- Yrd. Doç. Dr. H. Bahadır Türk

Adsense kodları


Yrd. Doç. Dr. H. Bahadır Türk

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafiza aise
Sat 11 August 2012, 03:06 pm GMT +0200
Yrd. Doç. Dr. H. Bahadır Türk: Siyasetnameler bugünün yöneticilerine de çok şeyler söylüyor…
İbrahim BARAN • 87. Sayı / SÖYLEŞİ


İlk insandan bugüne, toplumların hep bir yönetim ihtiyacı ortaya çıktı. Kişiler fert fert ne kadar masum olurlarsa olsunlar, insanların bir arada yaşadığı/yaşamak zorunda olduğu ortamlarda yönetim yoksa hukuktan, adaletten bahsetmek mümkün olmaz. Kötü bir idareciyle yönetilen toplulukların bile, başına buyruk hareket eden insan yığınından daha iyi olduğu gerçeğinden hareketle tarihin en eski çağlarından bugüne her toplum kendini idare edecek bir kişi ya da grupla muhatap oldu. Bu durum, yönetim ile halk arasındaki ilişkinin nasıl olması gerektiğiyle ilgili birtakım problemleri ortaya çıkardı. Bu problemleri bir nebze de olsa gidermek ve yöneticileri hakkaniyete, adalete davet etmek üzere dönemin bilgeleri/âlimleri tarafından siyasetname olarak adlandırılan metinler ortaya konuldu. Siyasetnameler yalnızca içinde bulunduğu döneme değil bugüne ilişkin de çok önemli şeyler söylüyor. Konuyu geçtiğimiz günlerde İletişim Yayınları tarafından yayınlanan Çoban ve Kral kitabının yazarı, Çankaya Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. H. Bahadır Türk’le konuştuk…

İnsanlık tarihinin birçok döneminde hükümdarlara yol göstermek amacıyla yazılmış birtakım eserler var. Bunlar genel olarak siyasetname olarak adlandırılıyor. Siyasetname’den ne anlamalıyız?
Siyaset kelimesinin suçluyu şeriat hükümlerine göre cezalandırmak anlamıyla ilgili olarak, suçluya uygulanacak cezalardan bahseden eserlerin de siyasetname adını taşıdığını biliyoruz. Ama genel olarak siyasetname dediğimizde aklımıza daha çok devlet yönetimi ile ilgili eserler gelir. Bunlar, yöneticilere iktidarlarını sağlam bir şekilde tesis etmeleri ve korumaları için izlemeleri gereken yolu göstermeye çalışırlar. Siyasetnameler genelde tek bir hükümdara ya da hükümdar adayına sunulsa da muhatabı güçlü bir yönetim, müreffeh bir ülke, sağlıklı bir devlet mekanizması kurmak isteyen tüm yöneticilerdir. Siyasetnamelerde ideal bir yönetici imgesi tasvir edilir ve mevcut ya da müstakbel idarecinin bu imgeye neden ulaşması gerektiği anlatılır. Adalet, mutluluk, itaat, mücadele gibi temel nosyonlar üzerine inşa edilen siyasetnamelerde hükümdarın dikkat etmesi gereken konular, mevcut siyasal, sosyal, ekonomik koşullardan örnekler, geçmişten ideal hükümdarlara dair kıssalar, hükümdar yardımcılarının sahip olması gereken özellikler, savaşta takip edilmesi gereken ilkeler, dostluk ve düşmanlık, tebaa ile kurulan ilişkinin niteliği gibi konular ele alınır. Aslına bakacak olursanız, siyasetnameler, nasihat literatürünün bir parçası olarak görülebilirler. Batı’da hükümdar aynası olarak adlandırılan tür de belirli toplumsal kesimlere nasıl davranmaları gerektiği konusunda tavsiyeler vermeye çalışan “speculum”, yani “ayna” denen bir türün alt kategorisidir temelde.

