- Yiyecekler bölümü 3

Adsense kodları


Yiyecekler bölümü 3

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Mon 3 May 2010, 10:39 am GMT +0200
AÇIKLAMA:






1- Yukarıda kaydedilen altı rivayetin hepsi de yemek sırasında Tesmiye´nin gereğini belirtmektedir. Tesmiye, 3869. hadiste tarif edildiği üzere, bismillah demektir. Nevevî´ye göre efdal olanı bismillahirrahmanirrahim demektir. Ancak zikri geçen hadis bismillah demenin kifayet edeceğini, bu kadarının da sünnete uygun olduğunu ifade eder. Dilimizde zaten tesmiye kelimesinden ziyade besmele´yi kullanırız ve bunla bismillahirrahmanirrahim demeyi kastederiz. Rivayetlerden besmele ile ilgili olarak şu âdâbları tesbit edebiliriz:

* Besmele, yemeğe başlarken çekilmelidir.

* Unutulduğu zaman, hatırlanılan yerde besmeleye yer verilmelidir. Sonradan çekilen besmelenin bismillahi evvelehu ve ahirehu şeklinde olması müstehabtır. Evveli ile ilk yarısı, ahiri ile ikinci yarısının kastedilmiş olduğu söylenmiştir.

* Besmele yemeğe bereket katmakta, yiyenlerin doymalarına katkıda bulunmaktadır.

* Besmele çekilmeyince yemeğe şeytan da ortak olmakta, yemeğin bereketi kaçmaktadır.

* Yemek imkan nisbetinde cemaat halinde yenmelidir. Aile ferdleri yemekte bir araya gelmeli, ayrı ayrı yememelidirler. Âyet-i kerimede gelen "Beraber veya ayrı ayrı yemenizde bir beis yoktur" (Nur 61) denmiş olması, ruhsata, kolaylığa hamledilmiştir: "Kişi evde yalnızsa tek başına da yiyebilir..." ma´nâsında. İnsanların dünya telaşı, televizyon gibi sebeplerle, birbirlerine yabancılaştıkları günümüz şartlarında; sofrada bari bir araya gelmek daha da ehemmiyet kazanmıştır. Bu sünnet, şuurla ihya edilmelidir.

* Eve girerken ve yemeğe başlarken çekilen besmele şeytanın evdeki nasibini kesmekte, gecelemesini önlemektedir.

* Cemaat halinde yemek yerken, en azından ilk başlayanın besmele çekmesi gerekir. Aksi takdirde ilk başlayan besmeleyi terketse, şeytan o yemekten yeme imkanına kavuşmaktadır. Onun yemeği istihlal etmesi (kendine helal addetmesi), yeme imkanına kavuşması demektir. Nevevî cemaatten ilk başlayanlar besmele çektiği takdirde, terkedenler de olsa şeytanın o yemekten yemeye muktedir olmayacağını söyler. Nitekim 3868 numaralı hadisin sonundan, Resûlullah´ın henüz yemeye başlamadan kız çocuğunun ve bedevînin besmelesiz girişiverdikleri anlaşılmaktadır.

2- Şeytan´ın Yeyip İçmesi

Hadiste geçen, şeytanın yiyip içme meselesi hususunda âlimler bazı farklı yorumlara yer vermişlerdir. Konunun açıklığa kavuşması için kaydetmemizde fayda var: Türbüştî, sonradan çekilen besmele sebebiyle şaytanın yediğini kusması (3872. hadis) ile ilgili olarak der ki: "Yani, şeytanın lehine olan hissesi besmele ile elinden alınarak aleyhine bir vebale dönüşmüş oldu." Tîbî der ki: "Bu te´vil, şeytanın yemekteki bereketi götürme hususunda bir nasibi olduğuna hamledilir. Bu babta gelen hadisler, yemek için besmele çekmenin meşruiyyetine ve unutan kimsenin yemek esnasında bismillahi evvelehu ve ahirehu demesinin gereğine delalet eder." el-Hedy´de der ki: "Sahih olan, yeme sırasında besmele çekmenin vücubudur. Bu hüküm, Ahmed İbnu Hanbel´in Ashabı nezdinde mevcut olan iki görüşten biridir. Besmeleyi emreden hadisler sahihtir ve sarihtir, muarız bir rivayet olmadığı gibi muhalefeti caiz kılan ve zahirinden çıkmayı gerektiren bir icma da mevcut değildir. Besmeleyi içme ve yemede terkedene şeytan ortak olmaktadır."

