neslinur
Thu 15 July 2010, 04:10 pm GMT +0200
4. Yetişkin Din Eğitiminin Gerekçeleri
Mustafa Köylü, yetişkin din eğitiminin gerekçelerini şöyle sıralar:
a. İnsanın yeniden sosyalleşmeye olan ihtiyacı.
b. Çekirdek aileye geçildiğinden, yetişkinlerin yalnız kalmaları ve aile içindeki meşguliyetlerinin azalması veya hiç olmaması.
c. Bilgilerde meydana gelen değişme.
d. Teknik alanda meydana gelen değişme ve bunların "yaşam tarzı"nı değiştirmesi
e. Ölüm psikolojisi ve korkusunu yenme çabaları. [12]
Yetişkinler eğitiminin özellikleri olarak da şunlar sıralanabilir:
a.Yetişkinler eğitimi planlı, programlı ve amaçlı bir eğitimdir.
b.Yetişkinlere yöneliktir.
c. Örgün eğitimin ya dışında ya da yanındadır.
Yetişkinler eğitimi bu özellikleri ile yaygın ve örgün eğitimden ayrılmaktadır [13].
Peygamberimizin kendi döneminde insanları eğitmek i cin yaptığı faaliyetler, halk eğitimi veya yetişkin din eğitimi diye adlandırılabilir. Yetişkinler din eğitimini Prof. Dr. Cemal Tosun şöyle tarif eder: "Yetişkinlerin dini istek ve ihtiyaçlarını gidermek, dini bilgilerini artırmak, dini anlayışlarını geliştirmek ve hayatın dini boyutunu yorumlamalarına yardımcı olmak amacıyla verilen planlı ve amaçlı din eğitimidir [14].
Hz. Peygamberin arkadaşlarını eğitmesi bir yaygın eğitim çalışmasından çok, halk eğitimi çalışması gibi gözükmektedir. Hz. Muhammed Câhiliyye âdetleri ile yoğurulmuş bir topluma Peygamber olmuştur. İslâm ise Câhiliyyenin bir çok kötü âdetini reddeder. Bundan dolayı, belki, Peygamberimizin önündeki en büyük engel, toplumda yaygın olarak yerleşmiş Câhiliyye âdetleri olmuştur. O mücadelesinin büyük bölümünü bu âdetlerle savaşmak için gerçekleştirmiştir. Çünkü, bu âdetlerin ortak noktası acımasızlığa, saldırganlığa yani zulme dayanmış olmasıydı. Rasûlullah ise, acımayı, merhamet etmeyi ve bunların ilerisinde yardımlaşmayı ve dayanışmayı sağlamayı ve bunları topluma kazandırmayı hedeflemiştir. Bunun için de toplumun eğitim düzeyiyle yakından ilgilenmiştir.
îslâm eğitim tarihinin başlangıcı olan Mekke dönemi bütünüyle yetişkinlere yönelik bir halk eğitimi çalışmasıyla geçmiştir. Medine'ye hicretten sonra yapılan faaliyetler, mescit merkezli yarı örgün, yarı yaygın bir eğitim faaliyeti olarak görülebilir. Bir bakıma ise mescidin eğitim ve öğretim yeri
olmasının ötesinde bir ibadet yeri ve toplanma mahalli olması ve bu özelliklerinin eğitim öğretim yeri olması özelliğini geride bıraktığına bakılırsa Medine devrinde yapılan eğitim faaliyetlerinin de daha çok yetişkin eğitim faaliyetleri olduğu söylenebilir. Tarihin ilerleyen safhalarında da mescidin bu örgün eğitim işlevi sona erdirilerek bu görevin medreselere taşındığım görüyoruz. Zaten başlangıçtan beri de kurumsal öğretim yeri kavramı "mescit" teriminden çok, "suffe" terimi ile karşılanmıştır. Yetişkinler din eğitimi örgün eğitime nazaran tarihi önceliğe sahiptir. Bütün dinlerde olduğu gibi İslâm'da da eğitim yetişkinler eğitimi olarak başlamış, zaman içinde örgün eğitim faaliyetleri de başlamıştır [15].
