylerin kadrini bilmez. Hem de insanın şu azmüddeti hayatına, ya ebedi bir nimet veya zarar terettüb eder. Çünkü son nefesi bedeninden güzel yarılsa, sihibi cennet ebedül ebed nimetlenir. İyi çıkmayıp kötü ise ki, Allah bizi, bütün müslümanları odurumdan korusun! Ebedül ebed sahibi cehennemde olur.

Ey kardeşle! Düşünün, düşünün! Bu aziz ömrünüzü yalnız faydasız dünya işlerinde israf edip, harcamayın! Nitekim Celalüddin (Radıyallahü anh) Mesnevi kitabında şöle der: Evliyadan birisi bir yoldan giderken, yol kenarında birisinin ağladığını görür. Ne için ağladığını soror. Böyle böyle olan ölmüş bir köpek için der. Peki köpeğin derdi ne idi? Köpek sahibi, açlıktandı. Beraberindeki tulum da nedir? Ekmektir dedi. Niçin vermedin de öldü? Deyince, köpek sahibi ekmek parasız gelmez. Fakat göz yaşı, parasız gelir. Veli adam ona, göz yaşı insanın içindeki kalbin buharından gelir. Senin gibi deni aşağı kötü olan ve varlığının nimetini bilmeyen kimse, böyle aşağı kötü işlerde ömürünü sarf eder. Ama aklı olup, nasihatlara kulak veren, kendi varlık nimetini bilen kimse, ömrünü, ancak ebedi saadetinin kavuşmasına, cehennemin en aşağı tabakasına düşmekten kendini kurtarmasına sebeb olacak işlerden başka bir şeyde harcamaz, dedi.

Hülasa: Allah (celle ve ala) insanları yaratıp, onlara ihtiyari cüzi vermiştir. İnsan o cüzi ihtiyari Allah’ın rızası olan işlerde sarf ederse, dönüş yeri cennettir. Başkasına sarf ederse, dönüş yeri cehennemdir.

(Cenabı Hak Kuranı Kerimde): “Ama fasık, münafık olanların barınacağı yer, ateştir. Her ne zaman oradan çıkmak istedikçe, onlar yine içine döndürülürler. Ve onlara “Haydi tadın bakalım! Yalanlayıp durduğunuz o ateşin azabını” denir.” (Secde Suresi, ayet:20) Tekzib iki kısımdır. Ya sözle olur. Yani cehennem yoktur demekle veya hal ve durum itibariyle yani, kişi hakkında ya Kuranı Kerim veya hadisi Nebevinden şiddetli bir vaid olan bir şeyi yapmak demektir. O hadis sahibinin (Aleyhisselam) alinin ve sahabesinin üzerine salat ü selam ve sena olsun!

İşte, yukarıda beyan edilen şeyler, akıl sahibi olup, hakkı doğruyu kabul eden bir kimse için, kafi bir nasihattır. Yoksa, ona uzun uzadıya nasihat yapılmasına ihtiyaç yoktur. Size ve Mustafavi (Sallallahü alyehi ve sellem), şeriatına tabi olanlara selam olsun ve şeriatın sahibinin, alinin ve sahabisinin üzerine salat ü selam ve sena olsun!