Neylü´l-Evtar´da denir ki: "Selef ve halef´in muhaddis ve diğer Ulemasının cumhuru şu görüştedir: "Şeytanın yemekten yemesi zahire hamledilir, (rivayetlerde geldiğine göre) şeytanın iki eli ve iki ayağı vardır, onların erkeği, dişisi vardır, (besmele çekerek) defedilmediği takdirde, gerçekten elleriyle yer. Ancak şu da söylenmiştir: "Onun yemesi mecaz ve istiaredir." Keza şu da söylenmiştir: "Onların yemesi koklama ve koku olmadan ibarettir, yeme, içme diye bir şey olmamalıdır." es-Sahîh´de sabittir ki: "Şeytan soluyla yer, soluyla içer." Vehb İbnu Münebbih demiştir ki: "Şeytanın çeşitli cinsleri var. Halis cinler yeyip içmezler, nikahlaşmazlar, onlar bir nevi rîh´ tır (rüzgardır). Bir cinsi de var ki bütün bu sayılanları yaparlar, ve doğumla dünyaya gelirler, bunlar es-Se´âlâ ve el-Gaylân ve benzeri cinsleridir."

Şeytanla ilgili münakaşada Kelâbâzî de şöyle der: "Şeytan bir cisimdir. Onun sağ eli olabilir. Fakat sağ eliyle yemek yemez. Çünkü onun yaratılışı aksine çevrilmiştir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) da onun yaptığı gibi yapmaktan men etmiştir. (Bunun ma´nâsı) insanın solu uğursuzdur denebilir. Buna delil Resûlullah´ın, sol eli taharetlenmeye ayırması ve Kıyamet gününde kafire kitabının solundan verilmesidir. Binaen-aleyh şeytanın da her iki eli sol olabilir. Zira kendisi uğursuzdur. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yemeğin bereketi gitmesin diye mü´ mine sol eliyle yemesini yasak etmiştir."

Aynî, şeytanlar hakkında âlimlerin üç ayrı görüş ileri sürdüklerini kaydeder:

* Şeytanların bir kısmı yer içer.

* Bir kısım şeytanlar yiyip içmezler.

* Bütün şeytanlar yiyip içerler.

Aynî, üçüncü görüşün sâkıt olduğunu söyler.[15]



YEMEK NE SÛRETLE YENMELİDİR?


ـ3874 ـ1ـ عن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]قال رسولُ اللّهِ #: َ يَأكُلَنَّ أحَدُكُمْ بِشِمَالِهِ وََ يَشْرَبَنَّ بِهَا، فإنَّ الشَّيْطَانَ يَأكُلُ بِشِمَالِهِ وَيَشْرَبُ بِهَا[. أخرجه مسلم ومالك وأبو داود والترمذي .



1. (3874)- İbnu Ömer radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sizden kimse sakın sol eliyle yiyip içmesin. Çünkü şeytan soluyla yer içer."[16] [Müslim, Eşribe 106, (2020); Muvatta, Sıfatu´n-Nebiyy 5, (2, 922, 923); Ebu Dâvud, Et´ime 20, (3776); Tirmizî, Et´ime 9, (1801).]



ـ3875 ـ2ـ وعن سلمة بن ا‘كوع رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]أكَلَ رجُلٌ عِنْدَ النبىِّ # بِشِمَالِهِ. فقَالَ لَهُ: كُلْ بِيَمِينِكَ. فقَالَ: َ أسْتَطِيعُ، مَا مَنَعَهُ إَّ الْكِبْرُ فقَالَ #: َ اسْتَطَعْتَ. فَمَا رَفَعَهَا إلى فِيهِ بَعْدَ ذلِكَ[. أخرجه مسلم .



