- Yüce Allahın Kelâmı

Adsense kodları


Yüce Allahın Kelâmı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
saniyenur
Thu 12 January 2012, 09:39 pm GMT +0200
Yüce Allah’ın Kelâm’ı


Allah’ın kelam’ı kalplerde ezberlenip, bellenmiş, dillerle okunmakta, mushaf’larda yazılı bulunmaktadır. Nitekim Ebu Hanife -Allah’ın rahmeti üzerine olsun- el-Fıkhu’l-Ekber’inde de böyle demiştir. Yüce Allah’ın bütün bu yerlerdeki kelamı hakikat manasıyladır. Eğer: Mushaf’larda yazılı olan Allah’ın kelam’ıdır, denilecek olursa bundan doğru ve gerçek bir mana anlaşılır. Eğer onun hakkında; bu filanın hattı ve yazısıdır, denilecek olursa yine bundan doğru ve gerçek bir mana anlaşılır. Eğer: Bunda kendisi ile yazıldığı bir mürekkep vardır, denilecek olursa yine bundan da doğru ve gerçek bir mana anlaşılır. Eğer mushaf’larda mürekkep vardır, denilecek olursa, elbetteki buradaki "zarf" anlamı ile "onda gökler ve yer vardır, onda Muhammed ve İsa vardır" ve buna benzer sözlerinden anlaşılacak zarf manasından farklı olacaktır. Bu iki mana da bir kimsenin: Onda filan hattat’ın hattı vardır, sözündeki manadan farklıdır. Bu üç mana da bir kimsenin: Orada Allah’ın kelamı vardır, sözünün ihtiva ettiği manadan farklıdır. Bu manalar arasındaki farklara dikkat etmeyen bir kimse sapıtır ve doğruyu bulamaz.

Aynı şekilde okuyanın fiili olan kıraat ile yüce yaratıcının sözü olan okunan sözler arasındaki fark da böyledir. Bu farkı tesbit edemeyen bir kimse de aynı şekilde sapıtmış olur. Şâyet bir kimse bir kağıtta: "Şunu bil ki Allah’ın dışındaki herşey batıl’dır." mısrasının bilinen bir hattat’ın yazısı ile yazılmış olduğunu görecek olsa, elbetteki o kimse: Bu gerçek manasıyla Lebid’in sözlerindendir. Bu gerçekten filan kimsenin hattıdır derse; buradaki herbir şeye dair ifadesi bir hakikattir. Bu da gerçekten bir mürekkeptir, der ve buradaki gerçekler birbirlerine karışmazlar.

"Kur’ân" kelimesi aslında mastar’dır. Bazen bu kelime zikredilerek onunla okumak kastedilir. Yüce Allah’ın şu buyruğunda olduğu gibi: "Sabah Kur’ân’ını da (yani namazda Kur’ân okumayı da) Çünkü sabah Kur’ân’ı (namazı) tanık olunan (bir namaz)dır." (el-İsra, 7/78)
Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem- de şöyle buyurmuştur: "Kur’ân’ı seslerinizle süsleyiniz."[76]

Bazen de "Kur’ân" lafzı ile "makrû’ (okunan şey)" kastedilmektedir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Kur’ân’ı okuyacağın zaman, o koğulmuş şeytan’dan Allah’a sığın." (en-Nahl, 16/98); "Kur’ân okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki merhamet olunasınız." (el-A’raf, 7/204) Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem- de şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki bu Kur’ân yedi harf üzere indirilmiştir."[77]

Buna benzer sözü edilen her iki anlama da delalet eden daha pek çok âyet-i kerîme ve hadis-i şerif vardır. Buna göre hakikatlerin aynî, zihnî, lafzî ve resmî (şekilsel) varlıkları vardır. Fakat ayn’lar önce bilinir, sonra onlar zihinde hatırlanır, sonra yazılır. İşte bunların (Kur’ân lafızlarının) mushaf’ta yazılması dördüncü mertebedir.