Bu eserlerin ilk örneklerine nerede rastlıyoruz?
Siyasetnamelerin oldukça köklü bir geçmişi olduğunu biliyoruz. Eski Yunan’da, Pers ve Hint medeniyeti içinde türün milattan önce yazılmış örnekleri var. Allan Gillbert ise Batı’da sadece 800 ve 1700 yılları arasında binden fazla prense tavsiye veren kitap ya da kitap bölümü olduğunu söylüyor. İslam medeniyeti özelinde baktığımızda da türün doğuşu 8. yüzyılın ortalarından itibaren başlamışa benziyor. Belli ki bu metinlere bir ihtiyaç hâsıl olmuş. Zira Emevi halifelerinin; İslam fetihlerinin ardından karmaşıklaşan devlet yapısına dair sorunları düşünmek ve çözüm bulmak amacıyla İran, Bizans gibi devlet geleneklerinde izlenen prensip ve usullere duyduğu ilgi artıyor bu dönemde. Ama asıl hareketlenme 9. yüzyılda Abbasiler’in iktidarı ile oluyor. İran Sasani geleneği, Hint siyasi düşüncesi, eski Yunan medeniyeti içinden doğmuş eserlere yönelik hummalı bir çeviri faaliyeti başlıyor ve sonraki yüzyıla da sirayet eden bu çeviri faaliyetleri Kelile ve Dimne’nin, Plato ve Aristo gibi isimlerin eserlerinin Arapçaya çevrilmesi ve Fars devletindeki vezirlik makamının ihdası gibi kurumsal etkileri beraberinde getiriyor. Siyasetnamelerin klasik kaynakları arasında Hind, Yunan, İran kültürlerinin etkisine ek olarak, Rum krallarının ve Çin hükümdarlarının sözlerine ve felsefelerine atıflardan da anlaşılacağı üzere bu iki kültürün de etkili olduğunu düşünmek mümkün.

SİYASETNAMELER YAZILI DANIŞMANLIK HİZMETİDİR

Siyasetnamelerin bir anlamda hükümdara yazılı danışmanlık hizmeti veren eserler olduğunu söyleyebilir miyiz?

Bu güzel bir benzetme. Buna şunu eklememe izin verin: Bu eserler insanoğlunun dünyevî kaygılarından ve dertlerinden bağımsız değil ve bu haliyle aynı zamanda müelliflerin; eserlerini sundukları hükümdara danışmanlık veya başka bir makam için bir iş başvurusu ya da zaten elde edilen bir konum varsa ne kadar kıymetli bir kul ya da çalışan olduğunu gösterme çabası olarak da görülebilirler. Metni yazan ile okunması murad edilen arasında bir bağ oluşması ya da varsa güçlenmesi arzu edilir. Örneğin Koçi Bey Risaleleri’nde, Koçi Bey Sultan I. İbrahim’in kendisine “danışması”ndan, sorduğu sorulardan memnun gözükmektedir ama bu ayrıcalıklı konumunu başka jestler üzerinden de sağlamlaştırmak ister. Mesela sultana -yazdığı risalelere ek olarak- “okunmuş ekmek” gönderir. Gönderdiği okunmuş ekmeğin çok faydalı olduğunu, sultanın her gün bir miktar yiyip, kimseye vermemesini özellikle belirtir. Ya da Nizamü’l-Mülk “cihana nam salmış” her hükümdarın arkasında “feraset sahibi” bir vezir olduğunu söylerken ve “itikadı halis, tertemiz Hanefi yahut Şafiî mezhebinden, işbilir ve padişaha muhabbet dolu” bir vezirin yararından bahsederken Sultan’a “işte o benim!” mesajını verdiği de hissedilir. Veyahut Machiavelli’in Prens’teki kaygısı biraz da “fark edilmek ve değer görmek, hakkıyla istihdam edilmek”tir. Bana kalırsa her siyasetname müellifi sadece yazılı danışmanlık hizmeti vermekle kalmaz, hükümdarla arasında Aristo ve İskender arasındaki danışmanlık-hocalık, bir tür baba-oğul ilişkisi kurmak ister. Bu eserlerin önemli bir bölümünün İskender’e ve onun Aristo’yla ilişkisine atıfta bulunması anlamlıdır bu açıdan.

Hükümdar vasfını taşıyan krallar, imparatorlar bir bilgenin fikirlerine/danışmanlığına ihtiyaç duyuyorlar mıydı ya da bilgelerin kendilerine yönelik yazdığı bu eserleri eserlerini ciddiye alıyorlar mıydı?
Yönetici danışmaya hep ihtiyaç duyar. İstişare etmek de öteden beri bir iyi yöneticilik vasfı olarak görülmüştür. Mesela sizin de az önce sözünü ettiğiniz “Siyasetname”, Nizamü’l-Mülk tarafından, Selçuklu Sultanı Melikşah’ın isteği üzerine 11. yüzyılda yazılmış ve Melikşah’ın üst düzey bürokratlarından “ülkedeki aksaklıklar”ın tespitine yönelik yazılı mütalaalarını istemesi sonucunda vücuda getirilmiş. Bu açıdan hükümdarların da bu eserlere ilgi duyduğu söylenebilir, ama hepsini ciddiye alıyorlar mıydı ya da uyguluyorlar mıydı, bu ayrı bir sorun tabii.