2. (3875)- Seleme İbnu´l-Ekva´ radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın yanında bir adam[17] sol eliyle yemek yemişti.

"Sağınla ye!" ferman buyurdu... Adam: "Yiyemiyorum!" dedi. Bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm:

"Yiyemez ol! Onu böyle demeye kibri sevketti!" buyurdular. Bundan sonra elini ağzına kaldıramadı."[18] [Müslim, Eşribe 107, (2021).]



ـ3876 ـ3ـ وعن عمر بن أبي سلمة قال: ]كُنْتُ غَُماً في حِجْرِ النَّبىِّ #، وَكَانَتْ يَدِى تَطِيشُ فِي الصَّحْفَةِ. فقَالَ لِى رَسُولُ اللّهِ #: يَا غَُمُ سَمِّ اللّهَ، وَكُلْ بِيَمِينِكِ وَكُلْ مِمَّا يَلِيكَ. فَمَا زَالَتْ تِلْكَ طُعْمَتِى بَعْدُ[. أخرجه الخمسة إ النسائي.



3. (3876)- Ömer İbnu Ebî Seleme radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın terbiyesinde bir çocuktum. Yemekte elim, tabağın her tarafında dolaşıyordu. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana ikazda bulunda:

"Evlat! Allah´ın ismini an, sağınla ye, önünden ye!" Bundan sonra hep böyle yedim."[19] [Buhârî, Et´ime 2, 3, Müslim, Eşribe 108, (2022); Muvatta, Sıfatu´n-Nebiyy 32, (2, 934); Ebu Dâvud, Et´ime 20, (3777); Tirmizî, Et´ime 47, (1858).]



AÇIKLAMA:



1- Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu üç hadislerinde yemek âdâbından bilhassa "sağ elle yeme" üzerinde durmaktadır. İslâmî âdâbta sağ elle yemek, solla yemek yememek mühim bir esastır. Bu hususun ehemmiyeti hadislerin muhtevasından, emrin te´kidli bir uslûbla ifade edilmesinden anlaşılmaktadır. Şöyle ki:

* Birinci rivayette, "sakın!" kelimesiyle ifade edebildiğimiz te´kidlerle solla yemek yasaklanmaktadır.

* İkinci rivayette "sağınla ye!" emrine kibir göstererek yiyemiyorum! diyen kimse gadab-ı nevebî´ye sebep olarak "Yiyemez ol!" bedduasına maruz kalmıştır. Solla yemek Resûlullah´ın nazarında basit bir mesele olsa, her halde böylesi bir bedduada bulunmazdı.

* Üçüncü rivayette, çocuğun ikaz edildiği davranışlardan birinin sağ eliyle yeme olduğunu görmekteyiz.

2- Ömer İbnu Ebî Seleme, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın zevce-i pâkleri Ümmü Seleme´nin önceki kocası Ebu Seleme´den -ki adı Abdullah´tır- oğludur. Yani Resûlullah´ın üvey oğludur. İbnu Hacer´e göre Hicretten iki yıl önce (Habeşistan´da) doğmuş olmalıdır. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın nezareti ve terbiyesi altında büyümüştür.

3- Hadisler, yemeği sağ elle yemenin gerektiğini ifade ederler. Bunun hükmü ihtilaflıdır. Şâfiîlerden çoğu mendub demiştir. Gazalî ve Nevevî de böyle hükmetmiştir. Ancak İmam Şâfiî er-Risale ve el-Ümm´de vacib olduğuna hükmetmiştir. İbnu Hacer 3875 numarada Seleme İbnu Ekva´ dan kaydedilen Müslim rivayetinde solla yemek hususunda gelen vaîd´i göstererek sağla yemenin vacib olduğu görüşünü iltizam eder ve bunu te´yid eden başka rivayetler kaydeder.

