- Yetmişyedinci Mektup

Adsense kodları


Yetmişyedinci Mektup

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
derya
Thu 21 January 2010, 11:59 pm GMT +0200
YETMİŞYEDİNCİ MEKTUP

Siirtli şeyh Mustafa’ya, Nakşi tarikatının şerefli matlubu, mürid kendisine zahir olan manevi haletlere iltifat etmemesi, mağrur olmaması ve mezkur zaktın bazı haletlerinin tefsiri, o haletler parlak şeriatla ölçülmesinin lazım olduğu, rabıtanın fazileti ve ona faziletçe herhangi bir şey eşit olmadığı ve bu konu ile ilgili şeylerin beyanı hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM

Bütün hamdler, o Allah’a mahsustur ki, peyfamberlerin sonu efendimiz Muhammed’in (Sallallahü aleyhi ve sellem) mütabeatını, kendisine doğru giden bir yol edindi. Allah, onun bütün al, zevcelerinin ve zürriyetinin üzerine salt ü selam eylesin.

Bundan sonra, bu mektub, alem kutbu kaymakamının (Radıyallahü anh) perverdesinden sıdk ve vefa sahibi şeyh Mustafa’ya dır. Allah, onu ve bizi vefalı kimselerden eylesin! Biz fakir zümresince bazı yüce haletlerinden bahs eden maktubunuz perverdeye ulaştı. Ancak Nakşibendi tarikatına mensublarının matlubu, zat ı Bari tealanın muhabbeti olduğu için, ona hiçbir şey denk olmayıp yanaşmayan, izzet ve azametin son derecesindedir. Öyle ise, akıllı olan kimse, bu gibi manevi haletler, çalışmasının artmasına sebeb olur. Yani o haletler kendine zahir olduklarından dolayı, Allah’a (Celle ve ala) şukr eder. Zira insan günah işlemekle necis olduğundan kalbinin, lisanının üzerine Allah kelimesini getirmeye bile layık olmayıp, bu yüce halet, kendisine sırf Allah’ın fazilet ve kereminden olduğunu saymalı ve yaptığı zikrin zevkinden mezkurun (Bari tealanın) marifetini his ederek nefsinden fani olup, Allah (celle ve ala) huzurunda baki kalacak kadar, bütün letaifi ile hatta bütün bedenin eczasıyla tabi olduğu mürşidin emrinin imtisaline çalışmak suretiyle üst üste manevi makamları taleb etmelidir. Bi hülat, zekr etmekle hayalinden göz kırpma gibi az bir zamanda bile rabıtasız kalamayacak şekilde rabıtaya devam etmekle hasıl olur. Ta ki, rabıtadan başka her şeyi unutacaktır.

Bir insanın sesini işitip de ne dediğini anlamıyarum, demeniz ise, o ses, üstadındır. Fakat bundan bir şey anlayıp hatırında kaldığında onu parlak İslam şeriatıyla ölç! Şayet ona muvafık ise, onunla amel edip itimat et! Yoksa onunla amel etme! Çünkü tarikat, şeriatın azimet olan ahkamlarına uymaktan ibarettir.
Bazı günlerde o sesten Kur’an-ı kerimin:

“O (Rabbin) senyetim iken barındırmadı mı? Seni bilmezkin, seni yola kıymadı mı?” ayeti celilesini işitiyorum, dediğinin hikmeti, yukarıda bahsi geçtiği üzere, Allah’ın (Celle ve ala) zikri ile amel etmeye, Allah, verdiği fazilet, kerem ve şefkatinden dolayı kulun yaptığı kusur ve kötülüğüne bakmayıp belki fazilet ve keremiyle onunla muamele eylediğini itiraf etmeye işarettir. Mahlukat, onun zatında, sıfatında ve fiilerinde hayret eden Allah’ı, kendisine layık olmayan vasıflardan tenzih ederim. Öyle ki kendisine ait vasıfların bilgisi hususunda kullarda olmayıp, Allah’a havale etmekten başka mahlukatın elinde bir şey yoktur.

Mektubda bahs edilen kuvvetli rabıta ise, o büyük bir nimet olup hatta bu tarikatta mübtedi müridin manevi yükselmesi için, mürşidinin sohbetinden başka hiçbir şey raıbtaya müsavi olmaz. Çünkü mürid vasıtasız olarak kendi başına kalbinin Allah’a yönelmesine takatı yoktur. Yine onda bahs edilen ışıklı bir şeyin seni sardığını gördüğün halet, rabıtanın azametindendir. Öyle ise, cenabı Bariye ve sadatın himmetine şükret!
Daha sonra, senin bütün tabilerin, müridlerin ve dostların üzerine selamolsun. Molla, Şeyh Alaüddin, Molla Fethullah, Muhammed Masum, Sultan Veled, Cemalüddin ve diğear ev halkı da size selam edip ellerinden öper, duanızı talep ederler. Gülpikli Molla Kasım da elinizden öper, duanı diler. Hidayete tabi olanların üzerine selam olsun!