neslinur
Mon 12 July 2010, 04:27 pm GMT +0200
Yetimin Islahı
Yetimin terbiye, bakım, himaye gibi, her çeşit mes'e-leşine temas eden mühim âyetlerden biri Bakara sûresinin 220. âyetidir;
Meâlen: "Sana yetimleri sorarlar, de ki: Onların işlerini düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlarla bir arada yaşarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah düzeltenden bozanı ayırdetmesini bilir. Allah dileseydi sizi zarara sokardı..." denmektedir.
Bu âyetin daha iyi anlaşılması için iniş sebebini bilmemiz gerekmektedir. Kaynakların ittifakla belirttiklerine göre, az ilerde metniyle birlikte kaydedeceğimiz: "Yetimlerin zulmen mallarını yiyenler muhakkak karınlarında sırf bir ateş yerler ve yarın çılgın ateşeyaslanırlar" mealindeki âyet nazil olduğu zaman, Müslümanlar yetimleri ailelerine dâhil etmekten korktular, mallarına bakmaktan sarf-ı nazar ettiler. Ortaya çıkan müşkilât üzerine Hz. Peygamber'e (aleyhis selam} durumu sordular ve bunun üzerine âyet-i kerîme nazil oldu.
Görüldüğü üzere, âyet, yetimler hakkında tatbike konulmuş bulunan "tefrik ve ayırma"yı te'yîd etmiyor; onlarla ilgili -gerek bedenlerine, gerekse mallarına müteallik- işlerin ıslâh edilmesinin esas alınması lüzumuna dikkat çekiyor ve onların aileye dâhil edilmesini tavsiye ediyor.
Burada "ıslâh" ve "muhâlâta (beraberlik)"den maksada nedir?
Islâh, dilimize de girmiş olan bu kelime "faydalı kılmak, düzeltmek" şeklinde anlaşılmaktadır. Bu durumda âyet "yetimlerle ilgili işlerin düzeltilmesi, faydalı hâle getirilmesi sizin için de, onlar için de hayırlıdır" mânâsını tazammun eder. İslâm âlimleri, ittifakla, düzeltilmesi gereken, yetimle alâkalı işleri başlıca iki grupta mütalâa ederler:
1. Yetimin nefsini yâni bizzat kendisini, bedenini ilgilendiren işler.
2. Yetimin malını ilgilendiren işler.
Ebû Bekr İbnu'l-Arabî, yetimin bu iki açıdan da korunmasının velîsine vecîbe olduğunu daha önce kaydettiğimiz "yetimleri deneyin" mealindeki âyetten çıkarır: "Vasî ve kefîl'ın çocuğu, bedeniyle de, malıyla da korumak vazifesidir. Zira, İbtilâ ancak böyle sıhhat kazanır. Mal, onu zabtetmekle, beden de terbiye etmekle muhafaza edilir" der.[348]
Muhâlâta, yâni yetimlerle beraberliğe gelince, Kur'ân'da tavsiye edilen beraberlik yetimin hem malına ve hem de bizzat kendisine şâmildir. Bu durumda mânâ şöyle olur: "Yetimleri ailelerinize alıp, mallarını mallarınıza karıştırıp kendi evlâtlarınızın mal ve nefislerine davrandığınız şekilde davranmanız, onları yeme, içme, mesken, hizmet vs. her hususta kendinize ortak kılmanız daha iyidir. Onlar sizin din kardeşlerinizdir."[349]
Âlimler, bu âyetle, yetimi yanma alan velîye, yetimin malı ve nefsi üzerinde -tasarruf hakkı tanındığını belirtirler. Gerek nefsine ve gerekse malına müteallik olsun, yetim için yapılacak her bir tasarrufu âyet-i kerîmenin "yetimin ıslâhı" yâni onun fayda ve menfa-atma olma şartına bağlamış bulunduğunu belirten Cessâs, velînin mal'daki tasarrufunu onun adına alım, satım, mudârebe olarak başkasına verme veya bizzat mudârib olarak işletme, çocuktan satmalma, çocuğa satma şeklinde sayar. Çocuktan şahsen satınalma ve çocuğa kendi malını satma ameliyelerinde "çocuğun menfaatine olma" kaydının nasıl gerçekleşeceğini de belirtirki ilerde misâl de vererek açıklayacağız-.[350]
Yetimin terbiye, bakım, himaye gibi, her çeşit mes'e-leşine temas eden mühim âyetlerden biri Bakara sûresinin 220. âyetidir;
Meâlen: "Sana yetimleri sorarlar, de ki: Onların işlerini düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlarla bir arada yaşarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah düzeltenden bozanı ayırdetmesini bilir. Allah dileseydi sizi zarara sokardı..." denmektedir.
