- Yüce Allah Ezel ve Ebedde Kemal Sıfatlarına Sahiptir

Adsense kodları


Yüce Allah Ezel ve Ebedde Kemal Sıfatlarına Sahiptir

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
saniyenur
Fri 13 January 2012, 08:12 pm GMT +0200
Yüce Allah Ezel ve Ebed’de Kemal Sıfatlarına Sahiptir


Yüce Allah gerek zatî, gerek fiili sıfatları itibariyle kemal sıfatlarına sahiptir. Yüce Allah’ın daha önceden sahip değilken, sonradan herhangi bir sıfata sahip olduğuna inanmak mümkün değildir. Çünkü O’nun sıfatları kemal sıfatlarıdır. Bu sıfatların olmayışı bir eksikliktir. Daha önceden zıttı ile muttasıf iken, sonradan kemali elde etmiş olması düşünülemez.

Fiili sıfatları, ihtiyarî sıfatları ile benzeri sıfatları ileri sürerek bu görüşün reddedilmesi mümkün değildir. Mesela yaratmak, suret vermek, hayat vermek, öldürmek, daraltmak (kabz), yaymak (bast), dürmek (et-tay), istivâ, gelmek, gitmek, nüzul, gazab ve rıza buna benzer gerek kendisinin, gerek Rasûlünün kendisini vasfettiği sıfatlar (O’nun ezeli ve ebedi olarak kemal sıfatlarına sahip olduğu gerçeğine aykırı olarak görülemez.)

Her ne kadar bizler bunların gerçek te’vilinin ne olduğunu ve bunların özünü idrak edemiyorsak ta bu böyledir. Ayrıca bu konuda ne kendi görüşlerimize dayanarak te’vile dalarız, ne de kendi hevalarımıza uyarak vehimlerde bulunuruz. Ancak bunun aslî manası bizim tarafımızdan bilinmektedir.

Nitekim İmam Malik -Radıyallahu anh-’a Yüce Allah’ın: "Sonra ‘Arş’a istivâ etti." (el-Araf, 7/54) buyruğu ile ilgili olarak: Nasıl istivâ etti? diye sorulunca o şu cevabı vermişti: ‘İstivâ’nın ne demek olduğu bilinen bir husustur, keyfiyet ise meçhul’dür.’ Bu haller bir takım vakitlerde meydana geliyor, bazılarında meydana gelmiyorsa da yine böyledir. Tıpkı şefaat ile ilgili hadisteki şu ifadede olduğu gibi: "Gerçek şu ki Rabbim bugün daha önceden benzeri görülmedik ve bundan sonra da benzeri görülmeyecek bir şekilde gazaplanmış bulunuyor."[30]

Çünkü bu itibar ile böyle bir hudûs (sonradan meydana geliş) (Allah hakkında) imkânsız (mümteni’) değildir ve bu gibi şeyler hakkında önceden bu yoktu, sonradan meydana gelmiştir, ifadeleri kullanılamaz. Nitekim dün de konuşabilme gücüne sahip olmakla birlikte bugün konuşan bir kimse hakkında, o kimse yeni konuşmaya başladı, denilemez. Eğer küçüklük ve dilsizlik gibi bir rahatsızlık sebebiyle daha önceden konuşamıyor, sonra da konuşmaya başlamışsa o takdirde o yeni konuşmaya başladı, denilebilir. Herhangi bir rahatsızlık olmaksızın susup, konuşmayan bir kimse kuvvet itibariyle (potansiyel olarak) mütekellim’dir. Yani o dilediği zaman konuşabilir. Konuşması halinde ise ona fiilen mütekellim denilir. Yazma esnasında yazmayı bilenin hali de böyledir. O, o durumda fiilen kâtip’tir. Fiilen yazmadığı vakit kâtip (yazmayı bilen) bir kişi olmanın sınırı dışında değildir.

Yerilmiş kelâm ilminde söz konusu edilen hâdis’lerin (yaratılmışların) Yüce Rabbe hulûl’ü ile ilgili açıklamalara gelince ne Kitapta, ne de sünnette buna dair nefyedici bir ifade de yoktur, isbat edici bir ifade de yoktur. Bu ifade kapsamlı ve özlü bir ifadedir. Eğer bununla Yüce Allah’ın mukaddes zatına sonradan yaratılmış mahlukatından hiçbir şeyin hulûl etmeyeceği kastediliyor, yahut ta önceden sahip olmadığı yeni bir sıfata sahip olmayacağı anlatılmak isteniyorsa bu doğru bir ifadedir. Şâyet bununla o istediğini yapmıyor, dilediği vakit dilediği şekilde söz söylemiyor, mahlukata benzemeksizin gazap etmiyor, hoşnut olmuyor yahutta kendi celal ve azametine yakışacak şekilde inmek, istivâ etmek, gelmek gibi kendi zatını vasfettiği vasıflar ile vasıflandırmayarak bu gibi ihtiyarî sıfatları nefyetmek maksadı ile söyleniyorsa bu da batıl bir nefiydir.

İşte muhterem hocamız (Tahâvi): "O mahlukatı yaratmadan önce bu sıfatları ile kadîm idi..." sözleri ile Mutezile’nin, Cehmiye’nin ve onlara uygun kanaat belirten Şia’nın görüşlerinin reddolunduğuna işaret etmektedir. Çünkü onlar şöyle demişlerdir: Yüce Allah önceden kadir değil iken sonradan o fiile veya söz söylemeye (kelâm’a) kadir olmuştur. Çünkü daha önceden imkânsız iken o fiil veya kelâm mümkün olmuştur ve zatî imkânsızlıktan, zatî imkâna bir dönüşüm olmuştur. İbn Küllâb, el-Eş’arî ve onlara muvafakat edenler ise şöyle demişlerdir: Daha önceden bu fiili yapması onun için imkânsız iken fiil onun için mümkün olmuştur.

Onlara göre kelâm (söz söylemek) ise meşîet ve kudretin kapsamı içerisinde değildir. Aksine o başlı başına bir şeydir ve O’nun zatının ayrılmaz bir vasfıdır.


[30] Buhâri 3340, 3361, 3712; Müslim 194; Müsned, II, 336, 435; Tirmizî 2434.

ceren
Fri 6 July 2018, 01:34 pm GMT +0200
Esselamu aleykum. Allahın ezel ve ebed sadece onda var olan tüm sifatlarina subhanallah.Rabbim razı olsun paylasimdan kardeşim. ..

Bilal2009
Fri 6 July 2018, 02:14 pm GMT +0200
Ve aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun

Sevgi.
Sat 20 March 2021, 01:21 am GMT +0200
Aleyküm selam. Bu bilgileri bizlerle paylaşan kardeşlerimizden Allah razı olsun inşaAllah