Kelam’a gelince; Kendisi ile mushaf arasında herhangi bir vasıta yoktur. Bilakis zihni ya da dil ile alakalı herhangi bir araç olmaksızın yazılandır. Onun "öncekilerin kitaplarında bulunması" ile "yayılmış bir sahifede" veya "meknun bir kitapta bulunması" arasındaki fark gayet açıktır.

Kur’ân-ı Kerîm hakkında: "Şüphesiz ki o daha öncekilerin kitaplarında da vardır." (eş-Şuarâ, 26/196) buyruğundan kasıt onun şanının, niteliklerinin önceki kitaplarda söz konusu edildiği ve indirileceğinin haber verildiğidir. Nitekim Muhammed -Sallallahu aleyhi vesellem- de onların nezdinde bulunan kitaplarda yazılı idi. Zira Kur’ân-ı Kerîm’i Yüce Allah, Muhammed’e indirmiştir. Onun dışında hiçbir kimseye asla indirmiş değildir. İşte bundan dolayı Yüce Allah burada "kitaplarda (ez-zubur)" diye buyurmuş "sahifelerde" de, "er-rak" da da dememiştir. Çünkü "zubur" kelimesi "zebur" kelimesinin çoğuludur. "ez-Zebr" ise yazmak ve toplayıp bir araya getirmek demektir. Buna göre Yüce Allah’ın: "Şüphesiz ki o daha öncekilerin kitaplarında (zubur) da vardır." buyruğu öncekilerde yazılıdır, anlamındadır. Zaten bizzat lafzın kendisinde ve lafzın türeyişinde kastedilen manayı açıklayan ifadeler de vardır. Bunlar Kur’ân-ı Kerîm’in beyanının mükemmelliğini, karışıklıktan uzak ve arınmışlığını da açıklamaktadırlar. Bu da Yüce Allah’ın: "Onlar ki onu yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı bulurlar." (el-A’raf, 7/157) buyruğunu andırmaktadır. Bundan maksat ise onun kitaplarında anılmış olduğunu göreceklerdir, demektir.

Burada Yüce Allah’ın: "Yayılmış sahifeler içinde (râk)" (et-Tur, 52/3) yahut: "O levh-i mahfuz’dadır." (el-Buruc, 85/22) yahut: "Korunan bir kitaptadır." (el-Vakıa, 56/78) buyrukları ise bundan farklıdır. Çünkü burada zarfta amel eden ya kevn, istikrar, husûl ve buna benzer umumi fiillerden bir fiildir yahut ta o bir kitapta yazılıdır, yahut ta bir rak’ta (sahifelerde) yazılıdır şeklinde bir takdiri ifade söz konusudur.

Kitap lafzı kimi zaman yazım yeri anlamında kullanılır, kimi zaman da yazılı söz anlamında kullanılır. Söylenen sözün kitapta yazılması ile dışarıda var olan ayn’ların kitapta yazılışı arasında bir ayırıma gitmek gerekir. Çünkü bu ayn’ların ancak isimleri orada yazılır. Kişi bu husus üzerinde düşündükçe aradaki farkı da açıkça anlar.