İbnu´l-Arabî de: "Şeytana nisbet edilen bütün fiiller haramdır." Kaidesinden hareketle sol elle yemenin haram olduğuna hükmeder.

Kurtubî, sağla yemenin mendub olduğuna hükmeder. Hadisteki emri "sağı, sola teşrif etme" kabilinden görür. "Çünkü der, sağ el umumiyetle soldan daha kuvvetli, işe daha yatkın, her çeşit işi yapmada daha erken davranandır. Sağ (yemin), yümn´den (uğur) müştaktir. Cenâb-ı Hakk da ehl-i cenneti sağa nisbet edip ashabu´lyemîn (defteri sağından verilenlersağcılar) diyerek sağ´ı şerefli kılmıştır..."

* Şeytan ve kafirlerin amellerine benzetilen amelleri yapmaktan kaçınmak gerek.

* Şer´i hükme muhalefet edene beddua caizdir.

* Yeme halinde bile emr-i bi´lmaruf nehy-i ani´lmünker yapılmalıdır.

* Yeme-içme âdâbını öğretmek müstehabtır.

* Ömer İbnu Ebî Seleme radıyallahu anh, emre imtisal ve gereğiyle amelde örnektir.[20]



ـ3877 ـ4ـ وعن عبداللّهِ بن عكراش بن ذؤيب عن أبيه قال: ]بَعَثَنِى قَوْمِى بَنُو مُرَّةَ ابنِ عَبِيدٍ بِصَدَقَاتِ أمْوَالِهِمْ إلى رسُولِ اللّهِ # فَقَدِمْتُ المَدِينَةَ فَوَجَدْتُهُ جَالِساً بَيْنَ الْمُهَاجِرِينَ وَا‘نْصَارِ. فَأُتِينَا بِجَفْنَةٍ كَثِيرَةِ النَّرِيدِ وَالْوَذْرِ. فَأقْبَلْنَا نَأكُلُ مِنْهَا فَخَبَطْتُ بِيَدِى في نَواحِيهَا، وَأكَلَ رسولُ اللّهِ # مِنْ بَيْنَ يَدَيْهِ فَقَبَضَ بِيَدِهِ الْيُسْرَى عَلى يَدِى اليُمْنى ثُمَّ قَالَ: يَا عِكْراشُ كُلْ مِنْ مَوْضِعٍ وَاحِدٍ، فَإنَّهُ طَعَامٌ وَاحِدٌ. ثُمَّ أُتِينَا بِطَبَقٍ فِيهِ ألْوَانُ التَّمْرِ وَالرُّطَبِ فَجَعَلْتُ آكُلُ مِنْ بَيْنَ يَدَىَّ، وَجَالَتْ يَدُ رَسُولِ اللّهِ # في الطَّبَقِ. فقَالَ: يَا عِكْرَاشُ كُلْ مِنْ حَيْثُ شِئْتَ فَإنَّهُ غَيْرُ لَوْنٍ وَاحِدٍ. ثُمَّ أُتِينَا بِمَاءٍ فَغَسَلَ يَدَهُ وَمَسَحَ بِبَلَلِ كَفِّهِ وَجْهَهُ وَذِرَاعَيْهِ وَرَأسَهُ وَقَالَ يَا عِكْرَاشُ: هذَا الْوُضُوءُ مِمَّا غَيَّرَتِ النَّارُ[. أخرجه الترمذي .

»الْوَذْرُ« جمع وذرة بسكون الذال: وهى القطعة من اللحم .