Toplumsal birlik, bütünlük ve dayanışma için çok büyük engel olan adaletsizliğin ve zulmün kaldırılması, yerine hak, eşitlik ve yardımlaşmanın ikame edilmesi ancak insanlara rahmet ve merhamet örneklerinin sunulması ile mümkün olabilecekti. Halbuki, Peygamberimizin etrafındaki kişiler, eğitimin en verimli dönemi olan çocukluk çağım geçmiş, yetişkinlik çağma gelmiş ve toplumda yer edinmiş kişilerdi. Bunları doğrudan eğitmek beklenmedik tepkileri ve sonuçlan ortaya çıkarabilirdi. Bu şartlar altında Peygamberimiz, ister istemez dolaylı yöntemleri tercih etmek zorunda kalmıştır.
Yetişkinler din eğitiminin alanı çok geniştir. Çünkü her kesime ve günlük hayatın her aşamasına hitap etmektedir. Hayat boyu eğitim çerçevesinde düşünüldüğünde yetişkinler
din eğitimi hayatın din ile ilişkili olan ve yetişkinleri ilgilendiren her konusu üzerinde durur [16].
Hz. Peygamber'in görevi esnasında halkla içice olmayı, vaptığı bütün işleri onların gözü önünde yapmayı hiç ihmâl etmediğini her tebliğ olayında görüyoruz. Hiçbir zaman yüzünden eksik etmediği tebessümü ile hiçbir ayrım gözetmeden herkese hal hatır sorar, mümkün olduğu kadar insanları etrafına toplar ve sohbet ağırlıklı bir yöntem ile dini tebliğ ederdi. Onun toplantıları ilân edilmiş özel toplantılar değildi. Namazdan çıkınca, mescidin avlusunda, herhangi bir mesire yerinde, evinde ve bu gibi yerlerde herkese açık tutulan ve belli bir planlaması olmayan toplantılar yapardı. Hayatın tabiî akışs içinde gerçekleşen bu toplantılar Hz. Peygamberin tebliğ görevini yerine getirdiği en önemli araçlar olmuştur. O, insanları, fıtratın kanunlarına uyarak eğitmiş, onların algı düzeylerini daima göz önünde bulundurmuş, bunun için de söz ile kulağa hitap etmenin yanında davranış ile de göze hitap etmiştir.
Yetişkin eğitiminde inanç, düşünce, tutum ve uygulamalarda ortak nokta koymak zorunluluğu vardır. Eğer bu ortak nokta amaç olarak belirtürnezse yapılan İş büyük ihtimalle başarıya ulaşamaz, kaosa ve anarşiye sebep olabilir. Rahmet olma ilkesi işte bu bağlamda önem kazanmaktadır. Hz. Peygamber'in en büyük mucizesi Kur'ân'dır. Onun hemen peşinden geîen mucizesi ise, bize göre, Kur'ân'm pratiği olan hayatıdır.
Hayatı ve yürüttüğü görevine bakıldığında belirgin olarak göze çarpan hususun, rahmet olmanın temel ilke olarak daima gözetilmesi ve bu yönde insanlara örnekler göstererek onları eğitme çabası olduğu söylenebilir.
Arkadaşları Hz. Peygamber'in her halinden etkilenirdi. O'nun gülmesi gülmeye, ağlaması ağlamaya sebep olurdu. Onun için O'nun tatbikatları toplumun eğitilmesi açısından son derece önemli idi. O, söz ile söylemekten ziyade, yaşayarak eğitme yöntemini kullanarak görevini yerine getirirdi. Böylece bir taraftan arkadaşlarını eğitirken diğer yandan da davasına adam kazanırdı. Çünkü, O'na göre bir kişinin hidâyetine sebep olmak, en iyi cinsten bir deve sürüsüne sahip olmaktan daha doğrusu üzerine güneş doğan her şeyden daha hayırlı-dır. [17]
Dinin ilk geldiği günden itibaren süregelmekte olan bir eğitim alanını ifade eden yetişkin din eğitimi, maalesef kendi alanını henüz bilimsel araştırmalara konu edindirememiştir. Bundan dolayı da teorisini çerçeveleyememiş, mahiyetini ve alanını belirleyememiş ve sistemini kuramamıştır. [18]
Mustafa Köylü, yetişkin din eğitiminin gerekçelerini şöyle sıralar:
a. İnsanın yeniden sosyalleşmeye olan ihtiyacı.
