neslinur
Mon 16 August 2010, 05:02 am GMT +0200
Yolculuk Halinde Olanın Ve Bir De Savaşanların Nafile Oruç Tutması
Yolculuk halinde olan kimseye, dinimiz sıkıntı ve meşakkat doğuracak bir takım amelleri yerine getirmemesi için ruhsat vermiş ve birtakım amelleri hafifletmiştir. Zira dinin hikmetinde ve özünde kolaylık prensibi söz konusudur. Hem ibadet gönül rahatlığı içinde sıkıntı duymadan, meşakkat çekmeden yapıldığı takdirde daha çok huzur verir ve gönül yatışkanlığına vesile olur. Ancak bu kural mutlak anlamda düşünülmemelidir. Bazı takva sahibi mü'minler daha çok meşakkatli ibadetten zevk alıp huzur duyar ve daha çok gönül yatışkanlığma erişir. O bakımdan kendine güvenip kudreti olanların seferde oruç tutması daha hayırlı sayılmış ve bazı nıüctehidlere göre, dört rekatlı farz namazları tam olarak kılmalarına cevaz verilmiştir.
Bunun gibi yolculuk halinde olan veya savaş günlerini yaşayan kimseler, daha çok huzur ve güven duyup daha çok Hakk'a yaklaşmayı arzuluyorlarsa, o takdirde nafile namaz ve nafile oruç tutmalarında bir sakınca yoktur. Ancak böyle durumlarda oruç onları güçten düşürüyor ve daha ciddi yol almalarına veya daha güçlü savaşmalarına engel teşkil ediyorsa, o takdirde oruç tutmamaları hayırlı olur.
Konuyla İlgili Hadisler
İbn Abbas (r.a.) dan yapılan rivayete göre, adı geçen şöyle haber vermiştir:
"Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz, hazarda olsun, seferde olsun eyyam-ı biyd (kameri ayların 13,14 ve 15. günleri) iftar etmeyip oruç tutmuştur."[327]
Ben bundan daha güçlüyüm (daha fazla oruç tutabilirim)". Bunun üzerine Resulüllah (s.a.v.) durmadan beni(m için günleri çoğaltıp) yükseltti; ta ki şöyle buyurdu:
"Bir gün oruç tut, bir gün iftar et. Çünkü bu, oruçların en üstünüdür. Bu, kardeşim Dâvud (a.s.) in orucudur."[328]
Yine Abdullah b. Amr (r.a.) dan yapılan rivayete göre, Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Devamlı oruç tutan kimse oruç tutmamış olur."[329]
Ebû Katade (r.a.) den yapılan rivayete göre, Hz. Peygamber'e (s.a.v.):
"Ya Resulallah! Senenin tamamını oruçlu geçiren kimsenin durumu nasıl ve nedir?" diye sordu. Efendimiz ona şu cevabı verdi:
"O ne oruç tutmuştur, ne de iftar etmiştir" veya "O ne oruç tutuyor, ne de iftar ediyor."[330]
Ebû Musa (r.a.) den yapılan rivayete göre, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Kim senenin tamamı (veya devamlı surette) oruç tutarsa cehennem onun üzerine daraltılır". Efendimiz bu sözü söylerken avucunu yumarak ifadenin anlaşılmasını kolaylaştırdı.[331]
Bu Konuda Müctehidlerin Görüş Ve İstidlalleri
a) Hanefîlere göre: Bir gün oruç tutup bir gün iftar etmek müstehabtır. Bu tarz oruç, Dâvud (a.s.) in orucudur. O da bir gün oruç tutar, bir gün iftar ederdi.[332]
b) Şafiîlere göre: Bayram ve Teşrik günleri dışında yılın tamamını oruçlu geçirmek, kendisine bir zarar gelir veya bazı hakları yerine getiremez olur korku ve endişesini duyan kimseye mekruhtur. Böyle bir korku hissetmeyen ve gücünü muhafaza edebileceğinden emin olan kimse için müstehabtır. Bununla beraber, bazı ilim adamlarının itimade daha uygun gördüğü gibi, bir gün oruç tutup bir gün iftar etmek efdaldır.[333]
c) Hanbelîlere göre: İmam Ahmed bu konuda şöyle demiştir:
"İki bayram günü ve bir de Teşrik günleri iftar edip senenin tamamını oruçlu geçirmekte bir sakınca olmadığını umuyorum."