Nizamü’l-Mülk’ün Siyasetname isimli eseri konu ile ilgili genel bir adlandırma yapmada bize yardımcı oluyor. Nizamü’l-Mülk, Müslüman bir âlim olduğuna göre bu eserleri yalnızca İslamî çerçevede mi değerlendirmek gerekiyor, yoksa İslam öncesi dönemde de siyasetnamenin muadilleri var mı?
İslam öncesi dönemde de siyasetname türüne model teşkil edecek metinler var. Hind medeniyeti özelinde, Kautilya’nın yazdığı Arthasastra ilginç bir metindir mesela. Ülkeyi yönetecek kişinin sahip olması gereken hasletler, bazı ekonomik tavsiyeler, hükümdarın eğitimi konusunda öneriler, tebaanın ve hükümdarın saadetinin birbirine bağlı olduğu ve benzeri şeyler anlatılır. Ne zaman yazıldığı tartışmalı olsa da kitaba eklemeler yapılmış versiyonun milattan sonra 2. yüzyıla ait olduğu söylenir. Ya da milattan önce I. yüzyıl ile IV. yüzyıl arasında derlenip yazıldığı kabul edilen Pançatantra bir örnek olarak kabul edilebilir, ki biz bu metni Kelile ve Dimne olarak biliyoruz.

Siyasetname denilince akla Nizamü’l-Mülk’ün Siyasetname’si geliyor. İnsanlık tarihinde Siyasetname'den daha önemli ya da en az onun kadar önemli başka hangi eserler var?
Nizamülmülk’ün eseri pek çok açıdan çok önemli ve akla ilk gelen eserlerden biri olması kesinlikle tesadüf değil. Ama Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig’i, Ebû Mansur es-Seâlibi’nin Âdabu’l-Mulûk’ü, Turtûşî’nin Sirâcu’l-Mülûk’ü veya İbn Teymiye’nin es-Siyasetü’ş-Şeriyye’si de önemli. Batı’da ise Machiavelli’in Prens’i diğer hükümdar aynaları arasından sıyrılır, özel bir konumu var ve öyle de kalmaya devam edecek.

TEBAAYI ALLAH’IN EMANETİ OLARAK GÖRMEK

Evrensel bir siyaset ahlâkı ve kültürünün oluşmasında siyasetnamelerin ne gibi katkıları olmuş?

Siyasal kültürü aynı zamanda içselleştirilmiş bir eylemler ve değerler alanı olarak düşünürsek hükümdarın ya da diğer yöneticilerin siyasal alanın işleyiş kurallarını kavraması ve bu alanda hareket ederken uyması gereken ilkelerin, özellikle de adalet ilkesinin ısrarla vurgulanması hem sorunuzdaki anlamıyla bir siyasal ahlâkın hem de siyasal kültürün temel unsurlarını göstermesi açısından önemli. Dolayısıyla adil yönetici imgesine yapılan vurgu ve iktidarın keyfiyetini sınırlamaya yönelik kaygılarla bezeli bu metinlerin belirli bir siyasal ahlâk ya da kültür anlayışının örnekleri olarak okunması da mümkün. Tebaayı Allah’ın emaneti olarak görmenin önemine, tebaanın saadetinin sadece ahlâkî değil pratik politik anlamına da dikkat çekmesi ile bu metinler, siyasetin gerçekleri ile ahlâk ilkelerinin yönlendiriciliği arasında bir sentez oluşturmaya çalışıyorlar.

Peki, bu metinler yalnızca hükümdarlara mı bir şeyler söylüyor, yoksa başka idarecileri ya da toplumu yönlendirme gibi vazifeleri olmuş mu?
Hayır. Sadece hükümdarlara değil, vezirlere ve diğer devlet görevlilerine yönelik olarak yazılmış siyasetnameler de var. Bu metinlerde de hükümdar için yazılmış siyasetnamelere benzer bir biçimde hem tebaa ile hem diğer yöneticilerle kurulacak ilişkiler, hem devlet işlerine dair izlenmesi gereken usuller, hem de hükümdarlarla çalışmanın “incelikleri” gösterilir. Nesâyıh’ül-Vüzerâ V’el-Ümerâ var mesela. 18. yüzyılın başlarında çeşitli kereler defterdarlık görevine getirilmiş Defterdar Sarı Mehmet Paşa tarafından 1714-1717 yılları arasında yazıldığı tahmin edilen bu eserde vezirlik makamına gelecek kişilere devlet işlerinde dikkat edilmesi gereken hususlar hatırlatılır. Reaya, savaş, maliye gibi konularda tavsiyeler verilir.

DÜŞÜNCE KURULUŞLARI GÜNÜMÜZÜN AKİL ADAMLARIDIR

Bugünün yöneticilerine siyasetnameler bir şeyler söylüyor mu?