b. Çekirdek aileye geçildiğinden, yetişkinlerin yalnız kalmaları ve aile içindeki meşguliyetlerinin azalması veya hiç olmaması.
c. Bilgilerde meydana gelen değişme.
d. Teknik alanda meydana gelen değişme ve bunların "yaşam tarzı"nı değiştirmesi
e. Ölüm psikolojisi ve korkusunu yenme çabaları. [12]
Yetişkinler eğitiminin özellikleri olarak da şunlar sıralanabilir:
a.Yetişkinler eğitimi planlı, programlı ve amaçlı bir eğitimdir.
b.Yetişkinlere yöneliktir.
c. Örgün eğitimin ya dışında ya da yanındadır.
Yetişkinler eğitimi bu özellikleri ile yaygın ve örgün eğitimden ayrılmaktadır [13].
Peygamberimizin kendi döneminde insanları eğitmek i cin yaptığı faaliyetler, halk eğitimi veya yetişkin din eğitimi diye adlandırılabilir. Yetişkinler din eğitimini Prof. Dr. Cemal Tosun şöyle tarif eder: "Yetişkinlerin dini istek ve ihtiyaçlarını gidermek, dini bilgilerini artırmak, dini anlayışlarını geliştirmek ve hayatın dini boyutunu yorumlamalarına yardımcı olmak amacıyla verilen planlı ve amaçlı din eğitimidir [14].
Hz. Peygamberin arkadaşlarını eğitmesi bir yaygın eğitim çalışmasından çok, halk eğitimi çalışması gibi gözükmektedir. Hz. Muhammed Câhiliyye âdetleri ile yoğurulmuş bir topluma Peygamber olmuştur. İslâm ise Câhiliyyenin bir çok kötü âdetini reddeder. Bundan dolayı, belki, Peygamberimizin önündeki en büyük engel, toplumda yaygın olarak yerleşmiş Câhiliyye âdetleri olmuştur. O mücadelesinin büyük bölümünü bu âdetlerle savaşmak için gerçekleştirmiştir. Çünkü, bu âdetlerin ortak noktası acımasızlığa, saldırganlığa yani zulme dayanmış olmasıydı. Rasûlullah ise, acımayı, merhamet etmeyi ve bunların ilerisinde yardımlaşmayı ve dayanışmayı sağlamayı ve bunları topluma kazandırmayı hedeflemiştir. Bunun için de toplumun eğitim düzeyiyle yakından ilgilenmiştir.
îslâm eğitim tarihinin başlangıcı olan Mekke dönemi bütünüyle yetişkinlere yönelik bir halk eğitimi çalışmasıyla geçmiştir. Medine'ye hicretten sonra yapılan faaliyetler, mescit merkezli yarı örgün, yarı yaygın bir eğitim faaliyeti olarak görülebilir. Bir bakıma ise mescidin eğitim ve öğretim yeri
olmasının ötesinde bir ibadet yeri ve toplanma mahalli olması ve bu özelliklerinin eğitim öğretim yeri olması özelliğini geride bıraktığına bakılırsa Medine devrinde yapılan eğitim faaliyetlerinin de daha çok yetişkin eğitim faaliyetleri olduğu söylenebilir. Tarihin ilerleyen safhalarında da mescidin bu örgün eğitim işlevi sona erdirilerek bu görevin medreselere taşındığım görüyoruz. Zaten başlangıçtan beri de kurumsal öğretim yeri kavramı "mescit" teriminden çok, "suffe" terimi ile karşılanmıştır. Yetişkinler din eğitimi örgün eğitime nazaran tarihi önceliğe sahiptir. Bütün dinlerde olduğu gibi İslâm'da da eğitim yetişkinler eğitimi olarak başlamış, zaman içinde örgün eğitim faaliyetleri de başlamıştır [15].