4. (3877)- Abdullah İbnu İkrâş İbnu Züeyb babasından naklediyor: "Kavmim Benî Mürre İbnu Abîd, benimle mallarının sadakasını Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a gönderdi. Medine´ye gelince O´nu (aleyhissalâtu vesselâm) Muhacir ve Ensar´ın arasında oturmuş buldum. Elimden tutup beni Ümmü Seleme radıyallahu anhâ´nın evine götürdü. Varınca: "Yiyecek bir şey var mı?" diye sordu. Bize, içerisinde bolca serîd ve (kuşbaşı) et parçaları olan bir tepsi getirildi. Ondan yemek için yanaştık. Ben elimle kabın her tarafını yokladım. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) önünden yedi. (Bir ara) sol eliyle sağ elimden tuttu ve: "Ey İkrâş! bir yerden ye. Çünkü (kabın içindeki yemek) tek bir yemektir. (Her taraf birdir)" buyurdu. Sonra bize, içerisinde taze ve kuru çeşitli hurmalar bulunan bir tabak getirildi. Bu sefer önümden yemeye başladım. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın eli ise, tabağın her tarafında dolaşıyordu. Bana da: "Ey İkrâş! Dilediğin yerinden (alıp) ye. Çünkü (tabağın içindekilerin hepsi) aynı çeşit değil" buyurdu. Sonra bize su getirildi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) elini yıkadı elinin ıslaklığı ile yüzünü kollarını ve başını meshetti ve: "Ey İkrâş! Bu, ateşte pişenden (yenince alınması gereken) abdesttir" buyurdu."[21] [Tirmizî, Et´ime 41, (1849); İbnu Mâce, Et´ime 11, (3274).]



AÇIKLAMA:



1- Bu rivayete göre, normalda çorba, pilav, fasulye vs. gibi her tarafı aynı olan yemeklerde kendi önünden yemek edeb iken, meyve gibi farklı kalite ve evsafta yiyecek maddesi ihtiva eden tabaklarda önden değil, seçerek yemek edeb olmaktadır. Bazı âlimler, bu hadisten hareketle, tabak içerisindeki meyvenin aynı çeşit olması halinde, tıpkı yemekteki gibi, önden yenmesi, tabağın sağının solunun karıştırılmaması gerektiğini söylemiştir. Yine bu hadisten hareketle, tabak içerisindeki yiyecek maddesi, her ne cinsten olursa olsun, çeşitlilik arzederse onda da eli dolaştırıp seçme yapmanın caiz olduğuna hükmedilmiştir. Ancak şunu da kaydedelim ki, müteakip hadiste yer alan "kenarlardan yemek" emri göz önüne alınınca, bu hadiste yer alan "dilediği yerinden yemek" ruhsatına, ortayı istisna kaydı konması gerekir. Çünkü orta kısım bereketin indiği yerdir.

2- Yemekten sonra el yıkama işi, abdest´le ifade edilmiştir. Ancak, bu ıstılahî, dinî abdest değil, örfî abdesttir, yemekten sonra icra edilen el yıkama hadisesidir.

Hadis, bu yıkamanın ateşte pişen yemek sebebiyle olduğunu belirtir. Şüphesiz ateşte pişen yemekler, meyve gibi çiğ yenenlere benzemez. Onların bulaşığı, kokusu vs. rahatsızlık yapabilir, yemekten sonra ellerin yıkanması meşrudur, mesnundur.[22]



ـ3878 ـ5ـ وعن ابن عباس رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]قال رَسُولُ اللّهِ #: تَنْزِلُ البَرَكَةُ وَسَطَ الطَّعَامِ فَكُلُوا مِنْ حَافَتَيْهِ وََ تَأكُلُوا مِنْ وَسَطِهِ[. أخرجه أبو داود والترمذي .



5. (3878)- İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bereket yemeğin ortasına iner. Öyleyse kenarlardan yiyin, ortadan yemeyin."[23] [Tirmizî, Et´ime 12, (1806); Ebu Dâvud, Et´ime 18, (3772).]



ـ3879 ـ6ـ ولفظ أبي داود: ]إذَا أكَلَ أحَدُكُمْ طَعَماً فََ يَأكُلْ مِنْ أعَْ الصَّحْفَةِ وَلْيَأكُلْ مِنْ أسْفَلِهَا، فإنَّ الْبَرَكَةَ تَنْزِلُ مِنْ أعَْهَا[ .



6. (3879)- Ebu Dâvud´daki rivayet şöyledir: "Sizden biri, bir yemek yeyince yemek kabının üstünden yemesin, aşağısından yesin. Zira, bereket üstünden iner."[24]