Hanbelî fakihlerinin ileri gelenlerinden çoğu ise, bu orucu mekruh saymışlar. Çünkü böyle bir oruçta meşakkat ve zaaf söz konusudur.
Ama Ebû Talha'nın (r.a.), Resulüllah'ın (s.a.v.) vefatından sonra kırk sene, bayram ve teşrik günleri hariç bütün yılı oruçlu geçirdiği rivayetler arasında bulunuyor.[334]
Gücü yeten kimsenin bir gün oruç tutup bir gün iftar etmesi, mendup olan oruçların efdaldır.[335]
d) İmam Mâlik'den de İmam Ahmed'den yapılan rivayetin bir benzeri yapılmıştır. Yani ona göre, gücü yeten kimsenin bayram ve teşrik günleri dışında bütün seneyi oruçlu geçirmesinde bir sakınca yoktur. Bir gün oruç tutup bir gün iftar etmek ise, efdaldır.
Tahliller Ve Diğer Rivayetler
Yukarıya naklettiğimiz dört hadisin de sahih olduğunu söyleyenler çoğunluktadır.
Ebû Said (r.a.) den yapılan rivayete göre, Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Kim Allah yolunda (savaş halinde) bir gün oruç tutarsa, Cenab-ı Hak onun yüzünü Cehennem ateşinden yetmiş yıl uzaklaştırır."[336]
Mezhep İmamlarının Görüş Ve İstidlalleri
Dört mezhep imam ve fakihlerine göre, seferi halde olan veya savaşa çıkan kimsenin kudreti yettiği ve daha fazla manevi haz duyduğu takdirde nafile oruç tutmasında bir sakınca yoktur. Nitekim Resulüllah'ın (s.a.v.) bazı seferlerinde nafile oruç tuttuğu sahih rivayetlerle sabit olmuştur.
Tahliller
52 nolu İbn Abbas hadisinin isnadında Yakub b. Abdillah el-Kummî ve Cafer b. Ebî Muğire el-Kummî bulunuyor ki, bu iki zat üzerinde birçok şey söylenmiştir.
Zehebî bu zatlar hakkında şu bilgiyi vermiştir: Darekutnî onun hakkında: "Kaviy değildir" derken, Nesâî:" Onun hadisini almakta bir sakınca yoktur" demiştir. İmam Buhari ise onun rivayetini talikan tahric etmiştir.[337]
Böylece hadis, seferde eyyam-i biydde (13, 14, 15. günler) oruç tutmanın müstehab olduğuna delalet etmektedir.
53 nolu Ebû Said hadisi ise, bunu, "kendisine zarar vermediği, güçten düşürmediği takdirde" şeklinde yorumlamış ve bir hakkın elden gitmesine sebep olmadığı şartıyla müstehab olabileceğini belirtmiştir.
Çıkarılan Hükümler
1- Seferi halde olan kimse, gücü yetiyor, işi aksamıyor ve sağlığı bozulmuyorsa, arzu ettiği takdirde nafile oruç tutabilir.
2- Seferde özellikle kameri ayların 13, 14 ve 15. günlerini oruçlu geçirmek müstehabtır.
3- Allah yolunda cihad etmekte olan kimsenin de gücü yettiği, zaafa uğramadığı ve savaşmasına bir engel teşkil etmediği takdirde oruç tutmasında bir sakınca yoktur. Aksine bir durum ortaya çıktığı takdirde kerahet hükmü söz konusudur.
4- Böylece, her iki durumda da kişi muhayyer bırakılmış ve bazı kıstaslarla nafile oruç tutmasında bir sakınca olmadığı belirtilmiştir.