Toplumsal birlik, bütünlük ve dayanışma için çok büyük engel olan adaletsizliğin ve zulmün kaldırılması, yerine hak, eşitlik ve yardımlaşmanın ikame edilmesi ancak insanlara rahmet ve merhamet örneklerinin sunulması ile mümkün olabilecekti. Halbuki, Peygamberimizin etrafındaki kişiler, eğitimin en verimli dönemi olan çocukluk çağım geçmiş, yetişkinlik çağma gelmiş ve toplumda yer edinmiş kişilerdi. Bunları doğrudan eğitmek beklenmedik tepkileri ve sonuçlan ortaya çıkarabilirdi. Bu şartlar altında Peygamberimiz, ister istemez dolaylı yöntemleri tercih etmek zorunda kalmıştır.
Yetişkinler din eğitiminin alanı çok geniştir. Çünkü her kesime ve günlük hayatın her aşamasına hitap etmektedir. Hayat boyu eğitim çerçevesinde düşünüldüğünde yetişkinler
din eğitimi hayatın din ile ilişkili olan ve yetişkinleri ilgilendiren her konusu üzerinde durur [16].
Hz. Peygamber'in görevi esnasında halkla içice olmayı, vaptığı bütün işleri onların gözü önünde yapmayı hiç ihmâl etmediğini her tebliğ olayında görüyoruz. Hiçbir zaman yüzünden eksik etmediği tebessümü ile hiçbir ayrım gözetmeden herkese hal hatır sorar, mümkün olduğu kadar insanları etrafına toplar ve sohbet ağırlıklı bir yöntem ile dini tebliğ ederdi. Onun toplantıları ilân edilmiş özel toplantılar değildi. Namazdan çıkınca, mescidin avlusunda, herhangi bir mesire yerinde, evinde ve bu gibi yerlerde herkese açık tutulan ve belli bir planlaması olmayan toplantılar yapardı. Hayatın tabiî akışs içinde gerçekleşen bu toplantılar Hz. Peygamberin tebliğ görevini yerine getirdiği en önemli araçlar olmuştur. O, insanları, fıtratın kanunlarına uyarak eğitmiş, onların algı düzeylerini daima göz önünde bulundurmuş, bunun için de söz ile kulağa hitap etmenin yanında davranış ile de göze hitap etmiştir.
Yetişkin eğitiminde inanç, düşünce, tutum ve uygulamalarda ortak nokta koymak zorunluluğu vardır. Eğer bu ortak nokta amaç olarak belirtürnezse yapılan İş büyük ihtimalle başarıya ulaşamaz, kaosa ve anarşiye sebep olabilir. Rahmet olma ilkesi işte bu bağlamda önem kazanmaktadır. Hz. Peygamber'in en büyük mucizesi Kur'ân'dır. Onun hemen peşinden geîen mucizesi ise, bize göre, Kur'ân'm pratiği olan hayatıdır.
Hayatı ve yürüttüğü görevine bakıldığında belirgin olarak göze çarpan hususun, rahmet olmanın temel ilke olarak daima gözetilmesi ve bu yönde insanlara örnekler göstererek onları eğitme çabası olduğu söylenebilir.
Arkadaşları Hz. Peygamber'in her halinden etkilenirdi. O'nun gülmesi gülmeye, ağlaması ağlamaya sebep olurdu. Onun için O'nun tatbikatları toplumun eğitilmesi açısından son derece önemli idi. O, söz ile söylemekten ziyade, yaşayarak eğitme yöntemini kullanarak görevini yerine getirirdi. Böylece bir taraftan arkadaşlarını eğitirken diğer yandan da davasına adam kazanırdı. Çünkü, O'na göre bir kişinin hidâyetine sebep olmak, en iyi cinsten bir deve sürüsüne sahip olmaktan daha doğrusu üzerine güneş doğan her şeyden daha hayırlı-dır. [17]
Dinin ilk geldiği günden itibaren süregelmekte olan bir eğitim alanını ifade eden yetişkin din eğitimi, maalesef kendi alanını henüz bilimsel araştırmalara konu edindirememiştir. Bundan dolayı da teorisini çerçeveleyememiş, mahiyetini ve alanını belirleyememiş ve sistemini kuramamıştır. [18]