- Yuvanızın İbresini İslam’a Çevirin

Adsense kodları


Yuvanızın İbresini İslam’a Çevirin

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Wed 26 October 2011, 11:26 am GMT +0200
Yuvanızın İbresini İslam’a Çevirin

Eylül 2008 36.SAYI

“Ailedeki sevgi ve anlayış yalnız dünyaya özgü değil de, ahiret hayatına da dönük olursa, aile bireyleri ebedi dostlar olarak birbirleriyle bütünleşir ve birbirlerini kollarlar. Ailedeki huzur ve düzen uzun ömürlü olur, ahirete kadar sürer.” Cemil Meriç

Hayatta belki de en zor şey insanın kendisini idare etmesidir. Olaylar karşısında nasıl hareket edeceğini bilen, aile içinde kendini ifade ve idare eden, kurduğu düzeni ahenkle yürütür. Bu özelliği ile yuvasının kapısını saadet bahçesine açar. Hayatın dünyadan ibaret olmadığı bilinci içinde nefsine sık sık şu soruyu sorar: “Ben her şeyden önce Müslümanım; attığım adımları, aldığım kararları ona göre ayarlamalıyım. Bir ebed yolcusu olarak arzuladığım cennete ulaşmak için önce aile yuvamı cennete çevirmeliyim.”

Yeri gelmişken Cemil Meriç’in güzel bir sözünü hatırlamakta fayda var: “Ailedeki sevgi ve anlayış yalnız dünyaya özgü değil de, ahiret hayatına da dönük olursa, aile bireyleri ebedi dostlar olarak birbirleriyle bütünleşir ve birbirlerini kollarlar. Ailedeki huzur ve düzen uzun ömürlü olur, ahirete kadar sürer.”

Erkek ve kadının ayrı mizaçlara sahip olduğunu bilmeyen yok. Kadın yapısı itibariyle kırılgan, duygusal ve çabuk sinirlenir. Erkek “Ben daha iyi bilirim” edasını yüklendiğinde işler genellikle sarpa sarar. Oysa Rabbimiz, farklı karakterlerde yarattığı kadın ve erkeğin nikâh bağı ile birbirlerini tamamlamasını ister. Çoğu kez bu gerçeği es geçenler, bazen yakınlarının ya da seyrettikleri programların etkisinde kalarak ufak bir tartışmada birbirlerini idare etmek yerine hayatı kendilerine zehir edebiliyorlar. Bir ömür birlikte olma temennisiyle kurdukları yuva can çekişiyor. İnandıkları değerden çok başkalarının ne diyeceği düşüncesi ağır basıyor. Oturup sakince durum değerlendirmesi yapmayan eşler, evliliğinden umduğunu bulamadığına inandığından, karşısındakini anlamaya yanaşmıyor.

“Ben hep böyle sefa sürüyorum.”

Hekimoğlu İsmail, şahit olduğu iki ayrı ailevi olayın kendisini nasıl etkilediğini şu sözleriyle anlatır: “Bir gün bir evde misafirdim. Küçük bir şeyden dolayı evin beyi hanımını azarladı. Sanki yüreğime bir çivi çakıldı. Verdikleri ikramdan hiçbir şey anlamadım. ‘Bir şeyler anlat dinleyelim’ dediler. Anlatamadım, yıkıldım.

Bir başka gün Doğu Anadolu’da bir evdeyim. Çay getirdiler. Demlik simsiyah, çay is kokuyor. İç içebilirsen. Evin sahibi, ‘Beyim’ dedi, ‘İşte ben hep böyle sefa sürüyorum…’ Adamın o sözü beni epey keyiflendirdi.” İyimser bir bakış, sağduyulu yaklaşım yuvayı sert esen rüzgârlardan koruyan bir kale gibidir.

Eşinizin yüzüne dikkatlice bakın

İçinde bulunduğumuz mübarek günlerin, bereketli gecelerin gölgesi altında samimiyetle açılan ellerin boş dönmeyeceğini hatırdan çıkarmayın. Bu özel günler, manevi hayatınıza enerji verirken, evliliğinizi gözden geçirmeye bir fırsat olmalı. Hatalı olduğunuzu anladığınızda gururu kalbinizin en uzak köşesine hapsederek özür dilemenin rahatlığını yaşayın.

“Fedakârlığımın farkında değil” diye düşündüğünüz, kırıldığınız, gönül koyduğunuz anlarda bazen avazınız çıkana kadar bağırıp rahatlamak istediğiniz eşinizin yüzüne dikkatlice bakın. Üç gün sonra artık bu yüzü bir daha görmeyeceğinizi hayal ederek son bakışınız olduğunu düşünün. Hala kızgınlığınız devam ediyorsa diyecek sözümüz yok. Ancak yaşadıklarınız üç günlük hayatı çekilmez etmeye, eşinizi kaybetmeğe değmez diyorsanız; sakin bir ortamda özeleştiri yapın. Kendi eksikliklerinizi kabul etmeye başladığınızda tartışmaların giderek azaldığını göreceksiniz.

Vicdanınız kulağınıza sıkıntıyı çözmek yerine kördüğüm haline getirdiğinizi fısıldıyorsa bunun bir fırsat olduğunu da vurgulamak istiyor. Yuvanıza huzur meltemlerini estirmek için ilk adımı atmanın zevkinden kendinizi mahrum bırakmayın. İnanın pişman olmayacaksınız.

    Saklı hayırlar

    Ailede mutlu olmak için karı kocanın birbirlerinin her şeyinden hoşlanması gerekmez. Koca hanımının bir huyundan veya durumundan hoşlanmadığı zaman onu hemen gözden ve gönülden çıkarmamalıdır. Kadının kocasına karşı durumu da aynıdır. Kim bilir nefsimizin hoşlanmadığı o durum içinde nice saklı hayırlar vardır. Bu, ileride görülecektir. Sabredilirse anlaşılacaktır.

    S. Muhammed Saki Erol

Necla GÜNAY