Yolculuk halinde olan kimseye, dinimiz sıkıntı ve meşakkat doğuracak bir takım amelleri yerine getirmemesi için ruhsat vermiş ve birtakım amelleri hafifletmiştir. Zira dinin hikmetinde ve özünde kolaylık prensibi söz konusudur. Hem ibadet gönül rahatlığı içinde sıkıntı duymadan, meşakkat çekmeden yapıldığı takdirde daha çok huzur verir ve gönül yatışkanlığına vesile olur. Ancak bu kural mutlak anlamda düşünülmemelidir. Bazı takva sahibi mü'minler daha çok meşakkatli ibadetten zevk alıp huzur duyar ve daha çok gönül yatışkanlığma erişir. O bakımdan kendine güvenip kudreti olanların seferde oruç tutması daha hayırlı sayılmış ve bazı nıüctehidlere göre, dört rekatlı farz namazları tam olarak kılmalarına cevaz verilmiştir.
Bunun gibi yolculuk halinde olan veya savaş günlerini yaşayan kimseler, daha çok huzur ve güven duyup daha çok Hakk'a yaklaşmayı arzuluyorlarsa, o takdirde nafile namaz ve nafile oruç tutmalarında bir sakınca yoktur. Ancak böyle durumlarda oruç onları güçten düşürüyor ve daha ciddi yol almalarına veya daha güçlü savaşmalarına engel teşkil ediyorsa, o takdirde oruç tutmamaları hayırlı olur.
Konuyla İlgili Hadisler
İbn Abbas (r.a.) dan yapılan rivayete göre, adı geçen şöyle haber vermiştir:
"Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz, hazarda olsun, seferde olsun eyyam-ı biyd (kameri ayların 13,14 ve 15. günleri) iftar etmeyip oruç tutmuştur."[327]
Ben bundan daha güçlüyüm (daha fazla oruç tutabilirim)". Bunun üzerine Resulüllah (s.a.v.) durmadan beni(m için günleri çoğaltıp) yükseltti; ta ki şöyle buyurdu:
"Bir gün oruç tut, bir gün iftar et. Çünkü bu, oruçların en üstünüdür. Bu, kardeşim Dâvud (a.s.) in orucudur."[328]
Yine Abdullah b. Amr (r.a.) dan yapılan rivayete göre, Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Devamlı oruç tutan kimse oruç tutmamış olur."[329]
Ebû Katade (r.a.) den yapılan rivayete göre, Hz. Peygamber'e (s.a.v.):
"Ya Resulallah! Senenin tamamını oruçlu geçiren kimsenin durumu nasıl ve nedir?" diye sordu. Efendimiz ona şu cevabı verdi:
"O ne oruç tutmuştur, ne de iftar etmiştir" veya "O ne oruç tutuyor, ne de iftar ediyor."[330]
Ebû Musa (r.a.) den yapılan rivayete göre, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Kim senenin tamamı (veya devamlı surette) oruç tutarsa cehennem onun üzerine daraltılır". Efendimiz bu sözü söylerken avucunu yumarak ifadenin anlaşılmasını kolaylaştırdı.[331]
Bu Konuda Müctehidlerin Görüş Ve İstidlalleri
a) Hanefîlere göre: Bir gün oruç tutup bir gün iftar etmek müstehabtır. Bu tarz oruç, Dâvud (a.s.) in orucudur. O da bir gün oruç tutar, bir gün iftar ederdi.[332]
b) Şafiîlere göre: Bayram ve Teşrik günleri dışında yılın tamamını oruçlu geçirmek, kendisine bir zarar gelir veya bazı hakları yerine getiremez olur korku ve endişesini duyan kimseye mekruhtur. Böyle bir korku hissetmeyen ve gücünü muhafaza edebileceğinden emin olan kimse için müstehabtır. Bununla beraber, bazı ilim adamlarının itimade daha uygun gördüğü gibi, bir gün oruç tutup bir gün iftar etmek efdaldır.[333]
c) Hanbelîlere göre: İmam Ahmed bu konuda şöyle demiştir:
"İki bayram günü ve bir de Teşrik günleri iftar edip senenin tamamını oruçlu geçirmekte bir sakınca olmadığını umuyorum."