Yüce Allah’ın kelâmının harici hakikatine gelince; bu O’ndan yahut ta O’nun adına tebliğ edenden işitilendir. Kişi bunu işitecek olursa onu bilir ve beller. Buna göre Yüce Allah’ın kelamı o kimse tarafından işitilir, bilinir ve bellenmiş olur. Onu işiten kişi söyleyecek olursa o takdirde o kimse, o sözü okumuş ve tilavet etmiş olur. O sözü yazacak olursa, o takdirde bu söz onun tarafından yazılmış ve resmedilmiş olur. Bütün bu yönleriyle o söz bir hakikattir ve sözün nefyedilmesi sahih olamaz ama mecazi ifadenin nefyi sahih’tir. Buna göre: Mushaf’ta Allah’ın kelamı yoktur demek, caiz olmadığı gibi Kur’ân okuyan bir kimsenin okuduğu Allah’ın kelamı değildir de denilemez. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Eğer müşriklerden biri senden eman dilerse ona eman ver. Taki Allah’ın kelamını dinlesin." (et-Tevbe, 9/6) Halbuki bu kimse Allah’ın kelamını Allah’tan işitmiş olmayacaktır. O ancak Allah adına onu tebliğ eden kimseden işitecektir. Ayet-i kerîme: İşitilen şey Allah’ın kelamının tabiridir. Yüce Allah’ın kelamının kendisi değildir, diyenlerin sözlerinin tutarsız olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Çünkü Yüce Allah burada: "Taki Allah’ın kelamını dinlesin" diye buyurmuş. Bunun yerine: Taki o Allah’ın kelamını anlatan ifadeleri dinlesin, diye buyurmamıştır. Sözlerde de aslolan hakikattir. Bir kimse: Mushaf’larda yazılı olan Allah’ın kelamının anlatımıdır yahut Allah’ın kelamının nakledilmesidir. Mushaf’larda Allah’ın kelamı yoktur; diyecek olursa şüphesiz Kitab’a, Sünnet’e ve ümmetin selef’ine muhalefet etmiş olur ki; sapıklık olarak bu kadarı yeter.

Tahâvî -Allah’ın rahmeti üzerine olsun-nin sözleri; O kendisinden işitilmesi tasavvur olunamayan tek bir manadır. İşitilen, indirilen, okunan ve yazılan ise Allah’ın kelamı değildir. Sadece onun anlatımıdır, diyenlerin sözlerini reddetmektedir. Çünkü Tahâvî -Allah’ın rahmeti üzerine olsun- şöyle demektedir: "Allah’ın kelamı Ondan gelmiştir." Selef’ten başkaları da böyle söylemiştir. Onlar: O, O’ndan gelmiştir, O’na dönecektir derler. "O’ndan gelmiştir" demelerinin sebebi Mutezile’ye mensub Cehmiye ile diğerlerinin: O kelam’ı belli bir yerde halketti ve kelam o yerden ortaya çıkmıştır, demeleridir. O bakımdan selef: "Kelam O’ndan gelir" demişlerdir. Yani, Kur’ân-ı Kerîm’i kelam sıfatı ile söyleyen O’dur. O bakımdan, O’ndan gelmiştir. Bir takım mahlukattan baş göstermiş değildir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Kitabın indirilmesi mutlak galip, her işi hikmet dolu Allah tarafındandır." (ez-Zümer, 39/1); "Fakat benden sadır olan... sözü hak olmuştur." (es-Secde, 32/13); "De ki: Onu Ruhu’l-Kudüs... Rabbinden hak olarak indirmiştir." (en-Nahl, 16/102)
Selef’in: O’na dönecektir, sözlerinin anlamına gelince, Kur’ân kalplerden ve mushaf’lardan kaldırılacak, geriye ne kalplerde, ne mushaf’larda ondan tek bir âyet kalmayacaktır. Nitekim bu husus bir çok rivayette dile getirilmiştir.


[76] Ebû Dâvûd 1468; Nesai, II, 179-180; Müsned, IV, 283, 285, 296, 304; İbn Mâce 1342.

[77] Muvatta, I, 201; Buharî 2419, 4992, 5041, 6936, 7550; Müslim 818.


ceren
Tue 3 July 2018, 01:22 am GMT +0200
Esselamu aleykum.her daim kur an okuyan anlayan ve hayatina rehber edinen kullardan olalim. ..

Bilal2009
Tue 3 July 2018, 10:43 am GMT +0200
Ve aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun

Sevgi.
Wed 4 July 2018, 12:11 am GMT +0200
Aleyküm selam Allah ın kelamı Kur an dır o kesin ve doğru sözdür uyulması gerekir inşaAllah