Bu âyetin daha iyi anlaşılması için iniş sebebini bilmemiz gerekmektedir. Kaynakların ittifakla belirttiklerine göre, az ilerde metniyle birlikte kaydedeceğimiz: "Yetimlerin zulmen mallarını yiyenler muhakkak karınlarında sırf bir ateş yerler ve yarın çılgın ateşeyaslanırlar" mealindeki âyet nazil olduğu zaman, Müslümanlar yetimleri ailelerine dâhil etmekten korktular, mallarına bakmaktan sarf-ı nazar ettiler. Ortaya çıkan müşkilât üzerine Hz. Peygamber'e (aleyhis selam} durumu sordular ve bunun üzerine âyet-i kerîme nazil oldu.
Görüldüğü üzere, âyet, yetimler hakkında tatbike konulmuş bulunan "tefrik ve ayırma"yı te'yîd etmiyor; onlarla ilgili -gerek bedenlerine, gerekse mallarına müteallik- işlerin ıslâh edilmesinin esas alınması lüzumuna dikkat çekiyor ve onların aileye dâhil edilmesini tavsiye ediyor.
Burada "ıslâh" ve "muhâlâta (beraberlik)"den maksada nedir?
Islâh, dilimize de girmiş olan bu kelime "faydalı kılmak, düzeltmek" şeklinde anlaşılmaktadır. Bu durumda âyet "yetimlerle ilgili işlerin düzeltilmesi, faydalı hâle getirilmesi sizin için de, onlar için de hayırlıdır" mânâsını tazammun eder. İslâm âlimleri, ittifakla, düzeltilmesi gereken, yetimle alâkalı işleri başlıca iki grupta mütalâa ederler:
1. Yetimin nefsini yâni bizzat kendisini, bedenini ilgilendiren işler.
2. Yetimin malını ilgilendiren işler.
Ebû Bekr İbnu'l-Arabî, yetimin bu iki açıdan da korunmasının velîsine vecîbe olduğunu daha önce kaydettiğimiz "yetimleri deneyin" mealindeki âyetten çıkarır: "Vasî ve kefîl'ın çocuğu, bedeniyle de, malıyla da korumak vazifesidir. Zira, İbtilâ ancak böyle sıhhat kazanır. Mal, onu zabtetmekle, beden de terbiye etmekle muhafaza edilir" der.[348]
Muhâlâta, yâni yetimlerle beraberliğe gelince, Kur'ân'da tavsiye edilen beraberlik yetimin hem malına ve hem de bizzat kendisine şâmildir. Bu durumda mânâ şöyle olur: "Yetimleri ailelerinize alıp, mallarını mallarınıza karıştırıp kendi evlâtlarınızın mal ve nefislerine davrandığınız şekilde davranmanız, onları yeme, içme, mesken, hizmet vs. her hususta kendinize ortak kılmanız daha iyidir. Onlar sizin din kardeşlerinizdir."[349]
Âlimler, bu âyetle, yetimi yanma alan velîye, yetimin malı ve nefsi üzerinde -tasarruf hakkı tanındığını belirtirler. Gerek nefsine ve gerekse malına müteallik olsun, yetim için yapılacak her bir tasarrufu âyet-i kerîmenin "yetimin ıslâhı" yâni onun fayda ve menfa-atma olma şartına bağlamış bulunduğunu belirten Cessâs, velînin mal'daki tasarrufunu onun adına alım, satım, mudârebe olarak başkasına verme veya bizzat mudârib olarak işletme, çocuktan satmalma, çocuğa satma şeklinde sayar. Çocuktan şahsen satınalma ve çocuğa kendi malını satma ameliyelerinde "çocuğun menfaatine olma" kaydının nasıl gerçekleşeceğini de belirtirki ilerde misâl de vererek açıklayacağız-.[350]