- Yol’un peşinde

Adsense kodları


Yol’un peşinde

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Fri 13 July 2012, 06:12 pm GMT +0200
Yol’un peşinde
Mustafa TOPRAK • 73. Sayı / KİTAP


Yol Hakkı, özellikle Yedi İklim’deki yazılarından tanıdığımız Osman Bayraktar’ın kaleme aldığı gezi yazılarından oluşan bir kitap. Kitabı elinize aldığınızda kapağından başlayan naif bir tevazu göze çarpıyor hemen. “Yolda olmayı hep sevdim. Öyle çok özel, iyi tasarlanmış gezilere çıkmayı pek başaramadım ama ne zaman önüme seyahat gerektiren bir fırsat çıksa buna hiç hayır diyemedim”, diyor Bayraktar. Bayraktar’ın üslubundaki bu sadelik ve onda saklı olan derinlik gezip gördüğü yerlere yönelttiği bakışına da yansıyor. Sıradan, kuru ve renksiz bir bilgi yerine, gezdiği yerler hakkında samimi, capcanlı ve insani bir deneyimi paylaşıyor Bayraktar.

Osman Bayraktar’ın gezi yazıları hem Doğu’ya hem Batı’ya temas eden geniş bir coğrafyaya uzanıyor: İngiltere, Kazakistan, Avusturya, İspanya, Malezya, Finlandiya, Yunanistan, Bulgaristan, Singapur, Makedonya, Mekke, Medine… Fakat yazar bu geniş coğrafyayı bir edebiyatçı gözüyle, insani deneyimin künhünü hedefleyen veciz bir bakışla ele alıyor. Farkı da burada.  Bayraktar’ın samimi bakışına kitapta yer verilen kendi çektiği fotoğraflar da eşlik ediyor. Fotoğrafların bir kısmı gezilen mekânların sembolik görsellerinden oluşsa da Bayraktar’ın bakışının küçük ama önemli ayrıntılara da odaklandığını görüyorsunuz. Bu da yazarın sözünü doğrulayan bir veri: “İnsanların yaşadığı bir mekân ve kültür taşıyıcısı olarak kentin dinamik, değişken bir yanı var. Ancak bunu hissetmek içinse bir miktar kaybolmak, şehrin arka sokaklarına gitmek gerekiyor; çünkü bugüne ait hayat orada yaşanıyor.”

Yol Hakkı, yolun hakkını vermeye çalışan bir çabanın ürünü.

Osman Bayraktar
Yol Hakkı
Eşik, 2011, 216 s.


Beyaz Günler

Vedalaşma sıradandır. Herhangi bir yolculuğa çıkar gibi. Elinizde çantanız. Yola çıkanlar ve onları uğurlamaya gelenler hüznü gizlemeye çalışır; gözlerdeki ıslaklık alınır bir bahaneyle. Yalnız çocuklardır ki rol yapmasını bilmezler. Hüzün ve ayrılık mücessemdir onlarda.

Uçağa binme saati yaklaştıkça topluluğun rengi değişmeye başlar. Tekil bir zevki, seçimi, statüyü yansıtan elbiseler çıkarılıp biçim ve rengiyle bir ölüm giysisi olan ihramlar giyilir.

Ölüm, beyaz bir başlangıçtır.

Kişisel zevkler, statüler ve seçimler bitti.

İlk heyecan, ilk şaşkınlık; yeni bir şölen başlıyor şimdi: Ölüm giysileriyle katılınan diriliş şöleni.

Yeni giysinizle kıldığınız iki rekât namazın ardından “lebbeyk” seslenişleriyle ihrama ve umreye niyetlenirsiniz.

Artık yeni bir hukuk çerçevesine girmiş bulunuyorsunuz. Bundan önce serbest olan birçok fiil artık yasaklandı;

Çiçekleri koparamazsınız!

Bitler, böcekler size karşı ilâhî bir korumaya alınmıştır.

Kendi bedeninizi tasarrufta bile sınırlamaya tâbisiniz.

Eşiniz, yalnızca bir yol arkadaşınızdır.

İhram; görüntüsü ve hukukuyla bütün bağlantılarınızı değiştirir. Kefenlenmiş insanların ellerinde valizlerle oraya buraya koşturup durmalarına şaşırırsınız, bunun bir prova, bir yaklaşım olduğunu idrak edene dek.

Birazdan görevli melek borusunu öttürecek ve her şey bitiverecek gibi.

Beyaz günler başlıyor.

Mekke, kitaptan.