Bana kalırsa evet. Siyasetnameler iktidara dair çizdikleri çerçeve ve hükümdara verdikleri tavsiyeler, iktidara dair taşıdıkları korku ve endişeler ile kuru birer öğüt kitabı olmanın ötesindeler. Siyasetname tür olarak iktidar merkezli bir siyaset anlatısı kurar. Siyasal alanı hükümdarın avantajlı ve özel bir konumda olduğu ancak bu konumu koruması gereken bir mücadele alanı olarak inşa ediyor. Düşman algısı burada kritik bir konum arz ediyor. Siyasal, toplumsal, ekonomik, ezcümle her veçhesiyle koşullar; kaynak ve iktidar kavgasındaki diğer rakipler, iç düşmanlar ya da hükümdarın kendi tutkuları bu düşman algısının farklı renkleri. Hükümdara öğütler herkesin, tüm tebaanın selameti için. Ancak temel vurgu hükümdarın iktidarına. İktidar, türlü risklere açık. Hükümdar kendi hataları ve zayıflıkları ile onu kaybedebilir. Siyasetnamelerin gerçekleştirilmesi güç amacı; hükümdara olası tehditler ve tehlikeler karşısında hazırlıklı olma şansını vermek. Siyaset, bu haliyle sadece bilgi ve akılla ayakta kalınabilecek bir faaliyetler bütünü olarak değerlendirilir. Siyasetnamelere bakıldığında siyaset tahayyülünün kalbinde yatan kavramın adalet olduğu görülür. Adalet, uhrevi çağrışımlarıyla da kritik. Adil sıfatını taşıyan Allah’ın gölgesinden de aynı sıfatı taşıması beklenir. Adalet, zulmün zıttı. Adalet en üstün iyilik hali ve toplumsal mutluluğun ön koşulu olarak kabul edilir. Aklın iyiliğe ve mutluluğa götüren araçsal veçhesinin bir uzantısı da adalet. Adaletin salt bir ideal değil; aynı zamanda siyasal bir araç olarak tahayyülü Doğu siyasetnamelerinin dikkate değer hususlarından biri. Çeşitli kaynaklarda sıkça karşımıza çıkan adalet döngüsünde tebaa-üretim-vergi-ordu-devlet arasındaki döngüsellik bize adaletin güvenlik, nüfus ve ekonomi politik düzeylerde işlevsel bir araç olarak da tahayyül edildiğini düşündürüyor. Bu açıdan adalet, Batı’daki yönetimsellik mantığının farklı bir düzlemdeki bir prototipi olarak değerlendirilebilecek bir siyasal tahayyülün parçası. Adalet, kurucu bir siyasal idea olarak yokluğuyla da bir hakikat meydana getiriyor. Günümüzün siyasal tahayyülleri ve mücadeleleri, siyasetnamelerin adaleti siyasetin ruhuna eklemleyen arkaik perspektifinde siyasetin özünü yakalayan bir şeyler olduğunu düşündürüyor bana. Bu açıdan Arap Baharı’nda olup bitenler, bugün Suriye’de yaşananlar ya da Türkiye’de modern devletin bazı kadim refleksleri siyasetnamelerin bugüne ve bugünün yöneticilerine de söyleyecek şeyleri olduğunu gösteriyor bence.

Bugünün idarecilerinin de bilge/akil adamlara ihtiyaçları var mı sizce?
Sorunların karmaşıklaştığı zamanlarda, kriz anlarında akil adamların önemi artar. Bu ihtiyaç uzunca bir süredir hissedildiği içindir ki akil adamların rolünün kurumsallaşma içinde evrildiği bir sürece tanıklık ediyoruz. Batı’da ve Türkiye’de yükselen düşünce kuruluşlarına biraz da bu açıdan bakmak lazım.

Kimdir:
1979’da Adana’da doğdu. 2001 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladıktan sonra ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde “Pierre Bourdieu’nun İdeoloji ve Söylem Tartışmalarına Katkısı” başlıklı teziyle yüksek lisans derecesi aldı. Doktorasını 2007’de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi anabilim dalında tamamladı. Birikim, Toplum ve Bilim gibi dergiler başta olmak üzere çeşitli dergi ve derlemelerde yayımlanmış yazıları bulunmaktadır. Şirket ve Parti: Genç Parti ve Yeni Siyaset (İletişim Yayınları, 2008) ve Çoban ve Kral: Siyasetnamelerde İdeal Yönetici İmgesi (İletişim Yayınları, 2012) kitaplarının yazarıdır. Çankaya Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesidir.

Rüveyha
Sun 22 December 2013, 08:49 pm GMT +0200
Mevlam bu ülkenin yöneticelerine , ilim , sabır,dürüstlük, halkın yarına hizmet edebilme bilinci versin..Mevlam hiç milletin vatanına zevallik vermesin inşaAllah..

cerendemir
Mon 23 December 2013, 01:56 am GMT +0200
Rabbim siyasetle uğraşan herkese hakkı hukkuku uygulamayı nasip etsin inşallah.

metin7/c
Mon 23 December 2013, 01:35 pm GMT +0200

;D
çok mantıklı

elif 7d
Fri 27 December 2013, 02:05 pm GMT +0200
                 ;D ;D


                      EWET METİN SENDE)