Hanbelî fakihlerinin ileri gelenlerinden çoğu ise, bu orucu mekruh saymışlar. Çünkü böyle bir oruçta meşakkat ve zaaf söz konusudur.
Ama Ebû Talha'nın (r.a.), Resulüllah'ın (s.a.v.) vefatından sonra kırk sene, bayram ve teşrik günleri hariç bütün yılı oruçlu geçirdiği rivayetler arasında bulunuyor.[334]
Gücü yeten kimsenin bir gün oruç tutup bir gün iftar etmesi, mendup olan oruçların efdaldır.[335]
d) İmam Mâlik'den de İmam Ahmed'den yapılan rivayetin bir benzeri yapılmıştır. Yani ona göre, gücü yeten kimsenin bayram ve teşrik günleri dışında bütün seneyi oruçlu geçirmesinde bir sakınca yoktur. Bir gün oruç tutup bir gün iftar etmek ise, efdaldır.
Tahliller Ve Diğer Rivayetler
Yukarıya naklettiğimiz dört hadisin de sahih olduğunu söyleyenler çoğunluktadır.
Ebû Said (r.a.) den yapılan rivayete göre, Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Kim Allah yolunda (savaş halinde) bir gün oruç tutarsa, Cenab-ı Hak onun yüzünü Cehennem ateşinden yetmiş yıl uzaklaştırır."[336]
Mezhep İmamlarının Görüş Ve İstidlalleri
Dört mezhep imam ve fakihlerine göre, seferi halde olan veya savaşa çıkan kimsenin kudreti yettiği ve daha fazla manevi haz duyduğu takdirde nafile oruç tutmasında bir sakınca yoktur. Nitekim Resulüllah'ın (s.a.v.) bazı seferlerinde nafile oruç tuttuğu sahih rivayetlerle sabit olmuştur.
Tahliller
52 nolu İbn Abbas hadisinin isnadında Yakub b. Abdillah el-Kummî ve Cafer b. Ebî Muğire el-Kummî bulunuyor ki, bu iki zat üzerinde birçok şey söylenmiştir.
Zehebî bu zatlar hakkında şu bilgiyi vermiştir: Darekutnî onun hakkında: "Kaviy değildir" derken, Nesâî:" Onun hadisini almakta bir sakınca yoktur" demiştir. İmam Buhari ise onun rivayetini talikan tahric etmiştir.[337]
Böylece hadis, seferde eyyam-i biydde (13, 14, 15. günler) oruç tutmanın müstehab olduğuna delalet etmektedir.
53 nolu Ebû Said hadisi ise, bunu, "kendisine zarar vermediği, güçten düşürmediği takdirde" şeklinde yorumlamış ve bir hakkın elden gitmesine sebep olmadığı şartıyla müstehab olabileceğini belirtmiştir.
Çıkarılan Hükümler
1- Seferi halde olan kimse, gücü yetiyor, işi aksamıyor ve sağlığı bozulmuyorsa, arzu ettiği takdirde nafile oruç tutabilir.
2- Seferde özellikle kameri ayların 13, 14 ve 15. günlerini oruçlu geçirmek müstehabtır.
3- Allah yolunda cihad etmekte olan kimsenin de gücü yettiği, zaafa uğramadığı ve savaşmasına bir engel teşkil etmediği takdirde oruç tutmasında bir sakınca yoktur. Aksine bir durum ortaya çıktığı takdirde kerahet hükmü söz konusudur.
4- Böylece, her iki durumda da kişi muhayyer bırakılmış ve bazı kıstaslarla nafile oruç tutmasında bir sakınca olmadığı belirtilmiştir.